27 Ağustos 2015 Perşembe

EZBERLEMEYİN

EZBERLEMEYİN


Allaha inanıyor musun? Diye soruyorum ortalama yirmi yaşların başlarında insanlara.
Bir kısım inanıyor, bir kısım inanmıyor. İnanmıyorda değil aslında, umursamıyor.
İnanıyorum diyenlerin kimiyse Allah demiyor adına. Kimi evren diyor, kimi yaratan, kimi ışık, kimi enerji…
Allaha inananlara, Allah sizce neyi temsil ediyor? Diye sorduğumda, verdikleri cevaplarsa;
Adaleti,
Eşitliği,
Özgürlüğü,
Her türlü canlıya, yaşama sevgi ve saygıyı,
Paylaşmayı,
Hoş görüyü,
Vicdanı,
Sevgiyi,
Barışı falan diye bir oradan bir buradan sıralamaya başlıyorlar. Allaha inanmayanlara neleri savunuyorsunuz en çok diye sorduğumda da, İnananlarla aynı kavramları sıralıyorlar bu arada. Aynılar yani.
Allaha inananlara bu kez, hangi dine inanıyorsunuz veya hangi din kendinizi iyi hissettiriyor diye de soruyorum peşinden.
Ciddi değil, büyük bir çoğunluk dinlere inanmıyorum veya çelişki içindeyim diyor…
E Allaha inanıyorsun amma diyorum,
Doğru, doğru da,
O dinlere mensup insanlar,
Ölümü,
Zulmü,
Köleliği,
Eşitsizliği,
Vicdansızlığı,
Zalimliği falan taşıdılar binlerce yıldır yaşama ve milyarlarca canlının ölümüne, doğanın, gezegenin yok oluşunun başlangıcına neden oldular, yani din kitapları neleri yapın dediyse onlar tam tersini yaptılar diyorlar.
Bu dinlere inananlar olarak anılmak istemiyoruz, bu dinlerin savunucusu olmak istemiyoruz diyorlar birde. Amma Allaha, allahın varlığına, ilahi adalete inanıyorlar.
Gezide bir akşam farklı farklı siyasi düşünceleri ve ruhani inanışları olan, farklı kültürel ve ekonomik yapılardan gelen, hatta en radikal uç noktalardan gençler bir araya toplanmışlar, koyultmuşlar sohbeti, birbirlerini dinleyerek, birbirlerini anlamaya çalışarak sakin sakin tartışıyorlardı. Siyaseti…
Bende çömelmişim yanlarında. Bir zaman sonra biri döndü dedi ki, amca sen kim bilir neler gördün ’80 öncesi, sonrası. Sen ne diyorsun bu konularda?
- Umurumda değil dedim sizin neleri savunduğunuz artık. Kimin haklı olduğu, kimin tezinin doğru olduğu da umurumda değil. Ben yeni nesil insanlığın başlangıcını temsil eden insanları seyrediyor, dinliyorum keyifler içinde. Sabredin biraz, birkaç bin yıl sonra neden bahsettiğimi görür ve anlarsınız dedim.
Gülüştüler.
Uzun bir serüven bu. Nereye varacağını biliyorum, hatta görüyorum amma…
Alışık hem evren, hem gezegen, hem tüm canlılar bu bize göre çok uzun serüvene milyarlarca yıldır.
Uçan vatozlar gibiyiz.
Aslında sudan çıkıp uçmak istiyoruz, ancak hayatta kalmamıza nedense o bir an evvel terk etmek istediğimiz su aslında. Şimdilik…
Yavaş yavaş,
Kanatlarımız, bedenimiz, ruhumuz, aklımızla her birlikte ahenk içinde geliştikçe çıkacağız o sudan ve o suya hiç mi hiç ihtiyacımız kalmadan uçacağız her yöne doğru. Bir gün.
Biraz sabır.
Birkaç bin yıl kadar.
Az kaldı yani…
Not: Çok tenkit aldığım için bu notu yazmak ihtiyacı duydum.''de'', ''da'', ''ki'' ler ve her nevi imla ve her nevi dil kurallarına uygun ne kadar doğru yazıyorum? Sorun umurumda mı bakalım önce bi...
5.000 yıl önce de ler, da lar, ki ler yoktu. Bin yıl falan değil, bir kaç yüzyıl içinde de yok olup gidecekler. Bir kaç yüzyıl içinde illaki yok olup gideceklerle ne vakit kaybedin, ne de enerji. Beyninize, vaktinize yazık.
Sizler de lerle, da larla uğraşırken, insanın biri evrendeki kara delikleri çözmekle meşgul. Az kaldı.
Ezberlemeyin. Ezber insanı kavruk kılar...

Hiç yorum yok: