KERİZ SİLKELEME OPERASYONU
Önce bir kuşağın büyümesine neden olacak süre kadar sıkıştırırsın toplumu, bir milleti. Sağsa iktidar, sosyal adalet ve özgürlüklerin kısıtlanması, ekonomik dengesizlikler, solsa iktidar muhafazakarların ve zengin kesimin baskı altına alınması gibi örneklerle mesela…Örnek çoktur. Bu arada ne kadar devlet işletmesi varsa sabah akşam zarar ettirirsin falan ayrıca, çok önemlidir gelecek adına. Yetmez, verirsin borçları ha bire o iktidarlara, bir kuşağı, hatta yetmez iki kuşağı iyice bi tüketim toplumu yaparsın, tüketim bağımlısı yaparsın filan…Yine önemlidir, milliyetçi duygularını kabartır, tahrik edersin milleti filan da…En kolayı. Terör falan. Dış güçler filan. Geçmiş kahramanlık öykülerini çarpıt, ver damardan falan. İhtilallerde çok kullanışlı enstrümanlar olabilirler filan.
Sonra, tam aksi yönden, ezilmişlerin arasından pat diye bir lider yaratırsın.
Bu lider genç olabilir, karizmatik, dinamik, yakışıklı, sokak hareketlerinden gelme geçmişi falan olan. Veya ağır abi kıvamında geçmişinde yoğrulduğu ezilmişlikleri ile kompleksleri iyi tanıyan, içinden çıkıp geldiği sosyal ortamın zafiyetlerini iyi bilen filan.
Bu liderler meydanları kasıp kavururlar. Kendi gibiler ve kendi gibilere karşı zaafı olanları takarlar peşlerine, pat, olurlar mı sana iktidar? Olurlar.
Meydanlarda söylemleri hep millet, vatan, birlik, beraberlik, hep beraber kalkınma, eşitlik, özgürlüklerle, gelecekle dopdolu vaatler falandır. Ezilmişleri kucaklarken, barış güvercinleri gibi şakırlar filan.
Bırakın iktidar oldukları ülkelerde kahraman muamelesi görmeyi, gelişmiş ülkelerin baş tacı edilirler esas. Dünyayı manipüle eden dergilere kapak falan olurlar. Uluslararası kongrelere davet edilip, ayakta alkışlanırlar filan.
Derken, günü zamanı gelir. O gün ve zaman illaki gelir. Genellikle 50-60 yıl sonra gelir.
Dön başa, önce en az bir iki kuşağın büyümesine neden olacak süre kadar o toplumu önce sıkıştıran, sonra tüketim toplumu haline getiren hükümetleri yaratmış, dünyaya hükmeden kapitalin patronları,
Basarlar düğmeye,
Bizim kahramanlarsa hemen başlarlar satmaya falan. Başlarlar uzun süreli devirlere imza atmaya filan. Neyi? Neleri? O ülkenin, yani o ülke halkına ait toprak altı ve toprak üstü zenginliklerini, hatta rüzgarını, suyunu, güneşini bile, yani oyunu taa en baştan sahneye koyan kapitallerin patronlarına ve onların içinde yuvalandıkları ülkelerin ekonomilerine katmer katmer karlar taşıyacak nesi var nesi yoksa külliyen hepsini, her şeyini.
Bütün bunlar olur biterken bizim kahramanları iyice besleyip, semirtirler de bu arada. Kimini madden, kimini manen. Artık nesi, neleri açsa…
Bu arada halk ha bire vatanı kurtarır evlerde, kahvelerde, kafelerde, restoranlarda, meyhanelerde, telefonlarda car car falan…İyi bir şeydir, car car konuştukça kahve, çay, rakı, viski, şarap, sigara, benzin, mazot, cepten cebe paracıkları tüketirler ha bire. Kapital daha da sevinir.
Bu arada halk ha bire yazar, çizer. Paylaşımlar oluk oluk akar sosyal medyada. İnternet paketleri tüketilir ha bire. Cepler, ipad ler, laptoplar eskirde eskir yenilenirler ha bire. Kapital bu sefer zil takar sevinçten artık…
Ya yönetirsin, ya da yönetilirsin. Arası yoktur.
Ya kafan çalışır, ya da çalışmaz. Arası yoktur.
Yani ya akıllısındır, ya da salak.
Arası yoktur.
Ha, hiç mi yoktur arası? Vardır.
Ekmek arası vardır mesela.
Köftesi olur, kokoreçi olur, mevsiminde balığı bile olur…
Hazım meselesi.
Sonra, tam aksi yönden, ezilmişlerin arasından pat diye bir lider yaratırsın.
Bu lider genç olabilir, karizmatik, dinamik, yakışıklı, sokak hareketlerinden gelme geçmişi falan olan. Veya ağır abi kıvamında geçmişinde yoğrulduğu ezilmişlikleri ile kompleksleri iyi tanıyan, içinden çıkıp geldiği sosyal ortamın zafiyetlerini iyi bilen filan.
Bu liderler meydanları kasıp kavururlar. Kendi gibiler ve kendi gibilere karşı zaafı olanları takarlar peşlerine, pat, olurlar mı sana iktidar? Olurlar.
Meydanlarda söylemleri hep millet, vatan, birlik, beraberlik, hep beraber kalkınma, eşitlik, özgürlüklerle, gelecekle dopdolu vaatler falandır. Ezilmişleri kucaklarken, barış güvercinleri gibi şakırlar filan.
Bırakın iktidar oldukları ülkelerde kahraman muamelesi görmeyi, gelişmiş ülkelerin baş tacı edilirler esas. Dünyayı manipüle eden dergilere kapak falan olurlar. Uluslararası kongrelere davet edilip, ayakta alkışlanırlar filan.
Derken, günü zamanı gelir. O gün ve zaman illaki gelir. Genellikle 50-60 yıl sonra gelir.
Dön başa, önce en az bir iki kuşağın büyümesine neden olacak süre kadar o toplumu önce sıkıştıran, sonra tüketim toplumu haline getiren hükümetleri yaratmış, dünyaya hükmeden kapitalin patronları,
Basarlar düğmeye,
Bizim kahramanlarsa hemen başlarlar satmaya falan. Başlarlar uzun süreli devirlere imza atmaya filan. Neyi? Neleri? O ülkenin, yani o ülke halkına ait toprak altı ve toprak üstü zenginliklerini, hatta rüzgarını, suyunu, güneşini bile, yani oyunu taa en baştan sahneye koyan kapitallerin patronlarına ve onların içinde yuvalandıkları ülkelerin ekonomilerine katmer katmer karlar taşıyacak nesi var nesi yoksa külliyen hepsini, her şeyini.
Bütün bunlar olur biterken bizim kahramanları iyice besleyip, semirtirler de bu arada. Kimini madden, kimini manen. Artık nesi, neleri açsa…
Bu arada halk ha bire vatanı kurtarır evlerde, kahvelerde, kafelerde, restoranlarda, meyhanelerde, telefonlarda car car falan…İyi bir şeydir, car car konuştukça kahve, çay, rakı, viski, şarap, sigara, benzin, mazot, cepten cebe paracıkları tüketirler ha bire. Kapital daha da sevinir.
Bu arada halk ha bire yazar, çizer. Paylaşımlar oluk oluk akar sosyal medyada. İnternet paketleri tüketilir ha bire. Cepler, ipad ler, laptoplar eskirde eskir yenilenirler ha bire. Kapital bu sefer zil takar sevinçten artık…
Ya yönetirsin, ya da yönetilirsin. Arası yoktur.
Ya kafan çalışır, ya da çalışmaz. Arası yoktur.
Yani ya akıllısındır, ya da salak.
Arası yoktur.
Ha, hiç mi yoktur arası? Vardır.
Ekmek arası vardır mesela.
Köftesi olur, kokoreçi olur, mevsiminde balığı bile olur…
Hazım meselesi.
Falan filan.
Murat Denizel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder