Ayak başparmağının tırnağına takılıp kafa üstü çakılma ihtimali büyük. Hadi ondan yırttı diyelim burnunun kılları genzine kaçsa boğulacak,hadi ondan da yırttı şezlonga öyle bir bıraktı ki kendini kesin kırıldı omuriliği sakat kaldı dedim.
Öküz,
Desem şimdi bu canlıya,
Öküzün ne kabahati var.
Demeğe kalmadı,
Havuza girmeye niyetlendi. Niyetlendiğini,
Havuzda ki silikon meme sevgilisine su soğuk mu diye böğürmesinden anladık.
Silikon meme, gelsene şekerim deyince, şekerim haa? Şeker ha? Para neler söylettiriyor insanlara yahu,
Parça parça doğrulmaya başladı yerinden. Önden ayak baş parmak tırnakları tabii ki. Erkeklerin çoğunun ayak tırnakları zaten sanayi tipi. Erkeğin gelişimi aşağıdan başlıyorsa durum vahim.
Bu adamınkiler kendi başına müstakil organlar gibi. Beş tırnaklısından bu. Mideyse kesin dört bölüm. Bütün gönderiyordur işkembeye ne var ne yoksa, gerisi kolay o hacmin içinde. Su kovasını bile öğütür o mide.
Havuzun kenarına doğru yuvarlandı, ayaklar enine mi boyuna mı uzamış tam kestiremedik.
Demeğe kalmadı,
Ayağımsı organının baş parmağını ki iri bir salatalık büyüklüğünde, usulca narin narin sokmaz mı havuza, bakıyor su soğuk mu diye nazenin.
Vaay,
İbnedeÖküz.
Suyun ısısını sevdi, sırıttı, sırıttığını yüzünün alt tarafına yerleşmiş dizi dizi sarı dişlerin bir anda gözükmesinden anladık, peşinden,
Bedeni önce paralel oldu su yüzeyine, sonra patlattı göbeği suya. Ve de gök taşı gibi düştü havuza.
İlk darbeyi birinci sıra şezlonglar yedi, ben ikinci sıraydım tsunamilerden aldım nasibimi.
Kayboldu suda,
Birden balina gibi yararak çıktı sudan, o anda silikon memeyi suyun birkaç metre üstünde havada gördük çırpınırken,
Savruldu,
Kıçı başı dağıtmış halde düştü o da suya. Amma ne düşmek öldü dedik kesin, olmadı silikonları patlamıştır muhtemelen.
Vaay,
Şakacıda ibne öküz.
Kız tam kendine gelir gibi oldu başladı pençeleriyle kızın başını avuçlayıp onunla suya batırmaca oynamaya.
Kız boğuluyor,
Amma bizim popo yemiyor ki kızı elinden alalım. Kız diyorum bu yarmanın yaşıyla karşılaştırırsak kız sayılır.
Oyuncu şakacı ibne öküz bu.
Ne oynamak ne oynamak. Gülüyorda, gülen öküz de bu. Maviliğin içinde sarı leblebi gibi dişler.
Sonunda baktı ki kız artık kendinden geçiyor bıraktı oyunu. Akşama lazım silikon meme ona. Sarıldı kıza, kız kılların arasında yok oldu gitti. Sarı çakma saçlar siyah kıllar, renkli bir çift.
Havuzu terk etmeye karar verdi, merdivenlerinden çıkmaya başladı.
Önce kıllı omuzlar ve sırt, silikon meme peşinde tutunmuş kıllara o da çıkıyor havuzdan.
Sonra,
Göbek, demeğe kalmadı kıç çizgisi, güneş görmeyince bembeyaz, ki kıç çizgisi kuru zeytin ağacının gövdesinde ki yarık kıvamında,
Ehh derken kıçı peşinden, ki kıçın çıkması dakikalar aldı ve de hep beraber,
Terk ettiler havuzu.
Asıldı üç metre kumaştan üretilmiş şortunun belini çekiştirdi yukarı, homo sapiensten geliyoruz kesin. Darwin’e gerek yok sağlaması için.
Dizi kanıyor silikon memenin, muhtemelen tırnaklardan biri saplandı diye tahmin ettim.
Hadi gir sıkıysa o havuza şimdi.
Gogulladım hemen şap hastalığı hangi yollardan bulaşıyor diye.
Ki,
Yan tarafta ki erkek tam tersi bizim oyuncu şakacı ibne öküzün, bir metroseksüel o.
Bakımlı.
Fit vücut. Yakışıklı bir erkek.
Kendi halinde.
O kadar kendi halinde ki,
Yanında karısı var iki saattir tek bir laf etmedi karısına.
Bir küçük kız çocuğu.
Arada yakışıklıya asılıyor oynasın onla diye,
Babadan tık yok,
Dalmış aypoda,
Gözü başka bir şey görmüyor.
Başını kaldırmadan karısına çay söylesene dedi. Güzel, konuşabiliyor.
Karısıkalktı yerinden içeri girdi,
Geri döndü.
Aradan epey zaman geçti, çay gelmedi dedi, kadın tekrar kalktı yerinden içeri gitti, elinde çaylar geri döndü.
Şakur şukur karıştırdı çayı.
Hörkleyerek çekti ilk yudumu,
Ne biçim çay bu dedi.
Kadın ne diyeceğini bilemedi,
İçmezmiş o çayı.
Telefonu çaldı, aldı telefonu kalktı yürümeye başladı bana doğru. Güzel, yürüyor da.
Sırtını karısına döndü,
Amma yüzü bana dönük.
Benim bir kulak hafif sağırdır bin yıldır dudak okuyarak idare ederim bazen.
Kadının adı Ömür.
Cumartesi sabahı buluşacaklar.
Özlemiş.
Ne dediyse Ömür, ha bire bende bende dedi üst üste.
Güldü birkaç kez.
Özenle sırtını karısına dönük tutuyor.
Alırım dedi.
Tamam dedi birkaç kez.
On bir de gidecek Ömür’e. Açarım dedi, uzun yazamam dedi. Kapatmam lazım dedi. Fıs fıs dedi ne duyabildim ne de okuyabildim dudaklarını. Kapadı.
Gitti gömüldü şezlonga, açtı aypodunu muhtemelen başladı Ömür’le çete.
Karısı birkaç şey sordu, ha dedi, hı dedi.
Kadın sıkıldı kalktı kızla havuza girdi. Onunla oynadı uzun uzun. Kız çok güldü. Sonra çıktılar anne kız.
Bakımlı öküz ha bire yazıyor arada çaktırmadan karısına bakıyor.
Karısıhavuzdan çıkarken kapadı aypodu. Yattı sırt üstü. Ömür’ü hayal ettiği kesin.
Kadın birşey dedi, yüksek sesle tersledi kadını. Kadın tırsmış belli, kapandı içine.
O kadar belli ki çektirdiği kadına, bir iyi bir kötü. Ne yaşatıyor ne öldürüyor.
Kadın kızını sardı havluya yattılar anne kız kucak kucağa. Sohbetteler.
Karısına gelecek olursak, lokum bir kadın. Umarım boynuzlar bu,
Bakımlı yakışıklıÖküzü tez elden en kısa zamanda. Hakkı kadının.
Umarım.
Derken,
Olay adam geldi.
Badi ağbimiz giriş yaptı havuz mahaline.
Kaslar kaslar. Herif canlı kadavra. İnsan bedeninde ne kadar kas varsa tek tek incelemek mümkün.
Güneş gözlüklerinin arkasında pozisyon aldı kadınların bir kısmı. Pozisyon alan kadınların alayının çocuğu var, parmağında yüzük olanı da var olmayanı da. Çığlık çığlığa çocuklar havuzda, kadınlarsa bıkkın. Umurlarında değil çığlıklar.
Her türden öküzler dikildiler birden yerlerinden.
Biri karısını diğeri silikon memeyi izlemeye aldı,
Bakıyorlar mı kas ağbiye diye.
Yaa bakımlı öküzcüm be, hadi şakacı ibne öküz neyse, silikon memeyi öldürüyor olsa da ilgide kusur yok,
Ulan sen Ömür’e dalıyorsun aklın karında kas ağbiyi kesiyor mu diye.
Hepsi benim bütün kadınlar benim, ben kıralım standart erkek kompleksidir.
Oyuncu şakacı ibne öküz çok gerildi,
Silikonu yakaladı keserken kas ağbiyi.
Kas ağbi, hemen havuzun kenarına yanaştı ki,
Cümle alem kasları daha da rahat sayabilsin diye.
Atladı suya,
Başladı yüzmeye. Yüzüyor. Yüzüyor. Yüzüyor. Dur ulen. Durmuyor. Dur ulen. Durmuyor.İtte ki ciğer değil körük.
Bana yetti.
Hemen olduğum yerde başladım leptopla kol çalışmaya. Derin nefes egzersizlerine de.
Ezik miyim neyim. Eziğim.
Güneşgözlüklülerse tenis maçı izler gibi. Başlar havuzun bir o ucunda bir bu.
Yanmışta. Bronz. Parlıyor herif. Vursam kaç yıl yerim acaba?
Tak iki hareket merdivensiz çıktı havuzdan,
Aha dedim oyuncu şakacı ibne öküz sıkacak kas ağbinin topuğuna sonra da tak tak iki tanede silikon memeye.
Kaldıramadı daha fazlasını, kalk dedi silikon memeye, apar topar terk ettiler havuzu. Var ya o silikonları patlatmazsa eve girer girmez bende hiç bilmiyorum bu işleri.
Kas ağbide, saçlarını düzeltti silkelendi,
Taktı güneş gözlüklerini, tarıyor havuz kenarını, ne mal var elimizde diye.
Sonunda orta yaş bir kadını beğendi.
Gitti bir tur attı, bir tur daha, kendinden emin oturdu yandaki boş şezlonga,
Kadın yatay pozisyonda oturuyor, bir şey dedi kadına omuz kaslarını zıplatırken,
Kadın kestirmeden bir şeyler der gibi oldu, hiç ilgilenmiyor,
Kas ağbi bastırıyor, kadın direniyor, kadın birden şezlongu yatırdı, yüzün koyun döndü.
İyi mi kalkmadı yerinden. Pişkin.
O da oturdu, kola söyledi kendine.
Kadın feci rahatsız, arada bir şey diyor kadına. Kadın ilgilenmiyor kas ağbi ile, kas ağbi gerilmeye başladı, çok emin ki bedenine yaptığı bu yatırımın tüm kadınlar peşinde zannediyor aslında.
Havuzun etrafında yer alan ben ve benim gibi böcekle erkek arası canlıların hepimizin içinin yağları eriyor mutluluktan, kadın kas ağbiyi reddettikçe.
İşte kadın. Demek kastan daha önemliymiş beyin. Hemen açtım satranç oynamaya başladım. Kitap özetlerini de indiriyorum bir yandan netten kültür şart. Devir demek akıl devri. İnsanlıkta gerekebilir amma ben erkeğim, o zor.
Baktı ki hiç ümit yok, kas ağbi kalktı yerine doğru yürürken,
Bir kadına gülümsedi, kadında buna.
Hızlıçekimde gördüklerimiz, ayak üstü laflaşma, kas ağbi havluyu kaptı hemen kadının yanına, bir sohbet bir sohbet,
Ben hemen leptopla kas çalışmaya geri döndüm, nefes egzersizleri dahil.
Hadi amma karar verin, o mu bu mu. Aptala döndüm bir satranç bir kas egzersizi.
Beraber kalktılar. Kadın katıla katıla gülüyordu çapraz atılan adımlarla yürürlerken, hatta bir an için kas ağbinin koluna değdi, sonrasında bence her yerine değmiştir.
Derken,
Erkekler gelmeye başladılar akın akın. İş çıkışı belli. Standart erkekler. Hepsinin ayaklarında aynı lastik terlikler. Mayoları da aynı sayılır. Özensizlik diz boyu.
Karizmatik olduklarını düşündüren sakal şekilleri veya pis sakal. Bir kaçı traşlı.
Bir elde havlu bir elde sigara cep telefonu beraberce avuçlanmış. Şıpılap şıpılap terlikleri sürükleyerek taşların üstünde karılarına doğru dağılıyorlar.
Kocalar gelmeye başlayınca kadınlar derlenip toparlandılar. Heriflerden bir tanesi bile karısını öpmedi. Öpmeden sevişen erkekler bunlar. Lego style.
Yanladılar hemen. Karılar serviste. Çay kahve su kola tost. Zannedersin pezemenkler Viyana seferinden döndüler dört yıl sonra. Konuşmuyorlar. Çocuklara ilgi yok denecek kadar az.
Bir birleriyle selamlaştı erkekler. Bir kaçı hemen boş bir köşede toplaştılar. Erkek erkeğe muhabbeti. Sigaralar çaylar gidip geliyor. Kahveye döndü havuzun bir köşesi
Afralar tafralar. Havalar. Erkeğiz biz pozları. Sallapati oturuşlar. Kadınlar aportta, gözleri kocaların üstünde ola ki bir şey isterlerde kaçırırlar diye. Sonra tatsızlık çıkmasın. Bakışlarda sevgisizlik had safhada.
Herifler aleminde mutsuz kadınlar ordusu. Çok mutsuz çoğu. Pişmanlar, o kadar belli ki hallerinden.
Tek bir erkek, sadece bir erkek havuza geldiğinde kızı koştu boynuna atladı. Erkek kızını aldı kucağına, gitti karısının yanına, öptü dudaklarından karısını.
Oturmadan daha,
Sordu karısına bir şey ister mi diye. Gitti kahve söyledi. Geldi karısının şemsiyesini düzeltti. Bir daha öptü karısını. O da kocasını.
Küçük kız çocuğu bıcır bıcır anlattı babasına. Sabırla dinledi kızını kahvesini içerken. Karısına eğildi bir şey dedi, kadın gülümsedi kıkırdarcasına.
Adamın bacağını okşadı. O da kadının saçını.
Kız mutlu.
Kadın mutlu.
Erkek mutlu.
Onları seyrettim uzun uzun.
İçim sevindi.
Mutluluk bulaşıcıdır.
Sevgide.
Sarılmak lazım insana,
İnsansan…
İnsansa…
Dünya insan dolu zannediyoruz,
Zannettiğimizle de kalıveriyoruz,
Kalmaya devam edeceğiz gibi gözüküyor bu gidişle.
Bugünler de,
Gitmelerin tuttu yine. Baharı atlatmıştık halbuki, hayırlısı.
Ne tuhaftır ki,
Yıllar geçtikçe ölen köpeğimi daha çok özlüyorum.
Keşke Paşa,
Ölmeseydi hiç.
Kız hala kıkırdıyor havuzda babasıyla,
Annesi de,
Dayanamadı girdi havuza.
Sarıldılar.
Şahaneler...
Çok güzeller...
Mutlular...
*****
En fazla yirmi otuz işçi oturmuş köprünün üstünde çay molası vermişler, yakmışlar sigarları püfür püfür Boğaza karşı, keyifler çakır. Köprüde araç kuyruğunun ucu yirminci kilometrede amma.
Süzme kafasız bir milletiz. Yetmez, mankafayız. Aptallık seviyesi Aziz Nesin döneminde kaldı. Aştık çoktan o seviyeyi.
Sevgi saygıfukarasıyız da.
İki kıtayıbir birine bağlayan köprünün tamiratı bile ne denli,
Mankafa,
İnsanlar olduğumuzun kanıtı.
Vatan hainiyiz biz yahu.
Milletin parasını çar çur edeniz biz.
Küçümsersen siyaseti,
Boş geçersen yerel yönetimlere katılmayı,
Koşarsan,
Paranın pulun,
Gezmelerin tozmaların,
Sadece kendine getirilerin kazançların,
Peşinde,
Yaşadığınşehre memlekete gıdım faydan dokunmadan yaymışsan kıçını bir yerlere,
Müstahakız biz.
Biz de kafasızız,
Biz de mankafayız,
Biz de vatan hainiyiz,
Biz de milletin parasını çar çur edeniz çünkü.
Müstahakız çok.
Çok hem de.
Bilimle tanışmayan,
Salt sevgiden yoksun duygularıyla,
El yordamı,
Ve de,
Deneme yanılma metodu ile yaşayan saygısız bir toplumda bu işler,
Bu kadar oluyor işte.
Hiç açmayacaksın ağzını,
Koyun sürüsünün koyunları gibi,
Amma,
Eşşek aklınla,
Saatlerce bekleyeceksin o köprüden geçmeyi.
Hesap meselesi.
Şu kadarşeritten,
Bu kadar zamanda,
Bu kadar araba geçiyor,
Böl çarp,
Kaç şerit kapatırsan kuyruğun ucu nereye varır iki dakikada hesap tamam.
Otuz kişi on makine ile üç ay,
Üç yüz kişi elli makine ile üç hafta,
Bitti.
Bu denli basit.
Amma,
İş verenlerİstanbul’lu değil ki. Hem İstanbul’lu değil hem de klasik versiyon standart tip mankafa.
Ne bilsin patronun bilmem ne köyünde kuşaklar boyu yaşamış ve bu şehre henüz gelmiş metropol garibanı adam, adam diyorum çünkü kadın hiç yok ortada, keşke olsa,
Böyle birşehrin metabolizmasını. Hem de İstanbul gibi üç yüz bin yaşında çok özel birşehrin.
Bilim desen zaten yok,
Empati desen o da yok,
Saygı desen hiç mi hiç yok,
Kafa desen kıllıbir top içinde beyin mi var ki bulasın,
Bitti.
Gerisi,
Müstahakız biz.
Her şehrin her kasabanın köyün,
Metabolizmasıvardır.
Cinsiyeti.
Ruhu.
Akdeniz’de sahil köyünde ki evini boyarsan griye,
Bozarsın ruhunu köyün.
Kimsede boyamaz zaten.
Beyazdır Akdeniz.
Mavide.
Hem de çivitinden.
Amma,
Bozarız biz.
Her yeri.
Kafasız olduğumuz için,
Rize’nin yem yeşil o güzelim dağlarına tepelerinde demir filizleri,
Biriket tuğla,
Apartmanlar yaparız biz.
Mardin’e de çirkin blok apartmanlar.
Bodrum dağlarına kahredici siteler.
Antalya’nın turkuazsahillerine utanç verici mimarisiyle tatil köyleri oteller.
Ankara’nın kıraç ovalarına sevimsiz apartmanlar.
Kuşadasısahile de en iğrençlerini…
Bozarız.
Ver bizim milletin eline,
Güzeli,
Sağlamı,
Bakiri,
Dön arkanıiki dakika,
Bak ne hale getiriyoruz o güzeli sağlamı bakiri iki dakikada.
İstanbul’un ruhuysa,
En hassası.
Hassas ne kelime,
En kırılganı.
Çünkü,
Kadındırİstanbul.
Hanımefendidir,
Cilvelidir,
İşvelidir,
Fingirdektir,
Pavyon kızıdır,
Hacıteyzedir,
Annedir,
Kız kardeştir,
Abladır,
Yengedir,
Teyzedir,
Karıdır,
Kızdır,
Gelindir,
Sapına kadar,
Kadın gibi kadındır,
İstanbul.
Güzeller güzelidir.
Gerdanlısından.
Kalçalısından.
Etli butlusundan.
Sürme gözlüsünden.
Ben o yüzden aşık oldum İstanbul’a gözüm açıldığı anda.
O yüzden yattım onunla,
Seviştim,
Öpüştüm,
Koklaştım,
Dertleştim,
Sarhoşsızdım,
Baba oldum,
Kahkahalarımız o yüzden karıştı birbirine,
O yüzden ağladım da zaten,
Koynunda.
İlk ve son kadınım benim,
İstanbul.
Bakirliğim benim.
Da,
Buraya kadarmış galiba.
Orospuya döndü artık,
O canım,
Güzeller güzeli,
Aşkım,
Kadınım.
Gelene veriyor,
Gidene veriyor.
Yatmış sırt üstü,
Yeter ki para gelsin. Yeter ki kumbara dolsun. Kapıda kuyruk.
Bu denli aldatılmayı hazmedemiyorum artık.
Göz göre göre,
Gözüme soka soka.
Ben kaldıramam bundan sonrasını.
Aşkımıza yakışmaz bundan sonrası.
İsterlerse çatılara kadar dizsinler erguvan ağaçlarını.
Çakma,
Aşkla yaşayamam ben.
Yazarım şiirimi,
Martılarıma,
Balıkçılarıma pıt pıt geçen sabahın kör aydınlığında,
Mehtabıma Boğazımın tepelerinden fışkıran,
Grubuna adaların üstünden batan,
Yakamozlarıma sularında yanıp sönen,
Meyhanelerime,
Eminönüme,
Balatıma,
Sirkecime,
Adalarıma,
Dilenci vapurlarıma,
Haydarpaşama,
Galata Köprüme,
Kasımpaşama,
Cibalime,
Halicime,
Sarayburnuma,
Akaretlerime Maçkama,
Bebek kahveme,
Göksü Dereme,
Kanlıcama,
Kuzgucuğuma,
Üsküdarıma,
Salacağıma,
Çıtır simidime,
Balık ekmeğime,
Mısır Çarşıma,
KapalıÇarşıma,
Mahmut Paşama,
Yeşil Direğime,
Anadolu Kavağıma,
Kadıköyüme,
Bebeliğimden elle tutulur gözle görülür hala yaşayan tek hatıra yolun ortasında tek kalmışdedemin gençken diktiği çam ağacıma,
Çakarım selamımı,
Çocukluğuma delikanlılığıma erkekliğime insanlığıma yedi ceddime,
Erenköyüme,
Ağlaya zırlaya,
Terk eder giderim ben kadınımı,
Şükranlarımı,
Suna suna.
Galiba,
Bende paso. Benden bu kadar.
Dayanamıyor yüreğim,
Aşkım kadınımın üstünden,
Gelip geçmelerine.
Her ırzına geçildiğinde yattığı yerden bana bakan o küskün,
Çaresiz,
Yalvaran,
Acı çeken,
Gözlerine,
Dayanamıyorum artık aşkımın.
Veda zamanıgeliyor.
Artık farkındayım.
O da farkında.
Aşkım hiç bitmeyecek.
Anılarımda,
Fotoğraflarda,
Kızlarımda,
Torunlarımda,
Dostlarda hep yaşayacak aşkım kadınıma.
Ne zaman bir martı haykırsa,
Ne zaman duysam sabahın kör saatinde geçen balıkçı motorlarının seslerini,
Ne zaman bir erguvan ağacıyla karşılaşsam,
Ne zaman manolyalar akasyalar açsa,
Ne zaman rakı içsem,
Ne zaman içime dolsa istavrit kokusu,
Ne zaman duysam udu kanunu tamburu,
Ne zaman çaya bansam simidi,
Aşkım hep daha da çok coşacak ruhumda. Amma ruhumda sadece.
Benden bu kadar,
Aşkım.
Geçerken bugün üstünden,
Tam da Boğazının,
Sen zaten,
Başkalarının karısı olmuşsun çoktan,
Ben salak,
Yeni gördüm,
Ancak.
Ha,
Hep bil ki,
Kal de,
Kalayım, hep bil e mi.
Aşkta gurur olmaz.
Hele sana…
Herkes layığını bulurmuş,
Bu sefer hiç olmadı amma.
Senin layığın,
Değildi,
Bu,Sevgi fukarası saygısız,
Çirkin sevimsiz,
Mankafalar.
Amma bizde iş yokmuş kadınım,
Bizde…
Ellerimizle düşürdük seni,
Kerhanaye.*****
Eğilmiş müthişbir ciddiyetle baldırında kıl olduğunu tahmin ettiğim şeyi küçük parmağının uzun tırnağı ile pür dikkat kazıtıyor, amma ne titiz çalışma izlemek lazım.
Sonrasında, ucunu çıkardığı tahminimce kılı iki tırnağını cımbız yaparak koparma mücadelesine girişti.
Arada etrafa bakıyor,
Seyreden var mı diye,
Bakıyor ki,
Yok,
Devam,
Cımbız operasyonuna.
Defalarca sıktırdı namussuzu ansızın asılıyor,
Olmuyor.
Bir üç beş,
Sonunda,
Kılıkopardı.
İki tırnağının arasında,
Yüzünde zafer,
Tebessümü,
Gözlerine yaklaştırdı,
Baktı,
İnceledi biraz,
Emin oldu ne cins bir kıl olduğuna,
Laboratuar çalışmasından memnun,
Attıçimlere.
Kadınlarıplajda havuzda,
Bin saat seyret,
Eğlencenin en büyüğü.
Diğer uçta,
İki kadın,
Oturmuşlarşezlonga,
Göbekler katmer olmuş,
Ha bire avuçlayıp,
Göbek muhabbeti yapıyorlar karşılıklı.
Kimin ki daha büyük,
Belli,
Muhabbetin konusu.
Demeğe kalmadı,
Biri dikti bir bacağını havaya doğru sonra sırayla diğerini,
Konu değişti belli,
Baldır göbeğin yerini aldı.
Bir diğeri vücuduna yağ sürüyor,
Zannedersin,
Mumyalıyor kendini.
Ayak parmaklarından tut,
Omuzlarına ensesine kadar,
Milim sektirmedi.
Sıra geldi,
Aralara.
Hafifçe dikti vücudunu,
Göğüs karın bölgesi katların araları da,
Aldınasibini,
Yağdan.
Elde kalanlarıda,
İyice yedirildi bacaklara tekrar,
Sıra geldi kitaba.
Hafif kaykıldı,
Elinde kitap,
Havuza giren kadınları başladı dikizlemeye.
Dikiz en çok ince kadınlara.
Röntgenle,
Ultrasound,
Arasıtarıyor kadınların vücutlarını.
Kitap elde amma.
Güneşgözlüklerini siper etti bakışlarına,
Ancak ben yan tarafındayım görüyorum siyah camların arkasından bakışları.
Bir erkek süzse kadınları böyle,
Sapık diye atarlar yeminle havuzdan.
Demeğe kalmadı,
Bir genç kadın geldi,
Havuza,
Barbie bebeği ete kemiğe dönüştür,
Hık demişburnundan düşmüş.
Ne kadar kadın varsa,
Çarp ikiyle,
O sayıda göz kadının üstünde.
Taramadalar, her bir hücreyi.
Genç kadın farkında görünüşünü,
Nasıl da yavaş hareket ediyor.
Havluyu sermesi dakikalar aldı.
Aheste aheste,
Çantasından sigarasını kitabını çıkardı.
Sehpaya koydu.
Hala ayakta.
Diğer kadınlar çatlıyorlar o esnada.
Boyu da uzun,
Görmemek mümkün değil.
Üstünde ki uzun tişörtü çıkardı,
Yıkıldıkadınlar.
Top gibi estetiksiz memeler.
Bikinisinin üstünü düzelttiği sırada,
Beddualarıalıyor farkındayım.
İnşaaallaah doğurursun,
Üç tane inşaaallaaah,
Yaşlarına kadar emer bebeler inşaaalllaah,
Göbeğine kadar sarkar inşaalllaaah…
Uzandı yüzü koyun da,
Kadınlar rahatladı nispeten.
Yanımdaki kadının kıl araştırmaları ve de genel gözlemleri başarıyla bitince,
Kahve sipariş etti.
Kahve geldi,
Sigarasınıçıkardı kutusundan sigara parmaklarının arasında,
Daldıçantanın içine.
Çantayı alt üst ediyor.
Baktı tel elle olmayacak, sigarayı götürdü dudaklarının arasında,
Baş aşağısarktı çantanın içine.
Zannedersin ilk defa görüyor çantasının içini.
Sondaj çalışmalarını seri ve hızlı şekilde yürütmesine rağmen,
Nafile,
Çakmak sırra kadem basmış.
Durdu etrafa bakındı,
Kimse yok etrafında sigara içen,
Tekrar daldıçantaya,
Lönk diye buldu bu sefer,
Rahatladı,
Yaktısigarasını,
Akıllandıçakmağı sigara kutusuna koydu bu sefer.
Uzaktan pedikür kontrolü yaptı sigarasından fırt alırken,
Memnun.
Tırnaklarına baktı, güzel daha var maniküre.
O da iyi.
İki göğsünün arasına bakmaya başladı ansızın, ne çağırdıysa onu iki göğüs arasında bu denli önemli.
Anaa…
Lanet bir kıl daha.
Trak,
Anında bitirdi işi bu sefer.
Resmen ağda yapıyor kadın.
Telefon çalıyor çalıyor çalıyor çalıyor,
Tekrar daldıçantaya,
Sesi takip ediyor çantanın içinde.
Çanta elli santime elli santim var.
Ne kadar zor olabilir acaba bir çantada telefona ulaşmak.
Ulaşamadıyaa…
Tam telefon sustu,
Buldu.
Kim aradıdiye baktı gözlerine yakınlaştırdı uzaklaştırdı,
Olmadı,
Tekrar daldıçantaya,
Belli,
Bu sefer sondajın muhatabı yakın gözlüğü.
Arada taradıbuldu,
Taktıgözlüğünü aradı geri arayanı.
Bir akşam evvelin dedikodusu.
Kadının birini itin kıçına sokup çıkardılar.
Evli barklıkadınmış,
Hiç mi utanmıyormuş,
Orasınıburasını açmış kadın,
Aranıyormuşbelliymiş,
Maazallah mış,
O kadının arkadaşı da zaten öyleymiş,
Falan filan…
Demeğe kalmadı,
Barbie dikildi yattığı yerden,
Havuzun kenarına yürüdü,
Durdu,
Bakındı,
Beddualar devam,
Kıçında hamur olur inşaallaaah,
Ki,
Olacak gibi değil en az on sene ömrü var o kalçaların daha dip diri,
Havada bir kavis çekti,
Balıklama atladı suya amma,
Damla sıçratmadı,
Atletikte.
Kadınlar pes etti.
Patronundan bul e mi bakışlarını attılar peşinden döndüler kendilerine,
Yaktılar sigaraları.
Erkeklerde var havuzda.
Farkında değiller başka erkek var mı yok mu etrafta.
Farkında olsalar da,
Umurlarında değil.
Kimi bakınıyor, kimi sohbet ediyor başka birisiyle,
Arada kadınlara dikiz,
Kimi uyukluyor,
Biri kitap okuyor,
Biri laptopa gömülmüş,
Biri telefonda.
O kadar.
Ne tuhaf,
Kadının düşmanı kadın.
Kadının dostu da kadın.
Kadını anlayan kadın.
Kadını kıskananda kadın.
Kadını rekabete sokan kadın,
Kadına destekte kadın.
Kadın kadına,
Oldu hayat.
Erkeksiz.
Tuhaf.
Erkekler tilt makinesinde top gibiler.
Puanları toplayan.
Ki,
Puanlar yükseldikçe,
Bir başka kadın için cazibe noktasına taşınan.
Kadın,
Ne güzel di,
Eskiden.
Memeler kalçalar,
Önemli,
Değilken.
Ne kadar naifmiş,
Kadın,
Eskiden.
Güzelliğini ruhunda saklayıp,
Ruhunda,
Besleyen.
Her biri ayrı özel,
Her biri ayrı,
Güzel.
Kaç kadın vardır acaba evli bir erkekle,
İlişkiye,
Giren?
Bile bile…
*****
Aldanmayın kimse zincirin son halkası değil, ‘İnsanların midesinde kurtlar vardır, kurtlarında midelerinde kurtlar vardır’ demiştim taa lisede, inanmadılar. İlla atomu parçalattılar bilim adamlarına ki, tezim desteklensin diye. Al sana atom altı parça. ‘Tanrı parçacığı’.
Tanrı çıkıyor mu birde atomun alt parçacığının içinden,
Çıkar mı çıkar,
Son durak,
Herkes iniyor olur bir anda.
Evrenin oluşumunun sırrına ramak kaldı.
Ne acayip iş,
13,7 milyar yıl evvel,
Oluşan patlamanın sırrına bir adım kaldı.
Tanrıya,
Bir adım.
Nerede nerede,
Yerde mi gökte mi,
Suda mı ateşte mi,
Ruhumuzda mı,
Otta börtü böcekte mi derken,
Çıkıyor mu atomun içinden,
Rezalet.
Ne güzel yaşıyorduk şunun şurasında şu kısacık ömrümüzde.
İsim de takmışız bir güzel,
Atom.
Atomos, yani eski Yunancada,
Bölünemez demek.
Ne bölüyorsun kardeşim,
Bölünemez demişiz işte,
Canın mı sıkılıyor iş açıyorsun milletin başına.
De ki,
Tanrı,
Bölünemez denilen atomun alt parçacığından çıktı,
E ne olacak,
O gün Bakanların Başı Tayyip Beyin hali?
Sen İsviçre Fransa sınırında deney yap dur,
Yok atomu böleceğim falan diye,
Bizim burada,
Hükümet düşsün,
Tutunacak dalı kalmadı diye.
Olacak şey değil.
Hükümetin acilen bu deneyleri durdurması gerekir en azından ilk seçimlere kadar.
Binlerce ibadethane yetmesin binlercesini daha aç,
Yetmez yüzlerce İmam Hatipler falan,
Okullarda Arapça Kur’an-ı Kerim dersleri,
On binlerce imam,
Sonra,
Pardon,
Yanılmışız,
Aslında,
Tanrı atomun alt parçacığıymış,
Kapatıyoruz, harç bitti yapı paydos.
Oldu.
Ne halt edeceğiz sonra biz o camileri imam hatipleri falan?
İnsan bir düşünür yahu,
Bu deneylere başlamadan evvel.
Ulen hamşo yaptık bu tüneli bilmem kaç kilometre,
Çarpıştırıp çarpıştırıp parçalayacağız atomu da,
Ya parçalanırsa hakkaten,
Tanrının sırrı da dökülüverirse ortalığa,
Diye.
Yok baba,
Bilim adamlarında kafa çalışmıyor.
Derse,
Çıkıp ta televizyonlara,
Şaşırmayın.
Biz çarpıştırdık arabaların tamponlarına bağlayıp,
Parçalanmıyor,
Batının oyunu bu der kesin.
Çarpıştırmayın uleyn atomları ikide bir bak sonra girmeyiz Avrupa Birliğine görürsünüzgününüzü de der.
Atomun mu var derdin var kardeşim.
Keşfetmeyeceksin.
Ne işin var keşiflerle meşiflerle.
Patronla yatıp patronla kalkacaksın.
Ne kadar derdin varsa,
Patrona havale edeceksin.
Patron değil dert babası mübarek.
Koca ara ona,
Aşka düş ona,
Para lazım ona,
Sağlık derdin olsun ona,
Çocuk okulu bitirecek ona,
Uçak kalkıyor ona,
Düğün dernek var ona,
Altı milyar insan başı sıkıştıkça ona.
Hele mutadan çok çekiyordur canım yaa…
Her ne kadar uygulamadan kalktı dense de,
Arap ülkelerinde revaçta.
İnceledim,
En uzun muta nikahı 99 yıllık oluyormuş.
Breh breh vay babam vay…
9,9 dakika yapana madalya takıyorlar şimdilerde,
O zamanın erkekleri de fenaymış yahu.
İşine geldiği gibidir din işleri.
Zaman neyi gerektiriyorsa illa bulursun kılıfını,
Minareyi çalmak gibi.
Da,
Patrona eziyet.
Müracaat,
İnceleme,
Onay,
Kayıt,
Pühüü ne çok iş.
Muhtemelen bizlerden evvel ki medeniyetlerde,
Patron her yerdeydi,
Her an.
Kim bilir ne eziyetler ettilerse milyonlarca yıl insanlar patrona,
Atomun içine kaçıp saklandı,
Bulamazlar nasılsa diye.
Amma,
Kendi yarattığı insan canavarı,
Orada bile buldu.
Yuuh,
Demiştir deney bittiğinde.
Şimdi yandık demiştir.
Şimdi moda olur,
Atom alır herkes evine.
E be evin tamamı atom zaten,
Yok,
İlla,
Kutuya koyacak,
Baak bizde atom aldık diye.
Evlere tanrı servisi.
Gucci kendi tasarımı atom üretir birkaç zamana,
Demeğe kalmaz,
Dior da peşinden.
Biz fakiriz,
Biz evdekilerle idare edeceğiz.
Her yanımız atom.
İçinde de patron.
Göçünce varmıyorsun yanına yani.
Esas,
Yaşarken dipdibesin yani.
Yani ölünce karşısına çıkmıyorsun patronun.
Patronu yaşıyorsun gece gündüz, patronda varlığıyla bizleri yaşatıyor gece gündüz.
Patrondan yazıyorum şimdi,
Sende patrondan okuyorsun.
Patron biziz yani.
Yok cennet cehennem,
Ölünce.
Cennette burada cehennemde.
Huriler dersen,
Milyarlarcası zaten bu dünyada.
En güzelleriyle iç içe yaşayıp gidiyoruz,
Her tarafımızdalar güzelliklerini görecek kadar yürek gözün varsa,
Cennetteyiz aslında yani.
Melekse?
O benim zaten, merak eden gelir bakar neye benziyormuş diye. Erkek melek olur mu? Oluyor, ben.
Şeytansa?
O da huri olmayan kadınlarda mevcut…Üstüme sıçramayın, elçiye zeval olmaz kadınlar diyorlar ha bire kadın şeytandır diye.
Ne kaldı geriye?
Tayyip.
O da şimdilik aramızda dolanıyor,
Amma gidici,
Atomun,
Üst parçacığına bindirecekler yakında.
Altı dar geliyor ona.
Odun ben sana,
Kodum.
Ne alaka?
Başka türlü bitmeyecekti bu yazı.
Hava kaç derece haberin var mı?
Sen iki lafı bir araya getireme bu sıcakta,
Sonra,
Yok atomos,
Yok,
Tayyip.
Sahi,
Çiller nerelerde acaba?
Özledim yahu,
Tayyip kadar olamasa da…
Sıcak sıcak…
*****
Otobüs tıklım tıklım ayakta gidiyoruz, savrula savrula. Şoför kafayı yemiş İstanbul’un trafiğinde. On metre boşluk bulunca önce gaz sonra fren sertlerinden. Yanımda ki türbanlı abla tutunmaya çalışıyor, demeye kalmadı bir fren, önünde duran yarma ağbiye sarılıverdi arkadan, sarmaş dolaş hoş bir çift oldular bir anda. Aşkla erkeğine yapışmış deli aşık kadın formatında.
E güldük haliyle.
Patronun sopası yok,
Otobüsü var.
Eli kulağındadır,
Haremlik selamlık ayırırlar otobüsleri,
Ki,
Ani frenlerde,
Kadın erkek münasebetleri yerini,
Erkek erkeğe,
Kadın kadına,
Hallere,
Bıraksın ki yarma ağbiye kıllısından biri sarılsın da arkadan daha da çok gülelim diye.
Neyse türbanlı abla,
Yarma ağbiden ayrılınca,
Ne yapacağını bilemedi bir an için,
Çeki düzen verdi kendine önce,
Peşinden,
Mırıl mırıl bir dua okumaya başladı,
Gusül abdesti fonksiyonunda olsa gerek diye düşündüm.
Dua uzun sürmedi,
Demek ki,
Çokta aşırı bir münasebet zuhur eylememiş aralarında.
Kadın arkadan sarılınca erkeğe,
İlişki husul etmiyor zahir. Güzel, ilişki istemeyen kadınlara müjdem olsun, arkadan sarılmak mubah azıcık.
İçimiz rahat devam ettik yola.
Demeğe kalmadı bir fren daha,
Yirmili yaşlarda bir genç adam,
Uçtu,
Bir adama çarptı,
Peşinden,
Aynı türbanlı ablayı arkadan kucaklayarak düşmekten kurtuldu. Amma ne kucaklamak. Gerdeğe az kaldı.
Türbanlı ablam tam dağıldı,
Hiçbeklemediği yeni hafif erotik bir münasebet içinde bulunca kendini.
Bu sefer,
Dua uzun sürdü.
Her halde bizde pür ü ak olup kaynadık arada. Arkadan önden temiziz artık.
Amma,
E millet gülüyor.
Hiç olmadı.
Ben gülmedim şahsen,
Durakta inene kadar.
Sonra güldüm.
Haremlik selamlık şart oldu.
Hatta otobüsleri kadın erkek diye ayırmalılar.
Aynı havayı bile solumamalı kadınlarla erkekler.
Erkek erkeğe,
Kadın kadına,
Gider geliriz.
Eskiden Fordçular vardı otobüslerde.
Manyağın biri,
Gözüne kestirir ayakta duran bir kadını,
Gider arkasında dikilir,
Artık neresi neresine denk gelirse sıkıştırırdı kadını.
Bu manyaklara Fordçu denirdi.
Her halde o yıllarda,
Ford arabalar arkadan mı yanaşırlardı bilemem,
Öyleydi adları.
Yaptığım bilimsel araştırmalar sonucu,
Ülkede artık Fordçu kalmadı.
Varsa da eser miktarda her halde ki ben rastlamıyorum.
Kadınla erkek toplumun her kesiminde yaklaştıkça bir birlerine,
Erkekler kadınları,
Eskisi kadar seks objesi olarak görmüyorlar sanki.
Kadın ulaşılmaz değil,
Sanki artık erkekler için.
Göz banyosu oluyor,
O normal.
Bakar erkek kısmı,
Her seferinde sanki hayatında ilk defa kadın görmüş gibi.
Başka,
Kadınlarda bakılmak isterler dünyadaki ilk ve tek kadınmış gibi sanki.
Hükümetimizin kadını erkekten tecrit etme çabaları ne boyuta gelirse gelsin,
Erkekleri,
Kadınlardan tecrit edemiyorlar asıl.
Bayılırım sokaklarda,
Metrolarda,
Otobüslerde,
Parklarda,
Öpüşen,
Koklaşan,
Fingirdeyen,
Kıkırdayan,
Türbanlı kızlarla delikanlı sevgililerine.
İstersen çarşafa sok,
Kadın yine bildiğimiz kadın,
Erkekte zaten hep bildiğimiz erkek.
Çünkü,
Aşk yine bildiğimiz,
Bizim aşk.
İlla öpüşecek, illa.
Sarılacak.
Katiyen engel olamazsın.
Türkiye İran olacak diyorlar.
Olmaz.
Olamaz ki.
Türk kızlarıTürk kadınları aşkı tattı bir kere.
Kaç kuşaktır hem de.
Tadını aldı öpüşmenin sevdiğiyle aşkla.
Katiyen zincirlenmesine izin vermezler artık aşklarının.
Bakkala der,
Çakkala der,
Ayşe’ye ders çalışmaya der,
Fingirder döner eve.
Dudaklar mosmor…
Öyle.
Her şeyin üstünü örter kapatırsın,
Bedenler dahil,
Aşkla,
Sevişme hazzının üstünü örtemezsin,
Mümkün değil.
Atatürk,
Bu topraklarda,
Kadınların aşklarını özgürce yaşamalarına neden olacak devrimleri gerçekleştirdiğinde,
Herkes kadın haklarının,
İçine,
Aşkın da girdiğini çakamadı o günlerde.
O aşk adamı,
Aşk devrimi yaptı aslında bu topraklarda.
Aşkı anlata göstere hem de.
Herkes Atatürk’ü kara tahtanın başında Latin harflerini öğretirken hatırlar genelde veya fötr şapkasıyla devrim deyince.
Amma,
O milletin karşısına aşklarıyla,
Kendine aşık kadınlarla çıktı.
Kadın da,
Kara çarşaflı bu arada dikkat ediniz.
Kara çarşaflı kadının,
Aşkını anlattı millete.
İster çarşaf ister elbise,
Kadının aşk özgürlüğünün,
Aşkıerkeklerle beraber toplum içinde yaşamasının,
Kapılarını açtı ardına kadar.
O kapıdan dört beş kuşak kadın geçti bu güne kadar,
Bu topraklarda.
Kadın aşkı tanıdı, yaşadı bu ülkede,
Devrim de tamamlandı.
Atatürk,
Bildiği için ne mene bir millet olduğumuzu o cin gibi kıskanılası aklıyla,
Cumhuriyeti,
Aşka teslim etti göçmeden evvel aslında.
Aşık kadınlarımız,
Katiyen izin vermezler bu ülkenin İran’a dönüşmesine.
Başlarının etlerini yerler,
O erkek aşksız hükümet adamlarının.
Paralarlar alimallah evlerde o adamları.
Erkek güçlü falan değildir.
Karnıyla,
Kasık bölgesinde ki tatmininin zafiyetine,
Teslimdir erkek.
Çekti mi kadın karın ve kasık bölgesinden desteği,
Kuzu olur kuzu her erkek.
İpler,
İster türbanlı ister mini şortlu kadınların elinde bu ülkede.
Kadın,
Aşktan vazgeçmez.
Demek ki,
Cumhuriyet,
Cepte bir kere.
Enseyi karartmayın,
Aşkıdestekleyin yeter.
Aşık kadınların hepsi,
Atatürk’çü.
BurasıTürkiye,
Burada darbe nereden ne zaman gelir hiç belli olmaz.
Bazen tankla gelir,
Sabaha karşı,
Bazen tencereyle,
Akşamın bir saati,
Bazen de,
Gece yarısı,
Yatakta.
Devaam…
Türbanlı kızlarımız,
Sapına kadar,
Atatürkçü.
Patrona şükür,
Babaları ağbileri erkek kardeşleri erkek aile efratları farkında değiller henüz.
Delikanlı sevgilileriyse,
Çok farkındalar.
Sevgililer de,
Atatürk’çü,
Demek.
Geriye kaldı,
Bir avuç,
Luusır,
Zibidi.
Geçiniz…
Kadını sev,
Aşka inan,
Cumhuriyeti,
Cepte bil.
Hem de,
En,
Laiğinden.
Not: Atatürk Latife Hanımla evlendiğinde düğün hediyesi olarak o güne kadar boynunda taşıdığı küçük bir Kur’an-ı Kerimi hediye etmiştir,
Latife Hanıma.
So vat mı?
İyi kandiller…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder