21 Eylül 2012 Cuma

SAÇIN UZUNSA GAVURSUN

O zaman saçlarım uzun arkadan toplu beni yabancı zannettiler. Uçakta etrafımda oturuyorlar. Okulları ziyarete gidiyorlar. Bir grup iş adamı. Bağış yapmışlar belli şimdi ziyaret zamanı. İçme lan ağzın kokacak dedi biri kırmızı şarap içene. Sakız aldım lan çiğnerim çakılmaz dedi şarap içen.

Gülüşmeler.
Sende içsene lan.

İçmem yakalanırız sonra.
Gecenin bu vakti kim yakalayacak lan.

Lansız cümle yok.
Yok ağbi dönüşte içerim.

Dönüş.
Bir başka seferdeyiz bu sefer.

Bir başka grup.
100 doları kaptırdınız lan karıya.

Ağbi değer güzel kadındı hani.
Çok lan.

Ağbi iki kişiydik yaa, bölüştük.
Ne karılar var lan buralarda.

Güzeller değil mi ağbi.
Süt lan. Gülüşmeler. Süt olur mu ağbi çikolata bunlar. Hıyarca gülüşmeler bu sefer.

Plajdaki karıları gördün mü?
Gördüm.

Dünya gözüyle bağışları,
Gün yüzü gösteriyor onlara yaşarlarken. Sevap bu olsa gerek.

Ayaklarında terlikler bazılarının. Çoraplılar amma.
Birkaç tanesi çok temiz pak insanlar. Sessiz. Sanki mecburiyetten oradalar mış gibi. Uzak durmaya çalışıyorlar ana gruptan.

Bir tanesi karısıyla konuşuyor, hani derler ya aile babası tam öyle. O kadar belli ki istemeye istemeye geldiği.
Terlikliler  esas kalabalık.

Ağızlarının sularını akıtarak bakıyorlar bekleme salonundaki yabancı uyruklu kadınlara.
Kimi memelere dalmış,

Kimi bacaklarına şortlu kadınların.
Sırıtıyorlar pis pis birbirlerine kaş göz ederek.

Görmemişler gibi alışverişler yapılmış diyeceğim. Görmemişler zaten.
Temiz pak bir iki erkekle aile babası hariç,

Özensiz üst baş.
Gömlekler buruşuk belden çıkmış. Pantolonların dizleri torba. Tişörtler yaka paça bir yanda. Arada hafiften bir ter kokusu. Kiminin göbeği fırlamış altından gömlek eteğinin.

Bir iki tanesi şık. Eller cepte. Ağır duruyorlar. Amma kendilerine güvensizlik hat safhada. Ürkek kelkik bakışlar kısa.
Katiyen ayrılmıyorlar gruptan.

Biri tuvalete gidecek,
Nerede lan bu tuvalet bilen var mı dedi.

İleride dedi biri.
Gelsene benle.

Kalktı takıldı peşine diğerinin. Yalnız kalamıyorlar bilmedikleri memleketin havaalanında bile. Biri işerken diğeri korkaklık nöbeti tutuyor kapıda.
Aynı yöne doğru uçan kuş sürüsü gibiler.

Arada bir iki tanesi uzaklaşır gibi oluyor amma hemen geri dönüyorlar  gruba.
Kabadayı görünümlüler korkaklıklarını ört bas etmek için.

Konuşuyorlar aralarında durmadan.
Okulu övüyorlar.

Gözler etrafta hep amma. Kadınlarda. İki genç kadın yere oturmuşlar bacakları uzatmış,
Yiyorlar kızları gözleriyle konuşurken.

Arada sırıtmalar.
Dirsek  vuruyor diğerinin koluna baksana gibi. Dirseği yiyen bakıyor o yöne.

Paketler paketler elde. Poşetler. Düğüm düğüm üstüne.
Hostesler şaşkın değiller amma. Alışmışlar.

Biri daha uçağa girerken,
Bir su ver hele bacım dedi kapı önünde.

Kim bunlar?
Memleketin çocukları. Müminler. Dindarları temsil eden tüccar kesimi.

Hayırsever bağışçılar.
Kazalarına bağlı köylerin ilkokullarında soba var yamuk. Kömür yok muhtemelen yakacak odunlar yaş. Tuvaletlerde iki musluk zor çalışıyor.

Başka ülkelerde yaptırttıkları okulların koridorları süt mermer.
Merkezi ısıtma sistemli.

Kendileri Türkçeyi henüz kıvıramamışlar hele köylerdeki aile akrabaysa  hiç,
Binlerce kilometre uzaklarda,

Hiç bilmedikleri memleketlerin çocukları bülbül gibi Türkçe konuşsunlar diye paralar akıtılıyor.
Bu gezegendeki en büyük organizasyon bugün için.

Yurtiçi yurtdışı.
Her yerdeler. Her yerde adamları var. Her bir köşede.

Her konuya el atmışlar.
ABD destekli, bir ülkeyi hatta Müslümanlığı kontrol mekanizmasının dişlileri arasında,

Ürkek,
Gariban,

Amma iş sahibi olmuş attıkları adımların nereye doğru yönlendirildiğinden bi haber,
Anadolu çocukları.

Köy soylular.
Kasaba sosyeteleri.

Küçük şehir zenginleri.
Metropolün yeni sakinleri.

Topyekün,
Tamamı din tüccarları.

Dinle secde ediyorlar paraya.
Parada secde ediyor onlara her secde ettiklerinde.

Bir din kirleniyor kirletiliyor. Saf garibanlarda  öğütülüyor.
ABD nin ve batının bir dini kirletme operasyonunun cahil cühela piyonları onlar.

Amerika İngiltere ve Fransa’nın Mars’ta kurulacak koloniye Müslümanların alınmama kararından,
Habersiz,

Müslümanlığa hizmet ettiklerini sanan Hıristiyan aleminin hizmetkarı müminler.
Arapça ezbercileri.

Vatikan’ın,
Patronluğundan habersiz,

Kabe tavafçıları.
Misyoner okulları ile başlamıştır eğitimle bir ülkenin çocuklarını ve geleceğini koltuk altına alma çalışmaları.

Batının en iyi bildiği konudur misyonerlik.
Osmanlıda 1800 lerin ilk yarısında  yer almaya başlamışlardır. Şimdilerin ilk kolejleridir bunlar.

Genelde küçük bir binada başlamışlardır veya,
Kiliselerin avlularında.

Tüm dünyada böyle yayılmıştır batı emperyalizmi  askeri olarak istila ettikleri veya edemedikleri tüm ülkelerden.
Okul aç. Bildiğin gibi eğit. Adamın olsun. Ülke senin olsun.

Aynı sistemi şimdi Müslümanları Müslümanlara misyoner ederek devam ettiriyorlar. Müslümanlara kontrol ettiriyorlar Müslümanları.
Orta ve uzun vade kontrol mekanizmasını yapılandırılması operasyonu.

Beyin yıkamaca.
Adam kazanmaca.

Bizim Anadolu çocukları da batının emperyalistlerine verdikleri bu önemli destekten habersiz,
Kaza namazlarını kılıyorlar uçaktan inince.

Gözleri baldır bacak memelerle bayram ederken,
Gönüllerine de huzur doluyordur mutlaka huşu içinde görevlerini ifa etmenin mutluluğuyla.

Garibanlar.
Kabadayı garibanlar.

Ve de,
Bir patronun kulu çıkıp televizyona mesela,

Onların anlayabileceği dilde anlatmıyor aslında işin esasının ne olduğunu.
Hangi televizyon kanalında o yürek?

Hiç birinde.
Bir gazete çıkmıyor ana sayfadan günlerce en büyük puntolarla,

Esas olanı anlaşılır gibi,
Bir dilde günlerce anlatmak için çaba sarf etmiyor. Köşe yazarlarının tamamı günü yazıyor. Gelecekle ilgili ısrarcı yazılar yok ısrarla tekrar ettikleri. Bol alkış. Sende oku diye paylaşmalar, duygu ağırlıklı. Amma bir yere kadar. Tribünlere yazılanlar. Neden? Yürek yok. Var da, yok. Ve de hiçbirine güvenmiyorum desem uçmuş mu olurum? Neden mi böyle düşünüyorum? Çünkü bizler Uğur Mumcu’yla büyüdük. Biz biliriz muhalif gazeteci köşe yazarı nedir. Kodumu oturtanı biliriz. Duygu yok, sonuç vardı. Bir yazı bir dosya ile parti hükümet sallayanı biliriz. En gerçeğini köşe yazarının. Bunlar bana tırışkadan nameler gelir. Kesmez. Layt bunlar. Gülüyordur Tayyolar ailecek  okudukça kıs kıs. Etkisiz tepkilerin kaleme alınmış güzel duygu dolu metinleri bunlar. Sonuç alamayan.

Tek bir tane Uğur Mumcu yok içlerinde çünkü. O yüzden öldürüldüler zaten onlar. Abdi İpekçi’ de. Bu yüzden öldürmüyorlar bunları zaten. Düşünün ki operasyonun düğmesine basıldığı günler hangi günlermiş.
Bu ülkenin aydınları zaten sessiz. Çok gürültü çıkarıyorlarmışçasına anlık efelenmeler falan,

Da,
Sessizce biliniyor sessizce konuşuluyor sessizce susuluyor aslında. Basından medet umma hiç. Basın artık yüreksiz. İktidarı sallayamazsan gerisi hikaye. Satın almışlarmış. Satmasaydın. Önce batırmışlar da amma, batmasaydın. Ki, de ki satılıyor gazeteler televizyon kanalları neden öbürleri almıyor hani milyarlarca dolarla oynayan diğerleri de, bunlar topluyor malı ha bire? Emir kulu diğerleri de. Çaktırmadan veya çaktırarak etek öpücüler onlarda. Yemezler.

Batıysa,
Sağ gösterip sağ vuruyor, sol gösterip sol vuruyor iki de bir. Gözümüze soka soka.

İki gözü mor ülkenin.
Taht kavgasıysa devam ediyor.

Batı,
Taht için padişah namzetlerini bir birilerine vurdura kırdıra,

Bir ülkenin altını içini boşaltıyor.
Boşalan her bir yere,

Kendi emperyalist dinamolarını yerleştiriyor.
Dinamoların,

Yakıtı bizim Anadolu çocuklarından.
Anadolu çocukları yuvasını yapıyor,  yuvasını Anadolu’da da kurmaya iki yüz sene evvel karar vermiş  batı aleminin. Kendi kuyularını kazıyorlar batının kazma küreği ile Anadolu çocukları.

Zekat veriyorlar. Vergi ödemiyorlar mesela devletlerine. O da ayrı.
Karılarını kapatıyorlar,

Bırak başka kadınları gözleriyle soymalarını altlarına alıyorlar  mesela. Gavur olunca kadın sayılmaz.
Yalan günah diyorlar önce kapadıkları karılarına söylüyorlar yalanları. Mümine gel hele. Bir tanesinin karısı destekliyor mudur acaba o paraların bu zihniyete akmasını. Sanmam.

Ve de,
Herkesi kendileri gibi zannediyorlar ve de ülke artık onların zannediyorlar.

Diğer tarafta, ki artık diğer taraf var,
Bir de,

Yarı aydınlar var. Kilidin anahtarı. İş orada bitecek zaten. İşi bizler bitireceğiz yani.
Şimdi amaç ne?

Amaç  bu ülkeyi steytlere bölmek. Tek devlet çok steyt.
Amerika’nın iki yüz yıllık Anadolu rüyası Avrupa destekli. Küçük Amerika.

Ki,
Oldu olmak üzereyken 1.Dünya savaşı sonucunda,

Olamadı,
Bir deli çıktı adı Mustafa. Sıradan biri. Ki, değil Dünyaya tüm insanlığa tek başına bir insanın nasıl da tüm gezegenin kurgulanan yapısını değiştirebileceğini göstermek ispat etmek için görevli gelmişçesine,

Bir dahi,
O gün tüm planları altüst etti.

Ki,
Hemen yeniden yapılandırıldı planlar.

Atatürk’e göre. Bir kez dahi yurtdışına çıkıp bir kez dahi tek bir devleti ziyaret etmek gereği görmeyen bir devlet adamı Atatürk’e göre.
Sonrası,

Batının yeni planlarını yeniden uygulamaya aldıkları dönem.
Yani öldür öldürsünler yüreklere korku salınsın,

Sonra ihtilali alkışlayıp benimsesinler ki, hayran oldukları tarafsız diye kabul görmüş ordu geçsin başa.
Geçti. Bir yandan Atatürk’ü iyice ön plana çıkartırlarken ordu ile, ki laikliğe kıl diğer grupla dalaştırmak için en ideal de kurumla yani,

Diğer yanda din unsurunu işlemeye başladılar iyice. İyi tahlil etmişler Türk milletinin karnı en yumuşak taraflarını.
Din zafiyeti ve,

Atatürk tutkusu. Tutmadı sağ sol milliyetçilik ayrımı. Kim anlar soldan sağdan bu ülkede. Tarif et de eden bile çıkmaz doğru düzgün. Dini eder amma. Atatürk’ü de.
Yani,

Ruhani tarafla akıl tarafını karşılıklı getirdiler milletin. Yani eksikli olan  iki tarafını. Ki aynı anda din tarafında yurtiçi ve yurtdışı eğitim düzeni  üstünde de başlattılar esas operasyonu. Geleceğin sigortası yani.
Kuleleri Müslüman teröristlerce devrilmiş ve de aşırı dincilere karşı şiddetle karşı taraf olmuş önüne gelen İslam ülkesine ya savaş açmış ya da iktidarın iplerini eline almış bir ülke,

Neden,
İslam dini ağırlıklı eğitim verilen bir eğitim sisteminin dünya üstünde yaygınlaşması ve de Müslümanlığı daha da ateşleyen ve coşturan bir sistemi kuran bir kişiyi kendi topraklarında korumaya alsın?

Soru bu.
Cevap,

Kuran kişi kurgulayanların topraklarından yönetiyor sistemi, kurgulayanların koruması ve de talepleri doğrultusunda da ondan.
Bizim memlekette Atatürkçü olmak artık batı emperyalizmi ile mücadeledir. Atatürk gibi yani. O da verdi o mücadeleyi. O yüzden gitmedi hiçbirinin ayaklarına.

Mesele din tüccarlarıyla değildir. Nettir bu durum.
Şimdi,

Atatürkçüyüm Atatürk ilkeleri ve devrimleri doğrultusunda aklımla hareket etmek istiyorum diyen her bir kişi,
Bir başka ve de tüm Atatürkçülerle birbirlerine yakınlaşmalıdır.

Derneksiz. Vakıfsız.
Sessiz bir topluluk oluşturarak. Örgütlenmeden. Önlerine dikilmeden diğer tarafın. Dağınık düzen. Amma tek bir ses. Ne önlerinde ne arkalarında ne yanlarında. Her yerlerinde. Nereden nasıl çakacağı belli olmayan deli bir düzen.

Mustafa kadar deli ve çılgın.
Kesinlikle işleyecek bu sistem. Neden? Çünkü taşeronlarla çatışmamızı istiyorlar önümüze gerçek kişileri atarak gölgeler,

Gölgelere karşı gölgeler olunmalı. Milyonlarca Mustafa var bu ülkede. Deli ve çılgın.
Deliyle baş edemezsin. Adı üstünde deli. Ki, edemediler. Ne savaşta ne barışta Mustafa ile.

Şimdi de edemeyecekler,
Milyonlarca deli ile. Atatürkçülerin zafiyeti yok çünkü. Ne din cephesinde ne de siyasi cephede. Solcudan Atatürkçü çıkıyor şahane. Sağcıdan da çıkıyor. Liberalden de. Milliyetçiden de. Çılgın bir tablo. Siyaset üstü ideoloji. Doktrinler üstü bir yapı.

Ki,
Din tüccarlarının da bir kısmı Atatürkçü. Oranı meçhul olsa dahi. Deli bu Mustafa. Çılgın. Ne adam be…

Ki, başını kapamış gençliğin büyük bir kısmı da  Atatürkçü. Hem de sapına kadar. Buna inanın. Kesin. İnanmıyorsanız çekin birini kenara bir sohbet edin. Bakın neler anlatıyorlar sizlere.
Bugün bir parti kurulsa Atatürk ve Egemenlik Partisi diye tüm diğer partileri ve inançları ve düşünceleri içinde kucaklayan,

Seçime girilse,
Banko iktidar. Hem de yüzde altmışlarla yetmişlerle. O yüzden çabaları zaten yok etmek adına.

Bölündük o kesin. Şimdilik amma. Toparlarız zamanla.
İlk defa bu ülke insanları bölündü. Bir yanda batı emperyalizmin taşeronu olan din tüccarları,

Diğer yanda Atatürkçüler.
E güzel. Durum netleşti. Sıra geldi ilk seçimlerde din tüccarlarına karşı tüm partilerin bir konsorsiyumla tek bir parti gibi seçime girmelerine.

Önce tepeleyelim şu taşeronları,
Sonra ederiz yine kavgamızı sağ sol milliyetçilik falan diye.

Türk milleti,
İlk seçimlerde partiler üstü sınava giriyor. Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimine.

Steytler mi? Türkiye Milletler Topluluğu diye, patronu  belli steytin birinde beklemede,
Yoksa,

Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yola devam mı. Kurucusu belli, Atatürk.
Partiler üstü bir lider gerek şimdi. Mustafa kadar deli ve çılgın.

İpler bizim elimizde. Tüm mermilerini sıkıyorlar onlar şu an. Her yöne her an emperyalistler.
Ki,

Silahları da belli artık. Ezberledik.
Atatürkçülerse henüz hiçbir yöne tek bir mermi bile sıkmadılar henüz. Ve de silahları da belli değil.

İlk seçimlere hazırlık için kolları sıvama zamanı.
Sessizce.

Derinden.
Örgütlenmeden.

Derneksiz. Vakıfsız.
Mustafa kadar deli ve çılgın 25 milyon Türk aranıyor.

Başlayalım toplamaya.
Başlayalım partilere baskı yapmaya. Şimdi zamanı. Kolay, zor değil. Amma çok çalışmak lazım.

En az,
Mustafa kadar.

Çok istemek lazım,
En az Mustafa kadar.

Çok sevmek lazım,
En az Mustafa kadar.

25 milyon deli ve çılgın aranıyor. Kayıtları şimdiden açmak lazım.
Bu iş olur,

Atatürkçü olmaktan öte her birimiz birer, Mustafa olursak eğer.
Atatürkçüyüm,

Demek kolay.
Mustafa olmak zor amma. İlk defa kalkın oturduğunuz yerden. Son defa da olsa olur. Kalkmazsanız bu sefer oturduğunuz yerden,

Ölene kadar siz ve yedi sülaleniz çivileneceksiniz o koltuğa kanepeye ruhunuz zincirlenerek hegemonyalara.
Mustafa razı olmadı olmazdı,

Siz,
Olacak mısınız?

Deli ve çılgın mısınız,
Korkak mı?

Cevabı sizde.
Topluluk mu Cumhuriyet mi?

Cevabı sizde.

Hiç yorum yok: