- Ana sayfanın sağ tarafında 'KIRıKLAR KIRıKLAR' İLK BÖLÜMLER başlığı altında yayınlanmış diğer bölümlerini okuyabilirsiniz.
30.01.2012
Batıda Prada’yı şeytan giyer, bizdeyse eve gelen gündelikçi Sabire Hanım.
Hatta Sabire Hanım Gucci çanta da takar koluna.
Dior bluzu da var, onu canı isterse giyiyor.
Yerli markalarını saymıyorum dolabında olan, onlar artık sıradanlaştı.
Sabah işe doğru giderken,
Evlerde çalışan kadınlar otobüs duraklarından, metro istasyonlarından mahalle aralarına doğru yürüyorlar.
Bazıları ikili üçlü gruplar halinde, bazıları da tek başlarına.
Renk konusunda uyumsuzluklar olsa da,
Çoğu baştan aşağı dünya markalarıyla bezenmiş durumdalar.
E olacak o kadar, bizim buraları ülkenin kalbur üstü takımının yaşadıkları yerlerden biri.
Kalburun üstüde dünya markalarını az veya çok ediniyorlar ister istemez.
Bu işin indirimi var, kampanyası var, outleti var.
Taktın mı kafaya illaki bulur alırsın bir yerden kesene göre.
Bizim nevi insanların ve de kalburun üstlerinde konumlanmışların kaç kapı gardıropları var ortalama?
Ve de gardıroplar ne derece dolular?
Çok dolular, hem de,
Tıklım tıklım.
Ne almışız yahu ve de eskisi gibi olmasa da amma alıyoruz halen.
Yazlıklar, kışlıklar, mevsimlikler.
Sürekli üst baş derdinde insanlar.
Ya moda belası,
Ya özellikle kadınlarda aşırı bunalınca derinlerinden yükselen alma dürtüsü,
Ya kalınlaşan beller, büyüyen kalçalar.
Eskidi de yenisini alayım en düşük neden.
Eskimiyorlar.
Demode oluyor.
Bize göre tabii ki.
Sabire Hanım içinse bizim demodeler, hakiki moda olanlar.
Bayılıyorum Sabire Hanımlara, Fatma Teyzelere…
Şık şıkırdam giyinip, süslenip gidiyorlar ev işlerine.
Yürüyüşleri değişmiş çoğunun.
Çocuklarının çoğu üniversitelere gidiyor.
Eğitimli bir kuşak yetiştiriyorlar, camları kapıları sile sile.
Ütü yapa yapa.
Parkeleri parlata parlata.
Muhtemelen kıçını oturttuğu kanepeden kaldırmayan kocalarının bin bir eziyetine de katlanarak.
Bizim ülkede ne normal ki.
Milyonlarca dolarlık evlerle,
Gecekondunun hallicesi fakirlikleri barındıran hanelerin arası yürüyüş mesafesi on dakika, yirmi dakika.
Pencereler karşılıklı.
İki farklı hayat iç içe.
İki ayrı dünya iki tepeden bir birlerini seyrediyorlar.
Bir tepe diğerinin sarı ampul, florasan ışıklarını görmemezlikten gelirken,
Diğer tepedekiler camlara yansıyan yılbaşı çamlarının yanıp sönen ışıklarını seyrediyor.
Biri yabancı markalarla, yerlinin iyileriyle doyumsuzca kuşanırken,
Diğerleri bekliyor,
Kendinden emin birkaç seneye onun o giysi, çanta, ayakkabı nasılsa.
Ve de,
Bir ülkenin çoğunluğunu temsil eden milyonlarca genç,
Bileniyor,
O markaları bir gün sıfırdan alıp giymek için.
Adlarını ezberlediler bile markaların.
Kaldı geriye kazanıp paraları mağazalardan içeri adım atmalarına.
Onu da becerecekler.
Az kaldı.
Annelerinin ikinci elleri,
Onların sezon giysileri olacak yakında.
Allı güllü şalvarlar yerlerini,
Pradalara, Armanilere bırakıyor yavaş yavaş.
Tek tipe doğru gidiyoruz hep beraber.
Folklorik renklerimiz, dünya renklerine dönüşüyor,
Camları silerek, yerleri parlatarak, bulaşıkları yıkayarak.
Moda ümüğünden yakaladı insanları.
Her şey modaya endeksli.
Modadan bi haber olanlarda,
Eskileri giyerek giriyorlar modanın alemine.
Şalvardan, Gucci’ye yatay geçiş.
Puan yerine, para.
Moda halka inerken,
Halkımız markalara yükseliyor.
Zaten o markaları mağazalarda satanlarda,
Sabire Hanımların çocukları aynı zamanda.
Alt yapı kuvvetli.
Beş yüz kelime ile ana dilini konuşan gençler,
Yüzlerle markanın adını ezbere biliyorlar.
Marka lisanı oluşuyor.
Ülkelerinin önemli sanatçılarının adlarını bilmiyorlar,
Modacıların adları soyadları ezberlerde,
Okuya okuya ezberliyorlar.
Sata sata da.
İkinci elleri giyerek de.
Şalvardan,
Sümerbank’a terfi etmişlerdi önce.
Şimdide Nişantaşı yollarını arşınlamak için hazırlık içindeler.
Tek tipe doğru akın akın yürüyorlar.
Onların yürüyüşlerine bir katkıda,
Tıklım tıklım ağzına kadar dolup boşalan gardıroplar.
Alakalı alaksız tüketenler.
Aldıkça azanlar,
Azdıkça daha da diye indirimlerin peşinde koşanlarla.
Nereden geldik,
Nerelere gidiyoruz.
Alt yapısız.
Alt yapı deyince anladığımız,
Altımızdaki yapı.
Oturduğumuz binalar alt yapımız.
Binalarla tarif ediyoruz insanların kimliklerini.
Ne olduklarını.
Dolaplarının kaç kapı olduklarıyla.
Kapıların içine yığılmış markalarla belirleniyor kimlikler.
Statüler,
Çul çaputa endekslendi.
Kalite,
Altımızdaki yapılarla sınırlandı.
Eve gelen hanımlara akıtıyoruz şimdilerde statüleri,
Altımızda ki yapıların işlerini yaptırarak anlatıp gösteriyoruz onlara kaliteli yaşam nedir diye.
Kaliteli insanlığımızı sergiliyoruz,
Burun buruna yaşayarak hep birlikte.
Ne balıkçılarla rakı patlatmaklar kaldı,
Ne de köprü altında sabahlamalar.
Ne şiir geceleri kaldı,
Ne de Münir Nurettin’den namelere yanlamak.
Ne sazın tellerinden gelen müzikle içlenmek,
Ne de bulgura kaşık sallamak.
Ne siyah beyaz resimlerle bezenmiş albümler kaldı,
Ne de gazinolar.
Ne ansiklopediler kaldı,
Ne de ‘müsaitseniz annemler akşam size gelmek istiyorlar’.
Markalar var artık.
Alt yapımızda da, altımızdaki binalar.
Dört mü çekiyor, iki çekerken motor kaç beygir, üstü açılıyor mu…
Ben sobada kaldım.
Kombiye geçmiştim, yatay,
Markalarla dolmuştum, satmıştım da binlerle,
Olmadı.
Dörtler dörder dörder çekti, yine olmadı.
Ben plastik pembe çiçekli muşamba örtüde kalmışım.
Ketene geçtim yatay olmadı.
Mugla içtim çayı, olmadı.
Beli ince bardakta kalmışım ben.
Yılbaşı çamını tavana dayadım, şıkırtısı odalara kadar gelen,
Döndüm tenekede ki fesleğene yeniden.
Altım boşmuş benim.
Dolduramamışım.
Alt yapım çürükmüş benim,
Yapamadım.
Sabire Hanımları seyrediyorum şimdilerde.
Seviniyorum, hiç olmadı onların çocukları üniversitelere gidiyor,
Anneleri camları silip, kapıları, yerleri temizlerken,
Prada eski sezon tişörtlerle.
Alt yapısızlık,
Alta yaradı.
Alttakilerin,
Gençlerine.
Altın yapısının ne olduğunuda,
Göreceğiz,
On yirmi sene sonra.
Sizler görürsünüz muhtemelen.
Ben köye geri döneceğim için benden beklemeyin.
Dedemin dedesi ayrılmış köyden o zamanlarda.
Torunun torunu köy özlemiyle,
Dönecek köye geri.
Ben alt yapı problemimi çözememişim.
Altım köyde kalmış,
Üstüm şehirde yapamadı.
İhanet ediyorum beş kuşak geçmişime.
Yerimi,
Sabire Hanımın çocuklarına, torunlarına bırakıyorum.
Pradadan, Armaniden şalvara yatay geçiş yapıyorum.
Puana çalışıyorum.
Puan,
Sadecik, basit bir,
İnsan olmak.
Az kaldı,
Tutturmak üzereyim puanlarımı.
Çok,
Sevinçliyim.
Ölmeden sınıfımı geçmekteyim.
Altımda ki yapıdan çaktım.
Çok çalıştım,
Çok uğraştım olmadı.
Üstümü de yanıma alıp,
Alt yapıma,
Geri,
Dönmekteyim.
Sizler üstte yaşayın,
Ben altta,
Kalıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder