Bütün
devletler bölünecekler. Kimisinin bölünmesine ömrümüz vefa edecek kimisininkine
etmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de bölünecek mi bir gün? Evet. Her
devlet gibi. Bir gün. Önce eyaletlere muhtemelen, eyaletler de zamanla daha
küçük devletlere dönüşecekler. Sonra o küçük devletlerde bölünecekler. Tüm
dünyada. Bölüne bölüne devlet anlayışı bir sembol haline gelip dönüşecek bir
gün dünyada.
Ve de,
Hoş gelmişler
sevgi hanımlar.
Ve de bir
gün devlet mevlet kalmayacak dünyada. Irk kalmayacak. Kan ve kültür
farklılıkları eriyecek yok olacak. Tüm insanlar,
Bir,
Olacak.
Bizim
ömrümüz vefa etmeyecek tabii ki o günleri görmeye. Vardır birkaç bin yılı daha.
Sevgi çağından evvel ki sevgisizlik,
Daha da
doğrusu sadece kendini çok sevme döneminin başındayız.
Olsun. Önce
sadece kendini dahi çok seviyor olsan gerçek sevgiyle tanışmaya başlıyorsun
demektir bireyselleştikçe. Bir aşama daha insanın evriminde.
Toplu
yaşamdan bireyselliğe geçtiğimizi fark edenlerle,
Hala,
Toplu yaşamın
içinde bireyselleşmeyi yok sayıp, kabul etmeyip ortadan yok etmeye çalışanlar
arasında yaşanacak bundan böyle çatışmalar dünya üzerinde. Devlet yapısı
içinde.
Tüm dünyada
bu böyle.
Her bir
kişinin tek tek gemisini kurtaran kaptan anlayışı ile başlamış insanlık tarihi,
Birlikten
kuvvet doğarın keşfiyle,
Hep beraber
kurtaralım gemiyi anlayışına dönüşümü ile başladı ulusal devlet yapısı.
Birlikten kuvvet doğdu. Amma o kuvvetin içinde azınlık güçlendi, devlet
güçlendi. İnsanların çoğunluğuysa güçlenen azınlığa ve güçlenen devletlerine
köle oldu. Köleliğe hep isyan eden insanoğlu da çekti isyan bayrağını yeniden.
Dünyada ki
devletleri takip ederseniz pek çoğunda bölünme konuşmaları artık günlük haber
olma niteliğini bile yitirdi.
Batısı doğusu
her bir coğrafi bölgede,
Nedeni o
veya bu,
Bölünmenin
lafı ediliyor artık. Hatta devletleri bölerek nemalanan emperyalist düzenin kaşifleri
bekçileri devletler toplumlar bile bölünmemek için uğraşmaya başladılar.
Yürümeyen
evliliklerle gittikçe artan boşanma oranları,
Devletlerin
bölünmesinin,
Temeli. Yani,
Tahammülsüzlük.
Önce başka
devletlere başka şehirlere,
Sonra başka
mahalleye kasabaya köye,
Sonra
komşulara hemşerilere,
Sonra eşe
dosta arkadaşlara,
Sonra akrabalara,
Sonra sevgiliye,
Sonra karıya
kocaya,
Hatta sonra
çocuklara,
Derken herkese
karşı her an yaşanan tahammülsüzlüklerle buraya kadar. Devlet kavramı da.
Ve de
tahammülsüzlüğün nedeniyse bireyselleşmektir.
İlk batı
ülkelerinde görülen yaşlanan anne babalarla,
Gelinlerle
damatlarla çoluk çocuk bir arada yaşamamak yönünde verilen kararlar artık tüm
dünyayı sardı.
Hepsinin
nedeni,
Tahammülsüzlük.
Bireyselleşmek yani.
Bir toplumu
oluşturan insanlar ne kadar bireyselleşirse o denli tahammülsüz olurlar bir
başka insana ve de insanlara karşı. Kurallara karşı. Farklı düşüncelere
inançlara karşı. Farklı yaşamlara karşı.
Kendileri
gibi olanlarla birleşirler önce. O devletin sınırları içinde önce. Ayrışırlar. Kendileri
gibileriyle aralarında ki bugün için ufak tefek sayılacak farklılıklara bile tahammül
etmek istemeyecekleri için bir gün,
O an o gün
geldiğinde yeniden ayrışacaklar yeniden bölüneceklerdir. Ta ki önce yalnızlaşana
kadar tam anlamıyla. Başa dönmektir bazen evrim. Tutmayınca aşı. Daha doğrusu
yanlış aşı. Daha da doğrusu içinde sevginin olmadığı aşı.
Kimse
kimseye tahammül edemiyorsa bir dünyada bir ülkede,
Bölünmek
kaçınılmazdır.
Aileler de
olduğu gibi. Evliliklerde olduğu gibi.
Bu böyledir,
bu insanlar senin ailendir bu insanlar senin vatandaşındır, onlarla bir arada yaşamak
zorundasın,
Yaptırımlarıyla
zorlamalarla dayatılanları kabul etmiyor insanlar artık.
Kendi
menfaatleri adına sadece kendileri için kendi bildikleri gibi yaşamak
istiyorlar.
Anayasaların,
Çöktüğü
devre giriyor dünya.
Hiçbir
anayasa bırakın tamamını o anayasanın altında toplanan, çoğunluğu bile tatmin
etmiyor temsil etmiyor artık hiçbir ülkede.
İnsanlar
kendi anayasalarına göre yaşamak istiyorlar.
Değişimlere,
Bireyselleşmeye
yetişemiyor her geçen gün yeniden yazılan anayasalar. Her bir anayasa demode
oluyor kısa bir süre içinde her bir devlette.
Tatmin
etmiyor.
Tatminsiz
kuşaklar yetiştiren yetiştirmeye devam eden toplumlarda ki insanlarda tahammülsüzleşiyorlar
her geçen gün daha da.
Ki,
Globalleşmenin
destekçileri globalleşmenin kurbanı oluyorlar artık eğer ki konu devlet
yapısıysa.
Hepsinin tüm
bu gelişmelerin tetikçisiyse,
İnternet.
Hız yani.
İstediğine
istediğin an erişmek ulaşmak alışkanlığı ve de çaba sarf etmeden eriştiklerini
ulaştıklarını,
İstediğin an
değiştirme veya yok edebilmenin mümkün olduğunu önce fark etmek, sonrada bu
farka alışmak halleri yani.
İnternet
devrimi,
Devlet
anlayışının fokurdayan kazanının altını iyice ateşledi bu gezegende.
Devletlerin
sınırlarını fiziken aşmak gerekmiyor
başka devletlerin sınırlardan içeri girebilmek için artık.
Ne gazeteler
ne radyolar ne televizyonlar yetmiyor artık insanlara.
Her şey o
tuşa bağlı. Bağlandı.
Hızlı çabuk
eziyetsiz ve de çok çalışmadan çabalamadan ve de bireyin arzu ettiği gibi
yaşanıyor yaşıyor artık insanlar. Köylüsü kentlisi beyazı siyahı batılısı
doğulusu her dinin mensubu dinsizi.
Birey ne
zamanki ekran başında arzu ettiklerine arzu ettiği an kavuşmayı veya terk
etmeyi öğrendi,
Aksi hiçbir
duruma tahammülü kalmadı artık.
İnternette
vaat yok.
Vaatlere
kanmıyor, kansa dahi vaatlere ulaşmak için ihtiyaç duyulan süreleri vakit kaybı
görüyor insanlar artık. Bireyselleştikçe.
Ailesine tahammül
edemeyen insanlar,
Bir arada yaşadığı
devletinin diğer vatandaşlarına neden ve nasıl tahammül etsinler ki?
İnternetin
gücünün ne olduğunu kimse fark etmedi. Ta ki internetin bireyselleşmenin
merkezinde ki komutan olduğunu fark edene kadar.
Devlet işi
bitti.
Artık dünya,
üstünde ‘şimdilik’ farklı lisanları bayrakları kültürleri ırkları temsil eden
insanları barındıran bir gezegen. Devletleri değil amma, insanları. O da,
‘Şimdilik’
amma.
Bundan
sonrasında,
Kuşaklardan
kuşaklara daha da güçlenecek tahammülsüzlüğün yani bireyselleşmenin evrimi.
Ortak
müşterek yok artık.
Müşterek
olmayınca ortaklıkta yok.
Ortaklık
yoksa,
Bir aradalık
yok.
Bir aradalık
yoksa ne toplum var ne de devletler artık.
Sevimsiz
gelebilir bu durum bir çok insana.
Sevimsizliği,
Sevimli
bulanlar içinse bir nimettir sevimsizlik.
Her şey bir
rüya ile başlar.
Bir hayal
ile.
John Lennon
bu rüyayı yıllar evvel gördü. Yıllar evvel hayal etti.
Arkadaş ne
emperyalistti ne de kapitalist.
Bilge amma
müzisyen bir berduştu,
Protestinden.
Yüz
milyonlarca insan bağıra bağıra söylediler ‘Imagine’ ı. O yüz milyonlar ne
zaman ki önce anne baba sonra dede nine oldular,
Şimdi,
Bağıra
bağıra geliyor hayata kavuşuyor,
‘Imagine’.
Sen
istediğin kadar kapa kulaklarını. Tak at gözlüklerini. Hepsi nafiledir. Evrimin
parçasısın aslında kapadıkça kulaklarını gözlerini. Etki tepki meselesi.
Ben
kapamıyorum kulaklarımı. Gözlerimi aça aça,
Hala,
Söylüyorum Imagine ı.
Ki,
Artık bu bir
hayal değil.
Bakma
insanoğlunun akıllı hayvan olduğuna.
Değiştiğini
en son kendi fark eder.
Hayatın itiş
kakışından sıyrılıp da fark etmek için zaman ayırmadığı,
Çaba sarf
etmediği için değişime.
Amma,
İnsanoğlunun
fark etmemesi fark etse dahi kabullenmemesi,
Değişimle
geleni,
Evrimin
gücünü,
Değiştirmez.
Evrimlerle
gelinen devlet yapısının sonunu da evrimin devamı getiriyor.
Her bir
insan,
Bir devlet
artık.
Kendini sev
diye diye,
Kendini
sevince başkalarını sevmeye gerek kalmadı. Şimdilik.
Başkalarını
sevmeden yaşamaya geçince,
İyice
bireyselleşti insanlar.
Bireyselleştikçe,
Patron
olduklarını fark etti insanlar.
Patronlara,
Patronluk
taslıyor şimdi devletler.
İnsanlarda
refüze ediyorlar.
Basit yani
nedeni.
İnternette
patronun makam odası oldu. Şimdilik.
Kendi
bayrağı kendi lisanında,
Kendi
anayasası ile yaşadığı.
Basit nedeni
yani.
Sevgi çağına
geçmeden bir evvel ki,
Döneme
giriyor,
İnsanlık.
Sen sev
sevme.
Seversen de
parçasısın sevgi çağının,
Sevmesen de.
Sevgi,
Bu.
Sevgisizliği
bile sever,
Sevgi.
Adı,
Zaten,
Sevgi.
Bir yanda
sevgi,
Diğer yanda,
Devlet.
İki zıtlar artık.
Şimdiden,
Geçmiş olsun,
Devlet
beylere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder