25 Haziran 2012 Pazartesi

KARAR VERMEK GEREKİYOR BAZEN BÖLÜM 1 - 5


Karar Vermek Gerekiyor Bazen – 07.06.2012

Abidik gubidik twiste gel…lap lup laba duba twiste gel…o ooo twiste geel…
Diye şarkı söylüyorum günlerdir. Takıldı dilime, gitmiyor…

O kadar abidik gubidik oldu ki hayat, twist yapa yapa çekip gitmek geliyor içimden, kaybolmak ortadan bir müddet. Hatta çok müddet. Belki de hep müddet.
Aklın,

Gönlün,
Almıyorsa bir türlü üstüne basa basa,

Bastırsan da alsın diye,
Almadı mı,

Almıyor işte. Almayınca,
Arazi olmak geliyor içimden.

Bir yanda hayatın ta kendisi,
Dopdolu,

Güpgüzel,
Yaşamaya doyamayacağın,

Diğer yanda,
Abidik gubidik işler.

Başı?
Belli değil.

Kıçı?
O da belli değil.

Oradan tutuyorsun,
Elinde kalıyor.

Buradan tutuyorsun,
Elini yakıyor.

Abidik gubidik yani,
Bu işler artık.

Bir kulübe,
Dağın başı,

Ohh…
Çiçekler var mesela yedi gün yirmi dört saat üç yüz altmış beş gün kesintisiz.

Rengarenk.
Toprak kokusu da var mesela.

İçini mest eden.
Fırından yeni çıkmış,

Ekmek var mesela.
Kelebek var,

Kanatları desenli mesela.
Tırtıl var esas, tırtıl yahu,

Hani yeşil, kırmızı benekli.
Yandan yandan kaçarken,

Tepe üstü yuvarlanan yengeç yavrusu da var mesela şıkırdayan suyun kıyıcığında.
Çıtır çıtır yanan,

Odun ateşi var hatta, sevgili uyurken kucağında.
Var oğlu var kardeşim.

Bir de,
Diğer yanda,

Ki,
Diğer yanda oldu sana,

Tamamı,
Hayatın neredeyse,

Abidik gubidik işler var bir de.
Aklın almadığı.

Akla aykırı.
Gönlün taşıyamadığı,

Gönle sığmayan.
Twist yapa yapa,

Çekip gitsem mi diyorum?
Yoksa,

Kalsam da,
Abidik gubidik işlerle mi,

Uğraşsam diyorum, bir yarım insan, bir yarım abidik gubidik…
Karar vermek gerekiyor.

Verilmiş kararlara göre mi? Verilen kararlara göre mi?
Kendi kararına göre mi?

Yaşamak,
Gerekiyor,

Diye,
Karar vermek gerekiyor bazen.

NeTayyip duymak istiyorum,
Ne Balyoz,

Ne Deniz Feneri,
Ne Kuran kursu,

Ne Anayasa,
Ne Şike,

Ne PKK,
Ne Şehit,

Ne Açılım,
Ne Muhalefet,

Ne Türban,
Ne Sivas Katliamı,

Ne Trafik kazası,
Ne Kanser,

Ne Kabadayılık,
Ne Okul sınavları,

Ne Kredi Kartı,
Ne Banka,

Ne Kim kıçını açmış,
Ne Kampanya,

Ne Para,
Ne Meclis,

Ne Hükümet,
Ne Kürtaj,

Ne Din,
Ne İman,

Ne Hukuk,
Ne Mahkeme,

Ne Şampiyon,
Ne Ayrılık,

Ne Amerika,
Ne Avrupa Birliği,

Ne Cemaat,
Ne Basın özgürlüğü,

Ne Rüşvet,
Ne Açlık,

Ne Telefon sesi,
Ne İnternet,

Ne Dizi,
Ne Hıyanet,

Ne Haksızlık,
Ne Kaypaklık,

Ne Nankörlük,
Ne de Yakınma. Amma, bıktım artık be kardeşim.

Sevgi duymak istiyorum ben.
Aşk duymak istiyorum ben.

Akıl duymak istiyorum ben.
Şen şakrak kahkahalar duymak istiyorum ben.

Şarkı söyleyen insanları duymak istiyorum ben.
Sevinç duymak istiyorum ben.
Yanık bir tango duymak istiyorum ben.

Horon duymak istiyorum ben.
Güzel şeyler duymak istiyorum ben.

İnsanım,
Ulan ben,

İnsanlık duymak istiyorum ben.
Çok mu şey istiyorum ben?

İnsan doğdum,
İnsan kalmak istiyorum ben.

Abidik gubidik olmak istemiyorum ben.
İki ayağım kadar yere basıp,

Bir lokma midem kadar yiyip,
Bedenim kadar,

Uzanıp,
Sadece,

İnsan gibi,
Yaşamak istiyorum ben.

Ne zormuş yahu insan doğup,
İnsan kalmayı becerip de,

İnsan ölmek.
İnsan doğduk,

Bir minik,
Papatyayı,

Kıskanır olduk yahu.
Değer mi kardeşim?

Değer mi?
Bir dön bak patron aşkına,

Olanlara bitenlere bak,
Bir çık da taa en tepeden,

Çık da taa yukarılardan,
Kuşbakışı,

Yaşanılan hayatlara,
Hayat diye kendine kaktırdıklarına, sana kaktırılanlara, hayatına,

Bak bir patron aşkına.
Ne bu be?

Yuh be…
Hepsi insan değil mi bunların yahu?

İnsanlığı, insanları insanlıktan çıkaranlarda insan değil mi?
İnsanlıktan çıkanlarda insan değil mi?

İnsan kalmak isteyenlerde insan değil mi?
İnsan bu mu?

Eğer ki,
Mutluluğu mutsuzluğun içinde arıyorsan,

Bulduğuna da mutluluk diyorsan, mutluluk zannediyorsan, mutsuzluğu yaşamın kendi sanırsın bir zaman sonra. Mutsuzluk yapışıp kalır ruhuna.
Sende sevinip durursun ara koridorlarda yakaladığın aralarda ki o anlara.

Devam mı şarkıya?
Abidik gubidik twiste gel…lap lup laba duba twiste gel…o ooo twiste geel…

?
Karar vermek gerekiyor bazen…

Koşarken, gürül gürül akarken hayat, tutarken elin ayağın, çekerken nefesi hala ciğerlerine,
Pat diye durup,

Gözlerini kapatıp,
Kulaklarını tıkayıp,

Sessizce bakıp içine,
İçinin taa en derinlerine,

Karar vermek gerekiyor bazen.
Sadece kendin için, kendin gibi, amma,

Ölüp de göçüp gitmeden,
Evvel.

Böyle işte. İnsanız ya hala,
İnsan olacağı tutuyor,

İnsanın,
Durup dururken,

Bazen.
Mutlu olmak istiyor insanın canı, mutlu insanlar arasında, mutlu insanlar diyarında,

Haddini aşıp da,
Bazen.

Sanki insanlığın alemi varmış gibi…
Kendinin peşine takılıp,

Suratında muzip,
Şahane bir tebessümle, uçuşa uçuşa,

Twist yapa yapa sokaklarda, döne döne amma hep öne,
Bakmadan katiyen geriye,

Son sokağın bitti yerde ki ilk çayıra,
Kendini atası geliyor,

İnsanın,
Bazen.

Papatyayı kıskanacağına,
Papatyanın yanına,

Başını koyup,
Papatya kadar,

Yaşayası geliyor insanın,
Bazen.


Karar Vermek Gerekiyor Bazen - 05.06.2012

Analitik zekadan yoksun, sentez ve vizyon tarafın arızaya geçmiş, boş gezenin boş kalfası kıvamında hafif yarım akıl, beş duyun, beyinciğin ve omur iliğinle yaşayıp gidiyorsan dümdüz, bu ne muhteşem bir lükstür. Ultra lükstür hatta.
Size bahşedilen lüksün cazibesiyle de, laik yapıdan uzak bir din devletinin vatandaşı bile olabilirsiniz rahatlıkla ve kesinlikle, hem de memnun. Hepsi mümkün. Artık.

Hatta hiçbir şeyi merak da etmiyorsanız, öğrenmeye de kapalıysa merak kapılarınız, o zaman,
Sabah kalkacaksınız bir güzel,

Karnınız kesin aç olacak.
Hemen kızarmış ekmek, çay, kahve, birkaç çeşit reçel, peynir, zeytin kahvaltı edeceksiniz. Ömrünüz boyu amma. Bir sabah dahi sektirmeyeceksiniz, ne çeşidi ne saatini.

Öğlene doğru yine acıkacaksınız, atacaksınız iki lokma birşey ağzınıza, içiniz de hatta, çay, kahve, fanta, kola ne bulursanız artık.
Öğlen olacak bir iki saat sonra, acıkacaksınız yine. Zaten esas öğün öğlenmiş ya,

Çorbası, salatası, eti, sebzesi, üstüne höpürdeterek kahvesi, çayı. Dolduracaksınız midenizi iyice.
Ehh, akşamüstü insanın içi ezilmez mi? Ezilir.

Mutlaka biraz ondan bundan, bisküvi kurabiye simit, yine çay kahve.
Akşamaysa,

Çok yüklenmeden.
Salata, sebze, et, pilav, üstüne çay, kahve, yine höpürdeterek.

Sonra,
Yayılacaksınız kanepeye.

Mabadınızı iyice bir yerleştirip, yanlayacaksınız malum yerinize. Ayaklarınızı da uzatınız amma. Yorgundurlar kesin.
Haberleri seyredip,

Sayıp söveceksiniz herkese önce.
Sövünce acıkacaksınız, gelsin meyveler hemen.

Ben olsam ben olsam diyeceksiniz iki de bir.
Ben demiştim ben demiştim de diyeceksiniz aynı şiddette, aynıdozda.

Sonra,
Dizilere geçeceksiniz.

Geçmeden içiniz kıyıldıysa,
Yine, kuruyemiş yemek falan iyi gelir, atıştırmalık. İçmekte lazım onu bunu şunu yanında.

Diziden diziye geçeceksiniz. Geçerken aralarda,
Uyuklayacaksınız. Normal. Gün yormuştur sizleri. Terlemekseşart. Aksın boynunuzdangöğsünüze şıpırşıpır. Alın teri, akmalı mutlaka.

Başınız düşsün pat diye sağa sola öne arkaya. Uyurken düşmesişarttır başın.
Boş boş devam edeceksiniz dizilere bakmaya arada uyanıp.

Hem her uyanışta, iki kelam etmelisiniz,
Diziyle ilgili de mesela.

Bu dizi bizim arkadaşların evinin orada çekiliyor falan diye de bilgilendireceksiniz ev halkını. Bilgi önemlidir.
Sonra,

Bastırınca iyice uyku,
Kapatıp ışıkları tek tek,

Yatağınıza geçip uyuyacaksınız ki uzun uzun, dinlensin o yorgun zihninizle, bedeniniz hak ettiği gibi, artık.
Sabah olsun bir an evvel ayrıca.

Kahvaltı var sabah.
Acıkacaksın yaa…

Ha belki,
Sevişirsiniz de uyumadan evvel.

Yarı soyunuk, yarı giyinik falan.
Üç bilemedin, beş dakika. Öpüşmesiz falan.

Tatil hayali kuracaksınız uyumadan evvel, şart hayal kurmak amma.
Bir türlü gidemediğiniz o tatil için mesela.

Fiyatlar ne olmuş, bir kez daha bak yarın gazeteye diye yazıp aklınıza, doğru uykunun insanı mest eden derinliklerine.
Gündüzleriniz malum yoğun geçer.

Aileden birileriyle konuşacaksınız telefonda. Masanızda çalışmazken. Evde de olur, çalışmazken.
Akşam ne yediniz diye soracaksınız mesela. Bilgi sahibi olmak önemlidir.

Bugün ne yiyeceksiniz diye de soracaksınız. Dedik ya bilgişart.
Hafta sonu ne yapmışlar, bu hafta sonu ne yapacaklarmış.

Çocuğun okulu falan.
Bir arkadaşlarınızın düğününü anlatacak, bir saat dinleyeceksiniz. Yağmur yağmış, tenteler yetmemiş, önemli. İçki servisi aksamış, o oo…Bilgi açısından donanımlısınız artık.

Arkadaşınız arayacak tam da işe, çalışmaya dönecekken.
Amma geçirdik size diyecek pazar günü.

Ofsayt mıydı, değil miydi, hakem ibne mi değil mi falan.
Asıl seneye gör bizi sen diyeceksiniz. İnsanın hedefinin olması iyi bir şeydir.

Sonra,
Bir akşam gelseniz bize diyeceksiniz.

O da olur diyecek.
Kebap yiyeceksiniz bol bol.

Hamur işleri de. Böreksiz hiç olmaz.
Tatlıya karşı zaafınız olacak. Japon da yiyin arada. Hattaİtalyan da. Kültürünüz illaki taşsın bir yerinizden. Kültür de şart.

Hep diyete başlayacaksınız her hafta başı.
Her kış sonuna doğruda. Bilinç de şart demek ki.

Annenize gideceksiniz arada sırada. Bir iki arkadaşa da.
Onlarda size gelecekler arada,

Oturmaya.
Öyle işte. Otura otura,

Yaşayıp gideceksiniz yani.
Çok yiyip, bol bol içip, az sevip, az sevişip, uyuyup, uyanıp, aile falan, arkadaşlar birkaç, az gazete, bol televizyon, biraz radyo, bolcanaalışveriş falan, az kitap hatta hiç kitap, arada film seyredip, az biraz konser, az tiyatro hatta hiç tiyatro, hiç müze, hiç sanat, ha müzik var amma, o müzik bu müzik,

Öyle işte. Dünya insanısınız. Herkes gibi işte.
Maaş falan. Belki emekli. Kendi işinse, gel git. Aynı yollar, aynı semtler. Aynı evler.

Arada eski okul mahalle arkadaşları ile buluşmaca.
Arada siyaset konuşmaca. Konuşmacalar hep sövmek veya övmek üzerine olsun amma.

Ekonomi de konuşmaca, dolar falan. Moda konuşmaca mesela, önden düğmeli elbise modaymış yine. Dizide ki o kızın sevgilisi öbür dizide ki o yakışıklı çocukmuş mesela.
Arkadaş çekiştirmece. Kim sarkmış, yaşlanmış, estetik olmuş, ne giyermiş, rüküş müymüş falan.

Ne var ne yoksa sürekli tenkit ederek amma. Mutlaka hiç vazgeçmemek lazım tenkitlerinizden, derin yorumlarınızdan.
Hatta öyle bir izlenim yaratmalısınız ki, sizin aklına neden danışılmadığına şaşırsın insanlar biraz.

Öğütler vermelisiniz bol bol. Akılda. Bacak bacak üstüne atıp, kaykılarak.
Kime denk gelirse artık.

Çocuk büyük ayırt etmeden.
İndirimden nasıl da ucuz ucuz şeyler aldığınızı da anlatmalısınız, kurnazca.

İnternette faal olmalısınız. Az veya çok.
Herkesin fotoğraf albümlerine bakmalısınız. Yorum falan yapmalısınız mesela.

Nasılsınız diye sormalı, iyiyim patrona şükür sağlığımız yerinde demelisiniz ha bire.
Akşam olsun, sabah olsun. Akşam olsun, sabah olsun.

Yat kalk, uyu uyan, ye iç sıç, azıcık çalış, hep yanla, hep uzan, hep dinlen ki, geçsin günler. Hayat bu, geçmeli bir şekilde.
Öyle işte.

Aşık falan olmamalısınız mesela. Hatta hiç.
Rengarenk boyalara dalıp, rast gele bir resim yapmamalısınız mesela. Hatta hiç.

Sokaklarda dans etmemelisiniz. Hatta hiç.
Şiir okumamalısınız sevdiğinizin elini tutup. Hatta hiç.

Tiyatronun operanın yanında bile geçmemelisiniz. Hatta hiç.
Uzun zaman, uzun uzun şehvetle sevişmemelisiniz de mesela. Hatta hiç.

Sergileri gezmemeli, sanat eserlerine de bakıp dalmamalısınız. Hatta hiç.
Ülkenizin yakın tarihi, dünya siyaseti ile ilgilenmemelisiniz. Hatta hiç.

Katıla katıla gülmemelisiniz, altınıza işememelisiniz de gülerken. Hatta hiç.
Sabahlamamak lazım hiç, gökyüzünü seyrederken. Hatta hiç.

Sarhoş olup yalpalamamalısınız sokaklarda. Hatta hiç.
Ormanda uyumamalısınız hiçbir zaman. Kuş sesleriyle uyanmamalısınız çimenlerin üstünde. Hatta hiç.

Bağıra bağıra şarkı söylemeyin de hiç, sakın. Hatta hiç.
Denize çıplak girmemelisiniz mesela. Hatta hiç.

Kır çiçeklerinden bir demet yapmayın sakın ha sevdiğinize baharda. Hatta hiç.
Dere kenarında öpüşmeyin de ayaklarınız sudayken. Hatta hiç.

Sevdiğinizi uzun uzun seyretmeyin uyurken. Hatta hiç.
Bir tam günü sadece su içerek geçirmeyin. Hatta hiç.

Bir sabah gün doğarken rakı koymayın kendinize sakın. Hatta hiç.
Tam gün müzede yaşamayın. Hatta hiç.

Bir tek baleye bile gitmeyin sakın. Hatta hiç.
Yaşadığınız şehrin tarihi eserlerini de gezmeyin tek tek. Hatta hiç.

Kendi bildiğiniz gibi kendinize özgü bir yemek keşfetmeyin. Hatta hiç.
Kanaviçe işlemeyin mesela. Hatta hiç.

Marks Lenin Çehov okumayın mesela. Hatta hiç.
Dinler tarihini bilmeyin, üç kutsal kitabın Türkçe sini okumayın katiyen mesela. Hatta hiç.

Amuda kalkıp yürümeye çalışmayın. Hatta hiç.
Satrancın yanından bile geçme,

Yince de,
Amma güzel yaşar insan kim bilir yahu.

Ne büyük bir konfordur, lükstür, ultra lükstür kim bilir.
Kıskanılası.

Bom boş bir beyniniz var düşünsenize.
Ne hoş bir boşluktur kim bilir.

Aşık olmayan bir yüreğiniz var düşünsenize.
Ne hafiftir kim bilir.

Şehvetle sevişmeyen bir bedeniniz var düşünsenize.
Ne kadar bilinendir kim bilir.

Merak etmeyen bir akıl düşünsenize.
Ne kadar çok vakit arttırırsınız hiçbir şey yapmadan hep dinlenmeye kim bilir.

Nefis.
Şahane.

Ultra lüks bir yaşamdır bu.
Ultra lüks yaşıyorsanız,

Ultra lükstür yaşadığınız memleketinizde artık.
Gökdelenler vardır her yerde. Onlarla kat, moderndirler artık.

Otobanlar memleketinizin en ücra köşelerine ulaşmıştır ve uzun ve geniştirler artık.
Viyadükler tüneller görenleri şaşırtacak kadar etkileyicidirler artık.

Metroyla şehirde her yere iki dakika da ulaşıyorsunuzdur artık.
Yüzlerle televizyon kanalı vardır ulusal o memlekette artık.

Avm ler desen, ganidirler. Her mahallede artık.
Plazma tvler dizim dizimdirler evlerde artık.

Notbukları devlet bedava dağıtıyordur öğrencilere artık.
Her taraf, sokaklar caddeler, otoparklar lüks otomobillerle, dört çekerlerle dolmuştur artık.

Kimi ailede iki araba vardır, normal sayılıyordur artık.
Fakiri bile ihracat fazlası da olsa marka giyiyordur artık.

Statlar kapalı ve ısıtmalıdır artık.
Uçak biletlerinin ücretleri otobüsle seyahat fiyatına düşmüştür artık.

Köşe başları, boş alanlar bankamatiklerden geçilmiyordur artık.
Her sokakta restoranlar, kafeler vardır sayısız artık.

Hipermarketler, dev mağazalar on binlerce metre karedir. Çeşitlerse yerlisi ithali milyondur artık.
Dağdaki çobanından tut, on yaşında ki çocuktan tut, köyde ki hacı nineye kadar herkes cep telefonu kullanıyordur artık.

Marinalar yetmiyordur teknelere artık.
Beş yıldız otellerin, tatil köylerinin sayıları binleri geçmiştir artık.

Konserlerse, gelenin gidenin haddi hesabı yoktur. Hangi meşhuru sayacaksınız kişaşıralım artık.
Sinemalar zannedersin ki en lüks gece kulübü kıvamındadır artık.

Dünyanın en lüks markaları sıralanmışlardır avmlerde, caddelerde. Giysisinden tut, kozmetiğine, mücevherine kadar her şey için dünya alışverişe gelmektedir ülkenize artık.
Neredeyse her evde bir evcil hayvan vardır. Evcil hayvan sektörü kıskanılacak kadar büyümektedir artık.

Özel okulların sayısı sayılamayacak kadar çoktur artık.
Her üç dört çocuktan biri mutlaka özel bir ana okuluna gitmektedir deseniz abartmamış olursunuz artık.

Yurt dışında okuyan genç sayısı elli binlere gelip dayanmıştır artık.
İnternet kullanımda, sosyal site üyeliklerinde memleket dünyada ilk ondadır artık.

Onu bırak, dünyanın en büyük ilk yirmi ekonomisinden birine sahipsindir artık.
Özel hastanelerin dekorasyonları bile insanı hayrete düşürecek kadar lükstür artık.

Herkes ev almıştır, almaktadır. İnşaat sektöründe patlama yaşanmaktadır artık.
Tatil beldeleri dağlara kadar hatta ikinci sıra dağlara kadar yazlık ev siteleriyle dolup taşmaktadır artık.

Coşmuştur, köpürmektedir ultra lüks yaşam ultra lüks memleketinizde artık.
Herkesin yüzü gülmektedir artık.

Herkes mutludur artık.
Herkes lüksün peşindedir artık. Lüksü bulanlar, bulamayanlara lükslerini bağışlayıp kendileri ultra lükslere geçiyorlardır,

Artık.
Artık,

Memleketin,
Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmıştır. Tamamdır artık.

Daha ne istersiniz ki hayattan,
Artık.

İstenilende, istediğinizde bu değil miydi?
Evet.

Ehh, işte oldu sonunda,
Artık.

Ha, analitik zekası olan, sentez ve vizyon sahibi, öğrenmeye, kişisel ve toplumsal gelişimlere açık ve meraklı, evrensel medeniyet çizgisini evrensel anlamda tanımlayabilecek, çağdaş ve geleceği yönelik akla ve hedefleri olan, gerçek demokrasi ve gerçek insan haklarının savunucusu, tam akıllı, beş duyusunu, beyinciğini, omur iliğini, hedefleri için araç olarak kullanan,
Bir kişiyseniz eğer,

Hele bir de,
Yanlışlıkla Atatürk falan da okumuşsanız, vizyonu, aklı,bilgi birikimi ve analizlerine dayanarak beyan ettiği düşüncelerine ve de yaptıklarına da katılıyorsanız, onaylıyorsanız,

Hatta,
Adamın kendine de kişisel bir sevgi ve sempatiniz varsa üstüne üstlük, amma yakışıklıymış, zevki de zevkmiş diyorsanız mesela,

O zaman,
Siz aslında zeka özürlüler ve akılsızlar kategorisinde bir insansınızdır demektir bu memlekette,

Artık.
Ve bundan böyle de yaşamınızın son anına kadar da bu kategoride kalacaksınız, kalmaya da devam edeceksiniz demektir,

Artık.
'Artık'larla,

İdare edip kendi memleketinizde,
Birgün Ata’nın yanına göçüp de gittiğinizde,

Açar rakıları, koyar leblebileri önünüze uzun uzun dertleşirsiniz ‘ne olacak bu memleketin hali’ diye de,
Artık.

Ha,
Tersiyse,

‘’Tersin tersi,
Terse ters gelirse,

Ters gelen tersin tersi terse ters’’
Midir? İn içinden çıkamıyorsanız,

E o zaman, tersten terse tersin tersine,
Bir güzel çalışmanız lazım ki,

‘’A aa bak kürtajuçuyor’’
Oyununa katılma şansınız olsun,

Bundan kelli.
Ha, bir de,

Ultra lüks yaşamak istiyorsanız dini bütün memleketinizde,
Tabii ki.


Karar Vermek Gerekiyor Bazen – 03.06.2012

-Yetişemiyorum hem iş hem de onun isteklerine, dedi. A haa dedim. Yıllardır tahmin ettiğim gelişmenin ilk defa serzenişi değil de, seslendirilmişi.

Erkek çocuk annelerinin, yeme yatma bedava, misler gibi bakarım canım feda ayol aslan oğluma kıçının kılı ağarsa bile yaklaşımının, bir lokma genç kadınlara nasıl yansıdığıdır bu sesleniş sıra gelince kıllı erkek bebeklerin evlilik durumlarına.
Erkekler kadınlara bir tek kazık atarlar, hani atmaya kalksalar, o da aldatmak.

Kadınlarsa bir birlerine her yaşta kazık atıyorlar sabah akşam, çeşit çeşit hem de.
Haklı genç evli kadın.

Bakıyorum çevreme,
Yaşı neredeyse otuzu bulmuş, hatta geçmiş,

Ha desen saçları dökülmeye başlayacak,
Eşşek kadar olmuş erkekler,

Oğlan çocuk zafiyetine bürünmüş,
Anne baba evlerinde,

Yan gelip yatıyorlar hala bu yaşlarına rağmen.
Yeme içme bedava anne elinden çıkma. Çamaşır, temizlik, ütü hizmeti de zaten müesseseden. Tam pansiyon, her şey dahil, bedava.

Bahanelerse sıram sıram.
Askerliğini bekleyenler.

Bir türlü‘O’ işi bulamayanlar.
Bulup da,‘yeteri kadar kazanç’ noktasına gelemeyenler.

Profesyonel iş arayıcılar. İş dahi aramayanlar.
Master yapanlar. Yetmezse doktora tezi üstüne çalışanlar. Yeter ki dalmasınlar yaşama, yeter ki yüzleşmesinler gerçek hayatla, enseye devam etsinler yani anne evlerinde ayaklarının yarısı içeride yarısı dışarıda.

Hep bir neden var kısaca,
Kıçında ki kılların ağarmasına çeyrek kalaya gelmiş,

Erkeklerin anne baba evinde yanlayıp da,
Yaşamalarına.

Ayy ne hoş demek mümkün amma,
Hoş falan değil katiyen.

Tahmin ediyordum olacakları sanki içime doğmuş gibi. Arada bir vızıldanmalar oluyordu da, öyle güzel anlattı ki genç kadın,
İlk seslisi geldi iki gün evvel içime yıllarıdır doğanların baktıkça erkek çocukların ebeveyn evlerinde olanlarına bitenlerine.

Arkadaşımın kızı ki, bebeliğini bilirim, yaş 27.
Evlendi.

Evlendiği erkek 29.
Erkek de, kadın da aşağı yukarı aynı nevi anne baba evlerinden geçtiler kendi evlerine.

İkisi de çalışıyor.
Erkek mızıldanmaya başlamış, evlilikte ilk 6. ay falan.

Neden mi?
Kadının ev işlerinde yetersiz olduğu kanısında beyimiz.

Yani,
İfade böyle değil de tam olarak,

Amma,
Vızıldanmalar, yok yemekler güzel değil, yok ütü aksadı falan,

Sonuç itibariyle bu noktaya getiriyor yorumun mealini.
27 yaşında henüz anne bile olmamış bir kadını,

53 yaşında ömrünün yarısından fazlasını hem de anne olarak geçirmiş bir kadının ev kadınlığı ile yarıştırırsan,
53 kazanır,

27 kaybeder.
Nettir bu.

İsterse 27 yatak da çift burgu arkaya parende atsın beyimizin gönlü hoş olacak diye.
Nettir.

Kıllıerkeklere bebek muamelesi yapıyorlar anneler.
O kıllı bebeklerde,

Anneciklerinin elcağızlarına bırakı veriyorlar kendilerini.
Kıllı erkek bebekler,

Evlenecekleri güne kadar yaşayınca otuz yıllık ev kadınlığı deneyimleriyle bezenmiş ve donanmış anne evlerinde,
Sonrasında,

Yine kendileri gibi anne baba evlerinde,
Yanlamış,

Hatta beklide iki yumurtayı bir tavaya kırmaktan bi haber,
Memeli kadın bebeklerle de evlenip de,

Geçince aynıevlere,
İki gün sonra horozlanıyorlar,

Bu nasıl yemek, bu nasıl ütü diye.
Sanki kendisi tam erkekmiş gibi,

Kadınlıklarını sorguluyorlareşlerinin yarım mı tam mı diye, ev de yapılan işlerin kalitesine saplayıp insafsızlık derecelerini.
Bizim kuşağın aklı başında anneleriyse,

Zamanında çok çektikleri, ister ev hayatında ister sosyal ister ofis ister ülke genelinde,
Erkek hegemonyasını,

Destekliyorlar, körüklüyorlar, erkek hegemonyasının geleceğini iyice sağlama alıyorlar,
Aslında,

Kıllı erkek bebekleri evlerinde besleyip, aklayıp pakladıkça kıçlarının kılları ağarana kadar.
Kıllı erkek bebeklerde,

Erkek hakkı diye bir hak var zannediyorlar ve de erkek haklarını arıyorlar,
Bir sonraki hayatlarında ki evlerinde.

Acısını da,
Kadın hakları için oturduğu sırada iki de bir parmak kaldıran,

Memeli kadın bebekler çekiyorlar, ilk ağızda.
Sonrasında,

Biliyoruz neyin ne olduğunu,
Biten ilişkiler,

Biten evlilikler. Dullar. Ve de oğullarına kızlarına sarılmış, onlarla hayat bulan bir anne kadın kuşağı daha.
Ve de anneci bir kuşak erkek daha yaşam şansı buluyorlar bizim memleketin topraklarında yeniden.

Anneci erkekleri yok etmedikçe bu memlekette,
Erkeklerin kadınlarla ahenk ve harmoni içinde yaşaması mümkün değil bu topraklarda.

Kayınvalidelerden çekenler de, çekmeyeler de,
Şeker kayınvalideler oldular ve olacaklar gelinlerine karşı,

Amma,
Daha başta aldılar gardlarını,

Verdikleri üst seviye hizmetlerle,
Kıllı erkek bebeklerine ebeveyn evlerinden yolcu edene kadar ki yıllar içinde.

Daha dakka bir, çivilediler memeli bebek kadınları acemilik duvarına.
Daha dakka bir, annelerini özlettirdiler kıllı erkek bebeklerine.

Ellerini arkalarından sallamayı bilemiyorlar, beceremiyorlaranne kadınlar oğullarının, ellerine yapışıp tutmaktan.
Yolun açık olsun diye,

Verip de çantayı ellerine,
Yolcu edemiyorlar hayatın içlerine bir türlü.

Ne tuhaf.
Ne mene makus bir kadermiş bu topraklarda,

Erkek hegemonyasının sonlanamaması bir türlü.
Eskiden korku vardı,

Şimdi hizmet yarışı,
Baskısı,

Kadınların üstünde.
Çocuğun gönlünü hoş tutmak başka bir şey,

Kazık kadar yaşı otuzlarda erkekleri rahat ettirmek telaşı başka.
Annelik değil bence bu.

Bir erkeğe illaki onu tatmin edecek, memnun edecek hizmet vermek dürtüsü sanki.
Kadın olarak kadınlığının ne mene yükseklerde geziyor olduğunun ispatı sanki.

Hem çalışırım, hem de ister kocalı ister kocasız çocukları bile evirip çeviririm efelenmelerinin kontrolden çıkması sanki.
Kocasız babasız evlerde kadınlığın anneliğe dönüşmüş, bürünmüş kıyafetli provası gibi de sanki.

Bunların hiçbiri değilse,
Her neyse,

Anne kadınların bu davranışlarının nedeni,
Sonuçlarıhiç de iç açıcı olmayacak yine,

Bir sonraki kuşağın dakadın erkek ilişkilerinin seyrinde.
Net bu.

Annelerin kıyamadıkları kıllı erkek bebekler,
Kıydılar, kıymaya başladılar, kıyacaklar,

Memeli kadın bebeklere amma.
Annelerde,

E e herhalde, evlenecek yaşa gelmiş kadın bilmeli şekerim bunları kıvamında üfürmeye başladılar ufaktan daha şimdiden.
Ki,

Üfüren annelerin kuşağından gelen bir erkek olarak,
Biliyorum onların da evliliğin ilk yıllarında içine düştükleri acemilikleri doyasıya.

Bekar evleri vardı eskiden, erkek ve kız çocuklar anne baba evlerine yanlayarak yaşamayıbilmeden evvel.
Artık aile mi para gönderir, genç kendi bir yandan çalışır okur mu fark etmez,

Ya bekar evlerinde ya da yurtlarda yata kalka büyüdü bir nesil.
Seçkin seçilmiş azınlık bir başka gurup hariç.

Üç beş erkek veya kız alt alta üst üste genelde hap kadar bir bodrum dairesinde veya yurt odasında,
Gerçek hayatın içinde bir insan olarak,

Ve de bir erkek bir kadınolarak, bir insan olarak,
Var olmayıöğrenirlerdi el yordamıyla.

Kendi yöntemlerini, kendilerini keşfederlerdi ev ve sosyal hayatlarında ebeveynsiz.
Kendilerini tanıma fırsatı bulurlardı aynı evi, aynı odayı bir başkası ile paylaşınca.

Bizim kuşağın bir kısmının anneleri oğullarına kızlarına kıymışlar demek ki nispeten.
En azından bir kısmı kıydı ki, yaşandı o bekar evlerinde, o yurt odalarında. Hem de ebeveyn evlerinde yeteri kadar ekstradan odalar varken yaşanılası.

Şimdi ki annelerin,
Neredeyse hiçbiri kıymıyor, kıyamıyor oğullarına, kızlarına.

Bir tuhaflık yok mu bu durumda?
Bir eksiklik gideriliyor,

Amma,
Eksiklik kimde nerede, kimin neresinde, bunun cevabını bilim insanları verirler ancak, merak edipte araştırırlarsa olan bitenleri belki de.

Eksikler tamamlanırken,
Kadınlar arası,

Maçlar,
Devam ediyor sessizce,

Erkeklerin sahasında.
Ki,

Aksini iddia etseler dahi anne kadınlar.
Anneci erkeklerin bir anneleri daha olmuş oluyor evlenince, tek farkı,

Yaşı genç.
Anne yaşlanınca da, genç anne iyice oturuyor kraliçe koltuğuna, hem de özlemle kapmaya çalıştığı asası da elinde.

Kadınlar çalışıp çabalıyorlarken,
Erkeklerse,

Yan gelip keyfini çıkarıyorlar her taraftan birden aynı anda nemalanmanın. Ki,
Üstünde durulması gerekiyor belki de,

Kadının,
İster oğlu, ister koca, ister sevgili neden iki de bir acıma hissi ile,

Eteğini süpürge etmek istediği gerçeğinin. Ki, aksini iddia etseler de.
Acıma hissinin neden kadını erkeğe güçlü bir mıknatıs gibi yapıştırdığının da üstünde durulması gerekiyor zannımca.

Kadına en büyük kazığı,
Yine kadın atıyor.

Erkeklerin hegemonyası,
Coşa katlana sürecek gibi gözüküyor bir kuşaktan bir yeni kuşağa daha.

Kadınlar,
Kazık kadar da olsalar,

Kadınları,
Kazıklıyorlar,

Kazık kadar,
Kıllı erkek bebeklerini,

El bebek gül bebek,
Hoppalacık,

Eylerken kucaklarında.
Ne tuhaf değil mi?

Haydi bakalım,
Gelsin itirazlar şimdi, varsa eğer ki.

Amma amma…,
Diye gelecek itirazlarsa,

Sonuçlarınıdeğiştirmeyecektir,
Bu toprakların.

Makus kaderi olan,
Erkeklik hegemonyasının devamı adına. Bir kuşak daha yetecek gazını aldı erkeklik hegemonyası,

Bizim kuşak,
Anne kadınlarla.

Amma amma…
Deseler de…

Amma…


Karar Vermek Gerekiyor Bazen – 01.05.2012

Benim mahalleye Cumhurbaşkanı geldi. Herkes sokaklarda. Ha neden mi? Mahalle caminin açılışına geldi, ciddiyim. Bir şahsın adı soyadı ile kurulmuş bir vakfın inşa ettiği mahalle kadar bir camii, tabii ki Kuran kursuda var, olmamı. Tam teşekküllü bizim yeni ibadethane. Ha, mahallede 3 cami daha var bu arada. Cumhurbaşkanı yaptığına göre açılışı, hem bir hatır hem de kırk katır demek ki işin içinde. Kutu kutu bir şeyler de dağıttılar, millet kuyruk oldu almak için.
Hani mozaik edebiyatı var ya,

Bu topraklarda,
Mozaik olmuş seramik şekerim. Tek tip, amma renk, ebat, desen farkı var. Kaliteyse tek tip.

Bir ülkenin vatandaşları bu kadar mı benzemezler bir birlerine.
Bu kadar mı aykırıdır duruşları.

Birileri,
Birileriyle yan yana, dip dibe gelip kendini güvende hissedince,

Yaklaşır,
Yakınlaşır daha da.

Sevmese de,
Sevse de,

Fark etmez çok.
Güven çok kuvvetli bir duygudur.

Bazen sevginin önüne bile geçer. Güven, bazen uyumun kaynağıolur insanlar arasında.
Durdum uzun uzun baktım.

Erkek hepsi, gelenler, katılımcılar, duayı eden, ibadet eden, izdihama neden olanlar.
Bir örneğe yakın giysileri.

Saçlar bir örnek gibi.
Sakallar zaten tep tip.

Yürüyüşler, duruşlar, eğilmeler kalkmalarda tek tip.
Bakışlar,

Süzmeler de tek tip,
Özellikle beni.

‘’Ne bakıyon leyn’’ nevi.
‘’İlk defa mı görüyon leyn’’nevi.

‘’Yürü git leyn’’ nevi.
‘’İkile ikile’’ der gibi.

Sevecen, sevgi dolu, kabullenmiş, kabullenen, dostane tek bir bakış yok. Aykırıyım ben onlara Cuma Cuma.
Yüzlerle insanın gözüne baktım tek tek, işim bu benim, bakarım ben.

Sivildiler zahir,
Birkaç kişi de uzaktan bana bakmaya, beni kesmeye başladılar bile ben kalabalığı keserken. Onlarında işleri onlara bakanlara bakmak.

‘’Ne bakıyo leyn bu zibidi’’ diye.
Üstüm ince, elimde çanta falan yok, hani olsa, tuttulardı beklide, aykırılıktan.

Dualar dualar uzun uzun. Ne dedi hoca, anlamadım. Ulusal dilim Türkçe benim. Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de bildiğim kadarıyla, yanılmıyorsam.
Kadınlar toplaşmışlar karşıkaldırımlarda,

Apartmanların önlerinde öbek öbek.
Kürtajla çocuk aldırmış olanı var mıdır acaba diye baktım onlara tek tek.

İki tanesinden şüpheliyim, aldırtmışlardır sanki.
Uzun bakamadım amma,

Oymasınlar beni Cuma Cuma caminin önünde diye.
Genel atmosferse müthiş. Sırıtıyormuş gibi gözüken yüzlerde ifadeler sert. İbadetten çok, kamp düzeni sanki.

Hafiften Amerikanvari filmlerin gerilimli ortamı yansıtılmış ortama sanki.
Kaç tane lüks gruba giren siyah makam arabası vardı saymak mümkün değil. Dizim dizim. Yollar kapatılmış.Kaldırımlar, her yer siyah yepyeni gıpcır makam arabaları ile dolu.

Amma ne arabalar, ucuzuyla bile bizim mahallede üç oda yeni bitmiş ev alırsın hani sıksan biraz.
Şoförler de tek tip sanki. Her şey tek tip.

Yaşamlarda tek tip.
Ana başlık, ne iş yaparsan yap, kim olursan ol,

Önce ibadet etmelisin.
Etmeden mi,

Etmez misin?

Biz biliriz ettirmeyi havasınıgözüme sokuyorlar bakışlarıyla. Ürkütücü olmaya başladılar. Kalktı derler ya, kalkmış iyice.
Kadınlara üzülüyorum açıkçası.

Erkekler kısa kollu gömlek, ince pantolon.
Kadınlarda,

Pardesüler, ki sentetik kumaştan çoğu,
İçlerinde de giysiler.

Hepsi pantolon giymiş. Bol paça çoğu. Bileğine kadar etek giyenlerde var.
Ayakkabı ile bilek arasında kalan birkaç santimden yakalıyorsun ten rengi kalın mı kalın çorapları.

Başlar iki kat sarılmış. Sentetik yine. İpek olsa ne yazar o sıcakta.
Türbanlı hepsi. Kaşa kadar kapanmışalınlar.

Bir iki tanesi eşarplı sadece.
Hava birden ısındı bugün.

Yanar pişer insan evladının bedeni bu sıcakta yahu.
Pişik olur havasız kalan ciltler.

Kokarsın, istersen hamamda yaşa, ne fark eder.
Erkeklerse püfür püfür, kısa kollular, içlerinde atlet bir tek.

Kadınlarsa cayır cayır yanıyorlar. Kadınlar yanıyor. Veya, yanıyor kadınlar bu memlekette. Yakıyorlar kadınları erkekler.
Akıl alacak gibi değil.

Zaten milletin bir kısmının da aklıalmıyor.
Aklı almayanlar,

Toplaşıyorlar yavaştan bazı sahil kasabalarında, köylerinde.
Denize yakın yerlere.

Denizin dibinde bir yerlere.
Sıcağa kaçıyorlar aklı almayanlar.

Hani,
Oralara gelemezler belki diye.

Gelseler de,
Kavrulurlar iki günde, geri kaçarlar diye de sanki.

Bir de,
Yirmi milyon turist var ya yabancıoraları dolduran.

Kontrol edemezsin,
Üstünü başını turistin,

Kürtajını diye de sanki. Şimdilik gibi sanki.
Güvene doğru akış. İki yönde de.

Birileri bir yerlerde,
Birileri bir başka yerlerde,

Gittikçe yakınlaşıyorlar bir birlerine aynı olanlar, gittikçe çok uzaklaşarak ayrı olanlardan. Birileri kadınlı erkekli. Diğerleri erkek erkeğe.
İyi hissedince kendini güven içinde, her neyse beklentin, amacın, normal bu akış.

Caminin açılışına gelenler de bu ülkenin insanı,
Sahil kesimlerinde ve bazı semtlerde toplaşmaya başlayanlarda.

Tek ortak yanları var sanki artık, o da,
Kimliklerinde yazan ülkenin adı.

O kadar, gibi.
Ha bir de hepsi insan. Gibi.

O kadar.
Tek tiplerle,

Çok tipler,
Diye,

İki farklı insan türü var artık bizim ülkede, çok net. Hiç de sosyolog, psikolog, siyaset bilimci falan olmak gerekmiyor bu sonucu varabilmek için.
Bir kısım kadınlara o çoraplarıgiydiremezsin katiyen.

Mümkün değil.
Ölürler, giymezler.

Bir kısım kadınlarınsao çoraplarını çıkartamazsın katiyen.
Lafınaysa zerre kadar inanıyorsam namert olayım ben.

Çıkartırlar, trak diye, pat diye,
Hem de o dakika.

Hem de bir daha katiyen giymemecesine.
Eğer ki,

Üstlerinden kaldırırsan erkekleri.
O dakika,

Ne pardesüleri kalır,
Ne türbanları.

Çıkarmayanı da olur tabii ki. Az sayıda, epey az hem de. O hep olur.
O yüzden erkekler diyorlar ki kürtaj yasaklanmalı. Kadınlar demiyor hiç.

Belinde dayak korkusu zaten bakiyken kadının,
Karnından bebeği de eksik etmeyecek ki,

Kadını mahkum etsin,
Karnının en zayıf yerinden vurup onu,

Çocukla yani,
Eve,

Ev hayatına.
Kadın kadına yaşama.

Ki,
Kadın okur mokur, kimliğini bulur, birey olup da,

Elini vuramasın masaya, sabrı taşsa dahi diye.
Zalimce.

Çok zalimce.
Yok kadınla erkeğin eşitliği falan.

Külleyen yalan, eşitlik söylemleri. Haklar hukuklar, külliyen kandırmaca.
Nesi eşit yahu?

Biri tiril tiril gömlekle,
Diğeri lahana gibi kat kat kavurucu sıcakta. O yüzden, hiç,

Gitme çok derinlere falan.
Üst baş yeter zaten eşitlikte durumu çakmak için, gerek yok üstüne oturup bir de olanı biteni incelemeye. Akademik kirlilik boş yere.

Namussa?
Bu dünyadaki en namuslu canlı,kadındır, kadın.

Kadın iyi bilir namusunu korumayı.Canı pahasına hem de gerekirse.
Eğer ki,

Erkekleri çekersen üstünden altından,
Beyninden,

Kendi öz kararlarından, tercihlerinden,
Hayatından kadının.

Namusu endekslemezsen en erkek zannettiğin hallerinle,
Vajinayla memeye, baldıra gerdana daha işin başında yekten.

Anneler iyi bilirler namus ne demek.
Namus ha? Tereciye tere satmaya çalışıyor erkekler.

Bu ne mene bitmez tükenmez, yok olmaz, sonlanamaz bir komplekstir,
Bizim toprakların erkeklerinde kadının karşısında hep üstte olmak adına. Nasıl bir dürtüdür bu, ezmek, ufalamak kadını hep. Eğer ki o kadın, annesi değilse tabii ki.

Anneler, evlenilecek kadınlar ve istediği an istediği sekse istediği gibi alet edeceği kadınlar diye kadını ayırmak bölmek çeşitlendirmekse,
Ne mene bir namussuzluktur bu,

Erkeklerin ki.
Anlamak mümkün değil,

Erkek de olsan,
İnsan da.

Ayrılacak mıyız, ayrılıyor muyuz derken, ayrıldık, ikiye.
Kadına sevgi saygı güven duyan, kadını erkeği insanı seven saygı duyan erkeklerle,

Kadını hiçe sayan erkekler diye.
Ne siyaset,

Ne din,
Ne iç ne dış mihraklar,

Hepsi hikaye.
Eksikli, eksik, ezik, kompleksli namussuz erkekler,

Ve de,
Diğer erkekler diye ayrılıyoruz ikiye. Ayrıldık bile.

Bölündük,
Uçurum büyüyor, açılıyor iki yaka arası, derinleşiyor, dibi görünmez oluyor artık.

Kadının namusunu kendi namusu zanneden namussuz erkeklerle,
Kadının namusunu kadının tercihlerine bırakan erkekler diye.

Bölündük iyice. Memleket bölünmedi,
Memleketin erkekleri bölündü ikiye. Net.

Gerisi hikaye.
Gerisi artık kim nerede güven içinde yaşaya biliyorsa,

Oralara toplanmak,
Toplaşmak süreci. Geçmiş olsun.

Ki,
Toplanıyorlar insanlar zaten yıllardır güven içinde yaşayacaklarını düşündükleri mahallere. İki yönde de.

Uzay çağında,
Atomun çekirdeğini parçalamak için çalışıldığı çağda,

Milyarların açlık susuzluktan öldüğü çağda,
Bizim memlekette,

Konuyu,
Penisle vajinaya getirip dayadı bizim memleketin namussuz erkekleri.

Kendi karıları, kızları, bacıları,ablaları, kız kardeşlerini hallettiler, onlara taktılar esaretin zincirlerini,
Şimdi sıra geldi geriye kalan kadınlara ki, yok etsinler onları ki,

Kendi karıları, kızları, bacıları,ablaları, kız kardeşleri,
De,

Zannetsinler ki, kadın olarak yaşamak, kadın olmak,
Böyledir, bu kadardır diye, onlara yaşatılanlar kadardır kadın olmak diye.

Arap ülkelerinden kadın kadına yapılan yurt dışı seyahatlerde,
Siyah çarşafı daha otelin yolunda atıp,

Süper mini etekleriyle,
Gece hayatına dalan,

Dönüş yolundaysa yeniden sarınıp sarmalanarak,
Ülkesine geri dönen,

Kadınları hatırladım bugün. Ne zaman ki,
O kalın çorapları ile sıcağın altında pişen kadınlar,

Sokakta yanlarından geçen,
Bir pantolon, bir bluz giymiş iki kadına imrenerek bakarken bugün.

Namusunu kendi ahlak çizgileri ile sınırlandırmış,
Kendi iradesi ile yaşamı içinde,

Kendi yönünü çizen kadınlara,
Kaçırsalar da gözlerini yakalanmamak adına,

Özenerek bakıyorlardı kalın çoraplıkan ter içinde kadınlar önlerinden geçenken. Erkekler de, bakıyorlardı. Amma kadınların kalçalarına. Kalın çoraplı kadınlarda kalçalara bakan erkeklere de bakıyorlardıayrıca. Gözlerini dikini dikine dikerek hem de, kaçırmadan hem de.
Namussuz erkekler çıldırıyorlar,

Namussuzluklarını çaktıkça kendi etraflarında ki kadınlar.
Bütün mesele bu.

Ne iç ne dış mihraklardır bu ülkeyi bu hale getiren.
Erkek olmayı penis zanneden erkeklerin,

Kadınlığı, kadın olmayı,
Vajinaya hapsetmek çabalarıdır bu durum. Bu kadar basit aslında.

Baktılar ki belinde sopa kıramıyorlar eskisi gibi, sopa demode, uymadı Avrupa Birliği kriterlerine, e o zaman, van minit yani, bari,
Bebeği karnından eksik etmeyerek,

Kadının kimliğini kırmak, yok etmek mücadelesidir bu durum. Erkek bir durumdur bu durum yani. Neden mi? Vajinasının boyuyla, çapıyla övünen kadın yoktur, amma penisin boyu, çapı çok önemlidir bizim topraklarda yaşayan erkeklerin erkek erkeğe gerdek sohbetlerinde. Bu kadar basit.
Gerisi hikaye.

Erkek olmaktan,
Utanacağım bir ülkede yaşayacağımı hiçbirşekilde hayal bile edemezdim,

Rahmetli babam,
Annemin ayakkabılarını her Pazar günü tek tek boyayıp, ona hazır ederken.

Mutfakta akşam yemeğini annemle sohbet ederek birlikte hazırlarken.
Meyvesini özenle soyup, dilim dilim tabağa dizip, ona ikram ederken.

Annemin hem anne, hem de nasıl da iyi bir terzi olduğunu gururla anlatırken.
En zor iş, ev kadınlığıdır derken.

Anneme bırak çantayı, bir poşet bile taşıtmazken.
Pazar günü bile tıraş olurken. Ölene kadar kimseden bir bardak su bile istemezken. Annem yorgundur diye akşamları çayını önüne koyarken.

Kapısını açarken. Bizlere erkek değil, insan olmayı öğretmiş rahmetli, göçmeden biz farkında değilmişiz meğersem. Ne solcu olun, ne sağcı, ne milliyetçi. Ne olursanız olun, amma, önce,
İnsan olun demiş demek. Bizlerde amma biraz eksik amma biraz fazla olmuşuz azıcık da olsa farkında olmadan demek.Şimdi çıkıyor ortaya ne olup ne olamadığımız, diğer erkekleri gördükçe, seyrettikçe.

Hiç düşünmezdim, hiç aklıma gelmezdi,
Atatürk gibi bir liderin kurduğu bir ülkede, rahmetlinin oğlu olarak doğup da,

Sonrada,
Erkek olmaktan,

Erkekliğimden utanacağım bir gün.
Kadınlardan önce erkekler protesto etmeliydi söylemlerini, yaptıklarını ettiklerini, yapmak istediklerini diğer erkeklerin.

Önce kız babası, karısı, sevgilisi, kız kardeşi, ablası, kadın dostları olan, insan haklarına saygı duyan erkekler dökülmeliydi sokaklara.
Homoseksüel dostlar, beni affedin, sözüm meclisten dışarı,

Amma,
Gördüğüm kadarıyla,

İbnelik bu topraklarda hepten gezmeye çıkmış artık, hem de,
Kol gibi.

Kimse gerim gerim hava atmasın artık,
Hele kadınların yanında, hele,

Sanki,
Erkekmiş gibi.

Vay babam vay…


Karar Vermek Gerekiyor Bazen – 31.05.2012
İyi bir nedenin olursa bırakıyorsun sigarayı, tütün kullanımını.

Ya bir illete yakalanıyorsun veya çok sevdiklerinden biri yakalanıyor, ya da sevgi bıraktırıyor.
Eğer ki nikotine bulanmış beynin tam ve sağlıklı çalışmadığıiçin akılla gelen nedenleri ekstra zannediyorsa tabii ki...

Kızmaca yok. Sinirlenmece de yok. Surat asmaca da yok.
Böyle bu.

Yaş on beş, yaş elli dört.
Üç farklı yaş dönemi.

Okullar, işler, şehirler, memleketler, evlilikler, paralar pullar her şey değişmiş,
Ya o sebepten ya da bu,

Amma o dumanlı yar var ya o dumanlı yar, hep elimde.
Dudaklarımda.

İçimde.
Her şey gerektiği anda terk etmiş yaşamımı da,

Ancak ne o beni, ne de ben onu terk etmemişiz.
Eder gibi yaptıklarımız olmuş karşılıklı,

Ya aklım sanki başıma gelir gibi olmuş arada,
Ya doktor demiş ki en azından şu sıralara içme,

Hepsi bu.
Bırakmasını bileceksin her neyse,

Eğer ki zarar veriyorsa yaşamına terk etmeyi bileceksin,
Çok sevsen dahi o şeyi.

Sevgin varsa, düşkünsen kendi keyiflerine,
‘’Sevgin varsa sevdiklerine, düşkünsen sevdiklerine’’diyeceksin kendine ve karşındakine,

‘’Ben sevsem de bırakıyorum seni’’ diyeceksin sana zarar verene. Sevgi eğer ki artılar taşıyorsa yaşamına güzeldir, yoksa keyfini çıkaramazsın sevginin. Keyfi çıkarılamayan sevgiden de uzak duracaksın. Vaktini yer boşuna, hayatını kemirtirsin boşu boşuna.
Ruhen arınıyorsun, elinde sigara.

Kafaca arınmak için çabalıyorsun, elinde sigara.
Bedenin form tutsun istiyorsun, elinde sigara.

Seni seviyorum, hayatımız boyu ayrılamayalım diyorsun, elinde sigara.
Evde çocuklar var, elinde sigara.

Neyini düzeltmek toparlamak daha da iyiye taşımak istersen iste, hep elinde sigara.
Amma hemen gelir laflar peş peşe,

-Yaa ben az içiyorum.

-Paketi bulmuyor,

-Günde üç beş.

-Yaa ben az içiyorum, içki varken eğlenirken filan.

-Yaa ben gündüz zaten içemiyorum olmuyor, akşamları içerim ben zaten.

-Yaa ben pipo içiyorum, içime de çekmiyorum zaten.

-Yaa ben zaten sigara içmiyorum, benim ki puro, tütün yani, doğal.

Hepsi benim laflarım.
Benim fırtmalarım.

Benim hainliklerim.
Ha diyeceksin ki dün bir bugün iki dur bakalım başlarsın yine,

Erken ötme yani.
Başlamam.

Onları da yaşadım.
İyi bilirim,

İyi bir bahane ile,
Yeniden başlamayı.

-A aa, bir taneden bir şey olmaz zaten bıraktım, artık kontrol bende,
Dediğin günden,

Bir ay say,
Paket ya cebinde ya çantanda.

Sevgililer, karılar, kocalar, arkadaşlar, akrabalar, aile de çok etkiliyorlar.
Varsa içinler,

İçiyorlarsa eğer,
Bu duman altı, dumanlı durum normalize oluyor bir zaman sonra.

Öğütler falan havagazı.
Sen iç fosur fosur sevdiklerinin, çocuklarının önünde,

Sonra içmeyin,
Zararlı nutku çek etrafa.

Birde,
Sinirlenenler var.

Ben o grupta hiç yer almadım.
İçmedim içmeyenlerin yanında.

İçenlerin haklarına değil, içmeyenler haklarına saygı duymaya çalıştım.
Sinirlenir.

İçme deyince.
Hele bir de kötülersen sigarayı, tütünü,

Yok fena kokuyor, yok iğrenç şu bu diye,
İki misli içer inadından.

Bir de uzun bir konuşma çeker asabi,
Sigara içenlerin haklarından,

Hak verip,
Yakasın gelir bir tane daha.

Ha birde, ben seviyorum cular var.
Ben seviyorum vallahi, hayatta bırakmam. Keyfim benim bu,

Diye,
Israrla ne çok sevdiklerini anlatanlar da var.

Ki,
Hepsini yaşadım.

Yaşamadığım hiç biri kalmadı.
Şimdi,

Sıra geldi yaşamımın ikinci perdesinin başında,
Bugüne kadar yaşadıklarımı tekrar yaşamamaya.

Yeni heyecanlar,
Yeni mutluluklar,

Yeni sevgiler,
Yeni özgürlükler,

Yani,
Yeni,

Den,
Yeni bir hayat yaşamaya.

İlk elli yılda edindiğim bana ikinci elli yılda da lazım olacaklar cepte zaten,
İlk elli yılda edindiğim bana ikinci elli yılda lazım olmayacaklar da cepten atılıyor tek tek.

İlk elli yıl bodoslama, bedeli ömrü kısaltmakta olsa.
İkinci elli yıl bodoslama ömrümüzü uzatmak adına esas.

Tütünü bırakın.
Tütünü bırakayım.

Zaten dünya da yaşayan insanların tamamının yüzde yirmi bile değilsiniz. 1 milyar kişi yani içenlerin hepsini toplasan.
Ki,

İçenlerin neredeyse tamamı da,
İçmeyenlere,

İçmeyi bırakmak isteyenlere, bırakanlara nedense kızgınlar biraz.
Hele bırakmaya niyetlenenlere, bırakanlara oldukça bozuluyorlar.

Yalnızlık hissi beklide artıyor gittikçe içlerinde yatan.
Bir gün herkes bırakacak, bir ben mi kalacağım içen,

Paniği, telaşı gibi sanki.
Ki,

Artık ağız tadıyla içeni de gittikçe azaldı, evlere kapanmıyorsan.
Ki,

Bırak Avrupa’yı, Türkiye’yi, git Kenya’ya geçtim kafenin restoranın bahçesini,
Bazı yerlerde otopark da bile yasak.

Orası Kenya. Anla bu bilinç nasıl akıyor her yöne doğru dünyada.
Sen istediğin kadar diren.

Bende direndim.
35 sene.

Amma,
Doğru aklın önünde er veya geç tüm bağımlılıklar sırt üstü düşüyorlar yere er veya geç.

Ya kendi sırt üstü düşüyor,
Ya da seni sırtının üstüne düşüyor, biniyorsun dört kolluya,

Doğru,
Öbür dünyaya.

Sigarayı bırakın. Puro, cigar, tütünle ilgili ne var ne yoksa bırakın.
Ya siz onu bırakacaksınız,

Ya da içinde 4.000 çeşit kimyasal olan ve 50 adet kanserojen tehlikesi içeren zehir sizin hayatı bırakmanıza neden olacak.
Bekara kız boşaması kolay derler.

Kolay değil.
Hiç de değil.

Zor oğlu zor.
İlk iki denememden çok iyi biliyorum.

Zor amma,
Ölüp gitmek,

Sevdiklerimi bir daha görememek,
Boğazda rakı içememek,

Hayallerimi yaşayamamak çok daha zor.
Hele kazık kadar olmuş çocuklarınla orta yaş mavralarından mahrum olmak, vay vay,

En zoru bu olur.
Ha, bir de Ocak ayında dede olacağım,

Torunla itlik yapamamak en zoruma giden olur,
En zorlardan biri de o olur.

Ha birde varsa eğer ki bir sevdiğin, bir de seni sevenin,
Onunla hayatı yaşayamadan, hayatın ikinci bölümünde dibine vurmadan yaşamın göçüp gitmek de var diğer yanda. Vay vay vay, bu da çok zor yahu.

Bana yaşayamadığım takdirde nelerin çok fena koyacağını çok iyi tanımlıyorum, biliyorum artık bu yaşımda.
Bana yaşamımdan yok oldukları an koyacaklara sahip çıkmaya karar verdim.

Bana hiçbir şeyin de koymasına hem izin vermiyorum, hem de tahammülüm yok artık.
Hele vicdansızlığa ve vefasızlığa hiç tahammülüm yok artık.

Tütünde, sigarada vicdansızlarve hiç mi hiç vefa duyguları da yok bunların.
Er veya geç bırakacaksınız.

Ya paşa paşa kendi ellerinizle, ya doktor marifetiyle,
Ya da mezarda.

Böyle.
Sinirlenmek yok.

Surat asmakta.
Kızmak hiç yok.

Böyle.

Hiç yorum yok: