11 Mayıs 2012 Cuma


Bilgiç’ten Sevgi’ye Mektuplar – Gerçek ‘Sen’i yok saymaya karar verdin mi, 11.05.2012

Bir kez, ilk tepkin, ‘Beni kimse anlamıyor’ olur. İşin matrak tarafı, en çok bu denli akıllı, becerikli ve güzel kadınların tekrarlıyor olmasıdır bu sızlanmayı.
Anlaşılamadığını iddia etmekse,

Sevilmek, yeterince sevilmediğini zannetmenin telaşıdır da aslında bir anlamda.
Sevilmek için, sevsinler sevilen olsun diye ömrünü veren insanlar var, zigzaglarla geçen hayatlarının içinde.

Sevgi ümidiyle atılan zigzagların nedeni de zaten,
Kendine göre değil de,

Başkalarına göre yaşadığını bilememektir, çakamamaktır temelinden.
Başkalarının hayatlarına kaynamak,

Başkalarının beğeneceği insan olmak telaşıdır ki,
Yeter ki sevilsin, daha da çok sevilsin diye.

İçlerinden seçmece hangi ‘Sen’i sevsinler içindir bu uğraş,
O genelde meçhul amma.

Bir sürü ‘Ben’ var,
Bir sürü sürprizler yatıyor özümüzde.

Her şeyden var, hiç birinden yok aslında.
Amma,

Bir tanesi var ki,
Esas olan ‘O’.

Esas olanın ne olduğunu keşfettin mi ‘Kendi’nde,
Esas olan ‘Sen’ her neyse, onunla barışıp ‘O’nu sevdin mi bir kere,

Esas olan ‘Sen’in hayatını ‘Kendi’n gibi yaşamasına izin verdin mi bir kere,
Esas olan ‘Sen’ ve ‘Sen’in dünyana da toplaşıverirler sevenlerin de yürekten sevgiyle,

‘Sen’ hiç merak etme.
Amma,

Daha da öncesinde,
Önce yalnızlık korkunu yok etmen gerekiyor, bu da böyle biline.

Daha da doğrusu,
Önce korkularının tamamını terk etmen gerekiyor ruhunda, özünde.

Terk ettin mi bir kez korkularını,
O zaman ne yalnızlıktan korkarsın,

Ne de seni ‘Sen’ yapan esas ‘Sen’in yaşattığı ve de yaşatacağıs erüvenlerden ne yerde, ne gökte.
O zaman zigzaglar çizmeden ‘Kendi’ hayat yolunda,

Çizsen de ‘Kendi’ esaslarınla, ‘Kendi’nle iç içe, el ele,
Bilinen olursun seveninle, sevmeyeninle herkesin gözünde, gözünün önünde.

Ki,
Anlaşılamamak kaygında, sızlanmalarında tarih olur gider hayat yolunun bir yerlerinde.

Zordur.

Amma,
Olur.

Yeter ki karar ver.
Çok sevgiler, çok mutluluklar ıskalıyoruz,

Tembellikten. Veya neremize odaklanmamız gerekiyor bilememekten, yanlış yunluş yönlendirilmelerden, sevgisizliği meziyet sanan sevmeden sevilmenin peşine düşmüş sevgi tacirlerinin bezdirmelerinden.
Ve de,

Kendimize ‘Kendi’miz için harcamamız gereken enerjiyi, zamanı, çabayı,
Başkalarından beklemekten.

Neysen ‘O’sundur işin anahtarı. Anahtar bu.
Net olacaksın. Açık. Apaçık.

Etrafında var olan insanlardan gerçek ‘Sen’i saklamayacaksın.
Olmayanları varmış,

Olanları da, yokmuş gibi anlatmayacaksın, göstermeyeceksin kimselere.
‘Sen’ gibi olacaksın ‘Sen’in kendine ait ‘Kendi’ sahnende. ‘Kendi’dekorunda, ‘Kendi’ sesin, ‘Kendi’ kelimelerin, ‘Kendi’ renklerin, ‘Kendi’ışığınla.

Ki,
Etrafına toplanan insanların özgürce tanıma fırsatı olsun en gerçek ‘Sen’i.

Ki,
En büyük saygıdır önce ‘Kendi’ne, sonra etrafına,

‘Sen’ gibi olarak yaşamanın erdemi.
Kandırmamak gerekiyor insanları.

Beğenmeye bilirler, onaylamaya bilirler ‘Sen’i. Amma ‘Sen’inle yaşamayı öğrenirler,
Sürprizlerinden uzaklaştırmazsan herkesi.

Güven.
Neysen ‘O’sun anahtarının, kolayca bir seferde açacağı kapının kilididir,

Güven.
Neyine güvenecekler, neyine güvenemeyecekler bilmek haklarını alamazsın insanların elinden.

Ne çok şey saklıyoruz aslında,
Annelerden, babalardan, çocuklardan, kardeşlerden, eşlerden, sevgililerden, en yakın dostlardan bile.

Onların duyduklarında hoşlanmayacağını düşündüğümüz, tahmin ettiğimiz.
Kandırıyoruz onları.

Zamanla da ‘Kendi’mizi önce.
Yalan söylüyoruz onlara, ‘Kendi’mize de önce. Ki, düşündüğümüz, tahmin ettiğimiz insanlar mıdır aslında onlarda, tam olarak bilemeden de.

Hep var bu sevilmek ve de sevilen insan olmak telaşı.
Sevilensin, sevimlisin, sempatiksin de belki,

Amma,
O sevilen, sevimli, sempatik insanın tamamı, esas ‘Sen’misin? Hangi ‘Sen’sin? O belli değil.

Olsun, yeter ki sevilesin, sevsinler seni, yalanlarla bezenmiş, gizliliklerle saklılıklarla donattığın ‘Sen’i.
Kaypak da olsan.

Bedeli ağır, bir ömre yayılan,
Ve de ıskalanan mutluluklar dizim dizim sonra,

Kaçmaktan, kaçırmaktan, saklamaktan, yok saymaklardan gerçek ‘Sen’i.
Çocukların mı var, annen baban, akrabaların mı var, eşin dostun arkadaşların mı var,

Hepsi bilecek,
‘Sen’ kimsin. Yazdığın senaryoları değil, çevirdiğin filmleri değil, gerçek ‘Sen’i.

Herkes, hepsi bilecek.
Neleri seversin, neleri sevmezsin, neleri becerebildin, neleri beceremezsin, nasıl yatar, nasıl kalkarsın, ne yer ne içersin, neye sevinir neye üzülürsün, zevklerin deliliklerin neler, kimlerle gezersin tozarsın, eğlenirsin, sevişirsinde hatta.

Her şey apaçık olmalı,
Gözler önünde. Aynanın önünü kapamayacaksın. Başını uzatan görecek ‘Sen’i aynanda. Sıkı mı? Sıkmıyorsa, sızlanmaya devam o halde, ‘Beni kimse anlamıyor’ diye.

‘Sen’in tüm tercihlerin, ‘Sen’in tüm yaşantının en dip köşe bucakları bile,
‘Sen’i anlatır ‘Sen’in etrafında ki herkese.

Bir de üstüne ‘Sen’in anlatmana gerek kalmadan,
Kendini ifade etmek için zorlanmadan,

‘Beni anlayan mı var’ diye sızlanmalarına neden olmadan,
Anlarlar ‘Sen’i. Bilirler ‘Sen’i.

Hatta ‘Sen’i sana bile anlatırlar,
Dinlemesini bilirsen. Hoştur kim olduğunu dinlemek insanlardan. En doğrusunu onlar bilirler aslında, yalana dolana bulanmamışsan. Netsen. Hinleşmemişsen, cinlik peşinde değilsen.

Neden hep senin başına geliyor biliyor musun, mutsuzluklar kırıklıklar?
‘Sen’ bile kendini bilmediğinden, anlamadığından. Bilmediğini, anlamadığını kabullenmemenden. Sevmeyi beceremediğinden.

Çok zor. Amma, doğrusu bu.
Beni anlamıyorlar deyip de,

Ne kenara çekileceksin, ne de susacaksın.
Tam tersi,

‘Ben’ buyum deyip özüne, soka soka insanların gözüne,
Tutup elini özünün, konuşacaksın, hoplayıp zıplayıp gülüp eğlenip ağlayıp zırlayıp sevinip üzülüp yaşayacaksın ‘Kendi’ ‘Sen’ gibi olan ‘Sen’in sahnende.

Seyircilerin bir kısmı çekip gitse de,
Bir kısmı kalsa da. Seyirciye değil, ‘Kendi’ne bakacaksın‘Sen’. Tribünlere oynamayacaksın ‘Sen’. İşte o zaman,

Kimi söver söylenir kızar köpürür çeker gider, kimiyse sevip okşar eğlenir sever kalır, ölene kadar tam da dibinde. Elinde. Göğsünde. Kucağında. Yatağında. Evinde. Yaşamında.
Amma,

Sövmelerde kızmalarda çok gönülden olduğundan, sevgiler okşamalarda çok yürekten geldiğinden,
Bir de bakarsın, ‘Ben’i kimse anlamıyor ki sızlanmalarında sonunda bitivermiştir dilinde, gönlünde.

İşte o zaman, güvenin mutluluk veren o müthiş şahane konforu, gelip oturur yerleşir sevgilerin, sevenlerinin ve de ‘Sen’in kalbine.
Sakin, telaşsız, huzurlu, mutlu bir hayatın,

Çekirdeğisindir artık ‘Sen’,
Etrafa sevgi veren, ışık tutansındır ‘Sen’.

Sayılan sevilen kişisindir artık ‘Sen’, beğenilmesen de, sevilmesen de, herkesleri rahat ettirensindir artık ‘Sen’.
Çünkü,

Her şeyinle tam olarak, eksiksiz olarak, ‘Kendi’ bütünlüğün içinde,
Bilinensindir herkes için o gün artık ‘Sen’.

Zor işlerdir bunlar. Sızlanması kolaydır amma.
Söylemesi, dinlemesi ayrı zor, kabullenmesiyse bir başka zordur bunların.

Kabullenip de,
Hayata geçirilmesiyse, zor oğlu zordur. Sızlanması çok kolaydır amma.

Amma,
Verdin mi onca emeği,

Bir kez geçti mi de, geçirdin mi de hayata,
Sonrasında da, çok kolaydır artık hayat,

‘Sen’ gibi ‘Sen’inle. ‘Sen’in içinde, herkes içinde.
Sevmeyi bilmeden, yürekten sevmeyi beceremeden,

Sevgiye güvenmeden,
Sevilemezsin,

Ömrünü,
Süse püse becerilere her şeyin en güzeline adasan da, versen de.

Sevmeyi öğrenmek içinde,
Önce ‘Kendi’n gibi olan ‘Sen’i sevmeyi öğreneksin.

Sonrada,
‘Kendi’ne ihanet etmeden,

Gerçek ‘Sen’ gibi yaşayıp gideceksin gözler önünde, gözlerin içine ‘Sen’ gibi baka baka. Çekinmeden, sıkılmadan, utanmadan göğsün dimdik, salınacaksın yaşamının içinde.
O gün,

Bilinen olarak,
Anlaşılansındır artık zaten. Anlaşılmış olansındır artık zaten.‘Sen’i beğenenler içinse, sevilensindir ‘Sen’ artık zaten.

Geriye kalanlarsa, geride kalanlarsa,
‘Sen’i tam da ‘Sen’ gibi anlamış, bilmiş, tanımış,

Amma,
‘Sen’i sevmemişlerdir, sevememişlerdir artık zaten.

‘Sen’de ‘Sen’i sevenlerin ve de sevdiklerinle,
Mutlu mesut yaşayan,

Gerçek ‘Sen’sindir artık zaten.
Sızlanmayan,

Yaşama,
‘Kendi’ gibi,

Gülümseyen,
Öz be öz,

Gerçek,
‘Sen’.

O zaman,
Kolaydır, güzeldir, konforludur, vazgeçilmezdir, yaşanılasıdır,

Şahanedir,
Hayat,

‘Sen’le de,
‘Sen’len.

Karar vermek lazım,
Suflör müsün metinden kulağa dolma?

Yoksa,
‘Sen’ korkmadan ‘Kendi’ tiratlarınla avaz avaz,

Sahnense,
Tüm gezegenle,

Tüm,
Evren.

Hadi,
Yiyorsa, aklım yok benim diyorsan,

‘Anlayanım yok’ diye,
Sızlan bakalım,

Yeniden.
Hem de,

‘Sen’i sen gibi, önce ‘Kendi’n olarak,
Eksiksiz ve tam olarak, saklamadan, gizlemeden hiç kimselerden ve önce,

‘Kendi’nden,

Üstünü örtmeden,
Tüm gözlerin önünde, kapatmadan aynanın önünü,

Olduğun gibi kabullenmeyi ve sevmeyi,
Öğrenmeden, öğrenemeden.

Hadi bakalım.
Sıkı mı?

Ha bir de becerebildin mi bak, müthiş,
Yaşasın, ne güzel.

Yeniden doğdun demektir, yeniden.
Hemen işaretleyeceksin o günü takviminde.

İşte o zaman,
Çok hak ettin,

Şenliklerle, partilerle,
Her sene kutlamalısın,

Esas doğum günün o gündür artık, hem de, hiç de ihmal etmeden.
Hem de,

Göğsünü gere gere, tadını keyfini çıkara çıkara ve de hazır,
Hem de çokcana hala yürekten,

Sevilirken,
‘Gerçek’,

‘Sen’.

Hiç yorum yok: