5 Ocak 2013 Cumartesi

KANADA MI DEDİN?

Ecdadıyla övünmeyen insanlar var. İnsanlıklarıyla övünmek isteyenler sadece. Ülkelerinde değil, yaşam alanlarında insanca mutlu olmak isteyenler. Var böyle ülkeler. Hem de vatandaşlarını 30 dan fazla milletin etnik grubun ırktan insanın oluşturduğu mesela. Onlarında bölünmek gibi niyetleri var. Amma bırakın savaşmayı kavga bile etmiyorlar. Referendum yapıyorlar ha bire.

Demokrasi uymuş onlara.
Amerikan rüyası kabusa dönüştükçe,

Rüyalara Kanada gibi ülkeler girmeye başladılar iyice.
Kanada gibi ülkelere de göç talepleri de hızlandı.

İnsan gibi mi yaşayalım yoksa insanlıktan çıkıp bahtımıza artık ne çıkarsa vatan diye adlandırdığımız sınırlar içinde mi?
İkileminde,

İnsan gibi yaşam gittikçe ağırlık kazanıyor artık bugünün dünyasında.
Yetmiş iki millete ev sahipliği yapan ve kurgulanmış bir devlet olan Kanada’da yaşamın keyfi kulaktan kulağa yayıldıkça,

Bende bende,
Diyenlerin sayıları da artıyor ister istemez. Son on yılda onlarla insan göçtüler tanıdığım tam tanımadığım Kanada’ya. Göçmeye niyetlenenlerde var hale hazırda.

Vatanıma milletime çok düşkünüm diyen Türklere istedikleri ülkeye yerleşme özgürlüğü verilseydi,
Yerleştikleri ülkede insanca insan haklarının en ön planda olduğu bir yaşam da garanti edilseydi mesela,

Kaç Türk terk ederdi sizce Türkiye’yi?
Ve de Türkiye’yi terk eden Türkler hangi ülkeleri veya hangi coğrafi bölgeleri tercih ederlerdi acaba?

Çok bence. Bu denli kısıtlamaya karşın 4 milyona yakın Türk zaten Dünyanın bir çok ülkesinde.
Her ne kadar acılarla gelişiyor olsak dahi,

İnsanlar sadece güzellikleri yaşamak ister tezi doğrudur. İnsan güzeli severde doğrudur. Hele insan güzele hemen alışır en doğrusudur.
Bu yüzden acılarla gelişsek dahi,

Bizleri daha da mutlu edenlerin peşinden gidiyoruz hep. Daha da gelişeceğiz diye daha da çok acılara razı olanda yok zaten.
Ne kadar vatan millet sevdalısı olursanız olun,

Güzelliklerin insana keyif veren mutlu eden huzur veren duygularından kaçamazsınız.
Artık karnının doyduğu doğduğun ecdadının yaşadığı yer değil,

Gönlünün ruhunun cebinin doyduğu sevdiğin sevildiğin saydığın sayıldığın yerler vatanı milleti insanların.
Vatan millet kavramının görsel hatta ruhsal sınırları da,

İnsanların kişisel yaşam alanları kadar artık.
Evin sokağın iş yerin sosyal hayatını paylaştığın tatile gittiğin yerler kadar dar alanlara sıkışınca,

Yaşam,
Vatanın milletin sınırlarının ne denli geniş olduğu da önemini yitirdi artık. Hele ecdat falan tam hikaye. Kime ne.

Ben merkezli yaşama geçtikçe,
Geçtikçe daha da ben merkezli yaşamada alıştıkça da insanoğlu,

Her ne kadar gönlü aklı mantığı vatan millet anlayışıyla sevdasıyla henüz vedalaşmamış olsa dahi,
Niyetlerin ibreleri mutlu olduğun yer vatanındır anlayışına doğru dönüyor hızla.

Özellikle genç kuşaklarda.
Bir de yaşadığı ülkede uğradığı haksızlıklardan artık gına gelmiş yaşı geçkin olan kuşaklarda bile.

Orta ve yaşlı kuşaklarda da ‘ah bugün ki aklım olaydı’ diyenlerin sayıları da anımsanmayacak kadar çok.
Kimse bir sonraki kuşağa vatanı milleti miras bırakmak niyetinde falan değil.

Artanlar kalacak bundan sonra ki kuşaklara miras olarak.
Üç günlük ömrüm diye giriyorsan zaten lafa,

Önce,
Gününü gün etmek yönündedir arzuların isteklerin.

O günün yüzünü de,
Kim gösteriyorsa kimlerle gününü gün ediyorsan, o günü gördüğün yerle gününü gün edenlerde,

Vatanın,
Milletindir senin.

Bizim vatandan bu değişime örnekse çok tatmin edici.
Atatürk’ü adım adım yok etme eylemi başladığında ortalığı toza dumana katanlar,

Bile,
Alışmaya başladılar yeni düzene.

Neden?
Herkes ben merkezli yaşamaya alıştı iyice de ondan.

Kişisel olarak geliştikçe,
Sonuçlar,

Değişimlerle yüz yüze getirir insanları.
Değişimiyse,

Reddedip,
Gelişimden koparamazsın kendini de geliştikçe.

Hele ki,
Sana sevgi ve saygı duyan, seni koruyup kollayan, sana senin insan olduğunu hatırlatan, hatırlatmakla kalmayıp sana yaşatan her bir yapı,

İçinde yatan insanlık konforunu körükledikçe,
İlkelerde değişir,

Geleneklerde,
Düşüncelerde.

Çünkü insanın ruhu değişir önce.
Hayat böyle.

Böyle olmasaydı hala mağaralarda yaşıyor olurduk zaten.
Elli bin yıllık değişimi gözlemesi kolay.

Elli yıllıklarda zorlanıyoruz hep beraber.
Ki,

Artık değişimler her on yılda hatta her beş yılda bir gerçekleşiyorlar neredeyse.
Adı üstünde uzay çağını yaşamaya geçti bizim gezegen.

İster kabul et ister etme. Sana soran yok zaten.
Ehh sınırları olmayan bir yapının parçası olduğun gerçeğiyle o yapıya ortak olmayı çok isteyip,

Sonrada,
O yapının geleneksel yapıyla çatışmasına da engel olamazsın.

Ve de,
Yeni olan hep kazanır. Kural böyle.

O yüzden,
Diğerinin adı da,

Eskidir zaten.
Dışarıdan destek güçlerle manüpile edilmeden yapılan gerçekleşen ve sonuç alan hani eskilerde olduğu gibisinden halk devrimleri halk ihtilalleri var mı son on yirmi yıldır hatta otuz yıldır tüm Dünya üzerinde?

Yok.
Demek ki,

Vatan ve millet yok artık.
Tam yok değil de,

Hani var aslında da, tam da var değil sanki gibisinden.
Muallakta yani durum.

Vardan veya tam tersi yoktan muallak sınırına kadar gelmişsen bir kez,
Muallaktan da yoka veya vara ulaşırsın zaten bir zaman sonra. Geriye akmaz sular hiçbir zaman. Su akar yolunu bulur hep.

Dünyada yaşayan 4 milyon Türk’ün ne kadar umurunda olur acaba terörist başı Apo milletvekili olarak meclise girerse mesela?
De ki çok umurumuzda olur çıktı sonuç,

Umurlarında olunca hayatlarını değiştirecekler mi acaba?
Hayır.

Ya Türkiye’de yaşayan Türkler hayatlarını değiştirecekler mi esas bu yüzden?
Hayır.

Mesela bu yüzden halk devrimi için falan örgütlenip,
Eski düzene dönmek için sokaklara çıkıp dövüşecekler mi insanlar? Hayır. Veya daha demokratik olsun diye hadi, yeni bir parti kurup yirmi otuz milyon oy toplamak adına, yeni partiyi iktidar yapmak adına işi gücü evi barkı bırakıp maddi manevi neleri var neleri yoksa ortaya koyup mücadele edecekler mi sabah akşam?

Hayır.
Yani?

En büyük aşkları sevgiler eritip yok ederler zamanla. Biten bütün aşkların izlerini sevgi silip atabilir yüreklerden sadece.
Sevilmekse,

Her bir insanın en büyük zaafı.
Sıcaktır samimidir huzur vardır güven vardır sevgide çünkü.

Zaaflarımız,
Yani…

Hiç yorum yok: