CAHİL
Eskiden o kadar çok şey olmazmış ki ve şimdilerde o kadar şey oluyor ki,
Eskiden o kadar çok şey olmazmış ki ve şimdilerde o kadar şey oluyor ki,
Ve,
Eskilerde o kadar çok
şeyden habersiz yaşanırmış ki, ve şimdilerde o kadar çok şeyden haberimiz
oluyor ki,
Sevinmekle,
Üzülmek,
Arasında
debeleniyoruz.
İçimizi ısıtanlarla,
Yüreğimizin
buz kestikleri arasında,
Aklımızı
alkışlamakla,
Akılsızlıklarımızı
yuhalamak arasında,
Deli bir süratle
yuvarlanırcasına koştururken,
Sessizliğin ve
sükunetin özlemi ile,
Dakikaları,
Saatleri,
Günleri,
Haftaları,
Ayları,
Mevsimleri,
Yılları,
Hatta ve aslında
koskoca bir hayatı,
İçimize çeke çeke, içimize
sindire sindire, içimizi doldura doldura yaşamak yerine, içimizi güle
eğlendire,
Yaşamak
yerine,
Sadece,
Koşuyoruz,
Daha da daha da
diye hayatımızın sonlanacağı o son saniyeye.
Son yüz yılın
icadı,
Süper
teknolojinin,
İletişimin hızına yetişmeye
çalışıyor,
Hızına
dayanmaya çalışıyor,
Milyonlarca yıldır
yavaş yavaş hazmede hazmede evrile evrile bugünlere varabilmiş ruhumuz,
genlerimiz. Ki, bu eziyetin mucidi yine biz.
Neyin yeteceğini
bilemeden,
Var olanlarla
yetinemeyen, yetinmeye hiç mi hiç niyetli olmayan,
Amma varlığını,
Mutlu kılmaya
çalışan milyarlarca insan.
Her şeyden
haberi olan, her şeyden haberi olduğunu zanneden,
Aslına
bakarsan eğer,
Her bir şeyden bi
haber,
Milyarlarca insan,
Hakkını vermeden, verdiğini zannetse bile hakkını
veremeden yaşamın,
Yaşayıp
giden milyarlarca insan.
Çok bilmek,
Az yaşamak
çağına çoktan girdi insan evlatları. Geriye dönüşü yok artık.
Bildikleri bilmeye çalıştıkları
ile ölüp giderken,
Neyi neleri yaşayamadıklarını bile bilemeden.
Basiti,
Zorlaştırma
çağına girdi,
Aslında
hayatının her geçen gün daha da kolaylaştığını zanneden insan evlatları.
Müthiş bir
paradoks.
Çok aykırı,
Doğaya.
Yani evrene. Yani bize.
Ne olacak bu
memleketin hali diye soracak olursanız,
Bu gezegende bir gün tüm
memleketler yok olup gittiğinde,
Ne olacaksa o
olacak bu memlekete de.
Huzuru öldürerek,
Var etmeye çalışan,
Ve her şeyi çok
bilen çok bildiğini zanneden homo sapiens,
Aslında,
Hiçbir şeyi
bilmediğini,
Öğrendiği güne kadar devam edecek
bu eziyet, bu gittikçe artan gürültü patırtı, bu gittikçe artan katliamlar, bu
gaddarlıklar, bu acımasızlıklar…
Sonra? Sonrası, en
sonrası?
Sessizlik.
Sadece bir buğday
filizinin topraktan baş vermesine yeniden çok çok sevinene kadar,
Devam,
Her şeyi
bildiğini zannetmeye.
Varlığı
zenginlik,
Yokluğu
sefalet olarak tanımlamaya devam ettikçe,
Devam,
Var ettiğini
zannederken,
Yok etmeye.
Suçu
iktidarlarda arama.
Kabahatli olan,
Zenginliği
parada,
Konforu evini üstünü
başını her bir yerini doyumsuzca donatmaya çalışan,
Sen.
Gaddar olan,
İktidarlar değil,
Gaddar olan,
Doymayan,
Doymayı,
Bilmeyen,
Doyumsuz,
Sen.
Her şeyi
artık çok bildiğini zannederken,
Bi boktan haberi
olmayan,
Sen.
Murat Denizel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder