15 Ağustos 2012 Çarşamba

ALDATMAYIN LEEYN...


Nedenleri koy bir kenara şimdi, sizlerin çevresinde karısını kocasını sevgilisini eşini aldatmamışların sayıları aldatmışlardan çok mu az mı sizce? Siz aldattınız mı hiç mesela? Seks yapmanız  sevişmeniz şart değil aldatmaksa konu, sevdiniz mi? Hani içiniz de gitti mi hiç? Vay be kadına bak erkeğe bak  dediniz mi hiç? Hani bir an onunla olduğunuzu hayal falan ettiniz mi hiç?
Kesin.

Yapmadım hissetmedim düşünmedim hayal etmedim diyen,
Böle olsun mu?

Olsun.
Ki,

Aldatmaların büyük bir kısmından da bi habersiniz.
Neler oluyor kim bilir nerelerde hatta burnunuzun dibinde belki de,

Bilmediğiniz,
Bilme şansınızın olmadığı hatta a aa ayol en yakınım o bile dediğiniz hatta.

Hep işkilli insanlar ordusu. Huzursuz mutsuz sağlıksız. Bu durumu bu durumunu normal zanneden artık hem de.
Al sana paranoyak bir toplum kadınıyla erkeğiyle.

Acaba mı? Diye. Ki, bildiniz,
Acaba.

Aklınız yatıyor mu kırk sene bir erkekle bir kadının aynı çatı altında aynı yatakta bir ömrü,
Bir başka kadın veya erkekle hiçbir ilişkiye,

Amma ruhen amma gönülle amma bedenen,
Girmeden geçireceğine?

Gerçekten inanıyor musunuz buna?
Yoksa,

Öyle olmalı diye enjekte edilenlere öğretilere kaptırmış kendinizi,
Öyle olmalı diye,

Tutturuyor musunuz siz?
Size ne sevdiğinizin kiminle ne yaşadığından?

Desem,
Hoppa herkes çullanır üstüme.

A aa olur mu, a aa sen ne diyorsun öyle diye.
Ne yani de derler,

Yani,
İsteyen istediğiyle beraber olacak yani kimin eli kimin cebinde belli değil,

Tabiriyle,
De yani öyle mi yaşanacak yani derler hemen.

Evet.
Öyle yaşanacak.

Ki,
Zaten neredeyse öyle yaşanmıyor mu sanıyorsunuz şimdilerde kadın erkek kadın kadına erkek erkeğe ilişkiler,

Eğer ki karşılaştırırsanız,
Anne baba dede nine kuşağıyla bizim kuşağı ve alt kuşakları.

Sonra,
Başlar nostaljik sohbetler.

O zaman efendim şöyleymiş de o zaman böyleymiş de diye.
İyi ya söylüyorsun işte,

O zamanmış onlar. Şimdi ne zaman?
Bu zaman.

Bir aldatma furyasıdır gidiyor uzun yıllardan beri.
Amma ne aldatma.

Aldatan aldatana.
Tabii ki yakalananlar biliniyor bir tek. Yakalanmayanlar aldatmamış sayılıyorlar.

Kim bilir,
Yakalanmadan aldatanlar esas ne oranda.

Meçhul.
Bence yakalanmayanlar yakalananlardan daha fazla.

Kadınların altıncı hisleri de eski altıncı hisler değil be,
O altıncı hislerde o zamanın zamane hisleriymiş meğersem.

Nostalji oldu o da.
Neden aldatıyorlar?

Tabii ki sahnede erkekler öncelikle.
Aldatan hep erkektir genelde ya, genel temayül üzerine.

Peki erkekler olsun aldatanlar hep.
Kimle?

Muhtemelen bir başka erkekle değil, bir başka kadınla.
Aldatmanın en şiddetlileri evlilikler de yaşanıyor olsun hadi.

Demek evli erkek karısını bir başkasıyla aldatıyor. Kim? Evli bir erkek. Kimle? Bir kadınla.
Demek ki,

O kadın dediğimiz kişi biliyor erkeğin evli olduğunu. Kötü kadın diyoruz biz o kadına. Hatta duruma göre de, ansızın orospu oluyor o kadın nedense.
Erkekler orospularla yatar kalkar seks yapar da, evlenmez.

Amma,
Nasıl oluyorsa o orospuyu karı olarak kabul ediyor da erkekler bazen.

İçinden çıkılamayan denklem de şudur.
Bir kadının evli bir kadın arkadaşının kocası karısını aldatırsa, yani kadının kadın arkadaşını,

O kadın yani diğer kadın kötü kadın hatta orospunun önde gideni olur.
Amma,

Bir kadının bekar bir kadın arkadaşı hatta evlide olabilir bu kadın arkadaş,
Eğer ki bir başka erkekle kocasını aldatıyorsa,

Bunun adı genelde aşk hikayesi olur.
O evli erkeğin bizim  tanımadığımız karısı da adama çok çektirmiş çektiren kadın olur. Veya kocası da.

Yani,
Aldatmada değerlendirmeler  yorumlar  aldatmaya bakış açısı, duruma göredir. O durumda aldatan mı aldatılan mı tarafındayız ya da o kadının arkadaşı mıyız yoksa değilmiyiz e göre değişken demektir.

Sahtekarsın sahtekar. Hepimiz. Bireye göre değil de birileri tarafından kurgulanmış toplumsal yapının aile ve ilişki kavramlarına da yansıyan çarpıklığı sahtekar yapıyor zorla bizleri. Sahtekarız amma bu durum da o kesin.
Kabul et, canımı ye.

Etmezsin de.
Aldatma kavramı zırvalığın ta kendisidir de ondan. Aldatan iyi bilir iyi hisseder bu zırvalığı da ondan.

Zaten bu zırvalık,
Evliliğin de neme zırvalık olduğunu gözümüze soka soka ispat etti etmeyede devam ediyor bizlere,

Ne zaman?
Son zamanlarda. Hangi son zamanlarda? Bakınız son on onbeş yıldaki boşanma sayısı ve de oranlarına ve de aldatmaların çoğalmasına. Tak be kat hem de.

Hayır mı? Ben saçmalıyorum mu diyorsunuz?
İyi,

Ben mi boşattım boşandırdım milyonlarca çifti? Ben zorladım aldatmalara milyonları?
Hatta,

Kimisini birkaç kez hem de ister boşanma ister aldatmada. Çok kez hatta.
Evlenip evlenip boşanmak aldatma psikolojisini hissetmek bireyleri kıvrandırmak zırva değil saçma değil de,

Saçma zırva olan,
Benim.

Oldu.
Aslında kadınlar bu tufalara düşmezler amma erkekler kadınları hep kandırıyorlar efsanesi de yıkıla yıkıla güldüğüm en güzel şakadır.

Kim kandıran?
Erkek.

Kanan kim? Kandırılan kim?
Kadın.

İşte burada gülmekten yuvarlanıyorum artık yerlere.
Sizde yuvarlanın, çok komik çünkü.

Yahu,
Akıl var izan var, ki o akılla izan da en çok esas kadında var be şekercim,

Kalanlarla idare etmeye çalışıyorlar be erkekler. Bunu bilmeyen mi kaldı artık.
Kadın erkeğe kanıyor ha?

Hani kanmak istemiyor, aklında gönlünde ruhunda bedeninde kanmak kanmaya niyet hiç yok, hiç mi hiç amma,
Sonra bir erkek çıkıyor akıllı mı akıllı, aklını ruhunu gönlünü bedenini çeliveriyor,

Aklına gönlüne ruhuna bedenine düşüveriyor kadının,
Kadın da,

A  aa neler oluyor bana böyle,  yoksa kanıyor muyum ben çeliniyor muyum yoksa ben ey patronum diyor?
Diyorsunuz yani?

Yapma.
Patron aşkına yapma. Erkekleri yüceltmek adına çok güzel bir jest,

Romantikte nispeten,
Amma,

Yapma. Gerçekçi değil çünkü.
Gerçekten gerçekçi değil. Ey kadınlar sizce eğer ki bir kadın istemezse ve de ruhunda gönlünde bedeninde bir boşluğa bir eksikliğe düşmemişse, bir erkek bir kadını kandıra bilir mi? Diye sorsam…

İnsanlar özgürlüklerin özgürlüklerinin  peşine düştü tadını aldı o kadar.
Her  yönde her yönündeki  koridorunda yaşamın. Bütün mesele budur.

Yok aldatmak falan.
Yok  çünkü ömür boyu ilişkiye taahhütte bulunmak falan artık. Yaşa gör var. O kadar.

Ömrünün sonuna kadar falan hiç yok en başta. Niyet olabilir belki o kadar.
İnsanlar kadını erkeği,

Bizim kuşakta idrak biraz gecikmelide edilmişte olsa,
Özgür olduklarını,

Birey olduklarını,
Ne ruhlarının ne gönüllerinin ne bedenlerinin,

Hiçbir nedenle,
Kısıtlanmaması gerektiğini kısıtlanamayacağını sonunda,

Hem akıl ettiler,
Hem de farkında olmadan da, isyan ettiler yaşadıklarına ve yaşatılanlara ve yaşattıklarına.

Bu kadar basit ve sade aslında gelinen nokta.
Ki,

Bu nokta,
Diğer noktalara taşıyacak insanlığı.

Adıysa,
Sevginin özgürlüğüdür bunun. Her şeyi şekle şemale soktuk insanoğlunu zincirledik hapsettik kurallara etiğe amma gönülle ruhla baş edemedik. Bedenle de hatta.

Kanun kural etik gelenek görenek diye diye sınırlandırılmış yaşamlara, yaşamlarına,
İsyan etti insanlar.

Ben,
De,

Varım dedi insanlar. Ben de dediğin an bitirdin zaten tüm kurgulanan sistemi.
Bunu en çok hissederek inanarak da kadınlar fark ettiler. Çünkü onlardı baskının zulmü ile yaşamlarını sürdüren. Hem de duygunun en zenginine en derine sahip canlılar olarak.

Kaç erkekle nasıl beraber olduklarına değil,
Aile ve toplum yapısı içinde ki konumlarına değil,

Kendilere takılan ve taktıkları adlara değil,
Birey olarak,

Adsız adı olmayan, adlandırılarak sınırlandırılmamış sınırlandırılmayan yaşamı seçti kadınlar. Evli bekar anne değil, hepsi.
Kimi,

Hala derinlerinde hayallerinde rüyalarında yaşıyor bu farkındalığı korkularıyla,
Kimi de,

Gerçek hayatın içinde. Bire bir.
Ki,

O kötü kadının tarifi de aldatmadan kaynaklanamıyor artık.
Para için maddi menfaatler için bir erkekle beraber olan kadınlar oldular şimdi esas dedikodu mekanizmasının kahramanları.

Yoksa,
Kim kimleymiş nedeni oymuş buymuş,

Önemini yitirdi. Sohbet konusu bile değil, değil mi ki dedikodusu olsun yapılsın.
Dedikodu mekanizmasını işletenlerde,

Derinlerinde özlemler olsa dahi,
Bastırılmış duygu ve hisleriyle aslında kendilerine olan kızgınlıkların acısını başka insanlardan çıkarmaya çalışanlar.

Aldatma kavramı,
Sözlüklerden bile çıkacak bir gün.

Özgürlük  kavramının günlük yaşamda her geçen gün daha da güçlenmesi ve de özlenen olmasına endeksli olarak.
Hayat arkadaşı. O da bir ad amma,

Bak ne güzel aslında.
Kim?

Hayatımın arkadaşı. Her neler yaşarsam ve de yaşarsa yaşasın o benim arkadaşım hep.
Dostum.

Gönül  ve ruh rızasıyla sevgiyle yaşanan birliktelik. Bazen bedenlerinde iç içe olduğu. Akılların karşılıklı aktığı.
Eskiden itiraz ederdim hayat arkadaşlığı tanımına. Eş karı koca sevgili tanımlamalarına sadık bir insan olduğumu zannettiğim zamanlarımda,

Korkularımla henüz yüzleşmediğim zamanlarda.
Mülkiyet sahiplenmenin ilişkinin kendi olduğunu zannettiğim zamanlarımda.

Şimdiyse,
Sever oldum hayat arkadaşı tanımını.

Sıcak sevgi dolu kabullenmiş kabul görmüş bir ilişki. Herkesin özgür olduğu. Her nevi özgürlüğüne rağmen hayatında hep var olsun diye hep istediğin kişi.
Her şeye rağmen,

Her şeyi ile.
Aldatamazsın hayatının arkadaşını istesen dahi. Yaşarsın sadece. Yaşar sadece.

Birey olarak kendini yaşarsın.
O da kendini.

İki insan isterlerse de bir birlerini. İmza yok. Tanım yok. Kural kaide yok.
Özgürce seçim. Özgürce yaşamak birlikte, o kadar.

Aldatmak çok fenadır.
En fena şeydir birini aldatmak.

O biri,
Sizseniz eğer. Kendinizseniz eğer.

Sakın aldatmayın kendinizi.
Canınız neyi nasıl yaşamak istiyorsa gidin yaşayın.

Sonra,
Bir gün,

Gelince yaşlar bir yerlere, oturttuklarında sizi camın önüne,
Oyalanın diye yani, ölmeden vakti öldürmeye başladığınızda yani,

İçirirlerken hani çorbayı dudağınızın kenarından akıtırlarkenlere  geldiğinizde,
Aklınıza gelenler arasında,

Yüzünüzü güldüren siz gibi kendiniz gibi amma öz be öz kendiniz gibi yaşanmışların çokluğu azlığı ve de ruhunuzda ki gönlünüzde ki şiddeti heyecanı kadar yaşamışsınız demektir hayatınızın tamamını.
O gün,

Çeyrek kala son nefesinize aklınıza ne kanun gelir ne kural ne etik ne de gelenek görenek.
Aklınıza bir tek güzellikler gelir,

Yaşanmış ve de,
Yaşatmışsanız eğer.

Sırtınızı sıvazlayanlar aslansın kaplansın gurumuzsun diyenler,
Ya çoktan kendi evlerinde kendi yaşamlarında,

Ya zaten göçüp gitmişlerdir çoktan.
Biri varsa amma eğer,

Yaşıyorsa hala o da.
Belki karşı koltukta belki de bir telefon uzaklığında sizi hala seven,

Gönlünüze bedeninize giren çıkanın çetelesini tutmayan tutmamış olan biri,
İşte o,

Sizin hayat arkadaşınız. Ruhunuzu gönlünüzü bedeninizi aklınızı ezbere bilen.
Sizi,

Siz gibi sizken sevmiş, sizinde onu o gibi oyken sevdiğiniz biri. Hani var ya ‘O’, o işte. Prens geldi sonunda, prensesine. Atını siktir edin, bastonu bile yeter insana.
Gülümseyerek göçer gidersiniz bir gün.

Özgürlüğünüzün dostuna,
Hayatınızın arkadaşına,

Sırıl sıklam aşıkken hem de.
Aşık,

Ölürsünüz o gün.
Aşıkken aşkla hem de.

Bu kadar basittir ve sadedir yaşam,
Yaşamasını bilmişsen,

Yaşamayı,
Becerebilmişsen eğer.

Ha gurur mu dediniz?
O işte sizi esas mahveden, hem de tam da yaşarken.

Sanki,
Sizedir  girenle çıkan. Yok illaki gurur diyorsanız,

Gurur da mı terbiye olsun istiyorsunuz? Ha iyi o zaman, emrimdir evrene,
Aşk çarpsın hepinizi,

Görürüm o gün,
Sizi kıçınızda bile sallamayan o pek kıymetli gururunuzu.

Az laf,
Çok iş.

Bırakın laf salatasını da,
Yaşayın uleeen yaşayın…,

Hazır eliniz kolunuz ayağınız gözünüz ağzınız burnunuz şeyiniz yaşarken.
Adı bile hayat değil mi ulen zaten?

İçimi tüketmeyin karşımda benim farkındayken aslında hepsini, ve de o yüzden,
Muzur muzur  sırıtırken. Salak değilim ben,

Yemezler.
Anı var mı anı? Ondan haber verin siz esas. Muhabbete güzel insan topluyorum tek tek,

Bacaklarım tutmazkene.
Ben hayatım.

Hayatım da,
Ben.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben hayatım.

Hayatım da,
Ben.