- Ana sayfanın sağ tarafında 'KIRıKLAR KIRıKLAR' İLK BÖLÜMLER başlığı altında yayınlanmış diğer bölümlerini okuyabilirsiniz.
16.01.2012
‘Namazını camide kıl, puanını topla, ödülü kap’, ‘Haydi çocuklar camiye’ yarışması başlıyor.
90 gün sürecek yarışmada, sabah ve yatsı namazının puanı 30, öğle, ikindi ve akşam namazının puanı 10.
En çok puana ulaşıp dereceye girecek öğrencilere, dizüstü bilgisayar, bisiklet, çeyrek altın, MP3 müzik çalar gibi ödüller verilecektir.
Ne gaddar güzel düşünülmüş bir yarışma.
Ne gaddar masum ve de çocukların, Türk gençliğinin sağlıklı gelişimine, ne gaddar sağlıklı katkılar sağlayacak bir yarışma bu,
Bravo.
Zaten,
‘Karanlığa küfretmeyeceğiz. Bir mum yakacağız’ düşüncesiyle yola çıkılmış.
Yaklaşan ‘Kutlu doğum haftası’ daha şenlikli geçsin diye düzenlenmiş bir yarışma bu,
Gerçekten bravo.
Sadece erkekler içinde değil, kızlar da katılabiliyor.
İki grup da yarışacağız, 1-4 sınıflar ve de 5-8 sınıflar olarak.
15 Ocak tarihine kadar başvuruda bulunabiliyor tüm çocuklar.
23 Nisandan bir hafta evvelde yarışma bitiyor. Kutlu doğum haftasında yani.
Camiye gelen çocuklara, namaz saatine göre kupon verecek gönüllüler, onlarda namaz karnelerine yapıştıracaklar.
Bir daha tekrarlamadan rahat edemeyeceğim.
‘Haydi çocuklar camiye’, ne güzel, ne masum bir yarışma.
Kucağına oturan çocuklara elma şekeri vaad eden sevecen, sevgi dolu tonton amcanın kulaklarını çınlattım nedense.
Ne güzel, ne sevecen, ne sevgi dolu bir yarışma bu hakikaten.
Devam edelim,
Neredeymiş bu yarışma, hani kıskanacaksak bakalım hangi yöremizin akıllarını, çocuklarını kıskanalım,
Hani takdir edeceksek, bakalım hangi ilimizin, hangi ilçemizin insanlarını takdir edelim diye yani…
Konya’nın,
Seydişehir ilçesinde düzenleniyor bu yarışma bu sene.
Yarışmayı da,
Seydişehir ilçesinin avukatı, imamı, öğretmeni, esnafları ve mali müşavirleri tarafından kurulmuş,
‘Seydişehir Çevre Kültür Gençlik ve Sosyal Dayanışma Derneği’ düzenliyor.
Ne gaddar güzel,
Ne gaddar sevindirici.
Hele o öğretmenin de organizasyonun içinde olması beni bitirdi.
Canım ya, işte memleketimin idealist, çağdaş öğretmeni.
Çalışkan da, çalışıyor baksanıza.
Ayrıca müftü,
‘Namaz önemli bir ibadettir ve namaz kılanlar günümüzde gittikçe azalıyor’ da, demiş.
Seydişehir’in durumunu zaten son yıllarda hiç beğenmiyordum, camiler gittikçe tenhalaşıyordu.
İyi olmuş, kesinlikle.
Yürekten destekliyorum ve de,
Ben diyorum ki bu yarışmayı tüm yurda yayalım.
Namaz kılma mecburiyeti de gelirse bir gün,
Hem çocuklarımızı şimdiden teşvik etmiş oluruz, hem de onların gelişimine katkı da bulunuruz.
İbadet şarttır. Böylesine gönülden, insanın kendi rızasıyla yaptığı, ettiği ibadetler Patron katında en makbulü sayılırlar.
Her ne kadar parayla imanın kim de olduğu belli olmaz derlerse de,
İnanmayın,
Artık,
İmanın olduğu yerde para da illaki var, ne güzel.
Artık iman mı parayı getiriyor,
Para olunca imana mı kapılıyor insan ben bilemem,
Çünkü bende ödüllü imanda yok, zaten parada.
Ben Patrona hayran hayran yaşıyorum doğduğumdan beri, öylesine, kendi kendime.
Onunda aklına,
‘Yahu bu kulum madem ki bana aşık yaşıyor, dur şuna bir ödüllü iman ve de yanında da para vereyim’ demek gelmedi,
Bende istemedim zaten.
Neyse,
Bu yarışmayı yaygınlaştırmamız şart.
Hatta bu yarışmaya ben başka bir boyut daha kazandırmak istiyorum.
Bu yarışma iş adamlarımız arasında tüm yurt sathında da düzenlenmeli.
Sloganı da,
‘Yazdır puanı, kap ihaleyi, haydi siolar camiye’ olabilir.
Şöyle,
Puanları yine aynı tutalım, Seydişehir’lilerin başlattığı bu çağdaş kampanyaya da destek vermiş oluruz.
İş adamlarımızın camilerde kıldıkları namazların puanlarını her sene tespit edip, topluyor olsun bir komisyon,
Sonrasında puanları değerlendiriliyor ve de en yüksek puandan başlamak kaydıyla,
En büyük ve en karlı,
İhaleler de dağıtılıyor kazanan iş adamlarına.
Aslında bugün ki gibi, bugün ki düzenden tek farkı yarışmayla daha da heyecan katıyoruz iş hayatına, bir de halka açılmış oluyoruz, kim daha iyi diye.
Demokrasi adına müthiş bir gelişme olur memleketimiz için, demokratik bir durum yani.
Turistik seyahatlerde kılınamayan namazlar puandan düşülüyor, gezmek yok oraya buraya, unutmadan yazmak istedim.
İş kadınları, iş erkekleri herkes katılabilir. Cinsiyet ayrımı da yok.
Böylece tüm aile aynı konu için, yani namaz, yani ibadet için yarışabilecek.
Sadece ödüller farklı, o kadar.
Bunu taa 1920’lerin başında akıl etseydi devlet büyüklerimiz,
Ne güzel olurdu kim bilir.
Çağdaşlaşma yolunda seksen doksan seneyi boşu boşuna kaybetmemiş olurduk.
Amma, olsun,
Kapatırız biz bu açığı.
Yeter ki,
Seydişehir’lilerin önderliğinde başlatılan bu kampanyayı bütün yurt sathına yayabilelim.
İçim fıkır fıkır oluyor.
Sevinçler göğsümden fışkıracak gibi.
Anneler geliyor gözümün önüne,
Babalar,
Minnacık çocuklar,
Uzun uzun eteklerini toplamışlar,
Herkesler günde beş vakit camilere koşuyorlar yellim yellim,
Öğretmenler,
Müftüler,
Avukatlar,
Esnaf,
Mali müşavirler,
Kaymakamlar,
Belediye başkanları,
Valiler,
Devlet erkanı,
Yolların kenarlarında toplanmış,
Yolların kenarlarında toplanmış,
Feslerini, sarıklarını (aman eşarpları atmayın gaza gelip) havaya ata ata,
Moral, destek veriyorlar camilere doğru koşanlara,
Ve en sonuncunun peşine takılıp, onlarda doluşuyorlar camilere.
Puan kuponları,
MP3 müzik çalarlar, diz üstü bilgisayarlar, bisikletler, ihale dosyaları,
Havalarda uçuşuyorlar.
İmanla paranın kimde olduğu lafı üzerinde çalışılmış,
Değiştirilmiş,
Arapça afişler var etraflar da, her yerlerde,
Türkçeye çevirirseniz diyor ki,
‘Her nevi iman satın alınır, her nevi ibadete teşvik primi verilir, alınan her bir iman insanlığın geleceği adına büyük bir kazançtır’.
Ne gaddar güzel, ne gaddar sevindirici insanlık adına.
Patron da yukarıdan bakıyor manzaraya,
Ve de bir gürlüyor yine,
- Çağırın bana Cebrail’i, Azrail’i, Mikail’i, İsrail’i…Çabuk…
Dört melek apar topar patronun önünde ışıktan öte bir hızla.
- Bana hemen bir Kuran-ı Kerim bulun, çabuk.
Hepsi zaten göğsünde taşıyor bir tane, Cebrail hemen veriyor patrona,
- Şimdiii…Açın bakalım hangi bölümde biz hata yapmışız…
Tüm melekler şaşkın, ne hatası, nerede yani diye bakışıyorlar.
Anlıyor Patron durumu,
- Önce sorum şu size, neden Cami denir İslam dini için inşa edilen ibadethanelere?
Mikail hemen atladı,
- Yüce Patronum bizim isimlerimizin ilk harfleri olduğu için koydu bu ismi insanoğlu…
- Güzeeel…Cami işlerinden sizler sorumlusunuz demek ki, pekii, biz nerede atladık da yazdırdık Kuran-ı Kerim’e ki, ibadetler dünyevi değerlerle ödüllendirilecektir diye?
Hepsi birden aynı anda atlıyorlar cevap için,
- Hiçbir yerde yazmadık yüce Patronum, ibadet insanın gönlünden gelir, içinden gelir, ibadetle kazanılan tek ödül insanın içine dolan sevgi olabilir, ha bir de şu cennet cehennem meselesi var.
- Peki siz ayakta mı uyuyorsunuz, nedir bu insanoğlunun yediği haltlar? Ne oluyor yahu, ödüller konuyor ibadetler için, bu dinsiz, imansızlar bilmiyorlar mı, dinle ibadetle dünyevi kazançlar elde edilemez, edilmemeli, İslam’ın ilk kuralı değimlidir bu, biz bunu taa bin altı yüz yıl evvel akıl edip, bu yüzden oturup da yeni bir din yazmadık mı, ne bu rezalet yahu… Tek tek oturup anlatmadık mı? Azrail efendi, hepsinin isimlerini istiyorum tek tek…tek tek…
- Ve de bana hemen o mavi gözlü adamı çağırın bakayım bir…
Mavi gözlü denince tüm melekler biliyorlar kim olduğunu,
Geliyor mavi gözlü,
- Nasılsın Mustafa?
- Hiç iyi değilim Patron.
- Hayrola, sende mi okudun haberi?
- Sadece o haber olsa iyi Patron, bunlar önce sadece bana karşılar, dertleri sadece benim zannediyordum, şimdilerde görüyorum ki, sana da isyandalar bunlar. Bunların dertleri başka Patron. Zıvanadan çıktılar Patron bunlar.
- Sorma Mustafa, benim de çok sıkkın canım. Nerede hata yaptık Mustafa, ben bile çıkamıyorum işin içinden. Kendi hallerine mi bıraksaydık, kıyamadım ama, sen de kıyamadın be Mustafa…
- Kıyamadık Patron. Ne sen kıyabildin, ne ben. Senden bir şey istesem yapar mısın benim için Patron,
- Sen ne istersen yaparım Mustafa, söyle
- Patron beni aşağı yollar mısın yeniden?
- Ciddi misin?
- Çok ciddiyim Patron, benim aşağıya inip, bir çeki düzen vermem lazım yeniden bunlara. Olmayacak böyle, bana dinsiz dediler, sonra gittiler kendileri dinden imandan çıktılar Patron. Hem senin işleri de toparlar gelirim. Zaten çok uzun sürmez, beni görünce karşılarında, kaçacak, girecek delik ararlar bunlar.
- Mustafa, bak ne diyeceğim, sen inme aşağıya, aşağıda seni seven, sana inanan çok insan var. Ben onların yüreklerine cesaret vereyim son bir kez, akılda vereyim yeniden, tekrar bir deneyelim belki bunlar becerirler bu işleri Mustafa, ne diyorsun?
- Deneyelim mi? Olur mu dersin Patron?
- Bir deneyelim diyorum Mustafa, baktık olmadı, mecburuz, o zaman zaten ineceksin aşağıya, çare yok. Sen aşağıdan ben yukarıdan toparlayacağız.
- Oldu Patron, bakıyorum da manzaraya pek umudum yok, ama son çare deneyelim bir kez daha.
- Hadi beni yalnız bırakın...
Patron, Mustafa’nın bir millete kazandırdığı tüm değerler tek tek eriyip gittikçe canı zaten çok sıkılıyordu,
Üstüne bir de kendi yarattığı dinlerin değerleri de tek tek erimeye başlayınca çok daha fena sıkılmaya başladı canı.
Melekler dışarı çıkarken kendi kendine mırıldanıyordu Patron,
- Seydişehir ha, Cami ha, namaz ha, ödül ha, ibadete ha, sizi hiç unutmayacağım,Seydişehirliler, hiç ama hiç, dur bakalım, diye…
Bizde hiç unutmayacağız.
Mustafa ile Patron arasında mekik dokuyacağız biz de bundan sonra, anlaşıldı.
Ya biz Mustafa ile Patron arasında mekik dokuyacağız,
Ya da Mustafa’yı geri gönderecek Patron,
O zaman sakat durumlar.
Gelince onunla göz göze,
Utançtan,
Kaçacak delik arayacağımıza,
Hadi bakalım,
Başlayalım bir yerden.
Önce Mustafa’yı yok etmeye kalktılar, yetmedi,
Şimdi de Patron’a diktiler gözlerini.
Hadi bakalım,
Bir yerinde başlamak şart ki ne şart oldu,
Artık iyice zıvanadan çıkıyor bu işler, Mustafa haklı.
Hadi bakalım.
Not: Konu ile ilgili haber linkleri;
1 yorum:
Seydişehir- yarışma...Muhteşem anlatımın- benzetmeler...Nutkum tutuldu Murat Denizel!.. Ben gidip hem KUR'ANI KERİMİ, hem de NUTUK'u yeniden okuyacağım...
Yorum Gönder