3 Eylül 2012 Pazartesi

OĞLU VATAN İÇİN ÖLSÜN İSTEMİYORLAR

Oğlum vatan için ölsün diyenler el kaldırsın dedim. Sesim gelmiyor zannettim önce. Oğlum vatan’ımız’ için ölsün diyenler el kaldırsın dedim tekrar. Kaldıran yok yine. Birkaç var da onlarla değil vatan’ımızı’, meyve bahçe’mizi’  kurtaramazsın.

Neden kabullenmek istemiyoruz,
Vatana olan düşkünlüğümüz evlerimizde ruhumuzla gönlümüzle aklımızla coştuğumuz,

Üzüldüğümüz,
Kaygılandığımız kadar artık.

O da yetmiyor.
Yani aslında teoride değil de,

Pratikte,
Yani uygulamada,

Kimsenin bu vatanı iplediği falan yok artık. İpliyormuş  gibi davranıyor iş şehitlik mertebesi kendi evlerinin kapısından içeri girene kadar.
Birkaç fanatik milliyetçi haricinde.

Çünkü kimse gölgelerle savaşsın ve de ölsün istemiyorlar çocukları.
Çünkü verilen mücadele gölgelerle artık.

Taşeronların tuttuğu taşeronların işe aldığı gariban cahil hayatta umudu dahi kalmamış insanlarıyla artık. Göğüs göğse değil yani. Göğsüne karşılık göğüs yok ortalıkta yani.
Ki,

Verdiğin vermeyi hesapladığın tüm mücadelelere karşı tüm stratejilere göre de B C D planları var,
Esas iş sahiplerinin.

Herkes anladı ki öldüğünle kalıyorsun.
Kimsede sanki bir amaç uğrunaymışçasına ölmek istemiyor artık.

Madem ki ölüyorum  o zaman ölmeye değsin bari istiyor.
Ölünce bir adım daha atılmış olsun barışa doğru  istiyor.

Ki o barışı iş sahipleri istemiyorlar ta ki vatanın insanları bezip,
Ne halt ederseniz edin diye sokaklara dökülüp,

Vatan değil barış istiyoruz diyene kadar.
O barışın bedellerini vermeye ödemeye hazır olarak vermeyi kabul ettikleriyle.

Neden nasıl geldik bu noktalara temcit pilavı gibi ikide bir sofraya getirmeye hiç gerek yok.
Önümüze bakacağız artık daha az ölmeye çalışacağız ne kurtarsak kardır diyeceğiz bundan sonra.

Gerçekçi olacaksın. Hayal kurarken değil, gerçek yaşamla ilgili gerçek problemlerine çözüm arıyorsan.
O çözümleri problemler oluşmadan evvel akıl etmediysen eğer.

Tek gerçek vardır hayatta,
O da yaşamak. Güzeli onurunla. O onurun için tüm bedelleri ödemeye hazır değilsen amma, ödemiyorsan amma, onuru geçersin, yaşamaya çalışırsın sadece. Onursuzca da olsa. Ki onurunla yaşama modası geçti artık. Geçmiş. Öğrendik.

Bir canlının bir zaman daha yaşıyor olmasından yaşatılmasından daha değerli hiçbir duygu ve hiçbir kavram ön plana çıkamaz’mış meğersem.
Bir çok neden insanların ölümü göze almasına neden olur.

Ölümü göze alırken vatanın için,
İstersin ki o uğurda herkes senin gibi alsın ölümü göze ki,

Kendini başkalarının cinlikleri uğruna feda etme. Eskiden yoktu bu cinlikler. Onur vardı haysiyet vardı. Yeni modaysa onurun haysiyetin özgürlüklerin alet edildiği cin oyunları cinliklerle bezenmiş hali dünyanın.
Bu yüzden Kurtuluş Savaşı kazanıldı. Cin yoktu aramızda. Herkes tüm insanlar ölümü göze aldı kadını erkeği çocuğu özgürlükler adına. Haysiyet vardı  onur vardı özgürlüklerle bezenmiş.

O zamanda vardı iş sahiplerinin B C D planları,
Amma,

Tüm ülke topyekün girince savaşa bedelleri hem de dört yıl boyunca dibine kadar sonuna kadar ödeyerek,
Ödemeye gönüllü,

Uğrunda kucağında ki karnında ki bebeğin bile ölümüne razı hem de,
O savaş o mücadele kazanıldı. İşveren yalnız kaldı başka bir devletin topraklarında. Yapayalnız hem de. Cinlikleriyle beraber çekti gitti. Amma, bitti dediğimiz savaş o gün başladı aslında. Atatürk’ün muhteşem aklının vizyonunun ileriye dönük uyarılarıyla bir kez daha sahneye çıkmasının nedeni yani.

O gün bu gün işverenlerin bu ülke üstünde geliştirdikleri koydukları hedefler hiç değişmedi. Biz değiştik amma.
Hedefe ulaşmak adına stratejilerini değiştirdiler o kadar. Biz Kurtuluş Savaşı destanlarında kaldık amma.

Önce ülkeyi kentli köylü diye ikiye böldüler. Yapayalnız kalmamak için bir daha. Bizde bölündük cici çocuklar gibi amma.
Sonra kentliyi refaha ve de konfora alıştırdılar. Bizlerde ne hevesliymişiz alışmaya. Ki aynı zaman diliminde köylüyü de,

Fakirliğe umutsuzluğa. Çaresizliğe alışmazsın. Kabullenir kinlenirsin sadece.
Yani önce milleti böldüler ikiye. Bölünce iş kolaylaştı.

İki tarafı da satın almak çok kolay oldu.
Bir tarafı konforun devamına olan  zaafından avuçluyorsun,

Diğer tarafı da çaresizlik kinle bezenmişliğin  kıskacıyla.
Ve de artık bu sistem çalışıyor bizim memlekette. Bal gibi hem de. O  yüzden ölenler o kıskacın tırnakları arasına sıkışmışların arasından,

Bu yüzden ölmeyenlerde konforun zaaflarıyla yaşamlarından,
Vatan uğruna dahi,

Olsa ödün vermek istemeyenler.
Sizce,

Bir referandum yapılsa bu ülkede,
Tüm konforlarını terk edeceksin, dağlarda ovalarda köylerde kasabalarda sadece ölmeyecek kadar karnın doyarak yaşayacaksın ölene kadar,

Amma tüm konforlarını terk edersen bu ülkeye sonsuz barış gelecek dense,
Kaç kişi seve seve EVET der sizce? Demekle kalmaz yaparda sizce?

Razı olur bugüne kadar tüm edindiklerini terk etmeye?
Geçtim çocuklarının ölümlerini.

Mesele şurada. Bu savaşı bu memleket topyekün vermiyor,
Kurtuluş  Savaşında olduğu gibi. On beş milyonluk İstanbul neredeyse hiç şehit vermiyor. Üç dört milyonluk Ankara İzmir’de. Hatta Antalya’da mesela.

Topla şehit vermeyen illerin nüfuslarını,
Ülkenin neredeyse yarısı belki fazlası şehir vermiyor. Vermekte istemiyor zaten.

O yüzden merak ettim tanıdığım oğlu olanlara son birkaç yıldır çaktırmadan sohbetler içinde sordum,
Vatan mı?

Oğlun mu?
Diye,

Hepsi oğlum dedi.
Damatları da ölmesin istiyorlar.

Yeğenleri komşularının çocukları, hatta hiç kimse.
E bizim kızları da askere alan yok,

O Erkin Koray’ın fantezisiydi askere kızların da alınması,
Kaldı geriye,

Geyler yani lise ve dengi okul ve üstü mevzunu  erkek homoseksüellerle,
Kadın homoseksüeller yani lezbiyenler ki onlarında eğitimlileri lez oluyorlar.

Şimdi,
İnanması zor amma onlara da sordum.

Geyler zaten askere gitmek istemiyorlar şartları yıpratıcı ve ağır buluyorlar.
Lezlerde kızları alsalar da gidemeyiz diyorlar,

Çünkü sevgilileri izin vermiyormuş  kıskançlıktan. Haklılar bir koğuş dolusu kadın riskli. Bu yazdıklarım şaka değil. Gerçek.
Şimdi bu memlekette bir kesimin,

Erkekleri ölmem diyor, kızların tamamı zaten askere gidemiyor, geylere göre ortam sert, hadi kızları yollardık lezlerin sevgilileriyle problemleri var,
Peki bu durumda,

Vatan için kim ölecek? Bir kızlar kaldı geriye. Onlara sormadım bak. Gideni çok olur bence erkeklerle mukayese edersen. Anneler doğmamış çocukları için bile ölürler gözlerini kırpmadan. Gel gerçeklere bugüne,
Benim görüşüm hiç kimse ölmek istemiyor vatan için.

Kimse,
Ne sevdiği ölsün istiyor ne de kendi,

Artık,
Vatan uğruna bile.

Çünkü o eski vatan yok artık.
Hani bildiğimiz vatan.

Çünkü o mefhum yok artık. Olanın boyutu şiddeti eskiden olduğu gibi değil artık.
O yüzden herkes ızdırap içinde. Boyutlar ve şiddetler ölümü göze alacak boyutta değil artık.

Birileri öldükleri için,
Birileri de ölmeden bir şey yapmaya çalıştıkları için ızdırap içinde.

Birileri bedenen ölüyorlar  arkalarında kalanlarında ruhları ömür boyu belki de.
Herkes ölüyor bu memlekette artık.

İster bedenen ister ruhen vatanı için. Hem de inanmadan eskisi gibi. Bu memleketin insanlarının bir kısmı yaşarken ölüyor bir kısmı gerçekten ölüyor. Bir kısmıysa hiçbir şey olmuyormuş gibi yaşıyor.
Bir memleketin onuru ve haysiyeti ölüyor.  Çünkü modası geçti haysiyet ve onurun bu memlekette.

İşverenler istedikleri sonuca ulaştılar. Bu ülkenin insanlarının bir kısmının ölümüne neden olan ızdırap bazlı stratejileri,
Sonuç verdi artık.

Topluca ızdırap çekilmesi noktasına geldik milletçe. Onursuz haysiyetsiz.
Şimdi,

Bundan sonra iki alternatif var.
Ya  bir mucize olur herkes çoluk çocuk konforları terk ederek tüm bedelleri ödeyerek ödemeye hazır,

Çıkar düşer yollara,
Güney Doğuya doğru ve de işgal eder kendi vatanının sokaklarını dağlarını,

Bir sonraki adımı atmadan işverenler,
Kırarlar o adımları atmaya hazırlanan bacakları derler ki biz yeniden moda ettik onurla haysiyeti,

Ya da,
Yeter ki bu kan dursun denir ve başlanır ödünler verilmeye vatan üstünden. Bireysel konforlarla yaşamaya devam edebilmek adına.

Yok başka bir alternatif.
Ya savaşarak elde edilmeye çalışılacak barış hep olduğu gibi zayıflar cephede güçlüler evlerinde,

Ya da pes edilecek. Ki savaşmak isteyen yok zaten bir tarafta cephede ölümü göze alıp, ki diğer taraf peşinen almış ölümü taa en baştan göze. Ölüm kazanır. Yani yaşam bundan böyle.
Eskisi gibi olmayacak hiçbir şey artık.

Olmuyor da.
Dünya değişiyor. Ülke değişiyor. İnsanlar değişiyor. İdealler çoktan değişti.

Hayat değişiyor hızla.
Yeni ideal, içinde sevgi olan sevgiyle gelen huzur.

Önce bireyler için,
Sonrada o bireylerden oluşan insan toplulukları için. Onurla haysiyetle işi bitti insanoğlunun. Kabul et etme.

Vatanlar devletler insanlara huzur ve keyif verdikleri müddetçe yaşayacaktır bundan böyle.
Bireyler eski zamanlarda tek başlarına güvenli konforlu özgür huzurlu yaşayamadıkları için bir araya gelip,

Toplulukları devletleri oluşturdular. Üç beş yıl önce sadece.
Tuttu bu sistem bir süre. Haysiyetle onurun moda olmaya başladığı yıllardı o yıllar. Kahramanların devrimcilerin de ortaya çıktığı.

Amma,
Sistemin yani devletlerin yöneticileri,

Güven konfor özgürlük huzuru,  onursuzca haysiyetsizce o devletin vatandaşları için değil de kendileri için kullanmaya başlayınca,
Sistem çöktü artık. Güven kalmadı çünkü kendinden başka hiçbir kimseye.

Şimdi insanlar başa dönüyor yeniden. Sadece kendi güvenleri konforları özgürlükleri huzurları için mücadele verir oldular yaşamları içinde artık. Kendi onurları kendi haysiyetleri için artık.
Bireyselleştiler.

Ve de katlanarak artacak bu bireyselleşme.
Ne devlet millet kavramı,

Ne demokrasi,
Ne cumhuriyet,

Ne faşizm,
Ne oligarşi,

Ne de benzeri hiçbir yapılanma uymaz insanın yapısına. Uymadı da. Doğa da güven kavramı yoktur çünkü. Güvenin karşılığı sevgidir doğada.
Ve de insan da doğayı temsil eder akıllı olsa dahi diğer canlılardan.

Doğada sistem,
Güçlü yaşar zayıf ölür.

Zayıf güçlüyü doyurur ölmemesini sağlar yani.
Amma güçlü kendini yaşatan zayıfı da sever doğada amma. Karnı doyunca sevgi gelir aklına doğanın ilk. Çünkü karnının alacağı kadardır edinme güdüsü.

Doğa hortladı yeniden insanların genlerinde. Zayıflar ölüyorlar güçlüler ölmesin diye. Bkn. İnsan yaşamı.
Yani, güçlüler zayıfları öldürerek yaşamlarını devam ettiriyorlar,

Ölmeden. Bkn. İnsan Yaşamı.
Doğanın yaşamında  tek bir gerçek vardır  uğruna mücadele verilen.

Ölmemek.
Yaşamak değil, ölmemek.

Ölmeyenler yaşar, ölmemeyi beceremeyenlerse ölür. Artık bakmayın elli kez insan yaşamına, hepimizin yaşamı böyle zaten.
Amma seni öldürmeyen zayıfı sevmeyi de ihmal etmeyeceksin hiç. Ki sevmedik biz insanlar. Doğa bilir ne zayıfların ne denli öldürücüde olabileceklerini isterlerse. Ki bilemedik uzun yıllardır  biz insanlar bu gerçeği doğayı inkar ettiğimiz için. Aklımızla.

Ölüyoruz o yüzden. Doğanın kanunu.
Öldürüyoruz o yüzden. Ölmelerine izin veriyoruz o yüzden. Doğa böyle akıllıda olsan.

Ölmeyelim diye. Aynı doğadaki gibi yani.
Bizimkisi daha vahşice çünkü aklımız var ve de sevmiyoruz hiç bizi öldürmeyenleri küçümseyerek küçüklüklerini. Doğa yaşamak için öldürür, bizse yaşamdan ötesi konforlar için katil oluyoruz ve de hep olduk binlerce yıldır. Karnımızın milyon misli stoklamak  uğruna.

Başa dönüyor insanlık. En başa.
Doğaya yani.

Bu saatten sonra vatanlar kurtulmaz. Sanmayın ki PKK bitince bu iş tamamdır. Saflığın alemi yok.
Bu saatten sonra kurtulsa kurtulsa,

İnsanlık kurtulur belki. Sadece kendi onuru ve hasiyetini kurtarır kurtarırsa .
Çünkü insanlık kurtulsun diye ölümü göze alan çokta,

Vatanı için yok artık. O yüzden Güney Doğu Anadolu’ya giden yokta, deprem sel yangın bölgelerineyse akın akın koşuyor insanlar.
Yani,

Sevgi kazanır hep.
Yani sevmezse vatandaşlarını devlet, vatandaşları da sevmezler devletlerini ve de,

Nefret kin öfke kazanır hep bu noktadan sonra. Sevgisizlik kazanır hep.
O dağlarda ki bütün vatan hainleri teröristler,

İnsan evladıdır. Bildiğin insanın evladı.
O dağlarda o vatan haini teröristlerle savaşarak ölen askeri sivili herkes de,

İnsan evladır. Bildiğin insanın evladı.
Biri sevilmemiş.

Diğeri sevilmiş amma.
Biri sevdiğine kavuşmak istiyor.

Diğeri kin öfke nefret kusuyor sadece. İkisi de öğrendiğini hissettiğini yapıyor uyguluyor yani.
Sevgiyi kurtarmazsan vatandan önce,

Vatan dahil her şeyi her şeyini kaybedersin bir gün. Kurtulacak hiçbir şeyin kalmaz bir gün evinde de sokakta da.
Bunu ya oturur akıl edersin taa en başta, akıllı hayvansan doğanın parçası,

Ya da doğa kanırta kanırta anlatır zaten sana.
Ne matraktır ki,

Bağırıyor insanlar ölmeye ölmeye geldik diye dev gibi büyük şehir statlarında bir maç uğruna şampiyonluk kupası adına.
Bir stat dolusu insansa gitmiyor Güney Doğu’ya ölmeye ölmeye geldik diye.

Spor takımları bile daha çok seviyor demek taraftarlarını. Taraftarlarda takımlarını.
Alex’in başka futbolcuların heykelini dikiyor spor kulüplerinin taraftarları statların etrafına, sevenleri aralarında para toplayıp hem de cepten yani,

Şehitler içinse heykelleri dikmiyor ne vatandaşları hemşerileri ne de devletleri ölenler için o dağlara taşlara. Gol atana verilen sevgi değer, canını verenden fazla artık bu memlekette. Hangi vatan?
Ne koşuyorsun usta ne,

Sevgi diyorum,
Susuyorum.

Anlatmaya çalışıyorum,
Amma,

Tam da,
Dilim dönmüyor galiba.

Boğuluyoruz ölüyoruz öldürüyoruz detaylarda detaylarla,
İşin esasını,

Kaçırınca.
İnsanda hayvanın akıllısı diye geçiyor,

Geçiniyor,
Doğada.

Daha,
Kendi,

İnsanlığını kurtaramamış insan,
Dan,

Bekle ki kurtarsın üstüne bir de,
Vatanı da.

Geç.

Hiç yorum yok: