20 Mayıs 2012 Pazar

İnsan – 20.05.2012
Çok hızla son sürat başlayan kadın erkek ilişkileri önce coşuyor, tavanlar yapıyor, sonra aynı hızla bitiyor bu devirde. Neden diye sorunca, aklıma gelen ilk cevap,

Kendimizi okumayı beceremiyoruz da, ondan oluyor.
Kimsin, nesin, ne kadarsın, bileni az. Bildiğini zannedenle, hiç bilmeyeni, merak etmeyeni de çok.

Bilinen tek şey,
Ne istediğin.

Kimsin nesin ne kadarsın bilebilmen için dürüstçe,
Önce kendini iyi okuman lazım.

Sayfa sayfa, kelime kelime.
Kitap okumakla olmaz kendini bilmek.

Kendini bilmek, kendini bulmak.
Birilerinden ip uçları toplamakla da olmaz.

Yatıracaksın kendini masana,
Amma,

Dürüstçe,
Başlayacaksın okumaya, sevsen de okuduklarını, sevmesen de. Resimlere kapılmayacaksın amma, esas metinleri okuyacaksın santim santim.

Sonra,
Bakacaksın ne istediğine hayatının içinde, kendine göre olanlara.

Sonra,
Bekleyeceksin sabırla elinde olan, sen kadarıyla,

Sana göre olan insanı. Boyuna göre, posuna göre olanı. Haddin kadarını.
Ne zaman çıkar, nerede çıkar,

Bilinmez.
Çıkar mı çıkmaz mı o da meçhul.

Çıktığını zannettiklerini es geçeceksin, vakit kaybı boşuna herkese.
De ki çıktı,

Çıktığını iyice zannediyorsun artık, baktın saatlerce günlerce değil, aylarca,
O hala senin için seninle olmak için direniyor, sen de onunla olmak istiyorsun çok da gönülden,

Bitmedi,
Bu sefer onu okumaya çalışacaksın sabırla.

Sayfaları atlamadan,
Kitabın resimlerine, süslerine fazlacana kapılmadan.

Arada bir dönüp başa,
Tekrar okuyacaksın bazı sayfaları,

Arada bir dönüp kendini de okuyacaksın yeniden,
Belki birkaç sayfan eksilmiş,

Artmış da olabilir bu arada.
Sonra baktın ki,

Baktı ki,
İki kitap aynı kütüphanenin aynı rafına çok yakışıyor,

Çok tamamlıyorlar bir birlerini,
O gün diyeceksin ki kendine bu bir ilişkidir işte, sevdiğim sevenimdir işte,

Vadesi de uzun bu işlerin.
Bu böyle, eğer ki istiyorsan hayatı el ele geçirmek, hayatını el ele bitirmek tek bir kişiyle.

Emek vereceksin ilişkine, sevgine taa en başında büyük bir titizlikle.
Şimdilerde,

Önce merhaba tanışıp, peşinden hemen sarılıyorsun öpüşüyorsun el ele göz göze, ki, o gözler hala etrafta amma kendine bile itirafın yok,
Önce bir sevişiyorsun, ki, gözler hala etrafta amma kendine bile itiraf etmezsin et desem,

Sonra biraz eğleniyorsun, gezip tozup, ki, gözlerin teleskop o kim bu kim nerede sorsam sana bakınıyorsun öylesine,
Sonra ne zaman ki seks hızını kesiyor,

Ne zaman ki, gezmeler tozmalar ev ziyaretleri oturmaya başlıyorlar azcık rutine,
Alıyor insanlar karşılarındakinin kitabını ele, almasalar da o kitap giriyor gözlerine gözlerine,

Başlıyorlar okumaya. Ki, gözler hala etrafta, katiyen itiraf etmez ne sana ne kendine.
Ki,

Kendini dahi okumayı bilmiyorsan zaten,
O kitaptan da anladığın bir şey yok aslında.

Ki, kendini okumuyorsan, okumayı beceremiyorsan, seviyorum dediğin gün bile gözlerin hala etrafta, ve de o sırada tam da,
Bir iki seni yerinden hoplatan radikal cümlenin altını da kırmızıyla çiziyorsan eğer kitapta,

Bırakıyorsun üç günlük beş aylık sevgilinin kitabını pat diye elinden,
Sonunu bile okumaya tenezzül etmeden, bitirmeye bile niyetlenmeden.

İllaki biri var yine. Amma o gün, amma üç gün, amma beş ay sonra,
Haydi bakalım önce merhaba, tanışıp,

Sonra hızla yükselen patlayan duygular,
Sonra doğru yatağa,

Sonra gezmeler, tozmalar,
Sonrası bilinen,

Ayrılık yine.
Yazdık ya demin sıralamayı, devam aynen bıraktığın yerden.

Bir kadın arkadaşım,
Feysbuk da,

İçlerinden anne olan arkadaşlarını tebrik etmek istemiş anneler gününde.
Saymış,

Epi topu, otuz kırk anne bulabilmiş,
Beş yüz kadın arkadaşı içinde.

Yaşlarda otuzlarla kırkların başları arası hem de.
Çoğu hiç evlenmemiş henüz,

Kimi evlenmiş boşanmış çocuk yapmadan.
Dört yüz elli kadın aynı listede, aynı sosyal çevreden çevreden üç aşağı beş yukarı,

İşi gücü, eğitimi olan,
Eminim ki konuşacak, anlatacak konuları olan, kimi hoş, kimi sempatik,

İyi kötü entelektüel seviyeleri averaj,
Amma,

Menopoza doğru giden yolun ortalarına doğru,
Anne değiller henüz.

Ne tuhaf değil mi?
Bunun üzerine bende iki üç kadını erkeği arkadaşımın listelerinde yer alan kadın arkadaşlarının,

Kaçta kaçı evli diye sayın dedim,
Saydılar,

Oran yüzde yirmi bile değil neredeyse.
Bu sefer yaşlar aşağı yukarı kırkların başları ile elli beş arası,

Sayın dedim boşanmışları yani dulları ve çocukları var mı,
Saydılar,

Yüzde doksanından fazlası dul ve anne,
Amma yalnızlar.

Varsa sevgililer,
Onlarında gelecekleri meçhul.

Kendini okumak yerine, kendini okumayı bilememek yerine, önce hayatta istediklerinin listesini çıkarmanın, okumanın sonuçları çıkmaya başladı galiba yavaştan.
Kendin ile ilişkini dürüstçe kuramamanın,

Da, bedelleri ödeniyor artık,
Toplumun belirli bir kesiminde.

Henüz anne olmayan kadınlarda yaşlar otuz beş kırk,
Elini tutan erkeği olamayanların yaş ortalaması yok. Kırklarından sonra her yaş.

Belirli sosyal çevrelerin kadınları beceremediler aile ve sevgili işlerini.
Erkekleri suçlamadan, erkeklere yüklenmeden,

Kendi iç dünyalarından kopup gelmesi gerekenleri,
Yaşama, yaşamlarına yansıtamadılar kadın erkek ilişkilerinde.

Bu ülke de psikolog olsam, psikoloji biliminde uzman olsam bu konuyu işlerim sadece.
Çünkü,

Bu milletin geleceği adına da,
Çok önemli bu gelişmeler.

Sağlıklı aile yapısına sahip olmayan ailelerde büyüyor yetişiyor yeni neslin çocukları.
Onlara etkileri nelerdir şu an meçhul.

Diğer yönde,
Çocuğu olmadığı için tüm dünya, hayat ve siyasi görüş birikimlerini kendisiyle beraber göçerken götürecek,

İnsanların,
Bu ülkenin yönetimiyle ilgili söz sahibi olmak adına, en azından oy şansları da,

Bir kuşak sonra kalmayacak,
Belirli bir kesimde. Sonlanacak o soyadları. Sonlanacak o soylar. Sonlanacak görüşler, inançlar, düşünceler. Belki de bu ülkeye çok gerekli olan.

Bizlerin yaşadığı barındığı sosyal çerçevenin içinde yer alan,
Kadınlar,

Bizim ve de bir alt kuşakta,
Aile kurmayı beceremediler.

Yuvayı dişi kuş kuruyor lafı doğruysa,
Yuvaları kuramadılar. Yuvayı erkek kuşun kuramayacağıda kesin olarak bilinenken hem de.

Yuvayı kurmak başka, yuvayı canlı tutmak, o yuvayı yaşanası hale getirmek başka.
Kuramadılar mı,

Kurmak mı istemediler, o da meçhul.
Anne olmak istediler de, olamadılar mı,

Aslında annelik yapmak istemiyorlar mı,
O da meçhul.

Amma,
Hepsini dilinde, mutlu hayat, huzurlu yaşam, sevgi dolu ilişkiye büyük bir özlem.

Demek ki,
Dille akıl,

Dille yürek,
Ahenk içinde bir arada çalışmadıkça,

İstenilen sonuçlarda elde edilemiyor.
Diğer yönde,

Soruyorum erkeklere,
Sizin neden kalıcı ilişkileriniz yok diye,

Ki, ilişkileri var amma bir den fazla kişiyle aynı anda ve de kalıcı değil taa en baştan itibaren her biri,
Diyorlar ki,

Bunca kadın varken kapıda,
Neden illaki tek kadın. Ki, bunca kadın dediklerinin de tamamı yine aynı sosyal çevreden, çerçevenin içinden.

Kadının cevabı aynı sosyal çevrenin kadınında yatıyor,
Erkeğin cevabı da aynı sosyal çevrenin kadınında yatıyor.

Bizim, erkekli kadınlı içinde yaşadığımız, barındığımız sosyal çevrenin kadınlarına ne oluyor?
İşte araştırılması gereken mesele burada.

Hangi kadınlara?
Belirli şehirlerin, belirli semtlerinde yaşayan,

Ülke genelinde toplasan sayısı yarım milyonu bile bulmayacak,
Ancak bebekliklerinden eğitimlerine kadar bu ülkede kişi başı ortalamada en çok maddi manevi çaba gösterilerek, servet harcanmış, doğru düzgün aile yapılarından gelen,

Kadınlar bunlar.
Neden anne değiller henüz?

Ve de neden ne ilk, hatta ne de ikinci boşanmadan sonra bile toparlayamadılar bir erkekle kalıcı bir aile hayatlarını?
Ve neden bir tane kalıcı sevgilileri yok?

Erkekler öküze sığınmadan,
Özrü orada aramadan,

Ki,
Erkekleri de yine kadınlar öküz eyledi eğer ki öküzlükse konu. Erkekler hep öküz olaydı, bu erkeklerin babaları, dedeleri de öküz olurdu, ki değil çoğunun.

Demek ki, yine kadın çıkıyor karşımıza, soruya muhatap almak adına.
En iyi okullarda ve de çok kitap okumaktan,

Çok renkli ve de hareketli bir hayatın ilk kuşakları olmaktan mı,
Kendilerini okumaya vakit bulamadılar,

Yüz binlerce kadın.
Ben gözlemlerim.

Yorum yaparım, bir yere kadar.
Bir yerden sonrası bilimin işi.

Ben sadece, telaşlanırım,
Sadece sevdiğim dostlarım arkadaşlarımla ilgili değil,

Bu ülkenin geleceği açısından da.
Unutmamak lazım,

Feysbuk listelerinden eser miktar da anne,
Eser miktarda mutlu mesut erkekli kadınlı aile çıkarken,

Yetmiş milyonun büyük bir kısmı da tek evlilik, çoluk çocukla yürütüyor ailelerini.
Demek ki,

Oluyor. Oluyor da,
Olduran formülü neden çakamıyor bir başka sosyal dilimin içinde yaşayan,

Bir diğer insan gurubu.
Kendilerini okusunlar diye onlara verilen ip uçları bile yeteri kadar kızdırmaya yetiyor onları.

Bırak eş, sevgili, bir dost bir arkadaş olarak bile,
Ola ki bir kadınla ilgili gördüklerini, gözlemlediklerini ona aktarmak bile,

O kadını zıplatmaya yetiyor yerinden. Öz eleştiriye kapalı olmak da mı bir etken acaba? Veya kendi düşüncelerine sımsıkı sarılmak mı etken acaba?
Herkesin sevgilisi, kocası olacak diye bir kuralda yok.

Herkes illaki iki kişilik bir yaşamda mutlu olur diye de bir kural yok.
Yok da,

Sorunca da kadınlara,
İstiyorlar kalıcı bir koca, kalıcı bir sevgili, hem de evde hem de yatak da.

Erkekler öküz dürün modası geçti artık.
Kimse yemiyor artık,

Gerçek öküzler bile.
O erkeğin öküz olduğunu görememekte,

Kadın olarak kendini okuyamamaktan kaynaklı bir sonuç değil midir aslında?
Bu nasıl hin ve cin bir erkek gurubudur ki durmadan kandırmışlardır önlerine gelen her bir kadını.

Bu nasıl bir kadın gurubudur ki durmadan hep kanmışlardır önlerine gelen erkeklere.
Çocuklar bile gülüyorlar artık bu teoriye. Gülen çocuklarında bir kısmı o annelerin çocukları da ayrıca, çünkü büyüdüler artık.

Gelişimin anası kadındır.
Çöküşün nedeni de.

Hayat kadındır çünkü.
Yaşam dişidir.

Doğuran çoğalan kadındır.
Büyüten eğiten kadındır.

Zengin olan, gelişime eğitime açık olan kadındır.
Duygunun, sevginin bankası, kadındır.

Ne oldu kadınların duygularına?
Kendini okumak için, sadece akıl yetmiyor mu acaba?

Duyguların akılla yönlendirilmesi, yönetilmesi bir işe yaramıyor mu acaba?
Kendi kitabımız sadece düz yazı bir öykü kitabı değil ki.

İçinde şiir de var.
Şiirlerse duygularla yazılır, heyecanlarla yazılır. Gerçek sevgiden çok mu uzağa düştü kadınlar?

Kadınlar sadece akla mı yapıyorlar artık yatırımlarını acaba? Ve ilişkinin temeline oturttukları akıl ve mantık kalıcı ilişkiler, anne olma çabalarına yetmiyor mu acaba?
Ben erkeğim, eksiğiyle fazlasıyla.

Yanlışlarıyla, doğrularıyla.
Ben gözlemlerim, önce insan, sonra erkek olarak.

Kendimi okurum, aklımla, duygularımla.
O kadar.

Sonra oturur yazarım,
Belirli bir sosyal dilimin kadınlarına ne oldu diye de sorarım,

Oranlara bakınca.
Hayatıma giren çıkan kadınları, dostları arkadaşları dinledikçe, hissetmeye çalıştıkça, hissettiğim ve de anlayabildiğim kadarıyla.

Ben toplum içinde sadece bir bireyim.
Bireyliğim kadardır etkim, tepkim.

Amma,
On binlerle, yüz binlerle kadın,

Otuz beşlerini geçmelerine kırklarına gelmelerine rağmen hala anne olamamışlarsa,
Birinci hatta ikinci evliliklerinde sınıfta kalmış ve aileyi bir arada tutamamış,

Şimdilerde,
Kırklarını geçmiş hatta ellileri de yaşayan kadınların çoğu,

Geçtim yeni evlilikleri,
Bir tane kalıcı, sevgiyle güvenle beslenen bir sevgili ilişkisine dahi sahip değillerse,

Kadınlara ne oluyor?
Diye sorarım,

Kadınlara.
Verdikleri cevaplar, dürüstse de,

Dinlerim. Çok merak ediyorum cevapları çünkü.
Ki,

Erkek olarak,
İnsan olarak bir nebze daha gelişir miyim acaba diye.

Amma,
İki cevabı kabul etmiyorum peşinen söyliyeyim,

Eskiden ederdim,
Amma şimdilerde artık etmiyorum,

Erkekler öküzdür lafını.
Ki,

Öküzde dünya sempatiği bir havyandır ayrıca.
Öküz kompleksim yok yani.

Bir de adam gibi adam yok lafını.
Herkes adam gibi adam, herkes kadın gibi kadın,

Sen önce kendini okudun mu dürüstçe kısmını geçmeden, kimsenin adamlığı ve kadınlığı ile ilgili ahkam kesmeyeceksin. Önce kendi adamlığına, kadınlığına bakacaksın, ölçüsü ne, ölçün ne, sen ne kadarsın diye.
Kendini okuduysan bir güzel ve iyice, adamı da görür gözün, kadını da,

Tabii ki, senin için olanı, sana göre.
Geçiniz yani, laf salatalarını.

Anne olamamışsan kırklarına doğru hala,
Kadın erkek bir ailen yoksa hala kırk beşlerinde ellilerinde,

Sevgiyle güvenle saygıyla beslenen kalıcı bir sevgilin yoksa hala kırk beşlerinde ellilerinde,
Bu ülkenin belirli sosyal bir dilimi içinde yaşayan,

Kadınlara,
Sorarım,

Ne oldu yahu sizlere?
Ne oluyor yahu sizlere diye?

1 yorum:

gülgün dönmez dedi ki...

biz söz dinledik... mutfakta salonda yatakta formülünü çalıştık çalıştırdık...sonra "vay şişmanlattın beni havalı orospu" geldi. düzelemedik bir türlü o halimizi sevdik...