11 Temmuz 2012 Çarşamba

En fazla yirmi otuz işçi oturmuş köprünün üstünde çay molası vermişler, yakmışlar sigarları püfür püfür Boğaza karşı, keyifler çakır. Köprüde araç kuyruğunun ucu yirminci kilometrede amma.

Süzme kafasız bir milletiz. Yetmez, mankafayız. Aptallık seviyesi Aziz Nesin döneminde kaldı. Aştık çoktan o seviyeyi.
Sevgi saygı fukarasıyız da.

İki kıtayı bir birine bağlayan köprünün tamiratı bile ne denli,
Mankafa,

İnsanlar olduğumuzun kanıtı.
Vatan hainiyiz biz yahu.

Milletin parasını çar çur edeniz biz.
Küçümsersen siyaseti,

Boş geçersen yerel yönetimlere katılmayı,
Koşarsan,

Paranın pulun,
Gezmelerin tozmaların,

Sadece kendine getirilerin kazançların,
Peşinde,

Yaşadığın şehre memlekete gıdım faydan dokunmadan yaymışsan kıçını bir yerlere,
Müstahakız biz.

Biz de kafasızız,
Biz de mankafayız,

Biz de vatan hainiyiz,
Biz de milletin parasını çar çur edeniz çünkü.

Müstahakız çok.
Çok hem de.

Bilimle tanışmayan,
Salt sevgiden yoksun duygularıyla,

El yordamı,
Ve de,

Deneme yanılma metodu ile yaşayan saygısız bir toplumda bu işler,
Bu kadar oluyor işte.

Hiç açmayacaksın ağzını,
Koyun sürüsünün koyunları gibi,

Amma,
Eşşek aklınla,

Saatlerce bekleyeceksin o köprüden geçmeyi.
Hesap meselesi.

Şu kadar şeritten,
Bu kadar zamanda,

Bu kadar araba geçiyor,
Böl çarp,

Kaç şerit kapatırsan kuyruğun ucu nereye varır iki dakikada hesap tamam.
Otuz kişi on makine ile üç ay,

Üç yüz kişi elli makine ile üç hafta,
Bitti.

Bu denli basit.
Amma,

İş verenler İstanbul’lu değil ki. Hem İstanbul’lu değil hem de klasik versiyon standart tip mankafa.
Ne bilsin patronun bilmem ne köyünde kuşaklar boyu yaşamış ve bu şehre henüz gelmiş metropol garibanı adam, adam  diyorum çünkü kadın hiç yok ortada, keşke olsa,

Böyle bir şehrin metabolizmasını. Hem de İstanbul gibi üç yüz bin yaşında çok özel bir şehrin.
Bilim desen zaten yok,

Empati desen o da yok,
Saygı  desen hiç mi hiç  yok,

Kafa desen kıllı bir top içinde beyin mi var ki bulasın,
Bitti.

Gerisi,
Müstahakız biz.

Her şehrin her kasabanın köyün,
Metabolizması vardır.

Cinsiyeti.
Ruhu.

Akdeniz’de sahil köyünde ki evini boyarsan griye,
Bozarsın ruhunu köyün.

Kimsede boyamaz zaten.
Beyazdır Akdeniz.

Mavide.
Hem de çivitinden.

Amma,
Bozarız biz.

Her yeri.
Kafasız olduğumuz için,

Rize’nin yem yeşil o güzelim dağlarına tepelerinde demir filizleri,
Biriket tuğla,

Apartmanlar yaparız biz.
Mardin’e de çirkin blok apartmanlar.

Bodrum dağlarına kahredici siteler.
Antalya’nın turkuaz  sahillerine utanç verici mimarisiyle tatil köyleri oteller.

Ankara’nın kıraç ovalarına sevimsiz apartmanlar.
Kuşadası sahile de en iğrençlerini…

Bozarız.
Ver bizim milletin eline,

Güzeli,
Sağlamı,

Bakiri,
Dön arkanı iki dakika,

Bak ne hale getiriyoruz o güzeli sağlamı bakiri iki dakikada.
İstanbul’un ruhuysa,

En hassası.
Hassas ne kelime,

En kırılganı.
Çünkü,

Kadındır İstanbul.
Hanımefendidir,

Cilvelidir,
İşvelidir,

Fingirdektir,
Pavyon kızıdır,

Hacı teyzedir,
Annedir,

Kız kardeştir,
Abladır,

Yengedir,
Teyzedir,

Karıdır,
Kızdır,

Gelindir,
Sapına kadar,

Kadın gibi kadındır,
İstanbul.

Güzeller güzelidir.
Gerdanlısından.

Kalçalısından.
Etli butlusundan.

Sürme gözlüsünden.
Ben o yüzden aşık oldum İstanbul’a gözüm açıldığı anda.

O yüzden yattım onunla,
Seviştim,

Öpüştüm,
Koklaştım,

Dertleştim,
Sarhoş sızdım,

Baba oldum,
Kahkahalarımız o yüzden karıştı birbirine,

O yüzden ağladım da zaten,
Koynunda.

İlk ve son kadınım benim,
İstanbul.

Bakirliğim benim.
Da,

Buraya kadarmış galiba.
Orospuya  döndü artık,

O canım,
Güzeller güzeli,

Aşkım,
Kadınım.

Gelene veriyor,
Gidene veriyor.

Yatmış sırt üstü,
Yeter ki para gelsin. Yeter ki kumbara dolsun. Kapıda kuyruk.

Bu denli aldatılmayı hazmedemiyorum artık.
Göz göre göre,

Gözüme soka soka.
Ben kaldıramam bundan sonrasını.

Aşkımıza yakışmaz bundan sonrası.
İsterlerse çatılara kadar dizsinler erguvan ağaçlarını.

Çakma,
Aşkla yaşayamam ben.

Yazarım şiirimi,
Martılarıma,

Balıkçılarıma pıt pıt geçen sabahın kör aydınlığında,
Mehtabıma Boğazımın tepelerinden fışkıran,

Grubuna adaların üstünden batan,
Yakamozlarıma sularında yanıp sönen,

Meyhanelerime,
Eminönüme,

Balatıma,
Sirkecime,

Adalarıma,
Dilenci vapurlarıma,

Haydarpaşama,
Galata Köprüme,

Kasımpaşama,
Cibalime,

Halicime,
Sarayburnuma,

Akaretlerime Maçkama,
Bebek kahveme,

Göksü Dereme,
Kanlıcama,

Kuzgucuğuma,
Üsküdarıma,

Salacağıma,
Çıtır simidime,

Balık ekmeğime,
Mısır Çarşıma,

Kapalı Çarşıma,
Mahmut Paşama,

Yeşil Direğime,
Anadolu Kavağıma,

Kadıköyüme,
Bebeliğimden elle tutulur gözle görülür hala yaşayan tek hatıra yolun ortasında tek kalmış dedemin gençken diktiği çam ağacıma,

Çakarım selamımı,
Çocukluğuma delikanlılığıma erkekliğime insanlığıma yedi ceddime,

Erenköyüme,
Ağlaya zırlaya,

Terk eder giderim ben kadınımı,
Şükranlarımı,

Suna suna.
Galiba,

Bende paso. Benden bu kadar.
Dayanamıyor yüreğim,

Aşkım kadınımın üstünden,
Gelip geçmelerine.

Her ırzına geçildiğinde yattığı yerden bana bakan o küskün,
Çaresiz,

Yalvaran,
Acı çeken,

Gözlerine,
Dayanamıyorum artık aşkımın.

Veda zamanı geliyor.
Artık farkındayım.

O da farkında.
Aşkım hiç bitmeyecek.

Anılarımda,
Fotoğraflarda,

Kızlarımda,
Torunlarımda,

Dostlarda hep yaşayacak aşkım kadınıma.
Ne zaman bir martı haykırsa,

Ne zaman duysam sabahın kör saatinde geçen balıkçı motorlarının seslerini,
Ne zaman bir erguvan ağacıyla karşılaşsam,

Ne zaman manolyalar akasyalar açsa,
Ne zaman rakı içsem,

Ne zaman içime dolsa istavrit kokusu,
Ne zaman duysam udu kanunu tamburu,

Ne zaman çaya bansam simidi,
Aşkım hep daha da çok coşacak ruhumda. Amma ruhumda sadece.

Benden bu kadar,
Aşkım.

Geçerken bugün üstünden,
Tam da Boğazının,

Sen zaten,
Başkalarının karısı olmuşsun çoktan,

Ben salak,
Yeni gördüm,

Ancak.
Ha,

Hep bil ki,
Kal de,

Kalayım, hep bil e mi.
Aşkta gurur olmaz.

Hele sana…
Herkes layığını bulurmuş,

Bu sefer hiç olmadı amma.
Senin layığın,

Değildi,
Bu,

Sevgi fukarası saygısız,

Çirkin sevimsiz,
Mankafalar.

Amma bizde iş yokmuş kadınım,
Bizde…

Ellerimizle düşürdük seni,
Kerhanaye.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

en de kadınım..
ama aynen böyle bakarım istanula..
kadındır fettandır..
martının istanullusu makuldür.. benim için..
çok bendendi bu tanımlama..

ama kadınım ya ben bırakmam ne hale gelirse gelsin..
hem ümidim var benim..

kaç kez salladı.. yıkıp attı sırtındaki çirkinlikleri..
diye düşünürüm..
gene atar.. arınır.. diye..
atamazsa da..
olsun gene içinden güzeldir o..
diye düşünürüm..

atalet..