18 Haziran 2012 Pazartesi

Madikara Geliyor Selamını Veriyor - 18.06.2012

Başarının tarifi nasıl da değişiyor insanların yaşları ilerledikçe. İnsanoğlu hep eksiğinin peşinde.
Elinde olanları garanti cepte diye düşününce, hep bir sonrasına doğru konuyor hedefler.

Para pul iş güç hedefleriyle başlayan yaşamlar,
Çoluk çocuğu karışmalar,

Genç yaşlarda,
Kilitliyor insanları,

Ulaşamadıkları uğruna çabalara.
Sonra,

Garantili el de var birler içinden,
Başlayınca kayıplar,

Eksilmeler,
Şaşkınlık dönemini yaşıyorlar önce,

Sonra,
O gün için en çok ihtiyacı olana yönleniyorlar,

Sessizce.
En çok neye ihtiyacınız var yaşamınızda diye sorsanız,

Sağlık varsa eğer zaten,
Geriye,

İki beklenti kalıyor,
Biri ekonomik bağımsızlık,

Diğeri,
Sevgi.

Sevgili.
Ve de sevgiliyle yaşanacak,

Özgürce,
Bir hayat.

Sağlığı yerinde olanlara bakıyorum,
Çevremde,

Ya ekonomik gücü var,
Ya da sevgilisi.

Hem ekonomik gücü hem de sevgilisi olmayanlarda var.
Hem sevgilisi,

Hem ekonomik gücü olansa neredeyse yok.
Var olanlarında,

Sevgili kıvamları tartışılır, pek de güven vermiyor insana samimiyetleri. Kerhen sanki.
Özleyerek yaşamak zorundayız demek.

Olmayanı.
Olamayanı.

Özlemeden yaşayan var mıdır acaba?
Hiçbir eksiği,

Olmadığını düşünen,
Hisseden.

Sordun mu neyi özlüyorsun neyi arzu ediyorsun diye,
Yok ki,

Diyen var mıdır acaba?
Benim çevremde yok, yok ki diyen.

İllaki bir şey özleniyor arzu ediliyor hayatın içinde yer almasının istendiği.
Birinde var olan,

Diğerinde yok.
Değiş desen hadi paylaşalım mı desen,

Kimse değiş tokuşa girmez.
Korkuyor,

İnsanlar.
Paylaşmak istemiyorlar.

Kendi nüfuslarında toplansın istiyorlar ne var ne yoksa.
Sevgi dahil.

Önce kendinde toplansın,
Sonra,

İstediğine istediği kadar dağıtsın.
İstediği kadarını istediği zaman.

Uygun gördüğü kadarını.
Amma,

Kendine uygun gördüğü kadarını da birileri tepsi içinde sunsun,
İstiyorlar kendilerine,

İstedikleri zaman istedikleri gibisinden.
Başarılı olmak istiyorlar kısaca.

Başarmak istiyorlar,
Planladıkları gerçekleşsin istiyorlar,

Vermeden, az vererek,
Almak istiyorlar, çoğu hem de.

Alamayınca da sertleşiyorlar,
Hem insanlara karşı,

Hem de hayata.
Kadınlar ne kadar sertleştiler kırk beş ellilerinden sonra,

Farkında mısınız bilmiyorum.
Kuyruk acıları,

Hayal kırıklıkları,
Ne denli acıttıysa canlarını, o denli sertleştiler.

Bakışlarında ki yumuşak dokuyu bir an için bile olsa yakalamak,
Zorlaştı.

Bir dost, çocuklar, yaşlılar o yumuşak dokudan hala nasiplerini alırken.
Bir erkeğe,

Maalesef.
Bu kadar mı kötümüymüş erkekler?

Bu denli mi kırıp dökmeye hazırmış erkekler?
Bu derece mi güvenilmezmiş erkekler?

Şaşırtıcı.
Çift yaşama işini beceremedi diye,

Kendi kendine öz eleştiri yapan kadınların sayısı kaçtır acaba?
Öz eleştiriden sonra,

Faturayı kendine kesenlerinde oranı nedir acaba?
Başarısızlıkların,

Kaynağını hep kendimiz dışında gelişen olaylarda ararız.
Aklayıp paklarız kendimizi.

Her neyse onlar,
En doğruyu yaptığımıza, yaşadığımıza yaşattığımıza inancımız tamdır hep.

Desem,
Ne büyük bir yalan söylemiş olurum aslında.

Herkes,
Gözünü aşırı derecede megalomanlık bürümüş insanlar hariç,

Aslında,
Her bireyin her bir başarısızlıktan sonra öz eleştiri yaptığına,

Genelde de kendine kesecek bir faturada çıkarttığına,
İnanıyorum.

Kendi iç dünyasından dışarıya doğru seslendirmese dahi başarısızlıklarının nedenlerini.
Başarı peşinde koşunca,

Başarısızlıkta kendiliğinden geliyor gündeme.
Paylaşmadıkça,

Takasa geçmedikçe,
Özlenenlere arzu edilenlere ulaşma ihtimalide gittikçe azalıyor, yok da oluyor yıllar geçtikçe.

Ödenmiş bedellerden sonra,
Bir daha,

Bedel ödememeye yeminli bir insan güruhu yaşıyor artık bu memlekette.
Başarıyı tanımlamış,

Faturayı kendine çıkarsa da çıkarmasa da başarısızlıkla tanışmış,
Yalnız insanların yaşam alanı oldu bu memleket.

Yaşları da,
Kırklar üstü, elliler üstü.

Ne çok yalnız var.
Binler on binler yüz binler değil, milyonlarca.

Çift kişilik yataklarında tek başına uyuyan.
Çift kişilik yataklarında yanında biri uyuyor dahi olsa,

Kendini yapa yalnız hisseden.
Başaramadık.

Beceremedik.
Başarıysa eğer başarı diye adlandırmaksa eğer çift olarak yaşayabilmek.

Beceriyse eğer becerebilmekse eğer bir insanın elini ömür boy tutabilmek.
Nedeni ne olursa olsun,

İster kadın,
İster erkek için,

Farklı farklı.
Ne fark eder ki.

Bu işi başaramadık bayanlar beyler.
Bu işi beceremedik kadınlar erkekler.

Şimdi,
Devamında,

Başarmak mümkün mü?
Evet.

Ya becermek?
Evet.

Tek bir formül var.
Fazlalıklarla eksiklikler aynı kaba içinde kaynaştırılacak.

Ne var ne yoksa,
Tek bir kazanda kaynayacak.

Oradan beslenecek,
Gönüller ruhlar bedenler.

Tek formül budur.
Tek formül budur da,

Bu formülü yürekten destekleyip uygulayan çıkar mı,
Tam olarak?

Ben zannetmiyorum.
Gücü olan gücüyle,

Statüsü olan statüsüyle,
Parası olan parasıyla,

Sevgisi olan sevgisiyle,
Yaşayıp,

Tek başına da ölecek bir gün.
Kimi,

Geriye gücünü kimi statüsünü kimi parasını kimi sevgisini bırakacak miras olarak.
Çocuklarına,

Akrabalarına.
Sevdiğine sevgilisine değil amma.

Bizim anne babalarımız dedelerimiz ninelerimiz bir birlerine bıraktılar miraslarını.
Bizim kuşağın çok büyük bir kısmıysa,

Yalnız ölecek.
Özlemleriyle arzularıyla baş başa yaşadıkları yalnız yaşamlarını,

Sessizce terk edip gidecekler bir gün.
Ölü bedenlerin,

Ne paraya ihtiyacı olur ne statüye ne sevgiye ne güce.
Ölü bedenlerden geriye bir tek anılar ve fotoğraflar kalır.

Kalabalık içinde dahi olsa,
Yalnızlığının fotoğraflarını miras bırakacaklar göçüp gittiklerinde. Anılardaysa bir sevgiliyle sevgiyle yaşanmış bir ömür olamayacak.

Sofranın bir diğer ucunda,
Bir yaşlı kadın veya bir yaşlı erkek oturmayacak. Yaşlı olan tek olacak o sofrada.

Karamsar değilim.
Çok gerekçiyim. Bu denli kuyruk acısı, bu denli hayal kırıklıklarıyla,

Kuyruk acıları ve de hayal kırıklıkları yaşamların rehberleri, kılavuzları olduğu müddetçe,
Herkes sahip oldukları üstüne düğüm üstüne düğün attıkça,

Paylaşmadıkça,
Takas etmedikçe,

Makus sona yaklaşıyor bir kuşak adım adım.
Çift yaşam paylaşmaktır tencereyi.

Tattırmak değildir,
Tabağındakinden…

Çok gerçekçiyim.
Dediydim diyeceğime,

Diyeyim şimdiden.
Görünen köy kılavuz istemez.

Kılavuzu karga olanınsa burnu boktan kurtulmaz.
Önceden yediğin hurmalarda,

Çıkarken kıçını tırmalar.
Öyle...

Çünkü,
Böyle…

Hiç yorum yok: