O zaman
saçlarım uzun arkadan toplu beni yabancı zannettiler. Uçakta etrafımda
oturuyorlar. Okulları ziyarete gidiyorlar. Bir grup iş adamı. Bağış yapmışlar
belli şimdi ziyaret zamanı. İçme lan ağzın kokacak dedi biri kırmızı şarap
içene. Sakız aldım lan çiğnerim çakılmaz dedi şarap içen.
Gülüşmeler.
Sende içsene
lan.
İçmem
yakalanırız sonra.
Gecenin bu
vakti kim yakalayacak lan.
Lansız cümle
yok.
Yok ağbi
dönüşte içerim.
Dönüş.
Bir başka
seferdeyiz bu sefer.
Bir başka
grup.
100 doları
kaptırdınız lan karıya.
Ağbi değer
güzel kadındı hani.
Çok lan.
Ağbi iki
kişiydik yaa, bölüştük.
Ne karılar
var lan buralarda.
Güzeller
değil mi ağbi.
Süt lan.
Gülüşmeler. Süt olur mu ağbi çikolata bunlar. Hıyarca gülüşmeler bu sefer.
Plajdaki
karıları gördün mü?
Gördüm.
Dünya gözüyle
bağışları,
Gün yüzü
gösteriyor onlara yaşarlarken. Sevap bu olsa gerek.
Ayaklarında
terlikler bazılarının. Çoraplılar amma.
Birkaç
tanesi çok temiz pak insanlar. Sessiz. Sanki mecburiyetten oradalar mış gibi.
Uzak durmaya çalışıyorlar ana gruptan.
Bir tanesi
karısıyla konuşuyor, hani derler ya aile babası tam öyle. O kadar belli ki
istemeye istemeye geldiği.
Terlikliler esas kalabalık.
Ağızlarının
sularını akıtarak bakıyorlar bekleme salonundaki yabancı uyruklu kadınlara.
Kimi
memelere dalmış,
Kimi
bacaklarına şortlu kadınların.
Sırıtıyorlar
pis pis birbirlerine kaş göz ederek.
Görmemişler
gibi alışverişler yapılmış diyeceğim. Görmemişler zaten.
Temiz pak
bir iki erkekle aile babası hariç,
Özensiz üst
baş.
Gömlekler
buruşuk belden çıkmış. Pantolonların dizleri torba. Tişörtler yaka paça bir
yanda. Arada hafiften bir ter kokusu. Kiminin göbeği fırlamış altından gömlek
eteğinin.
Bir iki
tanesi şık. Eller cepte. Ağır duruyorlar. Amma kendilerine güvensizlik hat
safhada. Ürkek kelkik bakışlar kısa.
Katiyen
ayrılmıyorlar gruptan.
Biri
tuvalete gidecek,
Nerede lan
bu tuvalet bilen var mı dedi.
İleride dedi
biri.
Gelsene
benle.
Kalktı
takıldı peşine diğerinin. Yalnız kalamıyorlar bilmedikleri memleketin
havaalanında bile. Biri işerken diğeri korkaklık nöbeti tutuyor kapıda.
Aynı yöne
doğru uçan kuş sürüsü gibiler.
Arada bir iki
tanesi uzaklaşır gibi oluyor amma hemen geri dönüyorlar gruba.
Kabadayı
görünümlüler korkaklıklarını ört bas etmek için.
Konuşuyorlar
aralarında durmadan.
Okulu
övüyorlar.
Gözler
etrafta hep amma. Kadınlarda. İki genç kadın yere oturmuşlar bacakları uzatmış,
Yiyorlar
kızları gözleriyle konuşurken.
Arada
sırıtmalar.
Dirsek vuruyor diğerinin koluna baksana gibi. Dirseği
yiyen bakıyor o yöne.
Paketler
paketler elde. Poşetler. Düğüm düğüm üstüne.
Hostesler
şaşkın değiller amma. Alışmışlar.
Biri daha
uçağa girerken,
Bir su ver
hele bacım dedi kapı önünde.
Kim bunlar?
Memleketin
çocukları. Müminler. Dindarları temsil eden tüccar kesimi.
Hayırsever
bağışçılar.
Kazalarına
bağlı köylerin ilkokullarında soba var yamuk. Kömür yok muhtemelen yakacak
odunlar yaş. Tuvaletlerde iki musluk zor çalışıyor.
Başka
ülkelerde yaptırttıkları okulların koridorları süt mermer.
Merkezi
ısıtma sistemli.
Kendileri
Türkçeyi henüz kıvıramamışlar hele köylerdeki aile akrabaysa hiç,
Binlerce
kilometre uzaklarda,
Hiç
bilmedikleri memleketlerin çocukları bülbül gibi Türkçe konuşsunlar diye
paralar akıtılıyor.
Bu
gezegendeki en büyük organizasyon bugün için.
Yurtiçi
yurtdışı.
Her
yerdeler. Her yerde adamları var. Her bir köşede.
Her konuya
el atmışlar.
ABD destekli, bir ülkeyi hatta Müslümanlığı kontrol
mekanizmasının dişlileri arasında,
Ürkek,
Gariban,
Amma iş sahibi olmuş attıkları adımların nereye doğru
yönlendirildiğinden bi haber,
Anadolu çocukları.
Köy soylular.
Kasaba sosyeteleri.
Küçük şehir zenginleri.
Metropolün yeni sakinleri.
Topyekün,
Tamamı din tüccarları.
Dinle secde ediyorlar paraya.
Parada secde ediyor onlara her secde ettiklerinde.
Bir din kirleniyor kirletiliyor. Saf garibanlarda öğütülüyor.
ABD nin ve batının bir dini kirletme operasyonunun cahil
cühela piyonları onlar.
Amerika İngiltere ve Fransa’nın Mars’ta kurulacak koloniye
Müslümanların alınmama kararından,
Habersiz,
Müslümanlığa hizmet ettiklerini sanan Hıristiyan aleminin
hizmetkarı müminler.
Arapça ezbercileri.
Vatikan’ın,
Patronluğundan habersiz,
Kabe tavafçıları.
Misyoner okulları ile başlamıştır eğitimle bir ülkenin
çocuklarını ve geleceğini koltuk altına alma çalışmaları.
Batının en iyi bildiği konudur misyonerlik.
Osmanlıda 1800 lerin ilk yarısında yer almaya başlamışlardır. Şimdilerin ilk
kolejleridir bunlar.
Genelde küçük bir binada başlamışlardır veya,
Kiliselerin avlularında.
Tüm dünyada böyle yayılmıştır batı emperyalizmi askeri olarak istila ettikleri veya
edemedikleri tüm ülkelerden.
Okul aç. Bildiğin gibi eğit. Adamın olsun. Ülke senin olsun.
Aynı sistemi şimdi Müslümanları Müslümanlara misyoner ederek
devam ettiriyorlar. Müslümanlara kontrol ettiriyorlar Müslümanları.
Orta ve uzun vade kontrol mekanizmasını yapılandırılması
operasyonu.
Beyin yıkamaca.
Adam kazanmaca.
Bizim Anadolu çocukları da batının emperyalistlerine
verdikleri bu önemli destekten habersiz,
Kaza namazlarını kılıyorlar uçaktan inince.
Gözleri baldır bacak memelerle bayram ederken,
Gönüllerine de huzur doluyordur mutlaka huşu içinde görevlerini
ifa etmenin mutluluğuyla.
Garibanlar.
Kabadayı garibanlar.
Ve de,
Bir patronun kulu çıkıp televizyona mesela,
Onların anlayabileceği dilde anlatmıyor aslında işin esasının
ne olduğunu.
Hangi televizyon kanalında o yürek?
Hiç birinde.
Bir gazete çıkmıyor ana sayfadan günlerce en büyük
puntolarla,
Esas olanı anlaşılır gibi,
Bir dilde günlerce anlatmak için çaba sarf etmiyor. Köşe
yazarlarının tamamı günü yazıyor. Gelecekle ilgili ısrarcı yazılar yok ısrarla
tekrar ettikleri. Bol alkış. Sende oku diye paylaşmalar, duygu ağırlıklı. Amma
bir yere kadar. Tribünlere yazılanlar. Neden? Yürek yok. Var da, yok. Ve de
hiçbirine güvenmiyorum desem uçmuş mu olurum? Neden mi böyle düşünüyorum? Çünkü
bizler Uğur Mumcu’yla büyüdük. Biz biliriz muhalif gazeteci köşe yazarı nedir.
Kodumu oturtanı biliriz. Duygu yok, sonuç vardı. Bir yazı bir dosya ile parti hükümet
sallayanı biliriz. En gerçeğini köşe yazarının. Bunlar bana tırışkadan nameler
gelir. Kesmez. Layt bunlar. Gülüyordur Tayyolar ailecek okudukça kıs kıs. Etkisiz tepkilerin kaleme
alınmış güzel duygu dolu metinleri bunlar. Sonuç alamayan.
Tek bir tane Uğur Mumcu yok içlerinde çünkü. O yüzden öldürüldüler
zaten onlar. Abdi İpekçi’ de. Bu yüzden öldürmüyorlar bunları zaten. Düşünün ki
operasyonun düğmesine basıldığı günler hangi günlermiş.
Bu ülkenin aydınları zaten sessiz. Çok gürültü
çıkarıyorlarmışçasına anlık efelenmeler falan,
Da,
Sessizce biliniyor sessizce konuşuluyor sessizce susuluyor
aslında. Basından medet umma hiç. Basın artık yüreksiz. İktidarı sallayamazsan
gerisi hikaye. Satın almışlarmış. Satmasaydın. Önce batırmışlar da amma,
batmasaydın. Ki, de ki satılıyor gazeteler televizyon kanalları neden öbürleri
almıyor hani milyarlarca dolarla oynayan diğerleri de, bunlar topluyor malı ha
bire? Emir kulu diğerleri de. Çaktırmadan veya çaktırarak etek öpücüler
onlarda. Yemezler.
Batıysa,
Sağ gösterip sağ vuruyor, sol gösterip sol vuruyor iki de bir. Gözümüze soka soka.
İki gözü mor ülkenin.
Taht kavgasıysa devam ediyor.
Batı,
Taht için padişah namzetlerini bir birilerine vurdura
kırdıra,
Bir ülkenin altını içini boşaltıyor.
Boşalan her bir yere,
Kendi emperyalist dinamolarını yerleştiriyor.
Dinamoların,
Yakıtı bizim Anadolu çocuklarından.
Anadolu çocukları yuvasını yapıyor, yuvasını Anadolu’da da kurmaya iki yüz sene
evvel karar vermiş batı aleminin. Kendi
kuyularını kazıyorlar batının kazma küreği ile Anadolu çocukları.
Zekat veriyorlar. Vergi ödemiyorlar mesela devletlerine. O da
ayrı.
Karılarını kapatıyorlar,
Bırak başka kadınları gözleriyle soymalarını altlarına
alıyorlar mesela. Gavur olunca kadın
sayılmaz.
Yalan günah diyorlar önce kapadıkları karılarına söylüyorlar
yalanları. Mümine gel hele. Bir tanesinin karısı destekliyor mudur acaba o
paraların bu zihniyete akmasını. Sanmam.
Ve de,
Herkesi kendileri gibi zannediyorlar ve de ülke artık onların
zannediyorlar.
Diğer tarafta, ki artık diğer taraf var,
Bir de,
Yarı aydınlar var. Kilidin anahtarı. İş orada bitecek zaten.
İşi bizler bitireceğiz yani.
Şimdi amaç ne?
Amaç bu ülkeyi
steytlere bölmek. Tek devlet çok steyt.
Amerika’nın iki yüz yıllık Anadolu rüyası Avrupa destekli.
Küçük Amerika.
Ki,
Oldu olmak üzereyken 1.Dünya savaşı sonucunda,
Olamadı,
Bir deli çıktı adı Mustafa. Sıradan biri. Ki, değil Dünyaya
tüm insanlığa tek başına bir insanın nasıl da tüm gezegenin kurgulanan yapısını
değiştirebileceğini göstermek ispat etmek için görevli gelmişçesine,
Bir dahi,
O gün tüm planları altüst etti.
Ki,
Hemen yeniden yapılandırıldı planlar.
Atatürk’e göre. Bir kez dahi yurtdışına çıkıp bir kez dahi
tek bir devleti ziyaret etmek gereği görmeyen bir devlet adamı Atatürk’e göre.
Sonrası,
Batının yeni planlarını yeniden uygulamaya aldıkları dönem.
Yani öldür öldürsünler yüreklere korku salınsın,
Sonra ihtilali alkışlayıp benimsesinler ki, hayran oldukları
tarafsız diye kabul görmüş ordu geçsin başa.
Geçti. Bir yandan Atatürk’ü iyice ön plana çıkartırlarken
ordu ile, ki laikliğe kıl diğer grupla dalaştırmak için en ideal de kurumla
yani,
Diğer yanda din unsurunu işlemeye başladılar iyice. İyi
tahlil etmişler Türk milletinin karnı en yumuşak taraflarını.
Din zafiyeti ve,
Atatürk tutkusu. Tutmadı sağ sol milliyetçilik ayrımı. Kim anlar
soldan sağdan bu ülkede. Tarif et de eden bile çıkmaz doğru düzgün. Dini eder
amma. Atatürk’ü de.
Yani,
Ruhani tarafla akıl tarafını karşılıklı getirdiler milletin. Yani
eksikli olan iki tarafını. Ki aynı anda
din tarafında yurtiçi ve yurtdışı eğitim düzeni üstünde de başlattılar esas operasyonu.
Geleceğin sigortası yani.
Kuleleri Müslüman teröristlerce devrilmiş ve de aşırı
dincilere karşı şiddetle karşı taraf olmuş önüne gelen İslam ülkesine ya savaş
açmış ya da iktidarın iplerini eline almış bir ülke,
Neden,
İslam dini ağırlıklı eğitim verilen bir eğitim sisteminin dünya
üstünde yaygınlaşması ve de Müslümanlığı daha da ateşleyen ve coşturan bir
sistemi kuran bir kişiyi kendi topraklarında korumaya alsın?
Soru bu.
Cevap,
Kuran kişi kurgulayanların topraklarından yönetiyor sistemi,
kurgulayanların koruması ve de talepleri doğrultusunda da ondan.
Bizim memlekette Atatürkçü olmak artık batı emperyalizmi ile
mücadeledir. Atatürk gibi yani. O da verdi o mücadeleyi. O yüzden gitmedi
hiçbirinin ayaklarına.
Mesele din tüccarlarıyla değildir. Nettir bu durum.
Şimdi,
Atatürkçüyüm Atatürk ilkeleri ve devrimleri doğrultusunda
aklımla hareket etmek istiyorum diyen her bir kişi,
Bir başka ve de tüm Atatürkçülerle birbirlerine
yakınlaşmalıdır.
Derneksiz. Vakıfsız.
Sessiz bir topluluk oluşturarak. Örgütlenmeden. Önlerine
dikilmeden diğer tarafın. Dağınık düzen. Amma tek bir ses. Ne önlerinde ne
arkalarında ne yanlarında. Her yerlerinde. Nereden nasıl çakacağı belli olmayan
deli bir düzen.
Mustafa kadar deli ve çılgın.
Kesinlikle işleyecek bu sistem. Neden? Çünkü taşeronlarla
çatışmamızı istiyorlar önümüze gerçek kişileri atarak gölgeler,
Gölgelere karşı gölgeler olunmalı. Milyonlarca Mustafa var bu
ülkede. Deli ve çılgın.
Deliyle baş edemezsin. Adı üstünde deli. Ki, edemediler. Ne
savaşta ne barışta Mustafa ile.
Şimdi de edemeyecekler,
Milyonlarca deli ile. Atatürkçülerin zafiyeti yok çünkü. Ne
din cephesinde ne de siyasi cephede. Solcudan Atatürkçü çıkıyor şahane.
Sağcıdan da çıkıyor. Liberalden de. Milliyetçiden de. Çılgın bir tablo. Siyaset
üstü ideoloji. Doktrinler üstü bir yapı.
Ki,
Din tüccarlarının da bir kısmı Atatürkçü. Oranı meçhul olsa
dahi. Deli bu Mustafa. Çılgın. Ne adam be…
Ki, başını kapamış gençliğin büyük bir kısmı da Atatürkçü. Hem de sapına kadar. Buna inanın.
Kesin. İnanmıyorsanız çekin birini kenara bir sohbet edin. Bakın neler
anlatıyorlar sizlere.
Bugün bir parti kurulsa Atatürk ve Egemenlik Partisi diye tüm
diğer partileri ve inançları ve düşünceleri içinde kucaklayan,
Seçime girilse,
Banko iktidar. Hem de yüzde altmışlarla yetmişlerle. O yüzden
çabaları zaten yok etmek adına.
Bölündük o kesin. Şimdilik amma. Toparlarız zamanla.
İlk defa bu ülke insanları bölündü. Bir yanda batı
emperyalizmin taşeronu olan din tüccarları,
Diğer yanda Atatürkçüler.
E güzel. Durum netleşti. Sıra geldi ilk seçimlerde din
tüccarlarına karşı tüm partilerin bir konsorsiyumla tek bir parti gibi seçime
girmelerine.
Önce tepeleyelim şu taşeronları,
Sonra ederiz yine kavgamızı sağ sol milliyetçilik falan diye.
Türk milleti,
İlk seçimlerde partiler üstü sınava giriyor. Cumhuriyet
tarihinin en kritik seçimine.
Steytler mi? Türkiye Milletler Topluluğu diye, patronu belli steytin birinde beklemede,
Yoksa,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yola devam mı. Kurucusu
belli, Atatürk.
Partiler üstü bir lider gerek şimdi. Mustafa kadar deli ve
çılgın.
İpler bizim elimizde. Tüm mermilerini sıkıyorlar onlar şu an.
Her yöne her an emperyalistler.
Ki,
Silahları da belli artık. Ezberledik.
Atatürkçülerse henüz hiçbir yöne tek bir mermi bile sıkmadılar
henüz. Ve de silahları da belli değil.
İlk seçimlere hazırlık için kolları sıvama zamanı.
Sessizce.
Derinden.
Örgütlenmeden.
Derneksiz. Vakıfsız.
Mustafa kadar deli ve çılgın 25 milyon Türk aranıyor.
Başlayalım toplamaya.
Başlayalım partilere baskı yapmaya. Şimdi zamanı. Kolay, zor
değil. Amma çok çalışmak lazım.
En az,
Mustafa kadar.
Çok istemek lazım,
En az Mustafa kadar.
Çok sevmek lazım,
En az Mustafa kadar.
25 milyon deli ve çılgın aranıyor. Kayıtları şimdiden açmak
lazım.
Bu iş olur,
Atatürkçü olmaktan öte her birimiz birer, Mustafa olursak
eğer.
Atatürkçüyüm,
Demek kolay.
Mustafa olmak zor amma. İlk defa kalkın oturduğunuz yerden. Son
defa da olsa olur. Kalkmazsanız bu sefer oturduğunuz yerden,
Ölene kadar siz ve yedi sülaleniz çivileneceksiniz o koltuğa
kanepeye ruhunuz zincirlenerek hegemonyalara.
Mustafa razı olmadı olmazdı,
Siz,
Olacak mısınız?
Deli ve çılgın mısınız,
Korkak mı?
Cevabı sizde.
Topluluk mu Cumhuriyet mi?
Cevabı sizde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder