Kocanız
kim? Şükran Güngör. Kardeşiniz? Müşfik
Kenter. Siz? Kraliçeyim zannedersem, kraliçelere nasip olmamıştır böyle bir
yaşam. Her şeye rağmen hem de,
Dese,
Yeridir.
Yıldız
Kenter olmak zordur be,
Eğer ki,
Şükran’la,
Müşfik,
Önden
gitmişlerse.
Biri kocası
biri kardeşi. Breh breh…
İkisi de
hayatının arkadaşları. Dostları.
İkisi de
yatak arkadaşı da hem de. Biri bit kadar kızken,
Diğeri
kadınken.
İkisi de
ev arkadaşı.
İkisi de
sahne arkadaşı.
Sonra,
Bir gün,
Önden koca göçüyor bir ömrü beraber yaşadığı.
Kocada Şükran Bey ha…
Sonra,
Kardeşi.
Müşfik Bey ha…
Göçenlerde
adam ha.
Hani
adam gibi adam derler ya,
Al sana
adam gibi adamlar.
Kadın
da,
Kadın
be…
Ne bu
be?
Bu ne
müthiş bir yaşamdır.
Ve de
şimdi,
Bugün,
Bu ne
büyük bir yalnızlıktır. Her yerin kadın olsa ne yazar.
Boş ya.
Ev boş.
Yatak
boş.
Sahne
boş.
Hayat
boş esas hayat.
Ölüm
berbat bir şey.
Gidene
mi?
Yok.
Giden
gidiyor melek oluyor. Uç uç böceği diye şarkılarla yolluyoruz onu. Evrene mi?
Bilmem.
Bir yere
uçuyor işte.
Bakıyor
mu bize? İzliyor mu bizi? Gözü üstümüzde mi? Sakınır mı bizi hala gözü gibi?
Bilmem.
Bildiğimizde
de bizde diyemeyiz neyse olan biteni kalanlara geride.
Bildiğimizle
kalırız,
Uçup
giderken.
Yıldız
Kenter’i düşündüm ilk.
Gidene
üzülen kim ki,
Kalana,
Olan.
Giden
melek.
Kalansa,
İnsan
hala.
İçi dışı
insan be. Üzülen ağlayan.
Çok
özleyen.
Hep
özleyen,
Bildiğimiz
insan işte.
Ne
teskin eder insanı?
Hiç.
Acıkırsın
amma bir an gelir sonra. Uykun bile gelir hatta. Susarsında.
Gülersin
esas.
Ağlarken
gülersin. Gülerken de ağlama tutar.
Özlersin
amma çok be.
İnsan
gibi. İnsansın çünkü. Eşit. Ölüm karşısında. Ölümle burun buruna gelince.
Biter.
Ne
acayip değil mi?
Her şey
bitebilir de, yaşam bitmez sanki.
Amma,
En çok
yaşam biter.
Bitti mi
biter.
Hikayelere
bak sen. Tam adam olmaya niyetlenmişiz
başlamışken bir gün hayat, bir gün bitecek hayata. Bitmeyecekmiş sanki
zannederken hem de.
O zamanlar
1977.
Satış
okulu. Vakko. Vitali satış danışmanı lafını atmış ilk kez ortalığa,
Bizi de
satış danışmanı yapacak.
Yaşlar
18 falan. Ders alıyoruz. Satış dersi mi? Ha o da var. Amma esas, düzgün insan dersleri. El ayak saç bakımından
tut, üst baştan tut, insan ilişkilerinde tut,
Derken,
Düzgün
olacağız ya, düzgün konuşalım dersi de var. Diksiyon.
Öğretmenimiz
Yıldız Kenter. İnsan ilişkileri de Halit Kıvanç ha.
Epi topu
satış danışmanı olacağız ha. Düşün ki müşterilerin seviyesini,
Bizi o
seviyeye çekmek için çırpınıyor adam. Vitali yani.
Oturdu
piyanonun başına Yıldız Hoca,
Başladık
a a a b b b c c c,
Harflerin
sesleri. Harflerin sesleri vardır. Tek tek. Ciddi iştir ha tanımak harflerin
seslerini, meramını doğru seslerle anlatmaya varsa niyetin.
A a a
diyoruz beğenmiyor. B b b diyoruz beğenmiyor Yıldız Hoca.
Yahu bildiğimiz
a anasını satayım.
Yok değil
bilmiyormuşuz a nasıl denir meğersem.
Neremizden
diyeceğiz hiç bilmezmişiz meğersem. Neyi neremizden demeliyiz hala bildiğimizi
de zannetmiyorum ya.
Öğretti.
Bir alay
zibidi oğlanla bir alay aklı havalarda genç kız irisi kızlara, bizlere.
A dan
başladık Z ye kadar harfleri demeyi öğrendik iyi mi bir iki ay da ancak.
Neden?
Mal
satacağız. Satarken düzgün demek düzgün
konuşmak lazım ya.
Kime?
Düzgünlere.
Düzgün
insanlara.
A demeyi
bilenlere. Taa Z ye kadar hem de. Onlar nereden öğrendiler bilemem,
Bize
Yıldız Hoca öğretti.
A b c
falan derken de bize işimize yani insana sevgiyle tam donanımlı bakmayı öğretti
aslında. Tayyip’te keşke geleydi bizim okula. Abdullah’ı da katıp yanına.
Belki
de,
Sesler
bahaneydi.
Vasfi
Rıza Zobu’yla Bedia Muvahhit’te iyi
dostlarıydı Vitali’nin.
Onlarda gelip
giderlerdi bazen mağazaya fabrikaya.
Seyrederdik dinlerdik. İki laf et be, ağzının içine düşerdik.
Hep ağzının
içine düştük zaten bulduk mu babayı. Babayı bulduk zaten bu yüzden de. Asaf Ağbinin en çok galiba.
Doğru
meyhaneye. Bazen yürürsün. Para yok. Özdemir Asaf’a yani.
Anlatır.
Gece yarısı gelir, döner bakar bi. Sevmediklerine zırnık içki vermez. Oturur
masaya. Gözünün içine bakıyorum. Yazmaya başlar. Oku len der. A b c yi öğrendik
ya, düzgün okurum. Düzgün okuma len der. Hangisi düzgün len? Diyemezsin. Büzer.
Yıllar geçerken
öğrendik hangisi düzgün ne düzgün. Öğretmiş ne ara öğrettiyse.
Bakarsın
sabah olmuş, ne ara olduysa hep.
Atlarız
otobüse doğru Bodrum. Veli bar açmış yeni, Örsan Öymen Altan Erbulak bir alay
tiyatrocu kafayı çekiyorlar,
Bende
ayakçıları. Muhabbete yakın durayım diye. Sigara falan alıyorum bakkaldan, hani
işe yarayayım da, atmasınlar başlarından diye. Sıkıyönetim var. Sokağa
çıkamazsın gece. Şahane. Kaldık mı babalarla kapalı yerde, hem de barda be.
Sigarada aldırtamıyorlar ne mümkün, jandarma sokakta. Dinle baba dinle.
Azmak
Başına, Paşa geliyormuş muhabbete. Zeki Müren’e hadi doğru Paşanın muhabbetine.
E işe de dönmek lazım İstanbul’a, atacak len iş den Vitali. Yok, dönemezsin
Erol Pekcan baba dinlenecek akşam illaki. Hadi, bir gece daha.
Yallah
İstanbul ‘a. Ödümüz bokumuza karışa karışa. Bitmez len o yol. Git git dönüşte.
Atmadı
Vitali hiç. Neredeydin derdi, içtim derdim. Kimle derdi, sayardım babaları, iyi
iyi derdi yürür giderdi. Adam işte.
Sarıyer’e
yazılırız. Mustafa’nın oraya. Sadri Alışık’ın masasına yakın düşeceğiz ya.
Nasiplenir miyiz diye. Her yer baba kaynıyor birader. Babalar cenneti.
Akşamları
evde rakı içeceğiz,
Bu sefer
babalar evde.
İllaki
Bir Garip Orhan Veli, illaki. Dinlenecek Müşfik Kenter’den. Sarhoşuz gecenin
bir vakti, halıların üstünde yamulmuş,
Kaset
kayıyor vıy vıy sarıyor ha bire, elimizde kalem sar dur başa,
Amma
dinlenecek sızmadan evvel bir daha illaki. Müşfik baba okuyacak baba Orhan
Veli’yi illaki. Hala varsa biraz daha mecal illaki Salah Birsel babada okunacak.
Can babasız? Mümkün mü, sırayla. Orhan Veli baba, Can baba, Asaf Ağbi o ağbi
kaldı hep tuhaf, bir daha bir daha. Kitaplar olmuş sana hamur artık. Aziz
Nesin’e gülerken falan,
Bittik
zaten.
Bittik.
Bir
tarafımız bitti.
Çok iyi
biliyorum. Üzülmeyeyim daha da diye ha bire fırtıyorum bu mevzulardan. Ta ki
son babalardan biri daha göçüp gidince,
İçim
fena buruluyor be. Tutamıyorum kendimi.
Öyle
kala kalıyorum. A da diyemiyorum b de. Nerede z ye gelmek.
Adam
gibi adamlar kadın gibi kadınlar,
Esas,
İnsan
gibi insanlar göçtü gitti. Babalar gitti abuk sabuk çoluk çocuğa kaldık be.
Garip kaldık
be.
Ne öğreten
kaldı ne anlatan düzgün müzgün,
İnsanı.
Hayatı.
Yaşatan
da kalmadı. Barış Manço Cem Karaca bile öldü be.
Kaldık mı
çük gibi?
Kaldık.
Hadi bakalım
belki de sıra bizde mi ne,
Anlatmanın.
Ne
anlatacağız anam babam ne biliyoz ki ne anlatacağız,
Dönmez ki
dilimiz babalar gibi,
Amma çok
da boş değiliz ha, en azından,
A yı b
yi c yi doğru diyoz bak bu iyi, öğretti Yıldız Hoca.
Rakıda var
serde.
Kaldı
geriye adam olmak. Önce adam olacağız da, yetmeyecek bir de adam gibi adam
üstüne. Off ki off. Ne lan bu, tembellikten zoru hep sona bıraktık hayat boyu zaten.
En zoru
yani.
Öldükçe
babalar yalnız kalıyor insan. Gariban. Hatırladığımız kadarıyla artık.
Bir de,
Yıldız
Hoca’yı düşününce,
Vay be,
ne zordur diyor insan ister istemez.
İki baba
ondaydı be.
Biz
sevişmedikte. O sevişti de bir tanesiyle. Çolpan İlhan’da. Zordur be.
Babanın
kadını olmak zordur be. Babayla hayatta zordur kesin. Amma baba önden gidince
pek bi zordur hayat kesin be kadına.
Kimle
sevişecen üstüne,
Kimin
elini tutacaksın kime sarılacaksın kiminle öpüşeceksin kimin başına dayayacaksın
başını?
Şükran’dan
sonra. Sadri’den sonra mesela. Can’dan sonra mesela.
Sıkar.
Doğuma
seviniyoruz.
Doğunca
yaşam başlıyor zannediyoruz. Öyle. İnsanız biz. Melek değil.
Ölmediğimizse
ne malum acaba doğduğumuzda?
Ya ölüme
kavuşuyorsak aslında,
Çıktığımız
da anamızın rahimden? Bilen var mı?
Yok.
Tek ip
ucu melek olmuyoruz o kesin bak doğunca. Olsaydık keşke. Boka sardırmazdık
hayatı el birliğiyle.
Göreceğiz,
Ölüme mi
bu tüm hazırlıklar, tüm bu çabalar,
Yaşama mı?
Göreceğiz,
Öldüğümüzde.
Önce bir adam olalım da önce. Nerede kaldı adam gibi adamlığımız.
İşimiz çok.
Daha,
İnsan olacağız daha.
Pühüü…
Koduğumun babaları,
Sıçtılar,
Ağzımıza.
Sıçtık ki,
Ne sıçtık. Sıraya giriyoruz yavaştan,
Hadi,
İşin yoksa insan ol şimdi bir de.
Tam sıçtık.
Ölmeyin lan diyorum,
Ölüp gidip,
İş açmayın başımıza diyorum,
Dinleyen kim.
Bulaşmıyayım diyorum benden bulmasın belasını diyorum amma tepem çok atıyor bazen,
Kaşınıyor ha,
Sonunda,
Bi kafa koyacam,
Ölüme…
Kaşınıyor ha…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder