3 Şubat 2021 Çarşamba

 FAŞİZM

Kaybetme
Korkusu
Olmayan insanları
Faşist iktidarlarla
Yönetemezsin.
80 öncesi,
O zamanın gençliği ile bu günün gençliği arasındaki en önemli fark,
O zamanın gençliği korkmazdı,
Bu nedenle faşizm ancak ordu marifeti ile iktidarı ele geçirebilirdi,
Ki,
O zaman bile susmazdı gençlik. Bu nedenle binlerce genç öldü, asıldı, hatta yok oldular, hatta kayıp diye geçiyorlar hala kayıtlarda.
O zamanın gençliği neden mi korkmazdı?
Çünkü anneler, babalar, karılar, kocalar, sevgililer, teyzeler, amcalar, halalar, dayılar, kardeşler, kuzenler, arkadaşlar, öğretmenler de,
Korkmazdı.
Kimse,
Kaybetmekten korkmazdı.
İşini, varsa eğer evini arabasını, takısını tukusunu, kaybetme riski hesap edilmezdi,
Konu,
İnsan gibi yaşam uğruna mücadelede yer almaksa eğer.
Bu zamanın gençliğininse az bir kısmı korkmuyor,
Ciddi bir kısmıysa çok korkak.
Neden mi?
Çünkü anneler, babalar, karılar, kocalar, sevgililer, teyzeler, amcalar, halalar, dayılar, kardeşler, kuzenler, arkadaşlar, öğretmenler de çok korkak.
Neden mi?
Kaybetmekten korkuyorlar,
İşlerini, evlerini ki genelde evleri var, arabalarını ki genelde arabaları da var, bankadaki paralarını ki genelde az veya çok var, takıları ve de tukuları.
Kapitalizm işte böyle bir illettir, önce gösterir ucundan, sonra alıştırır, sonra kucağına oturtup istediği gibi sever okşar seni, hem de istediği yerinden.
Öyle güzel sever okşar ki,
İnsanca yaşamdan, insanca ideallerden, insanlığından ödün verirsin sabah akşam,
Yeter ki alıştıklarını kaybetmemek adına sende.
Toplumlara faşizm iki yolla girer.
Biri ordu marifetiyle,
Diğeri de seçimlerle.
Genelde ordu ile girer, akıl seviyesi düşük, korkak toplumlarda seçimlerle devam eder yoluna.
Neden mi yazıyorum bunları,
Bir allahın kulu destek vermek için gitmedi ulan o okulun önüne.
Bir avuç genç,
Aslanlar gibi, korkusuz bir avuç genç,
Mücadele ediyorlar bir avuç öğretmeleri ile beraber.
Ve bir tane,
O okulu veya ülkede özgürlüğü, evrensel doğruları temsil eden okullardan mezun olmuş veya insanca yaşamı savunduğunu iddia eden,
Kazık kadar,
Bir tane,
Amma,
Bir tane,
Genel müdür, ceo, iş sahibi, lider, söz sahibi, uzman, her ne boksa, neyse artık toplumda kendini konumlandırdığı pozisyon,
Hani iş dünyası, yaşam, doğa, gençlik, misyon, vizyon falan dediğinde bilgiçlikten mangallarda kül bırakmayan kodaman kodaman ablalar, abiler var ya,
Bir tanesi de çıkmıyor,
Dönüp iktidara,
Çatır çatır,
Yüzüne yüzüne,
Aga sen ne haltlar ediyorsun?
Demiyor.
Diyemiyor.
Neden?
Korkuyor. Kaybetmekten.
İşi, evi, arabası, takısı, tukusu, parası uğruna,
Sadece kendi geleceğini değil, milyonlarca insanın insan gibi yaşamını da feda ediyor,
Bu ülkede. Bu gezegende.
Bu yazıda burada bitiyor.
Not:
1960 larda emperyalistlerin maşası bir avuç akılsız, şuursuz insanın faşizmi ülkeye yerleştirme operasyonunun başarılı bir şekilde sonuçlandırıldığı kesindir artık bu ülkede.
Sıçmış bu ülke.
Klavye kahramanlıkları ile de,
Sıvıyor üstünü.
Ki,
O da sen istediğin zaman bi güzel boşal diye,
Elinden bilinçli olarak almadıkları,
Seks oyuncağın senin.
Sabah akşam şikayet ettiğin, hiç mi hiç kendine,
Çocuklarına, karına, kocana, sevgiline, annene, babana, kardeşlerine, teyzelerine, amcalarına, halalarına, dayılarına, kuzenlerine, arkadaşlarına yakıştıramadığın faşizme,
Hizmetse,
Eh,
Artık boynunun borcu senin, üstlendiğin kutsal görevin senin.
Deniz'in 40 küsur yıl evvel bahsettiği mevzu bu idi.
Bu nedenle astılar zaten.
Amma asılmayı bile göze almıştı.
Göze almak çok önemli demek.
İnsan olabilmek için.
Nereden nereye değil mi?
Murat Denizel

Hiç yorum yok: