Oğlum vatan
için ölsün diyenler el kaldırsın dedim. Sesim gelmiyor zannettim önce. Oğlum
vatan’ımız’ için ölsün diyenler el kaldırsın dedim tekrar. Kaldıran yok yine.
Birkaç var da onlarla değil vatan’ımızı’, meyve bahçe’mizi’ kurtaramazsın.
Neden
kabullenmek istemiyoruz,
Vatana olan
düşkünlüğümüz evlerimizde ruhumuzla gönlümüzle aklımızla coştuğumuz,
Üzüldüğümüz,
Kaygılandığımız
kadar artık.
O da
yetmiyor.
Yani aslında
teoride değil de,
Pratikte,
Yani
uygulamada,
Kimsenin bu
vatanı iplediği falan yok artık. İpliyormuş
gibi davranıyor iş şehitlik mertebesi kendi evlerinin kapısından içeri
girene kadar.
Birkaç
fanatik milliyetçi haricinde.
Çünkü kimse
gölgelerle savaşsın ve de ölsün istemiyorlar çocukları.
Çünkü
verilen mücadele gölgelerle artık.
Taşeronların
tuttuğu taşeronların işe aldığı gariban cahil hayatta umudu dahi kalmamış
insanlarıyla artık. Göğüs göğse değil yani. Göğsüne karşılık göğüs yok
ortalıkta yani.
Ki,
Verdiğin
vermeyi hesapladığın tüm mücadelelere karşı tüm stratejilere göre de B C D
planları var,
Esas iş
sahiplerinin.
Herkes
anladı ki öldüğünle kalıyorsun.
Kimsede
sanki bir amaç uğrunaymışçasına ölmek istemiyor artık.
Madem ki
ölüyorum o zaman ölmeye değsin bari istiyor.
Ölünce bir
adım daha atılmış olsun barışa doğru istiyor.
Ki o barışı
iş sahipleri istemiyorlar ta ki vatanın insanları bezip,
Ne halt
ederseniz edin diye sokaklara dökülüp,
Vatan değil
barış istiyoruz diyene kadar.
O barışın
bedellerini vermeye ödemeye hazır olarak vermeyi kabul ettikleriyle.
Neden nasıl
geldik bu noktalara temcit pilavı gibi ikide bir sofraya getirmeye hiç gerek
yok.
Önümüze bakacağız
artık daha az ölmeye çalışacağız ne kurtarsak kardır diyeceğiz bundan sonra.
Gerçekçi
olacaksın. Hayal kurarken değil, gerçek yaşamla ilgili gerçek problemlerine
çözüm arıyorsan.
O çözümleri
problemler oluşmadan evvel akıl etmediysen eğer.
Tek gerçek vardır
hayatta,
O da
yaşamak. Güzeli onurunla. O onurun için tüm bedelleri ödemeye hazır değilsen
amma, ödemiyorsan amma, onuru geçersin, yaşamaya çalışırsın sadece. Onursuzca
da olsa. Ki onurunla yaşama modası geçti artık. Geçmiş. Öğrendik.
Bir canlının
bir zaman daha yaşıyor olmasından yaşatılmasından daha değerli hiçbir duygu ve hiçbir
kavram ön plana çıkamaz’mış meğersem.
Bir çok
neden insanların ölümü göze almasına neden olur.
Ölümü göze
alırken vatanın için,
İstersin ki
o uğurda herkes senin gibi alsın ölümü göze ki,
Kendini
başkalarının cinlikleri uğruna feda etme. Eskiden yoktu bu cinlikler. Onur vardı
haysiyet vardı. Yeni modaysa onurun haysiyetin özgürlüklerin alet edildiği cin
oyunları cinliklerle bezenmiş hali dünyanın.
Bu yüzden
Kurtuluş Savaşı kazanıldı. Cin yoktu aramızda. Herkes tüm insanlar ölümü göze
aldı kadını erkeği çocuğu özgürlükler adına. Haysiyet vardı onur vardı özgürlüklerle bezenmiş.
O zamanda
vardı iş sahiplerinin B C D planları,
Amma,
Tüm ülke
topyekün girince savaşa bedelleri hem de dört yıl boyunca dibine kadar sonuna
kadar ödeyerek,
Ödemeye
gönüllü,
Uğrunda
kucağında ki karnında ki bebeğin bile ölümüne razı hem de,
O savaş o
mücadele kazanıldı. İşveren yalnız kaldı başka bir devletin topraklarında.
Yapayalnız hem de. Cinlikleriyle beraber çekti gitti. Amma, bitti dediğimiz
savaş o gün başladı aslında. Atatürk’ün muhteşem aklının vizyonunun ileriye
dönük uyarılarıyla bir kez daha sahneye çıkmasının nedeni yani.
O gün bu gün
işverenlerin bu ülke üstünde geliştirdikleri koydukları hedefler hiç değişmedi.
Biz değiştik amma.
Hedefe
ulaşmak adına stratejilerini değiştirdiler o kadar. Biz Kurtuluş Savaşı destanlarında
kaldık amma.
Önce ülkeyi
kentli köylü diye ikiye böldüler. Yapayalnız kalmamak için bir daha. Bizde bölündük
cici çocuklar gibi amma.
Sonra
kentliyi refaha ve de konfora alıştırdılar. Bizlerde ne hevesliymişiz alışmaya.
Ki aynı zaman diliminde köylüyü de,
Fakirliğe
umutsuzluğa. Çaresizliğe alışmazsın. Kabullenir kinlenirsin sadece.
Yani önce
milleti böldüler ikiye. Bölünce iş kolaylaştı.
İki tarafı
da satın almak çok kolay oldu.
Bir tarafı
konforun devamına olan zaafından
avuçluyorsun,
Diğer tarafı
da çaresizlik kinle bezenmişliğin kıskacıyla.
Ve de artık
bu sistem çalışıyor bizim memlekette. Bal gibi hem de. O yüzden ölenler o kıskacın tırnakları arasına
sıkışmışların arasından,
Bu yüzden
ölmeyenlerde konforun zaaflarıyla yaşamlarından,
Vatan uğruna
dahi,
Olsa ödün
vermek istemeyenler.
Sizce,
Bir
referandum yapılsa bu ülkede,
Tüm
konforlarını terk edeceksin, dağlarda ovalarda köylerde kasabalarda sadece
ölmeyecek kadar karnın doyarak yaşayacaksın ölene kadar,
Amma tüm konforlarını
terk edersen bu ülkeye sonsuz barış gelecek dense,
Kaç kişi seve
seve EVET der sizce? Demekle kalmaz yaparda sizce?
Razı olur bugüne
kadar tüm edindiklerini terk etmeye?
Geçtim
çocuklarının ölümlerini.
Mesele
şurada. Bu savaşı bu memleket topyekün vermiyor,
Kurtuluş Savaşında olduğu gibi. On beş milyonluk
İstanbul neredeyse hiç şehit vermiyor. Üç dört milyonluk Ankara İzmir’de. Hatta
Antalya’da mesela.
Topla şehit
vermeyen illerin nüfuslarını,
Ülkenin
neredeyse yarısı belki fazlası şehir vermiyor. Vermekte istemiyor zaten.
O yüzden
merak ettim tanıdığım oğlu olanlara son birkaç yıldır çaktırmadan sohbetler
içinde sordum,
Vatan mı?
Oğlun mu?
Diye,
Hepsi oğlum
dedi.
Damatları da
ölmesin istiyorlar.
Yeğenleri
komşularının çocukları, hatta hiç kimse.
E bizim
kızları da askere alan yok,
O Erkin Koray’ın
fantezisiydi askere kızların da alınması,
Kaldı
geriye,
Geyler yani
lise ve dengi okul ve üstü mevzunu erkek
homoseksüellerle,
Kadın
homoseksüeller yani lezbiyenler ki onlarında eğitimlileri lez oluyorlar.
Şimdi,
İnanması zor
amma onlara da sordum.
Geyler zaten
askere gitmek istemiyorlar şartları yıpratıcı ve ağır buluyorlar.
Lezlerde
kızları alsalar da gidemeyiz diyorlar,
Çünkü
sevgilileri izin vermiyormuş kıskançlıktan. Haklılar bir koğuş dolusu kadın
riskli. Bu yazdıklarım şaka değil. Gerçek.
Şimdi bu
memlekette bir kesimin,
Erkekleri
ölmem diyor, kızların tamamı zaten askere gidemiyor, geylere göre ortam sert, hadi
kızları yollardık lezlerin sevgilileriyle problemleri var,
Peki bu
durumda,
Vatan için
kim ölecek? Bir kızlar kaldı geriye. Onlara sormadım bak. Gideni çok olur bence
erkeklerle mukayese edersen. Anneler doğmamış çocukları için bile ölürler
gözlerini kırpmadan. Gel gerçeklere bugüne,
Benim
görüşüm hiç kimse ölmek istemiyor vatan için.
Kimse,
Ne sevdiği
ölsün istiyor ne de kendi,
Artık,
Vatan uğruna
bile.
Çünkü o eski
vatan yok artık.
Hani
bildiğimiz vatan.
Çünkü o
mefhum yok artık. Olanın boyutu şiddeti eskiden olduğu gibi değil artık.
O yüzden
herkes ızdırap içinde. Boyutlar ve şiddetler ölümü göze alacak boyutta değil
artık.
Birileri
öldükleri için,
Birileri de
ölmeden bir şey yapmaya çalıştıkları için ızdırap içinde.
Birileri
bedenen ölüyorlar arkalarında
kalanlarında ruhları ömür boyu belki de.
Herkes
ölüyor bu memlekette artık.
İster
bedenen ister ruhen vatanı için. Hem de inanmadan eskisi gibi. Bu memleketin
insanlarının bir kısmı yaşarken ölüyor bir kısmı gerçekten ölüyor. Bir kısmıysa
hiçbir şey olmuyormuş gibi yaşıyor.
Bir memleketin
onuru ve haysiyeti ölüyor. Çünkü modası
geçti haysiyet ve onurun bu memlekette.
İşverenler
istedikleri sonuca ulaştılar. Bu ülkenin insanlarının bir kısmının ölümüne
neden olan ızdırap bazlı stratejileri,
Sonuç verdi
artık.
Topluca
ızdırap çekilmesi noktasına geldik milletçe. Onursuz haysiyetsiz.
Şimdi,
Bundan sonra
iki alternatif var.
Ya bir mucize olur herkes çoluk çocuk konforları
terk ederek tüm bedelleri ödeyerek ödemeye hazır,
Çıkar düşer
yollara,
Güney Doğuya
doğru ve de işgal eder kendi vatanının sokaklarını dağlarını,
Bir sonraki
adımı atmadan işverenler,
Kırarlar o
adımları atmaya hazırlanan bacakları derler ki biz yeniden moda ettik onurla
haysiyeti,
Ya da,
Yeter ki bu
kan dursun denir ve başlanır ödünler verilmeye vatan üstünden. Bireysel konforlarla
yaşamaya devam edebilmek adına.
Yok başka
bir alternatif.
Ya savaşarak
elde edilmeye çalışılacak barış hep olduğu gibi zayıflar cephede güçlüler
evlerinde,
Ya da pes
edilecek. Ki savaşmak isteyen yok zaten bir tarafta cephede ölümü göze alıp, ki
diğer taraf peşinen almış ölümü taa en baştan göze. Ölüm kazanır. Yani yaşam
bundan böyle.
Eskisi gibi
olmayacak hiçbir şey artık.
Olmuyor da.
Dünya
değişiyor. Ülke değişiyor. İnsanlar değişiyor. İdealler çoktan değişti.
Hayat
değişiyor hızla.
Yeni ideal,
içinde sevgi olan sevgiyle gelen huzur.
Önce
bireyler için,
Sonrada o
bireylerden oluşan insan toplulukları için. Onurla haysiyetle işi bitti
insanoğlunun. Kabul et etme.
Vatanlar
devletler insanlara huzur ve keyif verdikleri müddetçe yaşayacaktır bundan
böyle.
Bireyler eski
zamanlarda tek başlarına güvenli konforlu özgür huzurlu yaşayamadıkları için
bir araya gelip,
Toplulukları
devletleri oluşturdular. Üç beş yıl önce sadece.
Tuttu bu
sistem bir süre. Haysiyetle onurun moda olmaya başladığı yıllardı o yıllar.
Kahramanların devrimcilerin de ortaya çıktığı.
Amma,
Sistemin
yani devletlerin yöneticileri,
Güven konfor
özgürlük huzuru, onursuzca haysiyetsizce
o devletin vatandaşları için değil de kendileri için kullanmaya başlayınca,
Sistem çöktü
artık. Güven kalmadı çünkü kendinden başka hiçbir kimseye.
Şimdi
insanlar başa dönüyor yeniden. Sadece kendi güvenleri konforları özgürlükleri
huzurları için mücadele verir oldular yaşamları içinde artık. Kendi onurları
kendi haysiyetleri için artık.
Bireyselleştiler.
Ve de
katlanarak artacak bu bireyselleşme.
Ne devlet
millet kavramı,
Ne
demokrasi,
Ne
cumhuriyet,
Ne faşizm,
Ne oligarşi,
Ne de
benzeri hiçbir yapılanma uymaz insanın yapısına. Uymadı da. Doğa da güven
kavramı yoktur çünkü. Güvenin karşılığı sevgidir doğada.
Ve de insan da
doğayı temsil eder akıllı olsa dahi diğer canlılardan.
Doğada
sistem,
Güçlü yaşar
zayıf ölür.
Zayıf
güçlüyü doyurur ölmemesini sağlar yani.
Amma güçlü
kendini yaşatan zayıfı da sever doğada amma. Karnı doyunca sevgi gelir aklına
doğanın ilk. Çünkü karnının alacağı kadardır edinme güdüsü.
Doğa
hortladı yeniden insanların genlerinde. Zayıflar ölüyorlar güçlüler ölmesin
diye. Bkn. İnsan yaşamı.
Yani,
güçlüler zayıfları öldürerek yaşamlarını devam ettiriyorlar,
Ölmeden. Bkn.
İnsan Yaşamı.
Doğanın
yaşamında tek bir gerçek vardır uğruna mücadele verilen.
Ölmemek.
Yaşamak
değil, ölmemek.
Ölmeyenler
yaşar, ölmemeyi beceremeyenlerse ölür. Artık bakmayın elli kez insan yaşamına,
hepimizin yaşamı böyle zaten.
Amma seni
öldürmeyen zayıfı sevmeyi de ihmal etmeyeceksin hiç. Ki sevmedik biz insanlar. Doğa
bilir ne zayıfların ne denli öldürücüde olabileceklerini isterlerse. Ki
bilemedik uzun yıllardır biz insanlar bu
gerçeği doğayı inkar ettiğimiz için. Aklımızla.
Ölüyoruz o
yüzden. Doğanın kanunu.
Öldürüyoruz
o yüzden. Ölmelerine izin veriyoruz o yüzden. Doğa böyle akıllıda olsan.
Ölmeyelim
diye. Aynı doğadaki gibi yani.
Bizimkisi
daha vahşice çünkü aklımız var ve de sevmiyoruz hiç bizi öldürmeyenleri
küçümseyerek küçüklüklerini. Doğa yaşamak için öldürür, bizse yaşamdan ötesi
konforlar için katil oluyoruz ve de hep olduk binlerce yıldır. Karnımızın milyon
misli stoklamak uğruna.
Başa dönüyor
insanlık. En başa.
Doğaya yani.
Bu saatten
sonra vatanlar kurtulmaz. Sanmayın ki PKK bitince bu iş tamamdır. Saflığın
alemi yok.
Bu saatten
sonra kurtulsa kurtulsa,
İnsanlık
kurtulur belki. Sadece kendi onuru ve hasiyetini kurtarır kurtarırsa .
Çünkü
insanlık kurtulsun diye ölümü göze alan çokta,
Vatanı için
yok artık. O yüzden Güney Doğu Anadolu’ya giden yokta, deprem sel yangın
bölgelerineyse akın akın koşuyor insanlar.
Yani,
Sevgi
kazanır hep.
Yani sevmezse
vatandaşlarını devlet, vatandaşları da sevmezler devletlerini ve de,
Nefret kin
öfke kazanır hep bu noktadan sonra. Sevgisizlik kazanır hep.
O dağlarda
ki bütün vatan hainleri teröristler,
İnsan
evladıdır. Bildiğin insanın evladı.
O dağlarda o
vatan haini teröristlerle savaşarak ölen askeri sivili herkes de,
İnsan
evladır. Bildiğin insanın evladı.
Biri
sevilmemiş.
Diğeri sevilmiş
amma.
Biri
sevdiğine kavuşmak istiyor.
Diğeri kin
öfke nefret kusuyor sadece. İkisi de öğrendiğini hissettiğini yapıyor uyguluyor
yani.
Sevgiyi
kurtarmazsan vatandan önce,
Vatan dahil
her şeyi her şeyini kaybedersin bir gün. Kurtulacak hiçbir şeyin kalmaz bir gün
evinde de sokakta da.
Bunu ya
oturur akıl edersin taa en başta, akıllı hayvansan doğanın parçası,
Ya da doğa kanırta
kanırta anlatır zaten sana.
Ne matraktır
ki,
Bağırıyor
insanlar ölmeye ölmeye geldik diye dev gibi büyük şehir statlarında bir maç
uğruna şampiyonluk kupası adına.
Bir stat
dolusu insansa gitmiyor Güney Doğu’ya ölmeye ölmeye geldik diye.
Spor
takımları bile daha çok seviyor demek taraftarlarını. Taraftarlarda
takımlarını.
Alex’in
başka futbolcuların heykelini dikiyor spor kulüplerinin taraftarları statların
etrafına, sevenleri aralarında para toplayıp hem de cepten yani,
Şehitler
içinse heykelleri dikmiyor ne vatandaşları hemşerileri ne de devletleri ölenler
için o dağlara taşlara. Gol atana verilen sevgi değer, canını verenden fazla
artık bu memlekette. Hangi vatan?
Ne
koşuyorsun usta ne,
Sevgi
diyorum,
Susuyorum.
Anlatmaya
çalışıyorum,
Amma,
Tam da,
Dilim
dönmüyor galiba.
Boğuluyoruz
ölüyoruz öldürüyoruz detaylarda detaylarla,
İşin
esasını,
Kaçırınca.
İnsanda hayvanın
akıllısı diye geçiyor,
Geçiniyor,
Doğada.
Daha,
Kendi,
İnsanlığını kurtaramamış
insan,
Dan,
Bekle ki
kurtarsın üstüne bir de,
Vatanı da.
Geç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder