Bir mutlaka,
amma tercihen iki ve üstü boşanma ve de ilaveten muadili sıkı en az iki üç
ilişki yaşamış amma şimdilerde de tamamı tam olan bir ilişki yaşamayan veya hiç
ilişkisi olmayan kadınlarla erkeklerin yatak çarşaflarının diğer tarafı hep
temiz ve jilet gibi ütülü. Bu yüzden hiç değiştirme çarşafı olmuyor amma. Diğer
yastığın kılıfını da…
Aklından geçirmeyi başaramadan,
Peşinden bir darbe daha yersin,
- Süt var mı?
Şöyle,
Hani ilk
tanışma, fingirdeşmeler falan, ilk sevişmeler falan kısa falan amma henüz daha beraber
uyumadan, sonrasında günü zamanı gelince hadi bu gece sende bende kal,
Denince,
O ilk gece
gelir çatar.
İlk defa
beraber uyunacak.
Uyumadan
evvel ne yaparsan yap, ister seviş ister sohbet et ister film seyret ister bir
yerlerden gece yarısı dön eve,
Sıra gelince
yatakta kendini uykuya bırakmaya,
Eğer ki daha
evvel muhabbeti geçmediyse hiç,
Soru,
-
Ne
taraf?
Cevap ya
seni sırıttırır kocaman, piyangonun büyük ikramiyesi sana çarpmışçasına,
Ya da,
Çöker
kalırsın,
Anaa diye.
Amma içinden o anaa…
Sol sağ
kavgası hep var tüm dünyada. Siyasete ister bulaş ister bulaşma.
Amma yatağın
solu sağıysa,
En kritik
konudur beraber uyunmaya da başlanan ilişkilerde. Ve de kaçamazsın, bulaşman
lazımdır illaki bu kritik konuyla.
Ki,
Misafir
genelde solsa sağa, sağsa sola fit olur. Öyle. Ev sahibinin önceliği
tartışılamaz. Biri hancı diğeri yolcu konumundadır çünkü.
Yatağın buruşan
kısmının yanında ki komodinin üstünde altında her yerindedir çünkü ev sahibinin
tüm takım taklavatı.
Zaten diğer
tarafın komodini bile yoktur hatta.
Olsa da,
Lamba bile
yoktur üstünde.
Amma toz
vardır bak. Çarşafın buruşmayan tarafının yanında ki komodinin üstünde yani.
O buruşmayan
yansa ha bire yıkanır buruşan yanın devamı olduğu için. Mecburen. Buruşmamış
temiz tarafı da ha bire önce yıkar sonra buruşmasına neden olup sonra tekrar
ütülersin. Temizin ütülünün bıkılıp usanılmadan temizlenmesi ütülenmesi operasyonudur
bu.
Her halde
kimse dur bu tarafı kirlendi bari geçeyim diğer tarafta yatayım biraz diye de ödün
vermiyordur yatağın artık kaynadığı tarafını terk etmekten yana.
Bekarın yani
dulun acemisi de,
Yatak şiltesini
birkaç ayda bir fırıldak gibi olduğu yerde çevirmeyi de akıl etmez. Hatta altı
üste üstü alta getirmeyi de.
Ne zaman ki
hep yattığı taraf ile diğer taraf arasında bir tepecik oluşmaya başlar o gün
akıllanır ki,
İt is tu
leyttir çoktan. Çünkü diğer taraf çoktan başını almış yola çıkmıştır ve sen bir
tepeceğin eteklerinde uyumaktasındır artık.
Ki daha
yatağa gelmeden evvel misafirin üstünü başını nereye koyacağı problemi de
vardır birde.
Gelir senin
hep üstünü başını bıraktığın yere koyar pat diye.
Çük gibi
kalırsın üstünle başın elinde.
Yeni bir
otel odasında,
İlk gecenmiş
gibi sanki. Acemilik sarar önce, gözler hızla dolanmaya başlarlar sanki mucize
olacak bir iskemle bir puf bir yer daha peydahlayacakmışsın odanın ortasında ansızın
sanki gibi de.
Gelelim
yastık mevzuna.
Misafir her
yastıkta uyuyamaz. Haklı da. Amma yastığınla da gezemezsin ki yanında. Diş
fırçası deodorant parfüm külot değil ki bu atasın çantanın dibine. Devamında,
Yastık avı
çok önemlidir ev de. Ki ev dul kadın eviyse korkma hiç, yastık yorgan hep
boldur, yığılmışlardır dolabın içine yatağın altında bir yerlere.
Amma dul
erkekse,
Durum fenadır.
Misafir için tabii. Ev sahibi olarak sen uyursun mışıl mışıl da, o da değer
miydi acaba diye sorgular durur bir yandan da başına yer kapmaya çalışıp
çabalarken ilk kez tanıştığı yastıkta.
Ki eğer ki
çok alkol varsa işin içinde ve veya iyi bir sevişme, o zaman katolizer olarak
devreye girebilirler bu etkenler anınde uykuya geçmek yönünde.
Ki,
Öldürücü
darbe. Horultu eninde sonunda girer devreye. Erkeklerin ki damperli kamyonun
belirli aralıklarla metal yolun üstüne taş dökmesi kıvamındayken, kadınların ki
avcıların ördeklere gel gel yaptıkları düdüklerinin sesi halinde. Biri horsa
diğeri fiii gibisinden. İlk uyuyan kazanır. Diğeriyse sorgulamaya devam eder ezan
sesine kadar, niye niye niye ben diye.
En çok
gülünenlerin biri de erkekler aleminde, kadınların horlamadıklarını iddia
etmeleridir. Bunu da açıklamayı bir borç bilirim bu vesileyle. Unutmayalım ki,
horda horlamaktır, fiii de.
Su senin mi?
Güzel
sorudur. İki kişinin yattığı bir yatak odasında sorulması en yerinde soru.
Tabii ki onun. Da, içebilir miyim nezaketinin saçmalanmış versiyonudur bu soru.
Al iç, rahat et yahu. Ya seviştin ya sevişmek üzeresin zaten. Takılma suya
falan denmez. Aile terbiyesi almış bir kuşağız biz.
Ki,
Su aldın mı?
Da,
En can
alıcılarından biridir bak. Tam da dalıp giderken hem de. Ev sahibi için tabii
ki. Su aldın mı, yani baş ucumda su olmazsa uyumam ben demektir. Kalkarsın.
Kalkar. Bazen de önce soran kazanır.
Bir de ayrı
bardaktan su içmek meselesi var mesela.
İğrenir mi
insanlar diğerinin bardağından acaba da
bardaklar ikileşi verirler birden mutfakta orada burada.
Amma demin
öpüşmediniz mi hani Fransızı bile yerinden hoplatan cinsten?
Yess,
Amma
Bardak
meselesi başka. Aynı dudaklar diller değil miydi yani? Çık. O başka. Ne başka?
Yaa, çıkamıyorsun değil mi işin içinde? O çık, darmaduman ediyor ortalığı.
Macunu
kullana bilir miyim?
Hayır, diyen
çıkmış mıdır? Acaba mesela. Kullanma diyen mesela. Zerafet başka bir şey. Ha
macunu ortasından sıkmaksa konu, o konuyu hemen sileceksin takıntılarından.
Yoksa hapçı yapar bu konu adamı.
Saç kıl,
lavaboda macun artıkları. Bu muazzam romantik üçlü aşkın sevginin sembolleridir normal
insanların yaşamlarında. İnsanın aşk çocuğu olası gelir saça boğulmuş bir
banyoda, kıllarla desenlendirilip kuru macunlarla renklendirilen lavabolarla
yaşadıkça.
Havlu.
Erkek dulun
evinde misafire ayrıca havlu çıkarmak çamaşır makinesinin istiap haddinin
dolmasına neden olur.
Kadın dul kısmısıysa
pat dizer havluları. Başı ayrı ayağı ayrı hatta bazen. Hiçbir erkek saçlarını
baş havlusuna kurulamamasına rağmen hem de. Ayaklar baştır, başlarda ayak
olmuştur zaten erkekler aleminde.
Erkek dul
evinde bir tane banyo havlusu olur. Her yerini kurularsın o havluyla. Zaten
ayak yıkanmasına rağmen ne kadar iğrenç kirli olabilir ki havlusu ayrı olsun. Amma
diğer yönde,
Duşu ilk
kapanın şansıdır kuru havluyla da kurulanmak. İkinci sırada ki kurulanmaz,
ıslak havlu marifetiyle deri üstüne hızla yapılan friksiyonla sudan arınmaya
çalışsa dahi, yarı ıslakken başlar giyinmeye.
Giyinme.
Desen ne çare. Giyinilecektir mutlaka. Her çıplak insanoğlu illaki giyinir
zamanı gelince.
De,
Giyinirken
arkayı dönmenin sırrı henüz çözülemedi insanlık aleminde. Neden? Görmesin mi?
Amma seviştiniz ya biraz evvel veya gece? Gördü. Net. Ayakta mı görmesin?
Yok görmesin.
İllaki
dönecek arkasını özellikle kadınlar. Yüzleri birine dönükken sütyen kopçasının
iliklenememesi diye bir durum var muhtemelen biz erkeklerin bilmediği. Memenin
sütyen içine gizlice yerleştirilmesi olabilir belki de bu neden. İleri çek
sütyeni alttan üstten önce, göğüs geriye, şak meme yerine. Gizli operasyon.
Tüyoyu vermemek lazım erkeklere, zahir. Veya belki de memenin şekli ile ilgili
son hal hafızalarda yer etmemelide. Erkek göbeği de aynı kategoriye giriyor mu
acaba?
Seviştikleri
insanlarla sevişmedikleri anlarda da neden çıplak yaşamaya devam edemezler
insanlar, eğer ki üşüme problemleri yoksa diye bir araştırma var mıdır acaba?
Devaam. Külotlu
çorapta mutlaka yatağın mutlaka yattığın oturularak giyilir mesela. Yattığı
tarafa yürüyüş yapar kadın önce. Belki de yanında bir iskemle puf varkene hem
de.
Seviştiğin
demeyelim hadi, değişkendir, amma yattığın uyuduğun tarafa ruhsal olarak bir kamp
kurarsın misafirsen eğer. O tarafta giyinir soyunur yaşamaya çalışırsın ve de sabah
olunca kampı erkenden toplayan,
Misafir hep
daha erken giyinir hazırlanır ev sahibine nazaran. Bir an evvel çıkıp gitmek
hissi vardır çünkü. Nereye olursa olsun. Bitti işte. Güldük eğlendik seviştik
hadi bakalım yolcu yoluna sepeti koluna hali. Hadi ammalarla destekli…
Geç
kalınmıştır hep. Nereye olursa olsun. Ev sahibi zaten salağa döner evde biriyle
uyanınca. Onun hali tam perişanlıktır ve de tüm sıralamaları da alt üsttür
çoktan.
-
Çay
kahve ister misin? İstemezse yırttın, da,
Ya olur
derse? Soru gelir peşinden,
-
Sen
de şey kahvesi veya şey çayı yok mu? Sen daha çay kahve envanterini,Aklından geçirmeyi başaramadan,
Peşinden bir darbe daha yersin,
- Süt var mı?
Yoktur
genelde. Ev sahibinin inek gelir gözünün önüne birden. Dolapta süt arar. Sanki
dolap bir şarküterinin içinde.
Ki,
Dolabın
içine de ayrıca bakılır biraz da boş boş. Sanki gece biri gelmişte, doldurmuş
dolabın içini gibisinden gizlice.
Eve hep
beraber girilmesi, her şeyin yapılması etmesi saatlerdir hepi topu,
Amma kalıcı
iz bırakır ruhlarda ki, bazen günler alır izlerin silinme süresi de. Sonrası da
gecenin tatminler açısından yaşanılan
keyiflerinin şiddetine endeksli.
Özlersen fit
olursun sağsan sola solsan sağa.
Özlemezsen,
Baayy
şekerim olursun sonrada misler gibi yatar uyursun yatağının sana ait tarafına.
Artık yeniden yeni bir yatak ne zaman çıkana kadar kısmetinde.
Üstünde
altında sevişilen nevresim takımı sevişildikten sonra değiştirilmeli mi?
Kadınsa takımın
sahibi yesss…
Erkekse
nooo…
Çünkü noo
problem. Amma aynı anda birkaç kadınla birden olan erkeklerin çamaşırcı
güzeline dönüştükleri de malumdur. Yakalanmamak için ha bire değişen nevresim
takımları ve de havlular yüzünden.
Burada ki en
kritik kırılma noktasıysa kadınların makyaja olan merakı yatkınlığı ve de
bağımlılığıdır.
Makyajın
geçip gittiği ev de ne var ne yoksa yıkanır anında. Eskiden ne naifmiş
ilişkiler. Gömlek yakasından yakalanırlardı erkekler. Şimdilerde,
Bir,
havlular.
İki, yastık
kılıfları.
Acemisi için
tabii ki.
Zor
zanaattır dulluk bekarlık kadına da erkeğe de. Çırak başlarsın bu zanaata ilk
boşanmadan sonra. İkinci boşanmada kalfa olursun. En az iki üç uzun vadeli
ilişkiyle de usta.
Ki,
Üstatlık
mertebesi de mevcuttur.
Öyle.
Çalışan
kazanır. Emek ister amma yükselmek hayatta.
Bu emekleri
bu çalışmaları sevgiye saygıya adasaydık zamanında eğer kadını erkeği,
Yine yükselirdik
hayatta amma mutlu mesut tek bir insanla.
Sevgi öyle
bir şey.
Seversen
hemen alır seni omzuna. Hep daha yükseğe hep daha da yükseğe çıkarı verir de seni
hep. Senin hiçbir zaman tek başına çıkamayacağın yüksekliklere.
Bekar olmak
dul olmaksa zor zanaattır.
Sevmekse
başlı başına,
Bir sanat.
Ya özgün kendine
has sevginle döktürürsün kendi sanat eserini sanatçı olup,
Ya da
mahallenin ortamın zanaatkarı olursun,
Ortalık toplar
arkalarından insanların, temizlikle çamaşırla uğraşırsın her gün her bir
ilişkiden sonra.
Karar
senindir.
Çarşafın iki
tarafı da mı buruşsun kirlensin,
Yok tek bir tarafımı
hep?
Tek tarafı
olan amma çift kişilik çarşaf henüz imal edilmediğine göre,
Ya o ya bu.
Yaşlar
kırkların ortalarına ellilerin başlarına geldiği an tüm deneyimli dullar
aslında için için telaş içinde.
Ya,
Ciddileşirse
ilişki diye.
En
korktukları. En panikledikleri hal. Ciddileşmeye doğru giden ilişki.
Hele ki,
Özellikle
bir taraf evliliğe meyilliyse.
Tam bir
felakettir aslında kadına göre de erkeğe göre de doğru düzgüne doğru dolu
dizgin giden bir ilişkide.
Zamanında en
çok arzulanan en çok beklenen istenen artık en arzulamayandır en beklemeyen en
istenmeyendir,
Ağızların
yanıkları ağızların tatlarını tatsızlığa doğru üst üste değiştirdikçe. Ne fena
ne acı aslında. Ve de,
Gülüyoruz
aslında,
Ağlanacak
halimize.
Bazen,
Arada bir
akan gözyaşlarıysa çok gülmekten mi yoksa ağlamaktan mı o bile meçhulken,
Dullar
bekarlar aleminde.
İki tarafı
da ya sol ya sağ,
Yani tek
taraflı amma çift kişilik çarşaflar,
Makyajı
kendi kendine yok edip temizleyen havlular yastık kılıfları,
Keşfedilmediği
müddetçe,
Herkes
müşteri herkes zanaatkar al gülüm ver gülüm diye de,
Daha çok,
Zanaatkar
çıkar yetişir dullar bekarlar aleminde bu gidişle.
Sevgi mi?
Dedik ya o
bir sanat.
Henüz ve de
artık sanatçılar çıkmıyor bizim dullar bekarlar aleminde. Zanaat de önce iyice
bir pişmeleri gerekiyor. Zanaatlarının sınırlarını keşfetmeleri gerekiyor önce
bir. Sonra da sevginin sınırsızlığını.
Sanat alemi,
Şimdilik,
Beklemede.
Zanaatkarlarsa
haldır haldır yoğun mesaide.
Yine de,
Çok aldanmamak
lazım zanaatlarına olan tutkularına.
Sanata olan
yatkınlıklarıysa çok ümit verici.
Sarılıp
uyuduklarında,
Yüzlerinde
ki,
Sevmenin
sevilmenin taşıdığı yüz ifadeleri çok şeyler anlatıyor aslında. Uykunun sessizliğinde.
Zanaatı
sanata çevirmekse bazen ömrün yarısını alsa da,
Sevgi o
kadar inatçı ki,
Unutturuveriyor
insanların yıllarını verdiği zanaatlarını,
Bazen sevdiğinin
uyurken yüzünü sımsıcak okşayan tek bir,
Nefisiyle.
Öyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder