Uzun yıllar
evli kalmış çiftlerin evlerinde akşam yemeğinden sonra ki saatlerde derin bir
donukluk vardır. Işıkların bile yeterince parlamadığını düşündüren. Ki, aynı
donukluk uzun yıllardır tek başına yaşayan insanlarında evlerinde olur. Hangisi
diğerinden daha donuk acaba?
- Yatalım mı?
Dan,
Oradasın,
Değilsin.
Orada olmak
mı zorundasın?
Zorunda
olduğun için mi oradasın?
Işıklar ya
çok şey gösterir gereksiz parlak,
Ya da,
Gereksiz
olan hiç bir şeyi görmek istemezsin kısarak.
Gerekli
zannettiğin,
Gereksizliğini
ise artık bir türlü kabullenmek istemediğin amma yıllarını geçirdiğin şeylerdir onlar, artık.
Bakınırsın,
Bakmadan.
Aynılar aynı
aynen oradayken. Sesleri çıkmıyordur şimdilerde. Konuşmayı durdurmuşlardır
eşyalar. Tavanla duvarlarda. Hatta pencere. Hatta kapı bile. Ne seninle ne de
aralarında.
Aslında sana
ait olmayanlarla kaynaşmışken,
Manasızca,
Haşır neşir
olduğunu fark edersin,
Akmayanın,
Durgunluğunu
artık reddeden,
Mecburiyetlerine,
Mahkumiyet kararının kesinleştiğini zannederken.
Acıtır.
Kurtulamazsın
acıtmasından kendine acımanın.
Dolanırsın,
Turlamak
denir buna.
Heykellerin heykellerinin
arasında.
Her birinin
yontulmasında kıvrım kıvrım çekiç salladığın zamanında.
Anılar,
Albümünden
fışkırırken umurun değildir,
Her bir,
Sayfada,
Hangisi
benim diye bakınır durursun,
Ayağında,
Bir türlü
atmaya kıyamadığın o lanet terliğinle.- Yatalım mı?
Dan,
Yırtmışsan
eğer,
-
Yatsam
artık,
A,
Yakalanmışsındır.
Uyuya,
Kalmadıysan
kıçını don gibi saran kanepende,
Terlek,
Hışırdamayan
teninle.
Boktandır,
Ayağa
kalktığın o ilk an.
Yatağa doğru
kaçıncı kez sürüklendiğini,
Oda
kapısının,
Sayacından
kaçırıp gözlerini,
Bilmemezliğe,
Gelirsin ki,
Bir sonraki
akşam yine hayal kurabilesin,
O çarşafın
üstünde,
Dolanmışken
yine,
Çarşafa,
Allak bullak
darmaduman,
Derli toplu,
Gözüksün
diye sabah,
Ruhun,
Yeniden.
Manyak
kahreder insanı,
Olmaman
yerde,
Oldurmaya
çalışmak kendini.
Kendin,
Bile sıkılır
senden.
Fark ede
ede,
Kalbinin
kırıklığını fark etmişsindir,
Onca,
Çabadan
sonra.
Değer mi?
Değdiklerine?
Diye,
Sormamak
için bin dereden su getirirsin,
Dürtüp,
Duran artık
çok sabırsız,
Beyninin,
Sorgulamasın
diye başardıklarınla sıvadığın,
Tam da o
lopuna.
İşte,
Ağlama
zamanı.
Doyasıya.
Hıçkıra
hıçkıra.
Sabahlara
kadar. Akşamlara da.
Amma ne
ağlamak.
Böğüre
böğüre.
Bazense,
Mermer gibi.
Gözyaşlarını bile hissedemeyecek kadar taşlaşmış soğuk,
Yanaklarını
silmek için,
Mendili götürecek
takati,
Kalmamış
parmaklarını seyrederken.
Zordur,
Aslında
üstüne başına büründürdüğün,
Nerede nasıl
olduysa,
Bir gün bir
sürü gün,
Aptal alçak
sana ait olmayan,
Hayatını,
Geçirdiğin,
Kimliğin,
Ne mene
sahte olduğuyla yüzleşmek ve de kabullenmek. Ki, aslında çok da gerçekken.
Zordur yahu.
Neyine
yanacağını şaşırırsın. Yanmalı mı diye de tereddüt ederken hem de.
Dönüp arkanı
gittiğinde,
Terk edeceklerin için yazmaya başladığın
hikayelerin senaryoların hüznüne mi,
Yoksa,
Dönüp arkanı
gittiğinde,
Fütursuzca
yüklendiğin sana ait olmayan amma sana ait olduğunu zannettiğin, aslında sana
da ait,
Hayatına,
Verdiğin
emeğe mi, yıllara mı?
Ve de,
Sorarsın
kendine,
Ben kimim?
Diye.
Sordukça
ağlarsın. En çok ağladığın andır.
Ağladıkça
sorarsın. Sormaya başladın mı bir kez artık, durmaz,
Hep
sorarsın.
Cevap,
Yerine göz
yaşları dökülür gözlerinden.
Her bir gün
her bir an her bir yaşanmışlık için,
Tam,
1
Damla. Çok
damla yani.
Masumlaşırsın
ağladıkça.
Güçsüzleşirsin
o mucizeleri gerçekleştiren sanki sen değilmişsin gibi o zamanlarda.
Kolun
kanadın kıpırdamaz.
Ağladıkça.
Küçülür
küçülür küçülür,
Sün,
Evinde.
Der top
olursun.
Kucağına,
Bırakırsın
başını,
Kendinin.
Sarılırsın
kendine,
Koyarsın
başını kendi omzuna,
Ağlarsın.
Amma böğürmeden hıçkırmadan sarsılmadan artık.
Son
damlalar.
Veda.
Son bölüm.
Kendinle gülümseyerek
kucaklaşmadan evvel ki yaşamının,
Son anıdır
bu.
Bir ömür
için,
Birkaç
güncük ağlamaksa ne büyük bir ahlaksızlıktır sanırken,
Anılara,
Ve de terk
ettiklerine,
Diye hiç
tereddüt etmeden,
Hayır,
Ben kimsenin
hayat öyküsünü yaşamak istemiyorum artık,
Diyebilmenin,
Aptal salak,
Sırıtışı,
Yayılır
yüzüne. Hem de hala ıslakken gözlerin. Akarken yumuşamaya başlayan sımsıcak
yanaklarına.
Donuk,
Değildir
ışıklar artık.
Ki,
Yine de
taşın hemen.
Kendine.
Kendine ait kendi
evine.
Ki,
Özgür uyan
uzun yıllar sonra,
Sonunda,
Kendine ait,
Kendi,
Sabahında
kendi ışığına sarılarak.
Zordur,
Kendinle
kucaklaşmak,
Mucizeler,
Destanlar yazanlar
için yaşamı boyu.
Amma,
Mümkündür.
Ağla,
Yeter.
Doyasıya.
Altında
donup kalmış her biri esas sen gibi olmayan kahkahalarınla kalınlaştırdığın buz tabakalarını,
Gözlerinden
akan esas sen gibi her bir göz yaşı eritir,
Ulaşmak
istersen kendine,
Yeniden.
Ağla.
Kendin için.
Göz
yaşlarınla gelen veda,
Bu sefer tam
da,
Sen gibi,
Kahkahalarına
kavuşturacaktır kendini.
Sevgiyle,
Çok severek,
Yaptığı ettiği
her şeyi sevgiyle yaşamış olmanın,
Yaşamanın
bedelidir,
Ağlayarak
veda etmek sevdiklerine.
Ve de,
Hoş geldin
demektir,
En sevgili,
En sevilesi,
Kendine.
Hoş geldin,
Kendi yaşam
öyküne.
Hadi
bakalım,
Sıkıysa,
Ağla yine.
İnsan bir
kez ağlar esaslı,
O da,
Kendine.
Özlediyse,
Kendini,
Çok.
Amma,
Hep,
Sevgiyle yaşamış,
Ve de,
Hala,
Yaşıyorsan eğer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder