SIK BAKALIM
İlk günün gecesi oldu, sevgilimle dayanamadık bir apartmanın girişine sığındık, avuç içi kadar apartman girişinde en az kırk elli kişi varız, gözlerimiz yanıyor akıyor, hazırlıksız yakalandık, daha doğrusu biber gazı nedir biliyoruz ancak gözümüzün bebeğine sıkılmamış henüz o güne o akşama kadar, bir genç erkeğin dizini fişek parçaladı ilerimde, apartmanın arkasına taşıdık, doktor bulundu bir yerden, ayak üstü tedavi ediliyor, arada çıkıyorum apartmandan parka doğru yürüyoruz yeniden Harbiye’de, onlarda biber gazı ve tomalarla su sıka sıka üstümüze geliyorlar yeniden, tekrar kaçırıyoruz apartman arkalarına içlerine, sevgilimin gözleri artık çok fena, ilk gece alışık değiliz, Gümüşsuyu tarafı ne alem dedim birine biliyor musun? Amca o taraf daha iyi buralardan, Çarşı orada şimdi geldim dedi, Amca? Peki, refüjün ortasına diktikleri demirlerle yola kurulan barikatları önü kepçeli tomalar fena süpürüyorlar, çok acemiyiz çok, o ilk gece, boktan barikatlar kuruyoruz, biri amca öleceksin dinlen bir kenarda dedi, amca? Yine mi? Peki,
Sevgilim dayanamadı iyice fenalaştı, arkadaşı ile Osmanbey tarafına doğru yürüyerek dönüşe geçti, ben kaldım, parka doğru ilerlemeye başladık yine, üç beş apartman kaldı parka, üç beş ağacı görüyoruz artık ve yeniden, birden çok kalabalık bastırdılar, tomalar akrepler, zannedersin savaşa girmişler, her tarafa kaçıştık, ara sokaklar silme insan dolu, cadde boşaldı yine, otelin bahçesinde binlerce insanız, çıt yok, polisleri görüyoruz uzaktan, kaldırımda yürüyorlar, helikopter tepemize insanın her yerini fena yakan tuhaf kapsül gibi bir şey atıyor, tekrar çıkmaya başladık, aynı anda hem sokak aralarından hem de apartmanların içlerinden,
Derken,
Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım, kaskını çıkar copunu bırak delikanlı kim bakalım diye diye yüzlerce binlerce insan çıktı ortaya.
Gümüşsuyu’ndan Harbiye’ye dev kıyak,
Çarşı Harbiye’de.
Hatırlamıyorum gecelerin tam olarak sayısını, Divan’dan çıktığımız o son sabahın gecesine kadar on dört on beş gece Çarşı ile birlikte yaşadık neredeyse,
Üç beş ağaç için.
Amca eve git, valla ölüp gideceksin laflarını duya duya, amca lafına alışa alışa, iki hafta geçirdik o insanlarla. Erkeği kadını insan gibi insanlarla.
Ne çok istedim o gençler o yıldan sonra şampiyon olsunlar diye.
Her yıl istedim.
Bu yıl çok daha fazla istiyorum hele dünkü rezilliği gördükten sonra.
Orası Beşiktaş arkadaş.
Orası Çarşı.
Kimler geldi kimler geçti bu topraklardan, bu klüplerin başkanlıklarından, kimler gelip kimler geçecek kim bilir daha bundan sonrada.
Beşiktaşsa hep kalacak.
Çarşı hep kalacak.
Üç beş ağacı bekliyorlar, çok önemli işleri.
Birileri göğüslerine üç beş yıldız takınca çok seviniyor, nedir ki üç beş yıldız, yüzlerce binlerce yıldız taktık göğüslerine biz,
O gencecik insanların o gece ve sonra hep.
Esas bu akşam gelsene sen hele bi o stada yiyorsa,
Esas sen çarşının bir başından diğer ucuna yürüsene şöyle bir,
Delikanlı kimmiş bakalım.
Çok sevdim o gençleri,
İkide bir sinirimi bozup amca demelerine rağmen.
Hep seveceğimde.
Umarım şampiyon olurlar.
Olmasalar da çok gam çekmesinler.
Yüreklerde bu ülkenin şampiyonu oldular onlar, o gençler çoktan.
Otelin karşısından stada inen yokuşa yanmış kızartma yağ dökülünce çok fena patinaj yapıp kayıyor dev gibi lastikleri olan tomalar bile:) Aklıma geldi nedense.
Aklıma neler neler geldi başka başka,
Aklıma daha neler neler gelecek bakalım,
Üç beş sene sonra,
Sık bakalım sık bakalım,
Az kaldı,
Göreceğiz,
Delikanlı kim bakalım.
Üç beş ağaç ha...
Fenerbahçeli amca Murat Denizel
İlk günün gecesi oldu, sevgilimle dayanamadık bir apartmanın girişine sığındık, avuç içi kadar apartman girişinde en az kırk elli kişi varız, gözlerimiz yanıyor akıyor, hazırlıksız yakalandık, daha doğrusu biber gazı nedir biliyoruz ancak gözümüzün bebeğine sıkılmamış henüz o güne o akşama kadar, bir genç erkeğin dizini fişek parçaladı ilerimde, apartmanın arkasına taşıdık, doktor bulundu bir yerden, ayak üstü tedavi ediliyor, arada çıkıyorum apartmandan parka doğru yürüyoruz yeniden Harbiye’de, onlarda biber gazı ve tomalarla su sıka sıka üstümüze geliyorlar yeniden, tekrar kaçırıyoruz apartman arkalarına içlerine, sevgilimin gözleri artık çok fena, ilk gece alışık değiliz, Gümüşsuyu tarafı ne alem dedim birine biliyor musun? Amca o taraf daha iyi buralardan, Çarşı orada şimdi geldim dedi, Amca? Peki, refüjün ortasına diktikleri demirlerle yola kurulan barikatları önü kepçeli tomalar fena süpürüyorlar, çok acemiyiz çok, o ilk gece, boktan barikatlar kuruyoruz, biri amca öleceksin dinlen bir kenarda dedi, amca? Yine mi? Peki,
Sevgilim dayanamadı iyice fenalaştı, arkadaşı ile Osmanbey tarafına doğru yürüyerek dönüşe geçti, ben kaldım, parka doğru ilerlemeye başladık yine, üç beş apartman kaldı parka, üç beş ağacı görüyoruz artık ve yeniden, birden çok kalabalık bastırdılar, tomalar akrepler, zannedersin savaşa girmişler, her tarafa kaçıştık, ara sokaklar silme insan dolu, cadde boşaldı yine, otelin bahçesinde binlerce insanız, çıt yok, polisleri görüyoruz uzaktan, kaldırımda yürüyorlar, helikopter tepemize insanın her yerini fena yakan tuhaf kapsül gibi bir şey atıyor, tekrar çıkmaya başladık, aynı anda hem sokak aralarından hem de apartmanların içlerinden,
Derken,
Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım, kaskını çıkar copunu bırak delikanlı kim bakalım diye diye yüzlerce binlerce insan çıktı ortaya.
Gümüşsuyu’ndan Harbiye’ye dev kıyak,
Çarşı Harbiye’de.
Hatırlamıyorum gecelerin tam olarak sayısını, Divan’dan çıktığımız o son sabahın gecesine kadar on dört on beş gece Çarşı ile birlikte yaşadık neredeyse,
Üç beş ağaç için.
Amca eve git, valla ölüp gideceksin laflarını duya duya, amca lafına alışa alışa, iki hafta geçirdik o insanlarla. Erkeği kadını insan gibi insanlarla.
Ne çok istedim o gençler o yıldan sonra şampiyon olsunlar diye.
Her yıl istedim.
Bu yıl çok daha fazla istiyorum hele dünkü rezilliği gördükten sonra.
Orası Beşiktaş arkadaş.
Orası Çarşı.
Kimler geldi kimler geçti bu topraklardan, bu klüplerin başkanlıklarından, kimler gelip kimler geçecek kim bilir daha bundan sonrada.
Beşiktaşsa hep kalacak.
Çarşı hep kalacak.
Üç beş ağacı bekliyorlar, çok önemli işleri.
Birileri göğüslerine üç beş yıldız takınca çok seviniyor, nedir ki üç beş yıldız, yüzlerce binlerce yıldız taktık göğüslerine biz,
O gencecik insanların o gece ve sonra hep.
Esas bu akşam gelsene sen hele bi o stada yiyorsa,
Esas sen çarşının bir başından diğer ucuna yürüsene şöyle bir,
Delikanlı kimmiş bakalım.
Çok sevdim o gençleri,
İkide bir sinirimi bozup amca demelerine rağmen.
Hep seveceğimde.
Umarım şampiyon olurlar.
Olmasalar da çok gam çekmesinler.
Yüreklerde bu ülkenin şampiyonu oldular onlar, o gençler çoktan.
Otelin karşısından stada inen yokuşa yanmış kızartma yağ dökülünce çok fena patinaj yapıp kayıyor dev gibi lastikleri olan tomalar bile:) Aklıma geldi nedense.
Aklıma neler neler geldi başka başka,
Aklıma daha neler neler gelecek bakalım,
Üç beş sene sonra,
Sık bakalım sık bakalım,
Az kaldı,
Göreceğiz,
Delikanlı kim bakalım.
Üç beş ağaç ha...
Fenerbahçeli amca Murat Denizel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder