Osman Fevzi
Güneş arkadaşımız cezaevinde. Balyoz. Kolejden 40 senelik arkadaşımız Osman ve
cezaevi iki çok farklı uç. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Emekli Deniz Albay
Osman Fevzi Güneş. Balyoz. 16 yıl.
Komşunun
başına gelmiyor artık.
Bizim
başımıza geliyor.
İstediğin
kadar sok o başı kumun içine.
Gelip
buluyor seni beni hepimizi.
Şimdilik,
Osman’ı
buldu.
Bizim
Kolejden 40 senelik arkadaşımız Osman’ı.
Hani derler
ya aklı selim insan diye,
Osman en,
Aklı
selimlerimizden biri. Hem de akıllılarımızdan. İyi tartan. İyi gözlemleyen.
Aklı
duygularının önünde gidenlerden.
Tanırsanız
Osman’ı,
Tanıyanlar
bilirler,
Osman,
‘’Türkiye
Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren
men etmeye teşebbüs’’
Etmeye
kalkarsa,
‘’Darbeye
teşebbüsü yarıda bırakmayacak’’
Kadar,
Akıllıdır.
Teşebbüs
etmişse yapar o darbeyi.
Darbeyi
yapmayacaksa yapılması mümkün değilse de teşebbüs etmez zaten.
Nereden
biliyorum?
E bizim
Kolejden 40 yıllık arkadaşınsa Osman bilirsin neyi nereye kadar yapıp
yapamayacağını.
Hepimiz
biliriz birbirimizin nereye kadar neyi yapıp yapamayacağını,
40 yıldan
fazla tanıyorsan arkadaşını.
Ha birde
‘yok öyle bir şey sahte o belgeler’ dedi bana. Osman yalan söylemez.
Osman
cezaevinde.
Bizler evde.
Ki,
Bir gün
bizler cezaevinde,
Osman evinde
de olabilir. O da mümkün. Her şey mümkün artık bu ülkede.
Bu yazıyı
okurken neredesiniz şu an?
Osman’ı
okurken.
Bir bakın
etrafınıza oturduğunuz yere tavana kapıya pencereye her yere.
Bir de
Osman’ı düşünün,
Osman
nerede?
Cezaevinde.
Şimdi,
Hakikaten,
O
oturduğunuz yer siniyor mu içinize?
Rahat
mısınız? Rahatınız yerinde mi?
Siniyorsa,
Rahatsanız,
Devam edin
hayatınıza bıraktığınız yerden.
Karışmayın
etliyi sütlüye.
Hatta mesela
karışmayın bana da. Uzak durun benden de.
Balyoz indi
Koleje de.
Yakında eli
kulağındadır o balyoz inecek tepemize de.
Osman’a
indiği gibi.
İçinize
sinen, rahatınızın yerinde olduğunu zannettiğiniz sizlerin evlerinizin tepesine
de.
Yok,
Sinmiyorsa
içinize eğer,
O zaman,
Bozun
rahatınızı sıvayın kolları başlayın mücadeleye.
Osman’ı
cezaevinden çıkarmak bizim elimizde.
Hukukun yasal
süreçlerinin doğru ve dürüst hakkaniyetle ve tarafsız çalıştığı bir ülkenin
vatandaşı olup,
Osman’ın,
Hukukun
yasal süreçlerinin doğru ve dürüst çalıştığı, hakkaniyetle ve tarafsız
yargılanmasını,
Sağlamak,
Bizim
elimizde.
Benim bu
klavyede gezinen ellerimde.
Bakın sizlerde
ellerinize,
Karar verin.
Verin o
kararı amma artık.
Ve kararınız
hukukun yasal süreçlerinin doğru ve dürüst hakkaniyetle ve tarafsız çalıştığı
bir ülkenin vatandaşı olmak adına bundan sonra tüm gücünüzle çalışmaktan
yanaysa,
O zaman ilk Osman’ı
ziyarete gidin önce. Her fırsatta ve o fırsatları yaratın hep. Ta ki Osman evine ailesine ve kuru fasulye gününde
yeniden aramıza geri dönene dek.
Yok,
Kararınız,
Hukukun yasal
süreçlerinin doğru ve dürüst hakkaniyetle ve tarafsız çalışmasından yana
değilse bu ülkede,
Ne Osman’ın,
Ne bu
ülkenin,
Ne de
Atatürk’ün,
Adını
anmayın bir daha.
Ve de
Osman’ın yüzüne de bakmayın bir daha.
Resimlerine
de.
Hatta aynaya
da bakmayın bir daha.
Yüzü
olmayanın,
Aynaya
ihtiyacı yoktur zaten.
Benim
kararım net.
Ben Osman
arkadaşımı ziyarete gideceğim hep.
Aynada,
Önümde.
Ve de
Osman’a arkadaşım demiş ve hala demesine rağmen ziyaretine gitmeyen hiçbir Kolejliyle,
De,
Hiçbir
eğlenceye katılmayacağım artık. Muhatap bile olacağımı zannetmiyorum bir daha artık
o kişilerle. Gerek yok. Vaktim ve gönlüm kıymetli benim.
Osman’ın
ellerinde kelepçe,
Bizim eller
havaya,
Olmadı.
Olmamalı da. E başlamak lazım bir yerinden. Başlamazsak bir yerinden,
Ne
arkadaşlığa yakışır ne insanlığa,
Ne de,
Atatürk’ün kurduğu
Laik,
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nde,
Yine,
Atatürk’ün
kurdurttuğu,
Bizim,
Kolejin,
Bebeliğine.
Görelim
bakalım artık,
Kim ne
taraf.
Veya,
Bitaraf.
Bölünüyorsak,
Ki,
Bölündük
artık,
Oldu olacak,
Tam
bölünelim bari. Kolej dahil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder