12 Kasım 2012 Pazartesi

BÜTÜN DEVLETLER BÖLÜNECEKLER

Bütün devletler bölünecekler. Kimisinin bölünmesine ömrümüz vefa edecek kimisininkine etmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de bölünecek mi bir gün? Evet. Her devlet gibi. Bir gün. Önce eyaletlere muhtemelen, eyaletler de zamanla daha küçük devletlere dönüşecekler. Sonra o küçük devletlerde bölünecekler. Tüm dünyada. Bölüne bölüne devlet anlayışı bir sembol haline gelip dönüşecek bir gün dünyada.

Ve de bir gün devlet mevlet kalmayacak dünyada. Irk kalmayacak. Kan ve kültür farklılıkları eriyecek yok olacak. Tüm insanlar,
Bir,

Olacak.
Bizim ömrümüz vefa etmeyecek tabii ki o günleri görmeye. Vardır birkaç bin yılı daha. Sevgi çağından evvel ki sevgisizlik,

Daha da doğrusu sadece kendini çok sevme döneminin başındayız.
Olsun. Önce sadece kendini dahi çok seviyor olsan gerçek sevgiyle tanışmaya başlıyorsun demektir bireyselleştikçe. Bir aşama daha insanın evriminde.

Toplu yaşamdan bireyselliğe geçtiğimizi fark edenlerle,
Hala,

Toplu yaşamın içinde bireyselleşmeyi yok sayıp, kabul etmeyip ortadan yok etmeye çalışanlar arasında yaşanacak bundan böyle çatışmalar dünya üzerinde. Devlet yapısı içinde.
Tüm dünyada bu böyle.

Her bir kişinin tek tek gemisini kurtaran kaptan anlayışı ile başlamış insanlık tarihi,
Birlikten kuvvet doğarın keşfiyle,

Hep beraber kurtaralım gemiyi anlayışına dönüşümü ile başladı ulusal devlet yapısı. Birlikten kuvvet doğdu. Amma o kuvvetin içinde azınlık güçlendi, devlet güçlendi. İnsanların çoğunluğuysa güçlenen azınlığa ve güçlenen devletlerine köle oldu. Köleliğe hep isyan eden insanoğlu da çekti isyan bayrağını  yeniden.
Dünyada ki devletleri takip ederseniz pek çoğunda bölünme konuşmaları artık günlük haber olma niteliğini bile yitirdi.

Batısı doğusu her bir coğrafi bölgede,
Nedeni o veya bu,

Bölünmenin lafı ediliyor artık. Hatta devletleri bölerek nemalanan emperyalist düzenin kaşifleri bekçileri devletler toplumlar bile bölünmemek için uğraşmaya başladılar.
Yürümeyen evliliklerle gittikçe artan boşanma oranları,

Devletlerin bölünmesinin,
Temeli. Yani,

Tahammülsüzlük.
Önce başka devletlere başka şehirlere,

Sonra başka mahalleye kasabaya köye,
Sonra komşulara hemşerilere,

Sonra eşe dosta arkadaşlara,
Sonra akrabalara,

Sonra sevgiliye,
Sonra karıya kocaya,

Hatta sonra çocuklara,
Derken herkese karşı her an yaşanan tahammülsüzlüklerle buraya kadar. Devlet kavramı da.

Ve de tahammülsüzlüğün nedeniyse bireyselleşmektir.
İlk batı ülkelerinde görülen yaşlanan anne babalarla,

Gelinlerle damatlarla çoluk çocuk bir arada yaşamamak yönünde verilen kararlar artık tüm dünyayı sardı.
Hepsinin nedeni,

Tahammülsüzlük. Bireyselleşmek yani.
Bir toplumu oluşturan insanlar ne kadar bireyselleşirse o denli tahammülsüz olurlar bir başka insana ve de insanlara karşı. Kurallara karşı. Farklı düşüncelere inançlara karşı. Farklı yaşamlara karşı.

Kendileri gibi olanlarla birleşirler önce. O devletin sınırları içinde önce. Ayrışırlar. Kendileri gibileriyle aralarında ki bugün için ufak tefek sayılacak farklılıklara bile tahammül etmek istemeyecekleri için bir gün,
O an o gün geldiğinde yeniden ayrışacaklar yeniden bölüneceklerdir. Ta ki önce yalnızlaşana kadar tam anlamıyla. Başa dönmektir bazen evrim. Tutmayınca aşı. Daha doğrusu yanlış aşı. Daha da doğrusu içinde sevginin olmadığı aşı.

Kimse kimseye tahammül edemiyorsa bir dünyada bir ülkede,
Bölünmek kaçınılmazdır.

Aileler de olduğu gibi. Evliliklerde olduğu gibi.
Bu böyledir, bu insanlar senin ailendir bu insanlar senin vatandaşındır, onlarla bir arada yaşamak zorundasın,

Yaptırımlarıyla zorlamalarla dayatılanları kabul etmiyor insanlar artık.
Kendi menfaatleri adına sadece kendileri için kendi bildikleri gibi yaşamak istiyorlar.

Anayasaların,
Çöktüğü devre giriyor dünya.

Hiçbir anayasa bırakın tamamını o anayasanın altında toplanan, çoğunluğu bile tatmin etmiyor temsil etmiyor artık hiçbir ülkede.
İnsanlar kendi anayasalarına göre yaşamak istiyorlar.

Değişimlere,
Bireyselleşmeye yetişemiyor her geçen gün yeniden yazılan anayasalar. Her bir anayasa demode oluyor kısa bir süre içinde her bir devlette.

Tatmin etmiyor.
Tatminsiz kuşaklar yetiştiren yetiştirmeye devam eden toplumlarda ki insanlarda tahammülsüzleşiyorlar her geçen gün daha da.

Ki,
Globalleşmenin destekçileri globalleşmenin kurbanı oluyorlar artık eğer ki konu devlet yapısıysa.

Hepsinin tüm bu gelişmelerin tetikçisiyse,
İnternet.

Hız yani.
İstediğine istediğin an erişmek ulaşmak alışkanlığı ve de çaba sarf etmeden eriştiklerini ulaştıklarını,

İstediğin an değiştirme veya yok edebilmenin mümkün olduğunu önce fark etmek, sonrada bu farka alışmak halleri yani.
İnternet devrimi,

Devlet anlayışının fokurdayan kazanının altını iyice ateşledi bu gezegende.
Devletlerin sınırlarını fiziken  aşmak gerekmiyor başka devletlerin sınırlardan içeri girebilmek için artık.

Ne gazeteler ne radyolar ne televizyonlar yetmiyor artık insanlara.
Her şey o tuşa bağlı. Bağlandı.

Hızlı çabuk eziyetsiz ve de çok çalışmadan çabalamadan ve de bireyin arzu ettiği gibi yaşanıyor yaşıyor artık insanlar. Köylüsü kentlisi beyazı siyahı batılısı doğulusu her dinin mensubu dinsizi.
Birey ne zamanki ekran başında arzu ettiklerine arzu ettiği an kavuşmayı veya terk etmeyi öğrendi,

Aksi hiçbir duruma tahammülü kalmadı artık.
İnternette vaat yok.

Vaatlere kanmıyor, kansa dahi vaatlere ulaşmak için ihtiyaç duyulan süreleri vakit kaybı görüyor insanlar artık. Bireyselleştikçe.
Ailesine tahammül edemeyen insanlar,

Bir arada yaşadığı devletinin diğer vatandaşlarına neden ve nasıl tahammül etsinler ki?
İnternetin gücünün ne olduğunu kimse fark etmedi. Ta ki internetin bireyselleşmenin merkezinde ki komutan olduğunu fark edene kadar.

Devlet işi bitti.
Artık dünya, üstünde ‘şimdilik’ farklı lisanları bayrakları kültürleri ırkları temsil eden insanları barındıran bir gezegen. Devletleri değil amma, insanları. O da,

‘Şimdilik’ amma.
Bundan sonrasında,

Kuşaklardan kuşaklara daha da güçlenecek tahammülsüzlüğün yani bireyselleşmenin evrimi.
Ortak müşterek yok artık.

Müşterek olmayınca ortaklıkta yok.
Ortaklık yoksa,

Bir aradalık yok.
Bir aradalık yoksa ne toplum var ne de devletler artık.

Sevimsiz gelebilir bu durum bir çok insana.
Sevimsizliği,

Sevimli bulanlar içinse bir nimettir sevimsizlik.
Her şey bir rüya ile başlar.

Bir hayal ile.
John Lennon bu rüyayı yıllar evvel gördü. Yıllar evvel hayal etti.

Arkadaş ne emperyalistti ne de kapitalist.
Bilge amma müzisyen bir berduştu,

Protestinden.
Yüz milyonlarca insan bağıra bağıra söylediler ‘Imagine’ ı. O yüz milyonlar ne zaman ki önce anne baba sonra dede nine oldular,

Şimdi,
Bağıra bağıra geliyor hayata kavuşuyor,

‘Imagine’.
Sen istediğin kadar kapa kulaklarını. Tak at gözlüklerini. Hepsi nafiledir. Evrimin parçasısın aslında kapadıkça kulaklarını gözlerini. Etki tepki meselesi.

Ben kapamıyorum kulaklarımı. Gözlerimi aça aça,
Hala,

Söylüyorum  Imagine ı.
Ki,

Artık bu bir hayal değil.
Bakma insanoğlunun akıllı hayvan olduğuna.

Değiştiğini en son kendi fark eder.
Hayatın itiş kakışından sıyrılıp da fark etmek için zaman ayırmadığı,

Çaba sarf etmediği için değişime.
Amma,

İnsanoğlunun fark etmemesi fark etse dahi kabullenmemesi,
Değişimle geleni,

Evrimin gücünü,
Değiştirmez.

Evrimlerle gelinen devlet yapısının sonunu da evrimin devamı getiriyor.
Her bir insan,

Bir devlet artık.
Kendini sev diye diye,

Kendini sevince başkalarını sevmeye gerek kalmadı. Şimdilik.
Başkalarını sevmeden yaşamaya geçince,

İyice bireyselleşti insanlar.
Bireyselleştikçe,

Patron olduklarını fark etti insanlar.
Patronlara,

Patronluk taslıyor şimdi devletler.
İnsanlarda refüze ediyorlar.

Basit yani nedeni.
İnternette patronun makam odası oldu. Şimdilik.

Kendi bayrağı kendi lisanında,
Kendi anayasası ile yaşadığı.

Basit nedeni yani.
Sevgi çağına geçmeden bir evvel ki,

Döneme giriyor,
İnsanlık.

Sen sev sevme.
Seversen de parçasısın sevgi çağının,

Sevmesen de.
Sevgi,

Bu.
Sevgisizliği bile sever,

Sevgi.
Adı,

Zaten,
Sevgi.

Bir yanda sevgi,
Diğer yanda,

Devlet.
İki zıtlar artık.

Şimdiden,
Geçmiş olsun,

Devlet beylere.
Ve de,
Hoş gelmişler sevgi hanımlar.

Hiç yorum yok: