2 Eylül 2012 Pazar

ŞIMART ŞIMART

Şımaramadıktan sonra ne yaşarsan yaşa mutlu olamazsın şöyle ağzının tadıyla. Şımarmak derken bir kısa an değil. Hep. Şımartılmak ne kadar güzeldir. Şımar şımar doyamazsın.

Amma,
Şımarıklık ayıptır  ya,

Şımarmak istemek haddini bilememektir ya,
Şımarma terbiyesizlik etme denir ya,

Şımarık çocuk fenadır ya,
Şımartılmak abartmaktır ya,

Şımartılmak yersizdir ya,
Şımartılmaz bizim topraklarda çocuklar bu yüzden layıkıyla.

Kadınlarsa,
Hiç.

Şımarmanın verdiği keyfi tatmamış bir erkek istese de zaten,
Şımartamaz bir kadını.

Bilemez nasıl şımartacağını. O yüzden aldırtır bazı kadınlar kendilerine.
Şımarık insanlardan oluşan toplumların,

Refah seviyesi yüksektir. Aldırtan kadınlarında.
Şımarıklık doyumsuzluğu da taşır yanında.

Ki,
Hep aynı şeylerle şımartamazsınız birisini.

Yaratıcı olmak lazımdır.
Hep aynıyla sevindirirsiniz bir zaman sonra o kadar.

Yeni için,
Düşünmek gerekir.

Düşünmeye başladın mı yaratıcı olursun.
Yaratıcı olunca yeni güzellikler katarsın yaşama.

Yeni güzellikler katıldıkça yaşama,
Her yeni sana her sunulduğunda,

Şımarırsın.
Amma,

İçinde olmazsa olmazı var,
Sevgi.

Sevgi varsa işin içinde şımarırsın.
Sevildiğini düşünüldüğünü anlatır sana şımartılmak.

Değer verildiğini sana.
O sevginin ortağı merkezi hissedersin kendini.

Mayışırsın.
Gevşersin.

Keyiflenirsin.
Mutlu olursun.

Yaşama sarılırsın daha da.
Bir iki üç şımartılıyorsan ha bire,

Eninde sonunda,
Dayanamazsın,

Sende şımartmaya başlarsın sevdiğini,
Seni seveni.

Bizim toplumda insanlar mutsuzdur şımartılmadıkları için.
Sakatlık ebeveynlerden başlar.

Döner dolaşır ebeveynleri bulur yine amma.
Bizim toplumun insanları da çocuklardır ebeveynlerdir zaten.

Şımartılmamış,
Şımartılmanın keyfiyle şımartmayı bilmeyen,

Şımartılmanın keyfini çıkaramamış o ebeveynlerden bazılarıysa,
Siyasetçi olurlar.

Ülkenin yönetimine soyunurlar.
Ve de yeteri kadar,

Olması gerektiği kadar severler ülkenin vatandaşlarını. Onların  sevildiği kadar şımartıldığı kadar yani zamanında. En  azına ortalamaya fit olduklarından zamanında en azıyla yani.
Yersiz değildir yani sevgileri.

Ekstralar yok yani.
Abartmalar yok yani.

Olması gereken yani ortalama yaşam standartları kadar yani.
Lüzumsuzluk diye adlandırılır ekstralar. Abartmalarda fuzuli masraftır,

Gereksiz.
Devlet vatandaşlarını şımartmayınca,

Vatandaşlarda devletini şımartmazlar.
Onlarda verebileceklerinin en azını vererek ortalama  yaşarlar devletle. Zamanında aldıkları kadar yani.

Sakınırlar,
Sakındığı için devlet vatandaşlarından.

Sevgi,
Yerini,

Mekanik ilişkilere bırakır.
Yani yürek çıkar devreden,

Akılla başlar akılla yürür ilişkiler.
Sevgi değil,

Akıllar yarışmaya başlarlar.
Akılla da mutluluk olmaz.

Akılla,
Olması gereken kadarıyla yaşanır sadece. Ortalama yani. Hatta az da.

İhtiyaçlar karşılığı. Ne öldürecek kadar ne de yaşatacak kadar yani.
Ne devlet sever  vatandaşlarını bu ülkede ne de vatandaşlar devletini.

O yüzdendir bütün bu olan bitenler.
Bu yüzdendir bütün bu yaşanan mutsuzluklar ölümler.

Sevgisiz doğup,
Abartılmış sevgiden yoksun büyütülüp,

Sevginin taşıdığı,
Ekstra abartılı  mutluluklarla  tanışamadan ölüp gidip,

Her şeyi ölçülü ölçerek yaşayıp,
Aklı başında olduğunu iddia eden,

Akılları hiçbir zaman şımartılarak başlarından alınmamış,
Kara kuru bir millet olduk  sonunda.

Renksiz,
Sadece kendi için yaşayan,

Sevmeyi beceremeyen,
Sevgi fukarası,

Sert,
Acımasız,

Mutluluktan uzak,
Bir millet.

Sevgiden uzaklaştıkça da,
Aklın sadece,

Edinmelere çalıştığı,
Edinmelerinde sadece kendine yönelik olduğu bir millet.

Mayışamamış bir türlü.
Mayıştıkça gevşeyememiş,

Gevşedikçe mutluluğa bağımlı hale gelememiş,
Sevgisizliğiyle,

Uzlaşmalardan  her geçen gün uzaklaşan,
Acımasız,

Gaddar,
Bir Millet olursunuz sonunda.

Çocukları kadınları şımartmadan yaşayan,
Abartılı yersiz sevgiden bi haber,

Erkeklerin yönettiği,
Sanattan estetikten uzak,

Bir devletin,
Vatandaşları olarak yaşar gidersiniz bu güzelim toprakların şahaserlerinin tadına varamadan.

Birbirimizin gözlerini oya oya.
Kime ne zaman geçiririmde köşeyi dönerim diye hesaplar yapa yapa.

Kadınları çocukları döve döve tecavüz ede ede.
Devleti soya soya.

Avantaları hak saya saya.
İnsanlarının birbirlerini  sevmediği  saymadığı,

Tatsız tuzsuz,
Bir millet olur çıkarsınız sonunda.

Ki,
Bilginin akla işlenmesinin çok önemli olmadığını,

Akla işlenmiş bilginin,
Fayda getirmesi için sevgiyle coşması gerektiğinden de habersiz,

Diploması kadar ölçülen,
Parası kadar değerli,

Edindiği mal mülk kadar sayılan,
İnsandan uzak,

Amma sanki,
İnsanmışcasına yaşayıp giden bir millet olursunuz.

Şımartmadan.
Şımartılmadan.

Şımartmayı ödün vermek zanneden. Sevgiyi  ödün gören.
İnsanların ekstralarla abartılmışlıklarla mutlu olduğu,

Gerçeğinin bu gezegende,
En çok rağbet görmüş  en çok taraftarı inananı olan liderin yani,

Patronun,
Hem de,

Gözümüze sokmuş olmasına rağmen,
Gözümüzün önünde duran  esas mesajı göremeden,

Patrona sadece inandığımızı anlatarak yaşar gideriz,
Hatta yetmez,

Onun için ölürüz de gerekirse,
Ona tapına tapına. Ki,

Tüm evrenin nasıl bir şımarıklıkla,
Hiç de gereği yokken hem de,

Talep edilmemişken hem de,
İhtiyaç duyulmamasına rağmen hem de,

Tüm canlıların,
Tek tek büyük bir özenle şımarıkça şımartılmış şekillerle renklerle formlarla,

Yaratılmış olduğu gerçeğinden gelen mesajı göremeden,
Görmemezliğe gelerek,

Evrenin yani doğanın,
Yani patronun,

Milyarlarca yıldır,
En küçük detaylarda bile bıkmadan usanmadan abarta abarta,

Bizleri şımartmasına izin vermemize rağmen şımartmayı yersiz ve de abartılı görüp,
Yaşamda mutluluğun,

Ekstralarda abartılarda saklı olduğunu görmemezliğe gelip,
Amma,

Hayran hayran seyredip şımarık doğayı evreni,
Şaşa şaşa,

Her bir şaşkınlıkta daha da mutlulanarak,
Amma,

Çocuklarımızı sevdiklerimizi  insanları şımartmadan,
Büyütür  yaşar gideriz.

Sonra da,
Mutsuzluğu yaşar yaşatırız her gün her nesil kuşaktan kuşağa.

Sabah,
Mavi bir kelebek kondu sandalyenin kenarına. Patron şımartmak için beni ne çalışmış birader ya. Ki yoktu böyle bir talebim doğduğumda şımartılmaktan yana.  Eninde sonunda iki kanat bir gövde bir böcek. Etliye sütlüye karışmadan yaşayan.

Bir renkler vermiş bir desenler üstünde,
İki kanat bir gövde olmuş sana bir sanat şaheserinden de öte.

Ne gerek var?
Var.

Şımartıyor patron ilk günden beri hepimizi. Örnek oluyor bizlere.
Şımartın diyor yani,

Sevdiklerinizi. Sevin diyor yani. Yeteri kadar değil,
Ekstralarla abartarak diyor.

Patron yani evren çok seviyor çok şımartıyor bizi. Mehtap diyor gün batımı diyor dere diyor orman diyor çiçek diyor kuş diyor deniz diyor, esas kadın diyor,
Diyor oğlu diyor.

Gözümüze gözümüze soka soka  hem de.
Benim kelebek,

Kanatlarını çırptı biraz,
Şow yaptı haspam aklı sıra gördü benim öyle ortalama hallerimi,

Bende,
Şımardım hemen.

De,
Hem de,

Bu ülkede hem de.
Ekstra bir sabah oldu,

Abartılı,
Kelebekle aramızda ,

Çok sevgi dolu amma.
Mutlu oldum ekstradan abartarak,

İyi bildiğim için mutluluğun ekstralarda abartılarda yattığını.
Abartın yahu.

Ya da evreni patronu her şeyi inkar edin.
Boşuna,

Dini mini sallamayın. O kadar belli ki çoğunumuz yani çoğumuzun içinden çıkan siyasetçilerde,
Sevmiyor  bu milleti sevmiyor bu  insanları,

Seviyormuş gibi davranıyorlar amma politika gereği.
Dindarız diyorlar,

Sevgisiz yaşıyorlar.
Şımartmıyorsunuz bu milleti insanları, sevmiyorsunuz bu milleti insanları,

Sabah akşam patrona ibadet edip, patronun elçilerinin adlarını ağzınıza alıp,
Patrona yakarıp,

Sonrada,
İnkar ediyorsunuz  patronunuzu  yani  evreni. Sevgiyle değil menfaatle hareket ettiğiniz çok belli.

Aksi olsa,
Şımartırdınız milleti.

Ki,
Şımartsanız ne olacak ki,

Böyle sevgisiz,
Yaşayan bir milleti,

O da ayrı ya…
Kelebekler kaçsın kıçınıza…

Hiç yorum yok: