28 Mayıs 2012 Pazartesi

Nisan – 28.05.2012

Özgür olacaksın, hayat standardına ve şekline müdahale olmayacak, sen nasıl istersen öyle yaşamaya devam edeceksin bildiğin gibi, hatta hayallerinde aynı kalacak, amma o kimse ‘O’ gelip seni sevecek aşık olacak, pamuklara sarıp el üstünde tutacak ömür boyu.
Oldu, gözlerim doldu.

Diye bir hayale kapılmış gidiyor kadınlar erkekler,
Kazık kadarlar hem de.

Kafamı buluyorlar diye bakıyorum,
Amma,

Ciddiler yahu.
Kim ‘O’?

Salak bir şey olsa gerek bu devirde.
Ya da sana aşkından bir müddet için salaklaşmış biri.

Aslında salak dediğim, aslında olması gereken,
Sevgiye yakışanı.

Sevgiyle öpüşeni, iç içe geçeni.
Ki, artık salaklık olarak algıladığı için insanlar gerçek anlamda sevmenin yaşamlara taşıdıklarını,

Yaşamları içinde attıkları adımların boyu posu adına kuyruklarında ki hüsranları esas alarak yaşadıkları için, ve de,
Kimsenin kendi kurduğu kendine ait yaşamından ödün vermediği, vermek istemediği bir toplulukta,

Hadi verdi ucundan kıyısından, esas amacın karşısındakini illaki kendi beklentileri ve de menfaatleri adına değiştirme çabasıyla yaşayan bir topluluktan,
Sevgiye saygı duyulmayan bir toplumda,

Çıkmaz böyle salak bir salak.
Çıkarsa da, çıkınca da efsane olur o sevgi, efsane aşk olur, çok özenilen hem de.

Ki, özenenler kimler?
Baba kadınlar çoğu.

Yani ‘baba gibi kadın’ anlamında değil de,
Babalık görevlerini de üstlenmiş anneler özenenler.

Ya da,
Hem koca hem karı. Aynı kadında. Hem erkek hem kadın aynı kadında.

Erkeklere bak,
Yaslanacak kendine bakacak anne arıyor gibi sanki çoğu.

Ararken de,
Evdi yemekti çamaşırdı derken kısmen kadınlaşmışlar çoktan.

Hem erkek hem kadın kıvamına gelmişler artık bir kısım özenen erkeklerde.
İyi biliyoruz insanoğlu aslında iki cinsi birden taşıyor içinde de,

Üreme dürtüsü hariç, hazlar hariç,
Tek hücreliye doğru bir gidiş var sanki.

Tek hücreli amma,
İllaki erkek kadın da olsun yanında. Ki, normal.

Ki, normal olmayansa,
Baba kadınlarla,

Karı erkekler,
Kadın gibi kadınla,

Erkek gibi erkek,
Avına çıkmışlar,

Tek hücreliler diyarında.
Oldu.

Değişen hayat şartları çift olarak yaşamın genetik yapısında var olan özellikleri erozyona uğratırken geçen asrın ikinci yarısıyla bu asrın başlarında ,
İlişkinin tanımın da şekli şemali de değişiyor bu değişime paralel olarak.

Değişiyor amma,
Birkaç kuşak evvelin aile biçimine özlemse,

Hala gönüllerde.
Normal.

En az on yirmi kuşak sonra biter,
Erkek gibi erkekle,

Kadın gibi kadın avı toplumda.
Önce geçmişini sileceksin insanların ki,

Geriden gelen özlemleri olmayacak duygularında. O geçmişse yavaş yavaş siliniyor zaten.
Mesela, dantel.

Gir baba kadınların evlerine,
Dantel yok ortada.

Eşyaların üstünde falan. Sehpaların, koltukların falan. Dantel yok göz önünde.
Amma,

Kilotlar dantel.
İçlerine kaçtı kadınların zamanında dışlarında yer alan dantelliği. Sertleşti dekorasyonun süslü yapısı. Süs feminenken zamanında, oldu bugünlerde maskülen. Kadınlığın naif dokularının ellerinden çıkıp gitti, kurgulanmış süsleme mantığına oturdu evlerde ki yaşam bile.

Gir karı erkeklerin evine,
Bir düzen bir düzen.

Düzü düze düzgün tutmayı öğretti, evlerini, yatak odalarını, banyolarını hayat onlara.
Yemek yapan karı erkek sayısı gırla.

Ne yemekler, ne yemekler. Amma, eve gelince işten, mis gibi kokan yemek kokusu yok artık.
Eve gelirken ekmek getiren erkekte yok artık.

Tamirattan anlayan baba karıda çok bu yüzden.
Mecbur. Bozuk makine ile mi yaşasın? Yanmayan lamba ile mi otursun…

Yemeğini yapan erkek çok. Mecbur. Pizzayla mı geçirsin ömrünü…
Kadın gibi kadınların olmadığı bir alemde,

Erkek gibi erkeklerin olmadığı bir alemde,
Anneler annelik dokularını yitirmeye başlayınca iş dünyasının para kaygısının sertliğiyle kavrulup,

Anneler kendileri ve çocukları için ekmek peşinde koşunca sabahın köründen gece yarılarına kadar,
Babalar çocuklarının dokularından bi haber yaşayınca, patır patır çoğalan boşanmalardan sonra,

Babaların peşinden de başka kadınlar koşmaya başlayınca ekmek peşinde,
Bu arada yeni evlenmelerle anneler başka annelerin çocuklarına,

Babalarda başka babaların çocuklarına,
Annelik babalık, ablalık ağabeylik yapınca da,

Bizim kuşağa kadar yürüyen, yürümüş aile anlayışı yapısı çöktü, eridi gitti bir yerlerde.
Nerelerde?

Aydın ve yarı aydın,
Kent soyluların yaşadığı yerlerde.

Şimdi, bundan geriye dönüş olur mu?
Olmaz.

Zincir kırıldı bir kez.
Kırıldı da,

Duygular baki kaldı.
Baki kalan duygularında en tepesinde,

Sevmek,
Sevilmek,

Bir kadınla bir erkekle geriye kalan ömrü beraberce aynı çatı altında tamamlamak,
Arzusu, hayalleri,

Hala koruyorlar yerlerini.
İyi de, nasıl olacak bundan sonra,

Baba kadınlarla,
Karı erkeklerin,

Aynı evde yeniden kurulacak, kurgulanacak,
Kadın gibi kadın,

Erkek gibi erkek,
Özlenen, arzu edilen çift olarak yaşamları?

Nasıl olacaktan öte,
Olacak mı?

Esas.
Niyetler iyi de,

Bekarların, dulların, yeniden evlenmişlerin, annelerin babaların, çocuk sahibi olmamışların, kendilerine kendi başlarına kurdukları,
Hayatların belki on senedir yirmi senedir,

Süre gelen yapıları,
Pek de uygun değilmiş gibi gözüküyor,

Anne baba, dede nine kuşağından miras kalmış,
Aile yapısına hasret,

Özlemlere, hayallere.
Milyonlarca yıldır süre gelen,

Kadının ve erkeğin birlikte yaşam yapısını,
Yapılanmasını,

Değiştirirsen sen son iki kuşakta, nedeni ne olursa olsun,
Kimyasını bozarsın,

Sevginin de aşkın da,
Aynı çatı altında ömür boyu süreni türünde.

Ki,
Bozuldu.

Aramızda elinde çanta sevgili evi gezmemiş,
Çanta çok geldiyse lafa,

Çantasında diş fırçasıyla, deodorantı ile gezmemiş olanlarınız var mı,
Geçmiş kadın erkek ilişkilerinde?

Hani her hafta gece birlik,
Hani hafta sonu,

Misafircilik oynamamış var mı? Bekarlar dullar aleminde?
Vardır.

Bin kişiden çıksa çıksa, on yirmi kişi çıkar.
Gerisi,

İllaki birkaç kez misafircilik oynamıştır, o da en az bir başkasının evinde,
Sevgisi, aşkı uğruna.

Seks turlarını saymıyorum,
Onlar konumuz dışı şu an.

İllaki misafircilik oynamıştır. Oynanırda. Amma, geldi mi sıra misafircilik oynamaya,
Tam da o gün,

Kendi yaşantınla bir başka insanın yaşamını çift yaşamına oturtmak adına,
Vazgeçmeyi de bileceksin o gün gelene kadar sarıldıklarından. Yoksa hiç koyma diş fırçanı çantana.

Azıymış çoğuymuş bakmadan.
Madem ki beraber büyümedin, büyüyemedin sevgilinle, karınla kocanla,

Geçiremeden on yirmi otuz seneleri el ele,
Beraber oluşturamadan çift olarak tek bir yaşamı, ve de,

Madem ki geldi artık yaşlar, kırklara ellilere,
O zaman vazgeçmeyi bileceksin,

Kendine ördüğün kendini koruduğun kabuktan.
İki kabuk yan yana,

İki ceviz kadar kaynaşırlar birbirlerine yıllarca yan yana yerleştirsen de.İkisi de ceviz, amma iki ayrı ceviz. Tek ortak taraflarıysa yan yana düşmüş iki ceviz olmak.
Tek bir kabuk haline dönüşmeden,

Olmaz, olamaz tek bir hayat aynı çatı altında.
Tek kabuk olmadan,

Özlenen, hayali kurulan sevgiyle aşkla aynı çatı altında yaşanan çift hayatına kavuşulamaz.
Sarılırsan sımsıkı kabuğuna, kabuğunla yaşar gidersin,

Özlem duya duya efsane olmuş sevgilere, aşklara.
Sevgi esarettir.

Ya kendini seversin, kendine esirsindir kendi özgürlüklerinle kendi yaşamında,
Ya bir insanı seversin kadın erkek, esirisindir o insanla kurduğun yaşamın.

Ve de,
Özgürlüklerin kendine ait değildir artık, özgürlükler’in’ yoktur, özgürlük’ler’ vardır artık, iki kişiliktir,

O insanla var ettiğin yaşam kadardır artık özgürlük’ler’iniz artık.
Ya kendine ait kendi özgürlüklerinin koşarsın peşinde, kendine olan sevginin esiri olursun,

Ya bir insanla kurduğun yaşamın. Gerçek sevgi varsa içinde.
İllaki esarettir sevgi.

Amma,
Sevgi özgürlüktür de bak aslında. Amma, gönüllerde.

Neyin esirisin ona bakacaksın bu yaşlarından sonra.
Özgürlüğünün mü esirisin? Kendine kurduğun yaşamın mı esirisin? Kabuğun kadar ki yaşamının mı esirisin?

Yoksa,
Bir insanı severken o insanlar birlikte yaşadığın hayatın mı? Bir insana duyduğun hissettiğin duyguların mı?

İkisi birden aynı anda olsa?
Olmaz.

Olana da gerçek sevgi denmez, gerçek aşk da.
O yüzden sevgi varda, sevişen çift yok ömürleri boyu.

O yüzden aşk varda, aşkını yaşayan çift yok ömürleri boyu.
Sevmeyi sevmek, sevmek, aşık olmak, aşkı sevmek başka,

Sevgiyi aşkı, sevdiğinle aşkınla ömür boyu aynı çatı altında yaşamak, yaşayabilmek, yaşamayı becerebilmek başka.
Danteller çıkmadan sandıklardan,

Kolunun altına ekmeği alıp gelen de yoksa,
Boşuna özleme,

Özlemini çektiğin aileyi tek bir yaşamda tek bir evde.
Dantelle, ekmekle başlar bu hikaye, bir ömür boyu bir birlerine olan sevgiye aşka esir bir kadınla bir erkekle de sürer gider bu hikaye.

Gerisi,
Masaldır, dinlersin anlatılanları,

Tek başına,
Kendi,

Ceviz kabuğunda, kendi ceviz kabuğundan duyabildiğin hissedebildiğin kadarıyla.
Gerisi,

Laf salatası gönüllerde, sohbetlerde, özlemlerde.
Bıyık yakışmaz kadına,

Dantel de,
Erkeğe.

Öyle.

Hiç yorum yok: