Yaşı onlar
ve de yirmilerde olanlarla olacak bu iş. Şahane benciller. Müthiş istediklerine
ulaşmak adına yırtıcılıklarının kıvamları. Acımasızca adımlar atıyorlar
kafalarına koydukları hedeflerine doğru. Ar namus etik kural tanımadan. Ki
kuralları kendi kuralsızlıkları. O da müthiş cezp edici yaşamın kendi adına.
Çünkü,
Kendi kurallarını
kendileri yazıyorlar,
Kimselere sormadan.
İsyankarlar.
Dayatılmışlara.
Gözleri çok daha erken açılıyor diğer eski kuşaklara nispeten.
Mendeburlar
da.
Sertler çünkü.
Genele göre
değil de kendilerine özgü yaşam hikayelerini oluşturmak adına.
Ki,
Bu yüzden,
Lanetlikleri
alkışlanası.
Nerede ne kadar kıl çıkıntı genç varsa,
Tanıdıkça bu
fırlamaları,
İçime sevinç
doluyor,
Ohh be
diyorum,
İyi ki
varlar.
Hepsi mi
fırlama? Hayır. Bir kısmı.
Olsun, işte
o bir kısım yeni insan neslinin ataları olacaklar.
Kalabalıklar
için kaybolmak istemiyorlar. Ne güzel.
Fütursuzca,
Kaptırmış
gidiyorlar,
Çabalıyorlar,
Bir adım daha
ileri giderken de,
Yaygara
yapmıyorlar. O yüzden siyasete bulaşmıyorlar. Kökten çözmek onların derdi. Ki,
çözecekler.
Bağrış
çağrış yok.
Gözle
görülür değil baş kaldırışları.
Sinsice.
Derinden.
Çaktırmadan.
Çaktırıp başlarına
gereksiz işler açıp,
Vakit ve
nakit ve enerji kaybına neden olacak gereksiz diyaloglara girmiyorlar.
Organize değiller
aynı türden diğer insanlarla aynı çatıların altında toplanarak,
Kendi başlarına,
Kendi bildikleri
yöntemlerle,
Kendi,
Kafalarının
dikine gidiyorlar,
Sessizce,
Büyük bir
inatla.
Sürüden
ayrılmak istiyorlar amma o kesin.
Sürünün içinde
anılmak istemiyorlar o da kesin.
Kendi
yollarını arıyorlar.
Onlara
dayatılanları sorguluyorlar,
Amma,
Hep,
Sessizce,
Amma,
Kararlı.
Hamlar
doğru.
Ki,
Hamlıkları
aslında enjekte edilenlere karşı olan dirençlerinden kaynaklanıyor.
Ki,
Ebeveynleri
de,
Baş edemiyorlar
bu dirençle.
Baktırıyorlar
kendilerine.
Kazancın
kimden nasıl geldiğiyle değil,
Kazancı
nerelere harcamak istedikleriyle ilgililer.
Ebeveynleri,
Doğru
bulmasa da.
Ki,
O kazanç
sadece para pul değil. Ki,
Sadece para
pulmuş gibi algılansa da.
Ki zaten,
Hangi
ebeveyn kuşağı,
Kendi
çocuklarının isteklerini tam olarak destekledi ki zaten bugüne kadar.
Kuşak
farkının,
Ebeveyn
olmanın böbürlenmeleriyle,
Bilgiçlikleriyle,
Hep öğretmek
telaşlarıyla, hep öğretildiği için onlara da onlarında ebeveynlerince, başka
yöntem bilmiyorlar,
Hangi ebeveyn
kuşağı akışlarına izin verdi çocuklarının özgürce ki zaten?
Hiç biri.
Ve de,
İlk defa,
Bir genç
kuşağı,
Kendi akılları
hatta akıldan evvel,
Kendi duygularını
öne çıkararak yürüyorlar kendi yaşam öykülerinin,
Rengarenk sayfaları
içinde.
Aferin onlara.
Elimde süpürge,
Yollarını süpürüyorum
onların,
Taştı çalıydı
çırpıydı topluyorum yollarını kesen,
Ki,
Tökezleyip boşuna
vakit kaybetmesinler diye kendi yaşam yollarında.
Özgürlükleri,
Özgürlükleri
adına verdikleri çabaları,
Ödül gibi
görüyorum,
İnsanlık adına.
İstedikleri işi
yapıyor istemediklerini yapmıyorlar.
Hem de,
Ebeveynlerin
evlerinden ayrılmadan, yanlayıp orada yaşarken,
Hem de.
Ebeveynlerinin
kazançlarını tüketmenin değil,
İstedikleri gibi
yaşayamamanın,
Sıkıntısı yaşadıkları.
Sadakati reddediyor
ruhları.
Bu ne büyük
bir özgürlüktür ve katiyen,
Anlatamazlar,
Ebeveynlerine
mesela. Ki o ebeveynler özgürlüklerine prangalar vura vura yaşamayı berece bildiler ve de becerebiliyorlar
sadece.
Vefadan
yırtmışlar esas. Asıl vefadan. Yok öyle bir duyguları.
Onlara gelen
tüm desteklerin zaten olması gerekenler olduğuna inandıkları için,
Minnet
duyguları yok.
Al sana bir
özgürlük daha.
Esas olan
yaşadıkları.
Esas olana
doğru giden yolda olan bitenlerse,
Geride kalanlar,
Onlar için,
Hedefe vardıkları
an.
Ne büyük bir
bencilliktir bu demek,
Yerine,
Ne muhteşem
bir kendine düşkünlüktür,
Kendine sevgi,
Ve saygıdır,
Demek lazım,
Eğer ki,
Özgürlüklerden
ve de insanlığın gelişiminden yanaysa duyguların ve de ruhun.
Ne baba
gibiler.
Ne anne.
Ne çalışan
gibiler,
Ne çalışmayan.
Ne zengin
gibiler,
Ne fakir.
Ne başarılı
gibiler,
Ne başarısız.
Ne bilgili
gibiler ne de cahil.
Tüm tanımları
altüst ediyorlar,
Anne, baba,
çalışan, işsiz, zengin, fakir, bilgili cahil
ve de tüm diğer,
Adlandırmalarda
ki.
Görevlendirilmelerde
ki, görev listelerinde ki,
Tarifleri
de.
İnsana,
Dönüşüyor insanlık,
Yeniden onlu
yirmili yaşlarda ki insanlar sayesinde,
Yeniden.
Olması gereken
pırtladı.
E bastırırsan
bu kadar uzun zaman yüz yıllarca binlerce yıldır,
Esas,
Asıl olan,
Gerçek insanı,
O da durur
durur patlatır bir yerinden,
Kalmaz altında,
Kendi ruhuna
aykırı bu dayatma ve de şekillendirme baskısının,
Altında.
Bu yüzden
köhneleşmesine izin vermiyorlar hayatlarının.
O yüzden
modaları değişiyor iki de bir,
Kısa süreler
içinde zıt kutuplar arasında zig zag çizen,
Ha bire.
Bu yüzden,
Bağımlı değiller,
Bağlı değiller
geleneksel yapıların uzun süreli monoton sıkıcı hallerine.
Bu yüzden
doyumsuzlar da zaten. Doyumsuzlukları saplanıp kalamamaktan.
Zaten refüze
ediyorlar,
Uyumsuzluklarıyla,
Uyum diye,
Adlandırılmış
kurallar zincirlerinin tamamını.
O yüzden
kabalar deniliyor onlar için.
Ki,
Kabalıkları
diye sayılanların hepsi,
Kendi
yaşamları adına kendilerine olan sevgileri saygıları adına,
Ne hoş bir,
Zariflik,
Aslında.
Kimseyi iplemeden,
Yaşayabilmenin,
Zerafeti taşıyor ruhlarından.
Zarifler,
Kendi yaşam
öykülerinde kendilerine karşı.
Sevecende.
Yine kendi
yaşam öykülerinde kendilerine karşı.
Affediciler,
affetmek gibi bir kaygıları da yok,
Yine kendi
yaşam öykülerinde kendilerine karşı.
Ceza sistemi
yok,
Yine kendilerine
karşı kendi yaşam öykülerinde.
Ve de bu
yüzden ne istediklerini biliyorlar,
Ve de bu
yüzden ne istediklerini bilmiyorlar da. Ne istediklerini bilmiyorlar
arayışlarının keşiflerinin sonu gelmediği için.
Ve de tüm bunlar
yüzünden canları ne zaman ne isterse onu yapmak istiyorlar.
Çünkü,
Esas,
Olan,
Canları onların.
Al sana
insan gibi insan.
Hem de en
güzelinden.
Ki,
Bu güzel
insanlara dengesiz diyor ebeveynleri. Ne yazık.
Denge tahtasında
ebeveynleri gibi taklalar saltolar atmadıklarından. Atmak istemediklerinden.
Ne kadar
dengeliler,
Ne kadar
dengeli duruyorlar aslında,
Kendi
canları üstünde.
Ve de fark
etmemek için inat ediyor direniyor
ebeveynler yaşı büyük aklı küçük insanlar,
Özgür ve
güzel bu genç insanları.
Seviyorum onları.
Hepsini mi?
Hayır.
Bir kısmını.
Kendi canları
üstünde ha bire bir o yana bir buyana saltolar atanlarını,
Ters takla
atacak zannedilirken,
Yüzü koyun
yatanlarını.
Yattı uyuyacak
galiba derken tavanda parendeler atarak yüzmeye
çalışanlarını.
Al sana
gelişim. Çünkü değişim.
Al sana önce
değişim sonra da gelişim için en fazla ihtiyaç duyulan,
Özgürlük.
Al sana
mutluluk.
Kimse ağzını
açıp tek bir kelime etmesin onlu yirmili yaşlarda ki gençlere.
Ki,
Zaten,
Edilecek kelimeler
doğru olsaydı,
Şahane,
Müthiş,
Her yanından
mutluluk taşan huzur dolu bir gezegene çevirirdi,
Kırklı ellili
altmışlı yetmişli yaşlarda ki insanlar yaşamı.
Geçtim gezegeni,
Her şeyi
tatmış her şeyi denemiş her şeyi yaşamış,
Kendi yolunda
kendi bildiği gibi yürümüş, kendi yolunu kendi bildiği gibi çizmiş,
korkaklıktan nasibini almamış,
Cesur,
Ve de mutlu
olur mutlu yaşardı eski kuşaklar.
Farkındalık diye
de,
Yırtmazlardı,
Kırklarından
ellilerinden sonra kendilerini.
E ne güzel,
Senin farkında
olacaksın diye kendini yırttığını,
Fark etmişler
işte hem de onlu yirmili yaşlarında hem de kendileri gibi olanını. E ne güzel e
iyi ya işte biliyorlar demek ne olmak
nasıl yaşamak istediklerini.
Kıskanacağına,
denenmişi enjekte edip yine onlarında yeni mutsuz bir kuşak olması için
mücadele vereceğine,
Seyirlerine dal.
Aralarına dal.
Sırtlarını sıva.
Müthiş güzeller
çünkü.
İnat adamı
felakete götürür.
Ki,
Götürdü.
Götürmedi diyen
varsa hala,
Onlar zaten
çoktan,
Bitmişler. Bari
bitirmesinler bu güzel gençliği de.
Tam biter,
İz,
O zaman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder