Şefkat güven sevgi. Kendinden yaşça çok büyük erkeklerle ilişkiye giren yirmili yaşlarda ki kadınların aradıklarımıdır bu üç duygu? Veya çocuklarına ilgi göstermeden yıllarını geçirmiş babaların vicdan azabıyla karışık ‘evlat’ hasretimidir? Eğer ki neden seks ve para değilse…
*****
Adaletin yok dünya. Ayaklanın erkekler, bizimde modaevi hakkımız söke söke alırız. Adam karısına 700 milyon euro ya Valentino’yu alıyor, kocasına geçtim Dünya markası Valentino’yu, yerel kıytırık bir marka modaevi bile alan kadın yok. Kadına almaya gelince ucu bucağı yok, erkeğe bir tane gömlek al kazak al, konu kapandı.
*****
Sıkışmış sıkıştırılmış baskı altında tutulmuş Anadolu köylüsünü ABD iyi değerlendirdi kendi menfaatlerine hizmet edecek hedefe doğru bu ülkede kurmak istediği yeni düzen adına. Gülen, AKP yani Erdoğan, devamında Kurtulmuş İslamiyet bazlızaafları ince ayarlardan geçirirken ihtiyaç duyulan fevkalade kullanışlı taşeron liderlerdir hedefe doğru atılan adımlarda.
*****
*****
Hep biri gider. Biri mi gitmeye karar verir, diğeri mi onu gitmeye zorlar bilinmez. Dedikodusu çok olur amma. Genelde erkeğin kendi çeker gider gibi gözükse de, genelde kadının ruhu gider kendi kalır. Ruhun gittiğini görmek zordur, bedenen gidense çok barizdir.
Bu ülkede bu denli sayıda ve çoğunluk olarak,
Boşanmış,
Aynı amma ayrı yaşayan anne babalardan doğan ilk kuşağın genç kadınları,
Gelince,
Yirmili yaşlarına,
Hatta otuzların başına,
Kadın erkek ilişkileri ile ortaya çıkan tablo,
Geleneksel ve akıl yoluyla uygun görülmüş,
Kadın erkek yaş aralığı yapısını zorluyor.
Ellili yaşlarda erkeklerle,
Yirmili yaşlarda kadınlar,
Eşleşmeye başladılar.
Sayılar artıyor gün geçtikçe,
Artık dedikodusu bile yapılmıyor doğru düzgün,
Kanıksandı.
Doğada erkek çiftleşme zamanı genç dişileri gider tavlar.
Nedeni,
Genç dişilerin sağlıklı yavru vermesidir. Doğa böyle organize etmiş yüz milyonlarca senedir.
Doğada,
Erkek dişi üremeyi sekse çevirmezler amma.
Cinsine göre yılın belli döneminde çiftleşirler sonra bu anlamda ilişki biter aralarında.
Genelde erkek çiftleşmenin bitiminde döner arkasını gider.
Yavrularıbüyütmek dişinin görevidir.
İnsanoğlu da hayvandan gelme bir yaratık.
Maymunlar filler gibi aile yapısına yatkın bir hayvan insanoğluda. Amma gençle çiftleşme tarafında da bu yapıya uygunmuş demek,
Ki,
Bu kadar erkek yaşıtı veya aynı kuşaktan karısını terk edip oldukça genç kadınlarla beraber oluyor.
Kimi,
Bu duruma taze et merakı diyor,
Kimi andropoz diyor nedenini. Yani Latince andro ile pause kelimelerinin birleşimi,
Yani manası,erkekliğin ‘andro’ duraklaması ‘pause’. Bildiğimiz pause.
Cinsel fonksiyonlar gerilerken, cinsel arzu ve zihinsel fonksiyonları da düşüyor erkeğin hızla andropoz döneminde.
Panik.
Erkek ya,
Gerilemez ya, düşmez ya cinsel arzuları ve zihinsel fonksiyonları,
Dönüyor bakıyor etrafına, illaki dışarıda arayacak nedeni, akılla çözecek ya paniğini,
Küt,
Fatura,
Karısına veya kendi kuşağından kadına kesiliyor anında.
Yeni adres genç kadın. Akıl öyle diyor ona hemen. Coşuyor bizim aslan parçası önceleri,
Kendine güven tavan yapıyor, zaten ben gerilemem ki, düşmem ki diyor,
Aha bu da ispatı bak genç kadınla neler yaşıyorum,
Diyorken,
Derken,
Bir küt daha,
Bu sefer tam,
Oturuyor kıçının üstüne.
Dökme suyla değirmen ne kadar dönerse, genç kadında o kadar destek veriyor erkeğin durumuna,
Sonra,
Ben yaptım sen yapma bölümüne geçiyoruz hani ola ki geriye dönüşe niyet varsa,
Olmadı,
O kadın gidiyor ya daha genci geliyor, ya da ha bire kadınlar geliyor gidiyor geliyor gidiyor,
Bizim aslan parçasının,
Yeleleri dökülüyor amma uzatılıyor da bu arada,
Olmadı dövme falan, küpede girebilir devreye, motosiklet spor araba merakı,
Gençleşme telaşları,
Kılık kıyafet saç baş sakal bıyık genç tarz moda peşinde,
Son direnmeler,
Sonrası,
Boş bakışdönemi. Aklın durduğu.
Ben kimim?
Hiç kimsesin artık. Zamanla bulursun belki kimsin yeniden, kısmet dönemi.
İnsanlar kalıcı ve en iştahla ve de doyurucu seks için kendilerini coşturanın aşkla sevgi olduğunu bilemezler ruhsal olarak gelişememişlerse.
Hayvani özelliklerine bağlı, bağımlı kalmış insanların en tipik özelliğidir ete bağımlılık. Etin şekli şemali. Yani bedenin fiziksel görünümü, özellikleri.
Sekste erkeklik performansı arar ölçer hayvani özelliklerini koruyan erkekler.
İnsanlığının değil, erkekliğinin ön planda olmasından da anlaşılır hemen bu tür erkekler.
Ki,
İnsanlığının değil erkekliği ön plana çıkan erkekler kadınlar tarafından cazip görülürler bu yüzden beğeni ve etkileşim cephesinde.
Kadın yani dişi, aslında erkek arar kendine.
Erkeksi özellikler şehvete neden olur kadın için. Kadınsı özelliklerde erkekler için.
Genler böyle.
Kadınıerkeği hayvanız sonuç itibariyle. Amma akıllısından. Diğer yönde geçmişimizin milyonlarca yıllını taşıyoruz genlerimizde.
Ha bir de aşk var. Sevgi var. Ki,
Aşkla sevgi hayvanlarda da var amma. Hem de alası var. Doğa zaten aşkla sevgiyle var olmuş,varlığını aşkla sevgiyle sürdürmekte.
Kadın yani insanın dişisi,
Her ne kadar insan düşkünü olsa da, kadın erkek ilişkisinden bekledikleri adına,
Erkeklik özelliklerinden çok,
İnsanlık tarafıyla ilgili olsa dahi geniş perspektifte zamana yayılan birlikteliklerde,
Yine de erkeksi özelliklere tav oluyor kadınlar.
O da hayvan sonuç itibariyle.
Normal.
Aslında ne oluyor ne bitiyorsa doğada olanın aynısı insanlar içinde olup bitiyor.
Zaten doğadan geliyoruz,
Topluluklar içinde akıllıca yaşamaya çalışsak da.
Akıllıca yaşama evliliği katıp ailenin tarifini her ne kadar belirlemiş olsa da insan oğlu,
Hayvani genler,
Zorlamış ve de hep zorlayacak bu sınırları.
İyi de anne babamız dedelerimiz ninelerimiz dönemi yok muydu bu zorlama?
Vardı. Amma kendine gelişecek kendini yaşatacak zemin bulamıyordu.
Çok dar mahallelerde neredeyse hiç olmayan sosyal ortam,
Az kişiden oluşan çalışma ortamı,
Üç beş dost arkadaş, akraba ile yaşanıyordu o devirlerde.
İnternet yoktu bir kere.
İnsanoğlunun aklıyla keşfettiği internet,
İnsanoğlunun aklıyla keşfettiği sosyal ortamların insan zenginliği,
İnsanoğlunun aklıyla keşfettiği önce kablolu sonra kablosuz telefonlar,
İnsanoğlunun aklıyla keşfettiği her nevi bilgisayar ve aksesuarları,
İnsanoğlunun aklıyla keşfettiği hızlı pratik ulaşım araçları araba uçak,
İnsanoğlunun aklıyla keşfettiği turizm,
İnsanoğlunun aklıyla keşfettiği genişletilmiş iş imkanları ve ortamları,
Ve de diğer her nevi çok sayıda insana her an her yerde hızla ulaşma yolları,
Yani akılla gelen her şey,
Hayvani genleri ortaya çıkardı,
Kamçıladı,
Hem de şırak diye yeniden.
Ve de insanoğlunun yine aklıyla ahlakla biçimlendirdiği ve sınırlandırdığı,
Ki,
Ahlakta akılla gelen bir yapılanmadır,
Aile kavramı,
Çöktü. Çökmediği noktalarda ise tarifi değişmeye başladı.
Çöktü ve tarifi değişti çünkü insanlığa yani insanın ruhuna yani sevgiye yatırım yapan insan sayısı tahmin edilenden daha az.
Ruhsal tatminini geliştirerek,
Sevgi boyutundan,
Beslenen,
İnsan az. Azlarıda çokların arasından çekip çıkarmak ayrı bir hüner artık.
Ki,
Yine insanoğlunun aklıyla keşfettiği parada girince yaşama, hem de göbekten,
Hani olur mu acaba diye,
Dinlerle yani maneviyatın akılla kurgulanmış oluşumundan kaynaklanan ve baskı yoluyla desteklenmiş sistemde işe yaramadı,
Darmaduman oldu gitti.
Sistemin çöküşünü yaşayan ilk kuşaksa bizim kuşağımız bu ülkede.
Batıda da bir kuşak evvel çökmüştü zaten.
Hipilik yapılanmasının temelinde ki ana kavramdır zaten aile yapısına isyan.
Daha doğrusu karı koca çocuktan oluşan aile yapısını refüze edip,
Tüm insanlığın tek bir aile olduğu yönündedir bu kavram.
İsteyen istediğiyle sevişir seks yapar sever okşarı savundular hem de elli sene evvel.
Öylede yaşadılar.
O da tutmadı.
Çünkü herkese olan sevgi ne zaman ki tek bir kişiye olan aşka dönüştü,
Yani tek bir insana bağlılık bağımlılık,
Kıskançlık duygusunda da henüz çok ham olduğu için insanoğlu, hipiler bile,
Kendi yarattıkları sistemi,
Kendileri yok ettiler mülkiyet hırsıyla.
İnsana mülkiyet.
O insanın sahibi olmak kavramı, yıktı attı tüm insanlığa aynı oranda aynı sevgi duygusunu.
Kıskançlığa yani mülkiyet güdülerine duygularına teslim oldu hipiler bile.
Ve de klasik aile yapısı kazanmış göründü o yıllarda yeniden.
Ta ki,
İnsanların yeni insanlarla tanışması görüşmesi hem de istediği yer istediği yerden istediği zamana kadar. O andan sonra coştu yeniden genler,
Coşunca.
İlk meyvelerinide bizim kuşakta verdi.
Ve de boşanmalar sapır sapır.
Ve de boşanmış anne babaların genelde babadan yoksun büyümüş çocukları.
Ve de bu çocukların kız olanlarının bir kısmı belki de büyük bir kısmı,
Ne doğru düzgün baba şefkati gördüler ne sevgisi ne de güveni.
Eksikli midir bir kız çocuğu için?
Bence, evet.
Arar mı bu eksikliği bir başka kişiden,
Arar, bence.
Bu kişide babasıyaşındaysa, o genç kadına yumuşak bir dokuda ve de güven vererek yaklaşıyorsa, genç kadın tav olur mu bu duruma,
Olur, bence.
Genç kadın farklı noktalarında farklı dozlarda yaşarken içsel tatminlerini,
Ellilik aslan parçası da farklı noktalarında farklı dozlarda yaşamakta aynı anda fiziksel tatminlerini.
Alanın ve de satanın memnun olduğu sistemler,
Yani herkesin memnun olduğu yapılanmalar,
Sistem ta ki, taraflardan biri havlu atana kadar tatminsizlik veya yetersizlik adına,
Yürür gider.
Nereye nerene ne kadar yatırım yaptıysan emek verdiysen o kadardır hayatın çünkü.
Sevgi,
İnsanlık,
Erkeklik,
Kadınlık,
Babalık,
Annelik,
Para,
Dostluk,
Ruh,
Beden,
İş hayatı,
Kocalık,
Karılık,
Aşk,
Nereye?
Yaptığımız yatırımların verdiğimiz emeklerin karşılığı yaşamımızda ki değerlerimizdir.
Yapmadıklarımız yapamadıklarımız almak istesek dahi alamadıklarımızda eksikliklerimizdir tamamlamak adına mücadele ettiğimiz.
Herkes kadını erkeği eksiğini tamamlamak çabasında.
Her yaşta.
Her kültürden,
Her sosyal yapıdan,
Her eğitim düzeyinden,
Her türden.
Eksikler tamamlanırken, değerler bir insandan bir diğer insana geçerken ortaya çıkan tablolar,
Geleneksel yapının dışındaysa,
Zıplıyoruz yerimizden.
O yüzden zıplatıyor genç kadın yaşlı erkek ilişkileri.
İnsanın aklıyla keşfettiği dedikodu mekanizması da,
Körükledikçe kızgınlıklarımızı,
Ve de hatırlattıkça eğer varsa kuyruk acılarımızı,
Ve de hüsranlarımızı,
İyice delleniyoruz.
Sayılarıdaha da artacak,
Hazırlıklıolun,
Genç kadın yaşlı erkek ilişkileri.
İki nedenden de.
İster hayvani genlere bağlı ruhsal gelişiminin yetersiz kalması olsun bu neden,
İster sevgiye bağlı ruhsal gelişiminin yükselmesi.
İnsanlar akıllarıyla icat ettikleri ile dünyayı yok etmeye çalıştıkça yani kendi yaşamlarını,
İlk çağa da geri dönüyorlar yavaş yavaş.
Aklın,
Nadiren ve kısıtlı olarak kullanıldığı günlere yani.
Herkes kendini,
Kurtarmaya çalıştığı,
Hayvani reflekslerle iç içe yaşanan döneme.
Dünya da öyle, o da kendini kurtarmaya çalışıyor kendi bildiği gibi kendi yöntemleriyle.
İnsan soyuda öyle.
Doğada ne varsa neler yaşanıyorsa insanlar içinde geçerli. Biz de doğanın bir parçasıyız.
Doğa,
Aklı yener.
Şaşırmayın gördüklerinize,
Yaşadıklarınıza.
Başa dönüyoruz.
Tutmadı akıl aşısı.
İnsan akıllıhayvan.
Amma,
Hayvan.
Şekle şemale yatırım yaptıkça kaybetmeniz an meselesi. Akılla gelen akılla gider. Sevgiyle gelense gitmez eğer ki akıl yoksa içinde.
Yatırımısevgiye yaptın mı bir kez,
Kurtulmuşsan mülkiyet güdülerinden,
Aklınlaşekillendirmemişsen hayatını bedenini ilişkilerini,
Mutlu yaşar gidersin,
Yüreğinle.
Sevgiye güven,
Aklaysa katiyen. Akla güvene güvene gelinen noktadır zaten,
İnsanlığı,
Başa döndüren.
Kızdıran akıldır çünkü,
Sevgiyse,
Güldüren.*****
Adaletin yok dünya. Ayaklanın erkekler, bizimde modaevi hakkımız söke söke alırız. Adam karısına 700 milyon euro ya Valentino’yu alıyor, kocasına geçtim Dünya markası Valentino’yu, yerel kıytırık bir marka modaevi bile alan kadın yok. Kadına almaya gelince ucu bucağı yok, erkeğe bir tane gömlek al kazak al, konu kapandı.
Adaletin yok dünya, adaletin…
Merak ediyorum,
Aşktan mı bu alımlar,
Meşkten mi,
Aldattı da sus payı mı,
Neden?
Neden erkekler,
Sevgililerine karılarına metreslerine,
Alır da alır.
Neden?
Ev alır araba alır mücevher alır, alır da alır.
Neden?
Neden kadınlar,
Sevgililerine kocalarına kocalarını sevgililerini aldattıkları diğer erkeklere,
Ev araba mücevher falan almazlar?
Üst baş ıvız zıvır yeterli mi sayılıyor erkekler için?
Bir de,
Neden bazı kadınlara alır ha bire bazı erkekler,
Veya neden bazı erkekler alırlar ha bire bazı kadınlara,
Ne acayiptir,
Almak her halde. Satın almak değil, alınanı kabul etmek manasında.
Biri al sana ev aldım diyor,
Diğeri de teşekkür ederim şekerim diyor. Koyuyor tapuyu dosyaya.
Ev bu be. Çiçek değil.
Veya araba.
Hakkı zannediyor demek kadın o evi o arabayı o mücevheri.
Nedense…Veya nedeni belli…
Kadın çalışmaz erkek çalışır durumlar kabul görebilir karı kocaysan ve de uzun yıllara dayanan bir evliliğin içinde,
Varsa paran da ne istersen alırsın kime ne. Ki, kadın neden çalışmaz o da ayrı bir mesele, yetse dahi erkeğin geliri tüm giderlere.
Zengin adamlar fakir kadınlarla evlenirler, sevgili olurlar.
Zengin kadınlar fakir erkeklerle evlenmezler, sevgili de olmazlar.
Neden?
Zurnanın zort dediği name burada zaten.
Erkeğin demek karşı cinste aradıkları ile,
Kadının karşı cinste aradıkları farklı.
O farkın içinde para var kesin kadın cephesinde. Ki kadınlar buna akıl diyorlar para diyecek yerde. Akıl önemli kadınlar için. Aklı olanda para sahibi olmalı diyorlar yani.
Erkek cephesinde ne var acaba kadınlarda aradıkları?
Boncuk mu?
Aşk olsa gerek diyorum,
Adama bakıyorum ev araba mücevher almış amma,
Aşk yaz desem,
Kaşık yazacak.
Neyin aşkı bu yahu…
Bu konuda kanun çıkmalı.
Kadınlara,
Hediye almaya sınır getirilsin.
Ki yap bir referandum ülke kadınlarının arasında, büyük çoğunluk hayır der bu kısıtlamaya.
Mesela çiçek alınsın bir tek. En zoru. Mecburiyet gelsin hatta çiçek hediye edilmesine. Erkeklerde öğrensinler bakalım kadınlara çiçek almayı.
Sıkımı kadının hangi çiçeği sevdiğini öğreneceksin hangi mevsimde,
Doğru zamanda,
Doğru ruh halinde,
Doğru sayıda,
Doğru buket,
Hediye edeceksin.
Emek ister.
En zoru çiçek. En ucuzu da bu arada.
Diğeri kolay,
Bastır parayı,
Al evi arabayı mücevheri bitti. Beğenmese ne yazar. Yatırım. Ayyy canım işte hayalimde ki banyo diye boynuna sarılmıyor ya.
Kime alsan o evi illaki sarılır boynuna.
Nasılsın dedim arkadaşıma,
İyiyim zengin koca arıyorum dedi.
Zengin koca derken evliye metres mi olmak istiyorsun dedim, yoksa zengin erkek arıyorsun da kocamı olacak sana?
Metres olmazmış.
Yerim onu. Hani mutsuz zengin evli erkek bulsa, hani yatakları ayırdık cinsinden metreslik tarafı hani gelir gibi geliyor gündeme yeniden. Evli erkekle ilişkisi olan kadın sayısında artış ciddi oranda son zamanlarda.
Koca arıyor amma zengin erkeğe karı olacakmış. Bir nevi fahişelik değil midir bu?
Yesss… Ödemeler anında değil de, yayılıyor zamana. Vaay…
Amma, şu son krizlerden sonra diyen diyene,
Zengin koca isterim diye.
Şaka diyorlar umarım amma umduğumla da kalırım zannımca, ciddiler bence.
Dünyada kaç kadın vardır zengin erkek peşinde koşan hayallenen acaba?
Sayan var mıdır?
İstatistik anlamında yani.
Bence çoktur sayısı.
Simitçi ile evlenen siyo kadın var mıdır mesela?
Veya lostra salonunda ayakkabı tamircisiyle evlenen müdüre?
Yoktur.
İşçisiyle evlenen zengin erkek vardır amma.
Sekreteri ile evlenense çok.
Ne acayip. Erkeklerin insani tarafı kadınlardan daha çok mu gelişmiş acaba bu yönde? Demek erkek bakmıyor kadının parası varmış yokmuş, kadınsa bakıyor. Vaay…
Erkek aşkını sevgisini nesini yaşayacaksa o kadınla umursamıyor demek parayı pulu fazlacana.
Paraysa önemli demek kadın için, aşkını sevgisini yaşarken ve yaşatırken.
Para pulu önemsemeyen kadınlarda var mutlaka, amma sayıları parayı önemseyenlerden çok daha az ve gittikçede azalıyor sayıları.
Zaten adıbeyaz atlı prens. Masalda ki adam bile prens, e tabii ki atı var, rengi de az bulunanından, beyaz. Ha bir de sarayı. Kül kedisi de iyi örnek.
Ayakkabısını merdivende düşüren erkek temizlik işçisi yok,
Saraydan kaçarken.
Prenseste düşsün peşine elinde altı delik potin acaba hangi adamın diye, masalda dahi olsa.
Masallar filmler bile zengin erkek fakir kız üzerine.
Aksi masal hiç yok,
Film bazen. Çünkü hayal edilen bu zaten çoğunluk kadınlar tarafından. Alıcı buluyor bu filmler diziler o yüzden.
Kocasına Boğazda yalı aldı. Habere bak. Kimse inanmaz. Reklam zannederler.
Karısına Pasifikte ada aldı, hemen inanırsın. Başlarsın okumaya, kim aldı kime aldı ne kadar ödemiş falan.
Kocasına tek taş taktı fındık kadar. Şaka olduğu ne kadar belli… Fındığın kendini almıştır o kadar.
Karısına tek taş taktı fındık kadar. İlk soru kim bu adam?
Devamı gelir,
Ayy bu kadına mı?
Nesi var bu kadının hiç anlamıyorum şekerim, eski kocası da takmıştı.
Boncuk var muhtemelen.
Tek taşımı?Boynuzu mu takıyor? İkisi de muhtemelen. Alanla veren memnun demek.
Eskiden fakir dul kadın sohbeti vardı toplumun daha elit kentlileri arasında,
Şimdilerde sayıca azaldılar. Boşandığı erkeğin şu an ki durumuyla karşılaştırıldığın da servetleri az gelebilir kulağa,
Amma,
Boşandıktan sonra sürünen kadın sayısıda ciddi anlamda azalıyor sanki toplumun bu kesiminde.
Boşandıktan sonra sürünen adam sayısıda tam tersine artıyor aksine yine toplumun bu kesiminde.
Kadın erkek eşitliği çabalarının bir yerinden sonra,
Her bir evi her bir arabayı her bir mücevheri kabul ettikçe sırt üstü düşüyor kadınlar aslında.
Eşit olalım iyi olalım,
Amma ev al araba al mücevher al, hatta git modaevi bile al.
O adam,
Onlarıaldıktan sonra söz hakkı tanır mı o kadına bir daha?
Tanımaz.
E ee,
Nasıl olacak şimdi bu durumlar?
Kadın erkek eşitliğinde ilk adımı kadınlar atmalılar.
Ev mi aldıadam, hayır diyecek. İstemiyorum senin aldığın evi.
Araba mı aldı adam, hayır diyecek. İstemiyorum senin aldığın arabayı.
Mücevher mi aldı adam, hayır diyecek. İstemiyorum senin aldığın mücevheri.
Veya evet diyorsa alınanlara, ki olabilir hediye bu geri çevirmek ayıp sayılır,
O zaman o da alacak adama ev araba mücevher.
Haydi bakalım,
Hodri meydan.
Çık çıkabilirsen işin içinden.
Aşkı yaşatan,
Para oldu sanki.
Aşık olmak bedava,
Amma aşkı yaşatmak para pul istiyor artık,
Alıştığı düzen kadar en azından kadınlar artık galiba.
İki gönül bir olduktan sonra samanlık seyran olmuyor, artık. Artık,
Samanlık önce gözden geçiriliyor seyran olur mu acaba diye.
Uygun mu beklentilere diye de alt yapısı samanlığın.
Davul dengi dengine olursa en azından yerleşiyor aşk yüreklere artık.
Parayla beslenen aşka aşk denmez,
Parasız aşka da talip yok.
Amma,
Yatıyorlar insanlar aşkla,
Kalkıyorlar aşkla.
İnsana aşkıda böyle artık insanların, yaşama karşıda, yaşamını sürdüreceği yer seçiminde bile de böyle.
Sevgiyle aşk,
Para istiyor artık.
O yüzden kimse gidip Afrika’da yaşamıyor. İnsana aşığım diyen çok amma.
O yüzden kimse gidip fakir bir mahalleye yerleşmiyor. İnsanlar eşittir diye yırtan çok amma.
O yüzden,
Hali vakti yerinde kadınlar,
Aşık olmadan evvel erkeğin mesleğine parasına puluna bakıyorlar önce, gelecekle ilgili kaygılarına bakıyorlar önce,
Amma,
Herkesin ağzında,
Aşk.
Hangi aşk?
Hali vakit yerinde,
Aşk,
Amma.
Eskiden bir şarkı vardı aşk için ölmeli aşk o zaman aşk diye.
Önce ölmekten vazgeçti insanlar aşk için,
Şimdilerde ise bırakın ölmeyi,
Aşk oldu sana,
Refah kapısı.
Aşkın,
Artık fiyat etiketi sarkıyor yanından.
Euro dolar olansa,
En kıymetlileri.
Da,
O etikette aşkın erkek tarafından sarkıyor sadece, aşkın erkek tarafında ki etikete bakan çok çünkü.
Kadın tarafıysa,
Etiketsiz.
Kadın kadındır erkek için. Hoşlandı mı sevdi mi aşık oldu mu bir kez…Bakmaz altına üstüne. Ne olursa kendiliğinden olur.
Erkek erkek değildir amma kadın için. İlla ki alır önce sıkı bir denetimle sorgulamaya hoşlandıktan sonra amma tam da sevmeden tam da aşık olmadan önce. Sipariş üzerine aşk gelir peşinden.
Sonra,
Adam gibi adam yok.
Var,
Var da,
Adamlık tarifi değişince ekonomik parametreler ve ekonomik beklentileri karşılığıkadınların,
Erkek kıtlığı başladı pazarda,
Etikete uygun.
Kadınsa çok. Her kadın kadındır erkek için. Etiket yok çünkü.
Aşkın lafını ise en çok kadınlar ediyorlar amma,
En çok erkekler yaşıyorlar aşkı artık galiba doyasıya. Aşk kadınlar için naifti keskinleşti, erkekler için keskindi naifleşti. Biri kim ne der diyor, birinin umuru değil kimin ne dediği.
Aşk,
Erkeğin tekeline geçmek üzere,
Etiketi takınca kadınlar aşkın üzerine.
Aşk kadındı,
Erkek oldu.
Oldu mu yani şimdi?
Eve arabaya tek taşa,
Satıldı aşk,
Değdi mi yani şimdi?
Üç paralık ettik aşkı el birliğiyle.
Beceremeyincede,
Becerelim bari dedik,
Aşkı. Güzel olan ne varsa bu gezegende yaşamda bu güne kadar becerdiğimiz gibi.
Sonra romantik erkek yok…
Oldu.
Ev araba tek taş yetmezse modaevi bile, sonra üstüne de romantizm.
Oldu.
Bende istiyorum böyle romantizmi,
Başka?
Zenginleştikçe insanlar,
Fakirleşti zavallılaştı,
Aşk.
Kadınlar kendilerine değer biçtiler, olmadı hiç,
Hiç mi hiç,
Yakışmadı,
Kadına.
Hele hiç mi hiç olmadı,
Hiç,
Yakışmadıda,
Aşka.
Aşk kadınken çok güzeldi…
Romantik olmak en önemli en aranılan en vazgeçilmez şarttı,
Erkekten arzu edilen,
Erkeğe olan,
Aşkta.
Romantikti aşk…
Değdi mi sizce?
Gerçek aşka gerçek aşkla,
Sarılıp,
Uyumadan öncesine…
Değdi mi?
Öküzleri kim besledi kim semirtti kim verdi bu cesareti onlara? Cevabı dürüstçe vermek lazım,
Önce…
*****
Sıkışmış sıkıştırılmış baskı altında tutulmuş Anadolu köylüsünü ABD iyi değerlendirdi kendi menfaatlerine hizmet edecek hedefe doğru bu ülkede kurmak istediği yeni düzen adına. Gülen, AKP yani Erdoğan, devamında Kurtulmuş İslamiyet bazlızaafları ince ayarlardan geçirirken ihtiyaç duyulan fevkalade kullanışlı taşeron liderlerdir hedefe doğru atılan adımlarda.
Kurtulmuş daha layt yapıda. Biraz ondan biraz bundan.
ANAP Özal üslubuna daha yakın.
Tam bir kokteyl aslında bugüne kadar görmediğimiz türden.
Azıcık Erdoğan,
Azıcık Özal,
Azıcık Gülen,
Bolcana ABD,
Çok az da Ecevit. Bir çimdik Derviş.
Al sana yeni başbakan.
Numan Kurtulmuş.
Erdoğan’ın İmam Hatipten okul arkadaşı, Kadir Topbaş gibi, İstanbul cepte yani,
Amerika’da lisans üstü eğitim, doktora, öğrenim görevlisi. Şart ABD den bir tur geçmek. Erdoğan istisna, onunla tabanı avuçladılar.
Elitimsi tabakadan geliyor, Tayyip gibi orta tabakadan değil. Özal modelinin başka versiyonu.
Dede Latin harfleri ile basılmış ilk Türkçe ilmihal kitabını basan kişi, babaysa Kurtuluş Savaşında binbaşı.
İdeal.
Ne ararsan var. Ortaya karışık.
Ecevit kısmıysa zamanında cemaat okullarına destek tarafında. Referans vermişti, zararsızdır diye. Solun en büyük kazıklarından biridir kendi yontup kendini oturttuğu üstüne.
Geriye dönüşü yok artık bu yolun.
Hangi yolun?
Ilımlı İslam Cumhuriyeti modelinin.
Kabul et, etme.
Beğen beğenme.
MHP de aslında tabanında destek veriyor bu gidişata, pek de sevimli bakmadılar zaten laik yapıya. Yeter ki milliyetçiliklerine dokunmasın gidişat.
Ha, bu yolda beşinci vites iki yüz kilometre ile yol alamazlar o kesin.
Neden?
E biz de varız.
Kimiz biz?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Atatürk devrim ve inkılaplarına inanmış vatandaşları.
Laik cepheyi temsil ediyoruz.
Kalabalık mıyız?
Yok.
Azınlıkta sayılmayız amma. Amma bir halta yaramayız sonuca dönük o yüzden sayı azmışçokmuş pek de ırgalamaz gidişatı, yavaşlatır, törpüler azıcık o kadar.
Bu iş referandumlara kadar gider, eğer ki ömrümüz otuz kırk yıl daha varsa,
Veririz oyumuzu yaşıyorsak.
Ne için?
Özerk yapı.O bölge bu bölge, bilemem kaç bölge.
Kanton mu olur, eyalet mi onu da bilemem,
Amma,
İllaki yeni bir yapıya doğru gider bu devlet.İllaki.
Demokratlar bu sene ki başkanlık seçimini kaybederlerse ABD de,
Cumhuriyetçiler kapsa da seçimleri, ortak menfaatler nedeniyle uluslar arası ülke stratejilerinde yapıyı çatırdatmak istemezler temelden,
Üslubu değiştirirler o kadar,
Sonuç değişmez amma.
ABD ılımlı İslam Cumhuriyeti modelinde ısrarınısürdürür bu topraklar üstünde.
1950 den beri,
Hatta Atatürk’ün ölümüyle birlikte,
Ektikleri tohumlar önce filiz vermişti,
Sonra fidan oldular,
Sonra ağaç,
Şimdi sıra geldi,
Ormanın yapılanmasını tamamlamaya. Çok renkli orman yapısı. Ki, ne zaman hangi tarafından yakalamak istersen illaki taraftarın olsun içeride. Bazen pasif bazen aktif amma amaca hizmet eden. Duruma göre yapılanması.
Amerikan modeli gibi. Kozmopolit bir yapı, bölünmüş farklılaştırılmış topluluklardan oluşan,
Amma fark,
İslam modeli.
Ve de,
Milletsiz devlet modeli.
Vatandaşlık sistemi yani. Atatürk o yüzden millet dedi iki lafın başında. Sağlamı o çünkü. Amma olmadı.
Özgürmüş gibi sanki amma kısıtlı. O yüzden dedi Atatürk ‘Bağımsızlık kayıtsız şartsız milletindir’ diye. Millet bağımsızlık millet bağımsızlık. Hep bu iki kelime üstünden girdi lafa.
Nerede dedi?
Dünyanın en stratejik köprüsünün üstünde.
Doğu batı kültürlerinin,
Hıristiyan İslam Musevi dinlerinin,
Demokrasi ile diktatörlüğün,
Avrupalı ile Arapların,
Madde ile maneviyatın,
En önemlisi,
Enerjinin,
Kilit noktası. Dünyada tek ve en değerli köprü olan,
Anadolu topraklarının üstünde.
Yedirmezler adama amma. Daha doğrusu adam olsan adam gibi, yedirtmezsin de, olamadık adam gibi adam.
Bu kadar basit.
Gülen’in okullarının ilk mezunları başladılar bile hem ülkede hem de dünya genelinde ki diğer ülkelerde önemli pozisyonlara doğru yükselmeye. Nerede yaşar Gülen? Nerede koruma altında Gülen? ABD de. Bu kadar basit.
Otuz kırk sene sonra, belki daha kısa bir süre içinde,
Bu ülkede ve de diğer ülkelerde acaba Gülen okulu mezunu kaç,
Cumhurbaşkanı,Başbakan, Bakan, Milletvekili, Genelkurmay Başkanı, General, Din lideri, Ceo, Genel Müdür, İstihbarat Başkanı falan olacak acaba?
Bilemeyiz,
Amma,
Tahminde bulunmakta mümkün.
Matematik karşılığı olmasa da bu tahminin,
‘Epey’ dir. Ehh, bursların bedelleri geri alınacak illaki, illaki.
Ki,
Otuz kırk sene sonra bu ülkede Atatürk’çü de kalmaz. Son Atatürkçüler ya öldü, ya ölmek üzere, ya da yolu yarıladılar.
Ki,
Kalsa da,
Sembolik fanatikler kıvamında olacaktır sayıları,
Ehh,
Bizim tayfanın vatan elden gidiyor diye sokaklara döküldüğü de yok ki yeni taraftarlar toplansınlar heyecanlanıp bilinçlenip, ya iş güç, ya çocukların o bu şu sınavları, ya aşk, ya para pul, ya diziler, ya tatiller falan,
Ya kışkıyamet,
Ya çöl sıcakları,
Bir türlü kısmet olamıyor,
Protestolar,
Facebook da paylaşım duyuru seviyesinde kalıveriyor. Arada bir de bayrak şov.
Onu da ipleyen yok zaten,
Hatta bırakıyorlar özellikle ki muhalif gurubu, sivrileri rahat fişlesinler,
Ve de enerji boşalımı olsun,
Sonuca ulaşma ihtimali olmayan,
Gerisi,
ABD nin çok çok iyi bildiği,
‘Haydi gel yeni bir devlet yapısı oluşturup keyfimize bakalım’ oyunu.
Demokrasi savaşınıhalk olarak vermemiş toplumların makus kaderi.
Enjekte demokrasi ile bu kadar,
Buraya kadar.
Bağımsızlık savaşı başka bir şey,
Bağımsızlığını demokratik laik cumhuriyet yapısına dönüştürme savaşı başka.
Kurtuluş savaşını cümbür cemaat verdik çünkü amaç ve menfaatte ortak payda vardı,
Laik cumhuriyet demokratik yapı savaşınıysa,
Atatürk verdi tek başına. Cümbür ve cemaatin pek de arzulamadığıydı bu savaş. Sessizce beklediler, ölsün diye Atatürk bir gün.
Erkenden de ölüp gidince o büyük devrimci,
Ki,
Fazla erken gelir bana hep çocukluğumdan itibaren ölümü,
İnsanın içinden bir saç teli alıp tahlil ettirmek bile geliyor açıkçası, hani beni Türk doktorlarına emanet edin deyince, hani yani,
Amma,
Ne mümkün, fantezi benimkisi,
Erkenden de ölüp gidince,
Ortalık tam,
ABD nin çok sevdiği hale geliverdi,
Taa 1940 lardan beri.
Ben bilmem kimler bakar bu işlere ABD içinde,
Amma,
Ben kimlerin baktığını bilmesem de ABD içinde, kimlerin hangi yöne doğru baktıklarına,
İyi bakarım bak amma.
Hep beraber bakıyoruz zaten. Aşırı aptal olmak lazım gidişatı görememek için. Çok aşırı.
ABD o kıtadan bakıyor,
Bizlerse Anadolu’dan.
Onlar senaryoyu yazanlar o kıtada,
Deneyimleri oldukça fazla çok sayıda farklı ülkelerde ki uygulamalarıyla tarihleri boyu,
Bizlerse iyi senaryo okuyucularıyız, sonu başta hemen tahmin eden,
Anadolulu, Orta Doğulu ve Balkanlılar olarak.
Numan Kurtulmuş,
Kurtaracak,
Yeniden yapılanmasını,
ABD nin.
İnönü gibi. Bakınız Atatürk ölür ölmez alınan ilk kararlara.
Menderes gibi. İstediğinize bakınız.
Demirel gibi. İstediğinize bakınız.
Ecevit gibi.İstediğinize bakınız. Derviş en bilineni.
Erbakan gibi. Tohum üreticisi.
Türkeş gibi.İhtilal meraklısı.
Özal gibi.İstediğinize bakınız.
Yılmaz gibi.İstediğinize bakınız.
Çiller gibi.İstediğinize bakınız.
Baykal gibi.İstediğinize bakınız.
Erdoğan gibi. İstediğinize bakınız.
Kurtulmuş gibi. Hep beraber bakarız.
Yirmi senede iki ihtilal gibi.
Gibi gibi,
Gidecek,
Ta ki,
Gibilere ihtiyaç kalmayana kadar bir gün. Gibilikten fırtmaya çalışanların kulaklarıçekilecek hemen, hemen ‘gibi’ olacaklar onlarda yeniden.
Yedirmezler şekerim,
Anadolu’yu,
Bizlere.
Horozlanan horozunda kesi verirler başını,
Erken öttü diye.
Tavuklar lazım onlara.
Ötmeyen. Yeme doğru gıdaklayan.
Tavuksa,
Çok Anadolu’da.
Ötmeyen.
Yiyip içip o horozmuş bu horozmuş umursamadan eğilip kalkan,
Ha bire,
Yumurtlayan.
Hoş geldiniz Kurtulmuş Bey,
Başbakanlığa.Hayırlı uğurlu olsun vatana ve millete diyemeyeceğim, vatandaşlara daha doğru artık. Kurtarınız bizi. Hazır siz Kurtulmuşken.
Erdoğan ya cumhurbaşkanı ya başkan. Ne güzel, özleriz sonra hep olsun hep. Yakışır.
Gül,
Danışman,
Demirel gibi. Ağır ağbi.
Kılıçdaroğlu şiir yazıyor mu bilmiyorum, olabilir, duygusal bir insan. Yazsın isterim, gemiler diye başlamasın amma bu sefer şiir. Ezberledik.
Gerisi,
Sayma zaten. Bugün varlar yarın yoklar.
ABD başkanlık seçimi öncesi son ayarları geçiyor inceden,
Tavuk cennetinde,
Kümese.
Patrona şükür yumurtalardan hala nasibimizi alıyoruz,
Bize de,
Sahanda yumurta halis tereyağında,
Türk usulü,
Bana bana,
Ekmeği,
Lokmaların yutarken de,
‘Ne olacak bu memleketin hali’ muhabbeti.
De,
Sori canlar,
Hangi memleketin hali?
İt is tu leyt değil mi,
Acaba,
Anacım?
Sonrasında da tam bir Törkiş klasiği,
Ohh,
Vata piti vata piti…Halanın pipisi…
Yerler bizim gibi,
Atatürkçüleri.
Yediler de zaten.
Hava sıcak,
Doğru denize havuza,
Hadi.
Kantri rooodss teyk mi hooom…
Lay lay lom…
Hepi havır da,
Devam muhabbete seks on dı biiçlerimizi yudumlarken.
Not: En çok sevdiğim paylaşımı buldum Feys de.
‘Korkma diye başlıyor İstiklal Marşı’ diye gaz vereni en sevdiğim.
Korkma diyor,
E peki korkmuyorsan çık sokağa, dökül ortalığa, örgütlen, parti falan ol, dernek kur, faaliyete geç sabah akşam dur durak bilmeden çalış ülken için madem…
Yok,
‘Korkma’.
Tamam,
Ben korkmam, anladım,
Sen,
Kork. Anladım kendine diyon, korkmayayım leyn ben diye yatağın altında…
Ha bir de uyanın, hey millet uyumalar var.
Şekerlerşeker…
Velkam,
Mistır,
Kurtulmuş…
Son Not: Atatürk’ün isminin patenti ve kullanım hakkı kişi ve kurumların mülkiyetine geçmesin diye 2011 Aralık ayında verdiğimiz mücadeleye destek almak adına ‘Laik Cumhuriyeti’ ısrarla savunan, sizlerin de sabah akşam yazılarını gururla paylaştığınız en çok bilinen yirmi den fazla köşe yazarına şahsen duyurdum çalışmalarımızı. Sonuç? Bir tek Reha Muhtar yazdı kendi köşesinde. Sayılarıyirminin üstünde Atatürk’çü o çok meşhur gazeteci köşe yazarları (a aa o yazmıştır kesin dediğiniz o şahsiyet bile vardı aralarında yazmayan), hatta hatta Cumhuriyet Gazetesi bile? Tek bir satır yok. Ne o gün be bugün.
Yaa…
İşte böyle de böyle…
O susanna dont yu cıray for mi…? Emrin olur…
Lay lay lom…
Sondan sonraki son not: Nereden buluyorlar bu isimleri, Tayyip, Numan. Doğar doğmaz daha belli zahir…
Tayyip: İyi. Güzel. Hoş. Çok temiz. Bakınız TDK Büyük Sözlük.
Gidiyor,
Numan: Kan. Gelincik. Bakınız TDK Büyük Sözlük.
Geliyor.
Yandık ki ne yandık…
Dı end…
(Fonda 10. Yıl marşını hançeresini paralayarak söyler insanlar hep beraber)
*****
Her şeyini kaptırınca bir gün hiçbir şeyin kalmadı sanırsın o gün. Hiçbir şeyin kalmadığında bak kaybettiklerine ne çok şeyim varmış meğersem dersin zamanında. Ki, o zamanında da ne az şeyim var diye de dırlanmışsındır ha bire, kesin.
Ki, hiç birşeyinin kalmadığı o gün,
Kendini kaybetmişsindir kendinden geçmişsindir kaptırdıklarının ardından,
Da,
Ki,
Farkında bile değilsindir,
Ne denli kıymetli olduğunu,
Aslında,
Kimseye kaptırtmayacak kadar da,
Kimsenin kapamayacağı kadar da,
Sana ait,
Olan,
‘Sen’in.
Her şeyi almaya kalkarlarsa elinden, her şeyini kaptırmışsan,
Sakın geri almak için uğraşma. Sakın.
Bırak gitsin. Sal gitsin.
Senden alınanlar,
Sende miadını dolduranlardır,
Sen inatla,
Korumaya çalışsan da. Sarılsan da, sımsıkı tutmaya çalışsan da.
Baktın ki tek tek gidiyorlar,
Baktın ki alıyorlar elinden,
Bırak gitsin. Sal gitsin.
Ne var ne yoksa. En sonuncusuna kadar.
Sende miadıdolanlara,
Tutunarak yaşamaya çalışma sakın.
Yolla gitsin. Sal gitsin.
Kendi elinle yerleştir kamyona.
Kendi elinle aç gidenlerin kapısını. El salla arkasından,
Sonra,
Selametle de,
Gönder gitsin.
Gitsin ki,
Yer açılsın,
Bugün yaşamak istediklerine,
Yarın yaşamak istediklerine, yarın yaşayabileceklerine,
Yer açılsın,
Kendi bildiğin gibi, kendince ‘Sen’ gibi.
Ha,
Bilmiyorsan kendince ‘Sen’ gibi,
Ne istersin kendinden,
Yat sırt üstü,
Koy ellerini ensene,
Bak tavana yıldızlara,
Hayal kur.
Hangi hayali kurmak istersen. Hayallerini arzularını ümitlerini alamazlar elinden.
‘Sen’i yani. Tek ve gerçek ‘Sen’i yani.
Bak bakalım artık canın nasıl bir insan olmak istiyor,
Mesela…
Kaybettiklerinin ardından ağlıyorsan, kendin için hiç yaşamamışsın demektir.
Kaybettiklerinin ardından ağlıyorsan,
Yaptıklarının ettiklerinin biriktirdiklerinin sevdiklerinin sevildiklerinin tamamı,
‘Sen’in,
Tamamı zannetmişsin demek.
Ki,
Değil.
Onlar o günündü,
Şimdi yaşadıklarınsa bu günün,
Hayallerin arzularınsa,
Yarınların.
Ümitlerinse son nefesine kadar, ‘Sen’in son nefesine kadar hep ‘Sen’in.
Hayallerin yoksa eğer çok ağlarsın kaybettiklerinin ardından.
Hayallerin yoksa eğer,
Başkalarının hayallerini yaşamış yaşatmışsın bu güne kadar demek.
Hayallerini bulamıyorsun ulaşamıyorsan en diplerinde bir yerlerde,
Başkalarının hayallerinin altında,
Kalmışlar ezilmişler demek.
Tut çıkar.
Ulu orta,
Ortaya.
Çünkü,
En kıymetlin‘Sen’sin. Amma en kıymetlin.
En kıymetli de,
Hayat.
Her bir dakika çok kıymetli.
Her bir an.
Yürü git.
Bırak gitsin. Sal gitsin.
Ki,
Yürüyebilesin.
Geçmiş,
Pranga gibidir ayaklarda.
Ya kıpırdatmaz seni uzaklara doğru, ya da gücünün yettiği yere kadar taşıyabilirsin sürükleyebilirsin ancak,
O kalın, ağır, paslı zincirleri.
Herkes istediği arzu ettiği her şeyi alabilseydi edinebilseydi,
Geçirebilseydi mülkiyetine,
Herkes tüm sevgileri tüm aşkları tüm sevişmeleri,
Yaşayabilseydi her an her istediği gibi her istediği yerde,
Ne mal mülk kalırdı yeniden edinebilecek,
Ne alet edevat satın alınacak,
Ne de insan kalırdı bir daha sevecek sevilecek sevişilecek aşık olunacak.
Parsellenirdi,
Yürekler,
Bedenler,
Ruhlar,
Milim milim sen daha sevemeden sevişemeden aşık olamadan. Sende sevemezdin sevilemezdin sevişemezdin aşık olamazdın zaten.
Amma,
Hep arzula, hep amma.
Amma,
Hep hayalini kur, hep amma.
Amma,
Hep taşıümitleri yüreğinde, hep amma.
Hep bir güzel var,
Bir yerlerde.
Hep amma.
Bırak gitsin, sal gitsin gideni.
Kaptırdıklarınıkaybettiklerini,
Bırak gitsin.
Ki,
Yer açılsın,
Hayallere arzulara ümitlere,
Yer açılsın,
‘Sen’,
Gibi,
Sana.
Bırak gitsin, sal gitsin ki,
Çürümesin elinde,
Malın mülkün,
Aletin edevatın,
Amma en önemlisi,
Sevgin aşkın.
İzin vermemelisin sevgiyle aşkla gelip yaşayana yaşattığın yaşatılan güzelliklerin çürümesine elinde,
Çürütülmesine,
Senin olacak hep senin kalacak hep sende olacak diye.
Koru gururunu aşkının sevginin hazır dimdik dururken. Aşk yücedir gururu kırılamayacak kadar. O gururdur seni zaten dimdik tutacak.
Tazeyken fışır fışırken,
Çiçekler açmışken,
Rengarenkken,
Bırak gitsin. Sal gitsin.
Ki,
Hep güzellikler içinde yaşayabilesin. O güzelliklerin ruhunda hep yaşamasına izin verebilesin. Yaşadığın güzelliklerin tadına varabilesin.
Çürümemişanılar çürütülmemiş geçmişler prangalar değildir ayaklarında.
Elinde tap taze,
Cıvıl cıvıl bir demet kır çiçeğidir seyredilesi hep.
Seninle her yere gelen,
Nerede nasıl yaşarsan yaşa,
Hep seninle beraber gelsin, hep baş köşede dursun istediğin,
Seni hep gülümseten, mis gibi kokan,
Özleten.
Hayatınızı,
Çürütmeyin.
Hele,
Aşkınızı,
Hiç mi hiç.
Hayatınıza kök salın ‘Siz’ gibi,
Aşkıgüzelleştirenlerdir çiçekleriniz,
Kesmeyin sakın,
Kesilmesine izin vermeyin sakın açan çiçeklerinizin.
Vazoda,
En kıymetlisinden en güzelinden de olsa,
Kesme çiçek olmayın hiç.
Başkalarının gözünün içine bakmayın, suyunuz tazelensin diye.
Ne kadar tazeleseler de suyunuzu,
Er veya geç,
Bir gün solarsınız,
En kıymetli vazoda bile,
Bir gün mutlaka. Aşkınızda sevginizde sizinle beraber. Kırmayın bükmeyin belini sevginizin aşkınızın.
Çok yürekli olun mesela,
Minik bir papatya olun mesela,
Sıradan,
Kırların en dip köşelerinde bir yerlerde,
Amma,
Kökü olan,
Amma,
Her mevsim,
Açan. Sevdiğinizin saçına sevginize çok yakışan. Beyaz minik bir papatya mesela.
Yaşadığınız,
Yaşatılan,
Aşkla sevgiye beslenen.
‘Sen’ olsun,
Çiçeğinizin adı,
Mesela,
Koparılmaya kıyılamayacak kadar narin,
Kesildikçe güçlenen.
Kökünden yeniden filizler veren, fışkıran.
Amma,
Hep güzelliklerle yaşayan. Yaşatılmış olan ve de son nefesinize kadar içinizde hep yaşayacak olan.
Ki,
Her bir yeni sabah,
Güneşin doğuşuna,
Bir kez dahaşahit olan iyi ki yaşadım diye şükür ettiren.
Kaybettiklerinize çok sevinin,
Gidenlere teşekkür edin.
Yaşatılanlara yaşadıklarınıza,
Teşekkür edin,
Ne mutlu size,
Ne güzel ki,
Çürümeden çürümenize çürütülmeye izin vermeden,
Güzellikler içinde,
Yaşıyorsunuz yaşatılmışsınız demek.
Güzelliklerin güzelliklerinizingururunu kırmıyorsunuz kırılmasına izin vermiyorsunuz demek.
Hayatınızı,
Çürütmeyin sakın.
Gidenlerin kaybettiklerinizin peşinden,
Gülümseyin sadece,
Ve de teşekkür edin hayata gönülden,
O,
Kadar.
Sallanırken eğilirken bükülürken bir o yana bir bu yana,
Amma,
Kökünüzün,
Üstünde,
Yeniden açan tomurcuklarınıza bakarken,
Emin olun ki,
Aşık olursunuz,
Hayatınıza,
Yaşarken,
Yeniden.
Ve,
Hep,
Gülümsersiniz,
‘Kendiniz’e,
Hem de,
Hep,
Hem de,
Hep,
Aşıkken.
Çok basittir hayat, çok hem de.
Hayatıgüzelleştirense,
Dimdik duran gülümseyen,
Sevgi dolu bir,
Yürek.
O kadar.
Gerisi,
Hikaye.
Gerisi,
Bugün var yarın yok. Veya tam tersi...
*****
Hep biri gider. Biri mi gitmeye karar verir, diğeri mi onu gitmeye zorlar bilinmez. Dedikodusu çok olur amma. Genelde erkeğin kendi çeker gider gibi gözükse de, genelde kadının ruhu gider kendi kalır. Ruhun gittiğini görmek zordur, bedenen gidense çok barizdir.
Sonra biri ağlar hep.
Gidense güler.
Sevmekle olmaz sadece.
Vermekle olur.
Paso vereceksin.
Neyin var neyin yoksa.
Külliyen.
Her şeyi,
Her şeyini,
Seviyorsan.
Aşk varsa,
Eğer.
Aşk yaşanmışsa eğer.
Ağlayan gidenin kendine mi ağlar?
Yalnızlığına mı?
Sevdiğinden uzak düşmeye mi?
Duruma göre.
Sevdiğinin ardından ağlıyorsan gitti diye,
Vermemişsin demektir neyin var neyin yoksa.
Yalnızlığına alıyorsan,
Vardır bir korkun hayattan yana.
Gidene mi zor?
Kalana mı?
İkiside.
Giden geçmişini terk eder.
Kalan geçmişiyle baş başa kalır.
Biri anılarını silmek için çabalar,
Diğeri anılarla yaşamaya çalışır.
Anlatıyor gidenlerde,
Kalanlarda
Hepsi yaralı.
Hepsi üzgün aslında. Gideni kalanı farksız. Amma bozulunca bir kez büyü tutmaz tekrar aşı.
Ruhlarının suratları asık.
Teskin etmek zor.
Kimi yalnızlığına sarılmış,
Kimi birilerine.
O birileri de,
Kerhen sanki.
Yüreğini ruhunu sadece aşkın doldurur bedeni sadece aşkın sarar,
Aklından bir daha çıkmamacasına,
Aşık olmuşsan bir kere,
Aşk bitmez.
Giden aşkıgötüremez valizinde.
Aşk,
Taş olur kalır yürekte. Taşın içi pamuktan öte. Kabuk sertleşse de,
Üzerinden yıllar geçse de.
Ne yapıyor acaba?
Nerede acaba?
Birini sevdi mi acaba?
Benden çok seveni oldu mu acaba?
Aşık mıacaba?
Neye benziyor acaba?
Yaşlandı mıacaba?
Gülüyor mu kahkahalarla acaba?
Güldürüyor mu kahkahalarla acaba?
Huylarıdeğişti mi?
Tutturuyor mu hala?
Beni öptüğü gibi öpüyor mu acaba?
Kimle sevişiyor acaba?
Aklına geliyor muyum acaba?
Hiç ağladımı yokluğuma acaba?
Hiç o restoranda o masada rakı içti mi acaba?
O şarkıyıdinledi mi yeniden acaba?
Dinleyince dalıp gidiyor mu özlüyor mu çok acaba?
Sorular sorular.
Bazen sesli avaz niyaz,
Bazen sessizce ruhunun derinlerinde,
Bağrışçağrış.
Mutlu mu acaba? En acıtanı.
Aşk varsa,
Eğer.
Aşk yaşanmışsa eğer.
Sorular hiç bitmez.
Hep bir ümit vardır,
Çalacak bir telefon.
İki satır bir mesaj.
Bir haber.
Sessizce beklenir,
Yaşanırken hayat,
Akıp giderken yaşam. Akar giderken hayatta.
Gurur yaparız,
Bazen gururumuz yerlerdeyken.
Yeter ki dönsün,
Gelsin.
Dönsem sarılır mı?
Diye de,
Düşünür dururuz geriye dönüşü olmadığını sandığımız bir yerlerde.
Aşk varsa,
Eğer,
Aşk yaşanmışsa eğer.
Bitmez,
Bu kahrolasıaşk.
Bitti zannetsek de.
Cevaplarınıbilemediğimiz sorularla,
Yaşar gideriz,
Kendi başımıza.
Kızarız ona hep.
Amma ne kızmak.
Yerden yere duvardan duvara vura vura.
Sonra,
Özleriz,
Çok beter hem de.
Sonra,
Kızarız eze ufalaya kendimize,
Yapmasaydım etmeseydim demeseydim duymasaydım diye.
Küfür ede ede.
Sonra,
Özleriz yine,
Çok beter hem de.
Aşk varsa,
Eğer.
Aşk yaşanmışsa eğer.
İnsan evladıbir kez aşık olur. Son aşktır esas olan. Son aşktır aşkı asıl tattıran. O son aşk bazen ilkte kalır bazen son da, hem de sana hiç mi hiç sormadan.
Bir kez seversin gönülden,
Titreteninden.
Titredin mi,
Ne gideceksin her şeye rağmen,
Ne de göndereceksin her şeye rağmen,
Sevdiğini.
Yaşayacaksın sadece aşkını sevgini kendini, onu değil kendini. Kendin için kendini.
Gün be gün.
An be an.
İtmeden kakmadan itiştirmeden kakıştırmadan,
Çekiştirmeden,
Sadece,
Yaşayacaksın.
Kıymetini içine çeke çeke.
Her anın,
Her bir dakikanın.
Hazır kimse bir yerlere gitmemişken.
Hazır hala o söz söylenmemişken.
Hazır hala gönüller kırılmamışken,
Hazır sen hala aşıkken,
Sadece yaşayacaksın,
Her bir sözü,
Her bir sesi,
Her bir bakışı,
Her bir kokuyu,
Her bir dokunuşu,
Göğsün yüreğin hala aşkla dolarken,
Hala titrerken.
Kıymetini bileceksin sevdiğinin,
Anlarla günleri, günlerle yılları, yıllarla bir ömrü tamamlayana kadar,
Aşk varsa,
Eğer.
Aşkıyaşamışsan eğer. Ve hala hazır yaşıyorken.
Giderse,
Gittiğinde,
Ne önemsizdir yaşarken aşkına kızdıkların,
Ne kadar değersizdir özleminin karşısında kızdırdıkların. Bugün incirin çekirdeğini bile dolduramadıkların ne manasızdır,
Sanki,
Hiçbir zaman gitmeyeceksin gitmeyecek gibi,
Saldırmaların,
Savunmaların,
Ne manasızdır,
Kavgaların tartışmaların, kızgınlıkların, darılmaların,
Sarılıp bir kez daha uyuyamıyorsan,
Aşk varsa,
Eğer.
Aşkıyaşamışsan eğer ve de aşıksan hala eğer.
Ağla.
Ağlaya bildiğin kadar.
Üzül de çok.
Kahrol falan hatta. Yataklara bile düş.
Çaresiz de hisset kendini.
Ezik de.
Kötü de.
İster vursun yüzüne,
Bakışlarına,
İster içine aksın kezzapgibi yaka yaka kahkahalarla gülerken.
Sevdiğini göndermeyeceksin.
Neyin var neyin yoksa,
Döktüreceksin.
Her şeyini.
Son gıdımına kadar.
Bir an dahi düşünmeden.
Vermediklerin,
Manasınıyitiriverir,
Giderse,
Bir gün,
Ve de,
Aşk varsa,
Eğer.
Aşkıyaşamışsan eğer.
Manasız,
Zenginliklerinle çoklarınla yaşar gidersin,
Doyamadığın doyamayacağın tek ve en kıymetli yokunla ömrünün son nefesine,
Kadar,
Cevabını,
Bilmediğin sorularınla,
Çok,
Özleyerek hem de.
Eğer ki,
Aşık olmuşsan,
Bir kez.
Yerine koyamayacağın tek servetinin,
Aşk,
Olduğunu,
Öğrenmenin,
Acısıyla,
Özler durursun,
Kimselerin,
Ulaşamadığıruhunun en derinlerde,
Tek başına yaşayan,
Ve de her an hatırladığın,
Hiç gözlerinin önünden gitmeyen,
O güzel,
Gülüşüyle.
Neyin var neyin yoksa,
Vermiyorsan eğer, verememişsen eğer, vermek istememişsen eğer,
Zaten,
Aşık da,
Değilmişsin o gün,
Gaza gelmiş,
Bir gariban,
Sadece kendine aşık,
Yalnız bir insansın sen. Yalnız bir insanmışsın sen.
Aşkı hiç tanımamış,
Tam da hissetmemiş,
Tam da yaşayamamış,
Korkağın,
Tekisin,
Sen.
Çevreye verdiğin rahatsızlık için,
İki de bir,
Özür dileyen.
Aşk vermektir sapına kadar,
Esirgemeden.
Vermiyorsan,
Geç bir sonrakine,
Yürü git,
Henüz,
Aşkla,
Hiç mi hiç,
Tanışmamışsın sen.
Aşkı yaşayamamışsan yaşatmamışsan yaşatamamışsan her şeyinle,
Her şeyine rağmen,
Fakir fukaranın tekisin,
Aşktan yana,
Sen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder