30 Aralık 2012 Pazar

DULLAR BEKARLAR

Bir mutlaka, amma tercihen iki ve üstü boşanma ve de ilaveten muadili sıkı en az iki üç ilişki yaşamış amma şimdilerde de tamamı tam olan bir ilişki yaşamayan veya hiç ilişkisi olmayan kadınlarla erkeklerin yatak çarşaflarının diğer tarafı hep temiz ve jilet gibi ütülü. Bu yüzden hiç değiştirme çarşafı olmuyor amma. Diğer yastığın kılıfını da…

Şöyle,
Hani ilk tanışma, fingirdeşmeler falan, ilk sevişmeler falan kısa falan amma henüz daha beraber uyumadan, sonrasında günü zamanı gelince hadi bu gece sende bende kal,

Denince,
O ilk gece gelir çatar.

İlk defa beraber uyunacak.
Uyumadan evvel ne yaparsan yap, ister seviş ister sohbet et ister film seyret ister bir yerlerden gece yarısı dön eve,

Sıra gelince yatakta kendini uykuya bırakmaya,
Eğer ki daha evvel muhabbeti geçmediyse hiç,

Soru,
-         Ne taraf?

Cevap ya seni sırıttırır kocaman, piyangonun büyük ikramiyesi sana çarpmışçasına,
Ya da,

Çöker kalırsın,
Anaa diye. Amma içinden o anaa…

Sol sağ kavgası hep var tüm dünyada. Siyasete ister bulaş ister bulaşma.
Amma yatağın solu sağıysa,

En kritik konudur beraber uyunmaya da başlanan ilişkilerde. Ve de kaçamazsın, bulaşman lazımdır illaki bu kritik konuyla.
Ki,

Misafir genelde solsa sağa, sağsa sola fit olur. Öyle. Ev sahibinin önceliği tartışılamaz. Biri hancı diğeri yolcu konumundadır çünkü.
Yatağın buruşan kısmının yanında ki komodinin üstünde altında her yerindedir çünkü ev sahibinin tüm takım taklavatı.

Zaten diğer tarafın komodini bile yoktur hatta.
Olsa da,

Lamba bile yoktur üstünde.
Amma toz vardır bak. Çarşafın buruşmayan tarafının yanında ki komodinin üstünde yani.

O buruşmayan yansa ha bire yıkanır buruşan yanın devamı olduğu için. Mecburen. Buruşmamış temiz tarafı da ha bire önce yıkar sonra buruşmasına neden olup sonra tekrar ütülersin. Temizin ütülünün bıkılıp usanılmadan temizlenmesi ütülenmesi operasyonudur bu.
Her halde kimse dur bu tarafı kirlendi bari geçeyim diğer tarafta yatayım biraz diye de ödün vermiyordur yatağın artık kaynadığı tarafını terk etmekten yana.

Bekarın yani dulun acemisi de,
Yatak şiltesini birkaç ayda bir fırıldak gibi olduğu yerde çevirmeyi de akıl etmez. Hatta altı üste üstü alta getirmeyi de.

Ne zaman ki hep yattığı taraf ile diğer taraf arasında bir tepecik oluşmaya başlar o gün akıllanır ki,
İt is tu leyttir çoktan. Çünkü diğer taraf çoktan başını almış yola çıkmıştır ve sen bir tepeceğin eteklerinde uyumaktasındır artık.

Ki daha yatağa gelmeden evvel misafirin üstünü başını nereye koyacağı problemi de vardır birde.
Gelir senin hep üstünü başını bıraktığın yere koyar pat diye.

Çük gibi kalırsın üstünle başın elinde.
Yeni bir otel odasında,

İlk gecenmiş gibi sanki. Acemilik sarar önce, gözler hızla dolanmaya başlarlar sanki mucize olacak bir iskemle bir puf bir yer daha  peydahlayacakmışsın odanın ortasında ansızın sanki gibi de.
Gelelim yastık mevzuna.

Misafir her yastıkta uyuyamaz. Haklı da. Amma yastığınla da gezemezsin ki yanında. Diş fırçası deodorant parfüm külot değil ki bu atasın çantanın dibine. Devamında,
Yastık avı çok önemlidir ev de. Ki ev dul kadın eviyse korkma hiç, yastık yorgan hep boldur, yığılmışlardır dolabın içine yatağın altında bir yerlere.

Amma dul erkekse,
Durum fenadır. Misafir için tabii. Ev sahibi olarak sen uyursun mışıl mışıl da, o da değer miydi acaba diye sorgular durur bir yandan da başına yer kapmaya çalışıp çabalarken ilk kez tanıştığı yastıkta.

Ki eğer ki çok alkol varsa işin içinde ve veya iyi bir sevişme, o zaman katolizer olarak devreye girebilirler bu etkenler anınde uykuya geçmek yönünde.
Ki,

Öldürücü darbe. Horultu eninde sonunda girer devreye. Erkeklerin ki damperli kamyonun belirli aralıklarla metal yolun üstüne taş dökmesi kıvamındayken, kadınların ki avcıların ördeklere gel gel yaptıkları düdüklerinin sesi halinde. Biri horsa diğeri fiii gibisinden. İlk uyuyan kazanır. Diğeriyse sorgulamaya devam eder ezan sesine kadar, niye niye niye ben diye.
En çok gülünenlerin biri de erkekler aleminde, kadınların horlamadıklarını iddia etmeleridir. Bunu da açıklamayı bir borç bilirim bu vesileyle. Unutmayalım ki, horda horlamaktır, fiii de.

Su senin mi?
Güzel sorudur. İki kişinin yattığı bir yatak odasında sorulması en yerinde soru. Tabii ki onun. Da, içebilir miyim nezaketinin saçmalanmış versiyonudur bu soru. Al iç, rahat et yahu. Ya seviştin ya sevişmek üzeresin zaten. Takılma suya falan denmez. Aile terbiyesi almış bir kuşağız biz.

Ki,
Su aldın mı? Da,

En can alıcılarından biridir bak. Tam da dalıp giderken hem de. Ev sahibi için tabii ki. Su aldın mı, yani baş ucumda su olmazsa uyumam ben demektir. Kalkarsın. Kalkar. Bazen de önce soran kazanır.
Bir de ayrı bardaktan su içmek meselesi var mesela.

İğrenir mi insanlar diğerinin bardağından  acaba da bardaklar ikileşi verirler birden mutfakta orada burada.
Amma demin öpüşmediniz mi hani Fransızı bile yerinden hoplatan cinsten?

Yess,
Amma

Bardak meselesi başka. Aynı dudaklar diller değil miydi yani? Çık. O başka. Ne başka? Yaa, çıkamıyorsun değil mi işin içinde? O çık, darmaduman ediyor ortalığı.
Macunu kullana bilir miyim?

Hayır, diyen çıkmış mıdır? Acaba mesela. Kullanma diyen mesela. Zerafet başka bir şey. Ha macunu ortasından sıkmaksa konu, o konuyu hemen sileceksin takıntılarından. Yoksa hapçı yapar bu konu adamı.
Saç kıl, lavaboda macun artıkları. Bu muazzam romantik üçlü  aşkın sevginin sembolleridir normal insanların yaşamlarında. İnsanın aşk çocuğu olası gelir saça boğulmuş bir banyoda, kıllarla desenlendirilip kuru macunlarla renklendirilen lavabolarla yaşadıkça.

Havlu.
Erkek dulun evinde misafire ayrıca havlu çıkarmak çamaşır makinesinin istiap haddinin dolmasına neden olur.

Kadın dul kısmısıysa pat dizer havluları. Başı ayrı ayağı ayrı hatta bazen. Hiçbir erkek saçlarını baş havlusuna kurulamamasına rağmen hem de. Ayaklar baştır, başlarda ayak olmuştur zaten erkekler aleminde.
Erkek dul evinde bir tane banyo havlusu olur. Her yerini kurularsın o havluyla. Zaten ayak yıkanmasına rağmen ne kadar iğrenç kirli olabilir ki havlusu ayrı olsun. Amma diğer yönde,

Duşu ilk kapanın şansıdır kuru havluyla da kurulanmak. İkinci sırada ki kurulanmaz, ıslak havlu marifetiyle deri üstüne hızla yapılan friksiyonla sudan arınmaya çalışsa dahi, yarı ıslakken başlar giyinmeye.
Giyinme. Desen ne çare. Giyinilecektir mutlaka. Her çıplak insanoğlu illaki giyinir zamanı gelince.

De,
Giyinirken arkayı dönmenin sırrı henüz çözülemedi insanlık aleminde. Neden? Görmesin mi? Amma seviştiniz ya biraz evvel veya gece? Gördü. Net. Ayakta mı görmesin?

Yok görmesin.
İllaki dönecek arkasını özellikle kadınlar. Yüzleri birine dönükken sütyen kopçasının iliklenememesi diye bir durum var muhtemelen biz erkeklerin bilmediği. Memenin sütyen içine gizlice yerleştirilmesi olabilir belki de bu neden. İleri çek sütyeni alttan üstten önce, göğüs geriye, şak meme yerine. Gizli operasyon. Tüyoyu vermemek lazım erkeklere, zahir. Veya belki de memenin şekli ile ilgili son hal hafızalarda yer etmemelide. Erkek göbeği de aynı kategoriye giriyor mu acaba?

Seviştikleri insanlarla sevişmedikleri anlarda da neden çıplak yaşamaya devam edemezler insanlar, eğer ki üşüme problemleri yoksa diye bir araştırma var mıdır acaba?
Devaam. Külotlu çorapta mutlaka yatağın mutlaka yattığın oturularak giyilir mesela. Yattığı tarafa yürüyüş yapar kadın önce. Belki de yanında bir iskemle puf varkene hem de.

Seviştiğin demeyelim hadi, değişkendir, amma yattığın uyuduğun tarafa ruhsal olarak bir kamp kurarsın misafirsen eğer. O tarafta giyinir soyunur yaşamaya çalışırsın ve de sabah olunca kampı erkenden toplayan,
Misafir hep daha erken giyinir hazırlanır ev sahibine nazaran. Bir an evvel çıkıp gitmek hissi vardır çünkü. Nereye olursa olsun. Bitti işte. Güldük eğlendik seviştik hadi bakalım yolcu yoluna sepeti koluna hali. Hadi ammalarla destekli…

Geç kalınmıştır hep. Nereye olursa olsun. Ev sahibi zaten salağa döner evde biriyle uyanınca. Onun hali tam perişanlıktır ve de tüm sıralamaları da alt üsttür çoktan.
-         Çay kahve ister misin? İstemezse yırttın, da,

Ya olur derse? Soru gelir peşinden,
-         Sen de şey kahvesi veya şey çayı yok mu? Sen daha çay kahve envanterini,
 
Aklından geçirmeyi başaramadan,

Peşinden bir darbe daha yersin,

-         Süt var mı?

Yoktur genelde. Ev sahibinin inek gelir gözünün önüne birden. Dolapta süt arar. Sanki dolap bir şarküterinin içinde.
Ki,

Dolabın içine de ayrıca bakılır biraz da boş boş. Sanki gece biri gelmişte, doldurmuş dolabın içini gibisinden gizlice. 
Eve hep beraber girilmesi, her şeyin yapılması etmesi saatlerdir hepi topu,

Amma kalıcı iz bırakır ruhlarda ki, bazen günler alır izlerin silinme süresi de. Sonrası da  gecenin tatminler açısından yaşanılan keyiflerinin şiddetine endeksli.
Özlersen fit olursun sağsan sola solsan sağa.

Özlemezsen,
Baayy şekerim olursun sonrada misler gibi yatar uyursun yatağının sana ait tarafına. Artık yeniden yeni bir yatak ne zaman çıkana kadar kısmetinde.

Üstünde altında sevişilen nevresim takımı sevişildikten sonra değiştirilmeli mi?
Kadınsa takımın sahibi yesss…

Erkekse nooo…
Çünkü noo problem. Amma aynı anda birkaç kadınla birden olan erkeklerin çamaşırcı güzeline dönüştükleri de malumdur. Yakalanmamak için ha bire değişen nevresim takımları ve de havlular yüzünden.

Burada ki en kritik kırılma noktasıysa kadınların makyaja olan merakı yatkınlığı ve de bağımlılığıdır.
Makyajın geçip gittiği ev de ne var ne yoksa yıkanır anında. Eskiden ne naifmiş ilişkiler. Gömlek yakasından yakalanırlardı erkekler. Şimdilerde,

Bir, havlular.
İki, yastık kılıfları.

Acemisi için tabii ki.
Zor zanaattır dulluk bekarlık kadına da erkeğe de. Çırak başlarsın bu zanaata ilk boşanmadan sonra. İkinci boşanmada kalfa olursun. En az iki üç uzun vadeli ilişkiyle de usta.

Ki,
Üstatlık mertebesi de mevcuttur.

Öyle.
Çalışan kazanır. Emek ister amma yükselmek hayatta.

Bu emekleri bu çalışmaları sevgiye saygıya adasaydık zamanında eğer kadını erkeği,
Yine yükselirdik hayatta amma mutlu mesut tek bir insanla.

Sevgi öyle bir şey.
Seversen hemen alır seni omzuna. Hep daha yükseğe hep daha da yükseğe çıkarı verir de seni hep. Senin hiçbir zaman tek başına çıkamayacağın yüksekliklere.

Bekar olmak dul olmaksa zor zanaattır.
Sevmekse başlı başına,

Bir sanat.
Ya özgün kendine has sevginle döktürürsün kendi sanat eserini sanatçı olup,

Ya da mahallenin ortamın zanaatkarı olursun,
Ortalık toplar arkalarından insanların, temizlikle çamaşırla uğraşırsın her gün her bir ilişkiden sonra.

Karar senindir.
Çarşafın iki tarafı da mı buruşsun kirlensin,

Yok tek bir tarafımı hep?
Tek tarafı olan amma çift kişilik çarşaf henüz imal edilmediğine göre,

Ya o ya bu.
Yaşlar kırkların ortalarına ellilerin başlarına geldiği an tüm deneyimli dullar aslında için için telaş içinde.

Ya,
Ciddileşirse ilişki diye.

En korktukları. En panikledikleri hal. Ciddileşmeye doğru giden ilişki.
Hele ki,

Özellikle bir taraf evliliğe meyilliyse.
Tam bir felakettir aslında kadına göre de erkeğe göre de doğru düzgüne doğru dolu dizgin giden bir ilişkide.

Zamanında en çok arzulanan en çok beklenen istenen artık en arzulamayandır en beklemeyen en istenmeyendir,
Ağızların yanıkları ağızların tatlarını tatsızlığa doğru üst üste değiştirdikçe. Ne fena ne acı aslında. Ve de,

Gülüyoruz aslında,
Ağlanacak halimize.

Bazen,
Arada bir akan gözyaşlarıysa çok gülmekten mi yoksa ağlamaktan mı o bile meçhulken,

Dullar bekarlar aleminde.
İki tarafı da ya sol ya sağ,

Yani tek taraflı amma çift kişilik çarşaflar,
Makyajı kendi kendine yok edip temizleyen havlular yastık kılıfları,

Keşfedilmediği müddetçe,
Herkes müşteri herkes zanaatkar al gülüm ver gülüm diye de,

Daha çok,
Zanaatkar çıkar yetişir dullar bekarlar aleminde bu gidişle.

Sevgi mi?
Dedik ya o bir sanat.

Henüz ve de artık sanatçılar çıkmıyor bizim dullar bekarlar aleminde. Zanaat de önce iyice bir pişmeleri gerekiyor. Zanaatlarının sınırlarını keşfetmeleri gerekiyor önce bir. Sonra da sevginin sınırsızlığını.
Sanat alemi,

Şimdilik,
Beklemede.

Zanaatkarlarsa haldır haldır yoğun mesaide.
Yine de,

Çok aldanmamak lazım zanaatlarına olan tutkularına.
Sanata olan yatkınlıklarıysa çok ümit verici.

Sarılıp uyuduklarında,
Yüzlerinde ki,

Sevmenin sevilmenin taşıdığı yüz ifadeleri çok şeyler anlatıyor aslında. Uykunun sessizliğinde.
Zanaatı sanata çevirmekse bazen ömrün yarısını alsa da,

Sevgi o kadar inatçı ki,
Unutturuveriyor insanların yıllarını verdiği zanaatlarını,

Bazen sevdiğinin uyurken yüzünü sımsıcak okşayan tek bir,
Nefisiyle.

Öyle.

Hiç yorum yok: