23 Eylül 2012 Pazar

OSMAN FEVZİ GÜNEŞ


Osman Fevzi Güneş arkadaşımız cezaevinde. Balyoz. Kolejden 40 senelik arkadaşımız Osman ve cezaevi iki çok farklı uç. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Emekli Deniz Albay Osman Fevzi Güneş. Balyoz. 16 yıl.

Komşunun başına gelmiyor artık.

Bizim başımıza geliyor.

İstediğin kadar sok o başı kumun içine.

Gelip buluyor seni beni hepimizi.

Şimdilik,

Osman’ı buldu.

Bizim Kolejden 40 senelik arkadaşımız Osman’ı.

Hani derler ya aklı selim insan diye,

Osman en,

Aklı selimlerimizden biri. Hem de akıllılarımızdan. İyi tartan. İyi gözlemleyen.

Aklı duygularının önünde gidenlerden.

Tanırsanız Osman’ı,

Tanıyanlar bilirler,

Osman,

‘’Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs’’

Etmeye kalkarsa,

‘’Darbeye teşebbüsü yarıda bırakmayacak’’

Kadar,

Akıllıdır.

Teşebbüs etmişse yapar o darbeyi.

Darbeyi yapmayacaksa yapılması mümkün değilse de teşebbüs etmez zaten.

Nereden biliyorum?

E bizim Kolejden 40 yıllık arkadaşınsa Osman bilirsin neyi nereye kadar yapıp yapamayacağını.

Hepimiz biliriz birbirimizin nereye kadar neyi yapıp yapamayacağını,

40 yıldan fazla tanıyorsan arkadaşını.

Ha birde ‘yok öyle bir şey sahte o belgeler’ dedi bana. Osman yalan söylemez.

Osman cezaevinde.

Bizler evde.

Ki,

Bir gün bizler cezaevinde,

Osman evinde de olabilir. O da mümkün. Her şey mümkün artık bu ülkede.

Bu yazıyı okurken neredesiniz şu an?

Osman’ı okurken.

Bir bakın etrafınıza oturduğunuz yere tavana kapıya pencereye her yere.

Bir de Osman’ı düşünün,

Osman nerede?

Cezaevinde.

Şimdi,

Hakikaten,

O oturduğunuz yer siniyor mu içinize?

Rahat mısınız? Rahatınız yerinde mi?

Siniyorsa,

Rahatsanız,

Devam edin hayatınıza bıraktığınız yerden.

Karışmayın etliyi sütlüye.

Hatta mesela karışmayın bana da. Uzak durun benden de.

Balyoz indi Koleje de.

Yakında eli kulağındadır o balyoz inecek tepemize de.

Osman’a indiği gibi.

İçinize sinen, rahatınızın yerinde olduğunu zannettiğiniz sizlerin evlerinizin tepesine de.

Yok,

Sinmiyorsa içinize eğer,

O zaman,

Bozun rahatınızı sıvayın kolları başlayın mücadeleye.

Osman’ı cezaevinden çıkarmak bizim elimizde.

Hukukun yasal süreçlerinin doğru ve dürüst hakkaniyetle ve tarafsız çalıştığı bir ülkenin vatandaşı olup,

Osman’ın,

Hukukun yasal süreçlerinin doğru ve dürüst çalıştığı, hakkaniyetle ve tarafsız yargılanmasını,

Sağlamak,

Bizim elimizde.

Benim bu klavyede gezinen ellerimde.

Bakın sizlerde ellerinize,

Karar verin.

Verin o kararı amma artık.

Ve kararınız hukukun yasal süreçlerinin doğru ve dürüst hakkaniyetle ve tarafsız çalıştığı bir ülkenin vatandaşı olmak adına bundan sonra tüm gücünüzle çalışmaktan yanaysa,

O zaman ilk Osman’ı ziyarete gidin önce. Her fırsatta ve o fırsatları yaratın hep. Ta ki  Osman evine ailesine ve kuru fasulye gününde yeniden aramıza geri dönene dek.

Yok,

Kararınız,

Hukukun yasal süreçlerinin doğru ve dürüst hakkaniyetle ve tarafsız çalışmasından yana değilse bu ülkede,

Ne Osman’ın,

Ne bu ülkenin,

Ne de Atatürk’ün,

Adını anmayın bir daha.

Ve de Osman’ın yüzüne de bakmayın bir daha.

Resimlerine de.

Hatta aynaya da bakmayın bir daha.

Yüzü olmayanın,

Aynaya ihtiyacı yoktur zaten.

Benim kararım net.

Ben Osman arkadaşımı ziyarete gideceğim hep.

Aynada,

Önümde.

Ve de Osman’a arkadaşım demiş ve hala demesine rağmen ziyaretine  gitmeyen hiçbir Kolejliyle,

De,

Hiçbir eğlenceye katılmayacağım artık. Muhatap bile olacağımı zannetmiyorum bir daha artık o kişilerle. Gerek yok. Vaktim ve gönlüm kıymetli benim.

Osman’ın ellerinde kelepçe,

Bizim eller havaya,

Olmadı. Olmamalı da. E başlamak lazım bir yerinden. Başlamazsak bir yerinden,

Ne arkadaşlığa yakışır ne insanlığa,

Ne de,

Atatürk’ün kurduğu Laik,

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde,

Yine,

Atatürk’ün kurdurttuğu,

Bizim,

Kolejin,

Bebeliğine.

Görelim bakalım artık,

Kim ne taraf.

Veya,

Bitaraf.

Bölünüyorsak,

Ki,

Bölündük artık,

Oldu olacak,

Tam bölünelim bari. Kolej dahil.

Hiç yorum yok: