16 Ağustos 2012 Perşembe

MÜŞFİK KENTER

Kocanız kim?  Şükran Güngör. Kardeşiniz? Müşfik Kenter. Siz? Kraliçeyim zannedersem, kraliçelere nasip olmamıştır böyle bir yaşam. Her şeye rağmen hem de,

Dese,
Yeridir.

Yıldız Kenter olmak zordur be,
Eğer ki,

Şükran’la,
Müşfik,

Önden gitmişlerse.
Biri kocası biri kardeşi. Breh breh…

İkisi de hayatının arkadaşları. Dostları.
İkisi de yatak arkadaşı da hem de. Biri bit kadar kızken,

Diğeri kadınken.
İkisi de ev arkadaşı.

İkisi de sahne arkadaşı.
Sonra,

Bir gün,
Önden koca göçüyor bir ömrü beraber yaşadığı. Kocada Şükran Bey ha…

Sonra,
Kardeşi. Müşfik Bey ha…

Göçenlerde adam ha.
Hani adam gibi adam derler ya,

Al sana adam gibi adamlar.
Kadın da,

Kadın be…
Ne bu be?

Bu ne müthiş bir yaşamdır.
Ve de şimdi,

Bugün,
Bu ne büyük bir yalnızlıktır. Her yerin kadın olsa ne yazar.

Boş ya.
Ev boş.

Yatak boş.
Sahne boş.

Hayat boş esas hayat.
Ölüm berbat bir şey.

Gidene mi?
Yok.

Giden gidiyor melek oluyor. Uç uç böceği diye şarkılarla yolluyoruz onu. Evrene mi?
Bilmem.

Bir yere uçuyor işte.
Bakıyor mu bize? İzliyor mu bizi? Gözü üstümüzde mi? Sakınır mı bizi hala gözü gibi?

Bilmem.
Bildiğimizde de bizde diyemeyiz neyse olan biteni kalanlara geride.

Bildiğimizle kalırız,
Uçup giderken.

Yıldız Kenter’i düşündüm ilk.
Gidene üzülen kim ki,

Kalana,
Olan.

Giden melek.
Kalansa,

İnsan hala.
İçi dışı insan be. Üzülen ağlayan.

Çok özleyen.
Hep özleyen,

Bildiğimiz insan işte.
Ne teskin eder insanı?

Hiç.
Acıkırsın amma bir an gelir sonra. Uykun bile gelir hatta. Susarsında.

Gülersin esas.
Ağlarken gülersin. Gülerken de ağlama tutar.

Özlersin amma çok be.
İnsan gibi. İnsansın çünkü. Eşit. Ölüm karşısında. Ölümle burun buruna gelince.

Biter.
Ne acayip değil mi?

Her şey bitebilir de, yaşam bitmez sanki.
Amma,

En çok yaşam biter.
Bitti mi biter.

Hikayelere bak sen. Tam adam olmaya  niyetlenmişiz başlamışken bir gün hayat, bir gün bitecek hayata. Bitmeyecekmiş sanki zannederken hem de.
O zamanlar 1977.

Satış okulu. Vakko. Vitali satış danışmanı lafını atmış ilk kez ortalığa,
Bizi de satış danışmanı yapacak.

Yaşlar 18 falan. Ders alıyoruz. Satış dersi mi? Ha o da var. Amma  esas,  düzgün insan dersleri. El ayak saç bakımından tut, üst baştan tut, insan ilişkilerinde tut,
Derken,

Düzgün olacağız ya, düzgün konuşalım dersi de var. Diksiyon.
Öğretmenimiz Yıldız Kenter. İnsan ilişkileri de Halit Kıvanç ha.

Epi topu satış danışmanı olacağız ha. Düşün ki müşterilerin seviyesini,
Bizi o seviyeye çekmek için çırpınıyor adam. Vitali yani.

Oturdu piyanonun başına Yıldız Hoca,
Başladık a a a  b b b  c c c,

Harflerin sesleri. Harflerin sesleri vardır. Tek tek. Ciddi iştir ha tanımak harflerin seslerini, meramını doğru seslerle anlatmaya varsa niyetin.
A a a diyoruz beğenmiyor. B b b diyoruz beğenmiyor Yıldız Hoca.

Yahu bildiğimiz a anasını satayım.
Yok değil bilmiyormuşuz a nasıl denir meğersem.

Neremizden diyeceğiz hiç bilmezmişiz meğersem. Neyi neremizden demeliyiz hala bildiğimizi de zannetmiyorum ya.
Öğretti.

Bir alay zibidi oğlanla bir alay aklı havalarda genç kız irisi kızlara, bizlere.
A dan başladık Z ye kadar harfleri demeyi öğrendik iyi mi bir iki ay da ancak.

Neden?
Mal satacağız. Satarken  düzgün demek düzgün konuşmak lazım ya.

Kime? Düzgünlere.
Düzgün insanlara.

A demeyi bilenlere. Taa Z ye kadar hem de. Onlar nereden öğrendiler bilemem,
Bize Yıldız Hoca öğretti.

A b c falan derken de bize işimize yani insana sevgiyle tam donanımlı bakmayı öğretti aslında. Tayyip’te keşke geleydi bizim okula. Abdullah’ı da katıp yanına.
Belki de,

Sesler bahaneydi.
Vasfi Rıza Zobu’yla  Bedia Muvahhit’te iyi dostlarıydı Vitali’nin.

Onlarda gelip giderlerdi  bazen mağazaya fabrikaya. Seyrederdik dinlerdik. İki laf et be, ağzının içine düşerdik.
Hep ağzının içine düştük zaten bulduk mu babayı. Babayı bulduk zaten bu yüzden de. Asaf  Ağbinin en çok galiba.

Doğru meyhaneye. Bazen yürürsün. Para yok.  Özdemir Asaf’a yani.
Anlatır. Gece yarısı gelir, döner bakar bi. Sevmediklerine zırnık içki vermez. Oturur masaya. Gözünün içine bakıyorum. Yazmaya başlar. Oku len der. A b c yi öğrendik ya, düzgün okurum. Düzgün okuma len der. Hangisi düzgün len? Diyemezsin. Büzer.

Yıllar geçerken öğrendik hangisi düzgün ne düzgün. Öğretmiş ne ara öğrettiyse.
Bakarsın sabah olmuş, ne ara olduysa hep.

Atlarız otobüse doğru Bodrum. Veli bar açmış yeni, Örsan Öymen Altan Erbulak bir alay tiyatrocu kafayı çekiyorlar,
Bende ayakçıları. Muhabbete yakın durayım diye. Sigara falan alıyorum bakkaldan, hani işe yarayayım da, atmasınlar başlarından diye. Sıkıyönetim var. Sokağa çıkamazsın gece. Şahane. Kaldık mı babalarla kapalı yerde, hem de barda be. Sigarada aldırtamıyorlar ne mümkün, jandarma sokakta. Dinle baba dinle.

Azmak Başına, Paşa geliyormuş muhabbete. Zeki Müren’e hadi doğru Paşanın muhabbetine. E işe de dönmek lazım İstanbul’a, atacak len iş den Vitali. Yok, dönemezsin Erol Pekcan baba dinlenecek akşam illaki. Hadi, bir gece daha.
Yallah İstanbul ‘a. Ödümüz bokumuza karışa karışa. Bitmez len o yol. Git git dönüşte.

Atmadı Vitali hiç. Neredeydin derdi, içtim derdim. Kimle derdi, sayardım babaları, iyi iyi derdi yürür giderdi. Adam işte.
Sarıyer’e yazılırız. Mustafa’nın oraya. Sadri Alışık’ın masasına yakın düşeceğiz ya. Nasiplenir miyiz diye. Her yer baba kaynıyor birader. Babalar cenneti.

Akşamları evde rakı içeceğiz,
Bu sefer babalar evde.

İllaki Bir Garip Orhan Veli, illaki. Dinlenecek Müşfik Kenter’den. Sarhoşuz gecenin bir vakti, halıların üstünde yamulmuş,
Kaset kayıyor vıy vıy sarıyor ha bire, elimizde kalem sar dur başa,

Amma dinlenecek sızmadan evvel bir daha illaki. Müşfik baba okuyacak baba Orhan Veli’yi illaki. Hala varsa biraz daha mecal illaki Salah Birsel babada okunacak. Can babasız? Mümkün mü, sırayla. Orhan Veli baba, Can baba, Asaf Ağbi o ağbi kaldı hep tuhaf, bir daha bir daha. Kitaplar olmuş sana hamur artık. Aziz Nesin’e gülerken falan,
Bittik zaten.

Bittik.
Bir tarafımız bitti.

Çok iyi biliyorum. Üzülmeyeyim daha da diye ha bire fırtıyorum bu mevzulardan. Ta ki son babalardan biri daha göçüp gidince,
İçim fena buruluyor be. Tutamıyorum kendimi.

Öyle kala kalıyorum. A da diyemiyorum b de. Nerede z ye gelmek.
Adam gibi adamlar kadın gibi kadınlar,

Esas,
İnsan gibi insanlar göçtü gitti. Babalar gitti abuk sabuk çoluk çocuğa kaldık be.

Garip kaldık be.
Ne öğreten kaldı ne anlatan düzgün müzgün,

İnsanı. Hayatı.
Yaşatan da kalmadı. Barış Manço Cem Karaca bile öldü be.

Kaldık mı çük gibi?
Kaldık.

Hadi bakalım belki de sıra bizde mi ne,
Anlatmanın.

Ne anlatacağız anam babam ne biliyoz ki ne anlatacağız,
Dönmez ki dilimiz babalar gibi,

Amma çok da boş değiliz ha, en azından,
A yı b yi c yi doğru diyoz bak bu iyi, öğretti Yıldız Hoca.

Rakıda var serde.
Kaldı geriye adam olmak. Önce adam olacağız da, yetmeyecek bir de adam gibi adam üstüne. Off ki off. Ne lan bu, tembellikten zoru hep sona bıraktık hayat boyu zaten.

En zoru yani.
Öldükçe babalar yalnız kalıyor insan. Gariban. Hatırladığımız kadarıyla  artık.

Bir de,
Yıldız Hoca’yı düşününce,

Vay be, ne zordur diyor insan ister istemez.
İki baba ondaydı be.

Biz sevişmedikte. O sevişti de bir tanesiyle. Çolpan İlhan’da. Zordur be.
Babanın kadını olmak zordur be. Babayla hayatta zordur kesin. Amma baba önden gidince pek bi zordur hayat kesin be kadına.

Kimle sevişecen üstüne,
Kimin elini tutacaksın kime sarılacaksın kiminle öpüşeceksin kimin başına dayayacaksın başını?

Şükran’dan sonra. Sadri’den sonra mesela. Can’dan sonra mesela.
Sıkar.

Doğuma seviniyoruz.
Doğunca yaşam başlıyor zannediyoruz. Öyle. İnsanız biz. Melek değil.

Ölmediğimizse ne malum acaba doğduğumuzda?
Ya ölüme kavuşuyorsak aslında,

Çıktığımız da anamızın rahimden? Bilen var mı?
Yok.

Tek ip ucu melek olmuyoruz o kesin bak doğunca. Olsaydık keşke. Boka sardırmazdık hayatı el birliğiyle.
Göreceğiz,

Ölüme mi bu tüm hazırlıklar, tüm bu çabalar,
Yaşama mı?

Göreceğiz,
Öldüğümüzde.

Önce bir adam olalım da önce. Nerede kaldı adam gibi adamlığımız.
İşimiz çok.

Daha,
İnsan olacağız daha.

Pühüü…
Koduğumun babaları,

Sıçtılar,
Ağzımıza.

Sıçtık ki,
Ne sıçtık. Sıraya giriyoruz yavaştan,

Hadi,
İşin yoksa insan ol şimdi bir de.

Tam sıçtık.
Ölmeyin lan diyorum,

Ölüp gidip,
İş açmayın başımıza diyorum,

Dinleyen kim.
Bulaşmıyayım diyorum benden bulmasın belasını diyorum  amma tepem çok atıyor bazen,

Kaşınıyor ha,
Sonunda,

Bi kafa koyacam,
Ölüme…

Kaşınıyor ha…

Hiç yorum yok: