Hayatınızın
her bir tarafı lime lime karman çorman içinden çıkılamayacak kadar berbat sinir
kıyamet bir hale geldi mi hiç? Gelmediyse durumunuz çok vahim demektir.
Geldiyse eğer, durumunuz çok iyi bak. İlk defa hayatı çok sevmeye başlarsınız
ilk sizi sevindirenle. Dibe vurmanın en güzel tarafıdır,
Üstlerde
yaşarken göremediklerinizi,
Görmeye
başlamak indikçe dibe.
Ve de o güne
kadar gördüklerininse büyük bir kısmını da bir daha görmemeye de neredeyse tövbe
etmekte.
Takıntılarınızdan
bağımlılıklarınızdan,
Hayatta yapmam
dediklerinizden,
Sadece bunu
yaparım bunu severim diye tutturduklarınızdan kurtulmak istiyorsanız eğer,
Arttırın
sırtınızdaki yüklerin miktarını iyice. Amma öyle azcık kıyısından köşesinden
değil, ne var ne yoksa üstünüze vazife veya değil,
İyice yükleyin
kendinizi,
Sonra da,
Salın bırakın
kendinizi derinlere.
Bak nasıl da
iyi gelecektir.
Dibe doğru
yavaş yavaş inerken o sıralarda henüz daha farkında olmadığınız o ağırlıklar
var ya?
Var,
Onlardan tek
tek kurtulamadan onları sırtınızdan atmadan çıkamazsınız bir daha o suyun üstüne.
Ve de,
Sırtınızdan
attığınız her bir ağırlıksa diplerin sonsuz boşluğunda yok olup giderler,
Hayatta
gitmezler zannederken siz hem de.
Sırtınıza
yüklediklerinizin çokluğu ile,
Hayatın
zenginliği arasında ki,
Farkı
sezemedin mi bir kez,
Keyiflerinizin
sizleri ne kadar mutlu edip edemediğini de çakamazsınız yuvarlanıp giderken o
yüklerin altında. Hatta ezilirken de belki.
Ne zaman ki
keyiflerinizin,
Hayatın
zenginliği sandığınız o yüklerle dolup taştığını görememeye başlarsınız,
O gün dibe
doğru yola çıkmışsınızdır demektir artık.
Ve de o dibe
ne kadar direnirseniz direnin vurursunuz sonunda.
Normaldir. Sırtınıza
yüklediğiniz hayatın zenginlikleri sandığınız o yüklerle. Çok normal hem de.
Ve de ancak
dibe vurduğunuz an da,
Ayılır ve de
dibe vurduğunuz an fark edersiniz o yükleri. Ve de,
Yine ancak o gün
başlar o yükler sırtınızdan,
Dökülmeye de.
Safraları
atmaya başlarsınız çünkü dibe vurunca. Boğulmamak için.
Hafiflemek
şarttır çünkü yeniden yükselebilmek için. Hafifledikçe yükselmeye başlar,
Yükselmeye
başladıkça da,
Olmazsa
olmazlarınızın manasızlıklarını keşfetmeye başlarsınız yolda. Ve de zamanında lafa,
Hayatta,
Diye
başladığınız ve dirençlerinizle yaşamınıza kaynattıklarınızı da.
O kaynaklarsa
çoktan atmaya başlamışlardır zaten en dipteyken.
Ömür boyu
verilen emeklerle kaynatılmışlar, hayatta kopmaz koparmam zannettikleriniz
parçalanırcasına sizi terk etmeye başlarlar. Siz terk edersiniz onları çünkü.
Hatta izleri
bile kalmaz bir zamanlar geçtikçe. Unutursunuz da hatta. Hiç yaşamamış gibi
hatta.
O gün ki
sizle,
Bugün ki siz
arasında bazen neredeyse zıt noktalara doğru dahi iyice ayrışarak,
Farklılaşırsınız.
Kontrolünüz dışı.
O günün,
Olmazsa
olmazlarıyla,
Olunca da
sevindikleriniz bile manalarını yitirmeye başlarlar ruhunuzda.
O da
olsunlar bu da olsunlar bunlar da olmasınlar yerlerini,
Ne olursa
olsun,
Amman keyfim
yerinde olsunla gelen kalenderliğe bırakmaya başlarlar ansızın bir gün bir anda.
O gün
zamanında,
Yaşamınızı içinde
geçirmek için çok çabaladığınız, ve de,
Kendi
koyduğunuz kurallarla inşa ettiğiniz ve kendi çizdiğiniz sınırlar içine
hapsettiğiniz ömrünüz ve eski yaşamınızdan çok ötelerde,
Hayatın öz
be öz kendini,
Hayatın
esasını,
Fark
edersiniz ansızın.
Tamamdır.
Zamanında gerçek
anlamda tam olduğunuzu düşünürken amma aslında,
Çeyrekken
yarımken,
Gerçek
anlamda,
Tam
olmuşsunuzdur artık o gün.
O gün
görmeye başlarsınız.
Önce eski
hayatınızı sonra da hayatın ta kendisini ile arasında ki farkı.
Evler bile
değişir. Eşyalar bile değişir. Yedikleriniz bile değişir. Gezmeleriniz
tozmalarınız okuduklarınız dinledikleriniz seyrettikleriniz yaşadığınız yerler, her şeyiniz
değişir.
Ki,
Bunlar
teferruattır artık sizin için. Zamanındaysa esas zannettikleriniz.
Ne zaman ki
zamanın esas olanları teferruat olurlar,
O gün,
Esas olanın
hayatın kendi olduğunu, hayatın kendini de kendiniz gibi yaşamak istediğinizi
fark eder,
Yine aynı gezegende
yine aynı takvimi kullanırken,
Hayatınızı değiştirirsiniz.
Hafiflersiniz.
Çıplak.
Ve de işte
tam,
O gün
başlarsınız en diplerden milim milim dahi olsa yeniden yukarılara doğru
yükselmeye.
İnerken baka
kaldığınız dibin karanlıkları,
Çıkarken gözünüzü
alan yukarıların ışıklarıyla yer değiştirirler.
Ki,
O ışığın neleri
aydınlatacağını bilemez ve tahmin edemezseniz dahi,
O ışığa
kavuşacağınız bilmek dahi,
Sizi çok
mutlu eder.
Ve de,
Çok hafiflemiş
olarak yaklaştıkça o ışığa,
İçinize daha
da dolan o dingin mutluluk ve sevince de,
Huzur,
Diyoruz biz
insanlar.
Her duyguyu
tarif edersiniz.
Bir tek
huzuru tarif edemezsiniz huzur içinde yaşamıyorsanız.
Tüm duyguları
size biri birileri yaşananlar yaşantılar taşıyabilir.
Aşkı sevgiyi
kızgınlığı nefreti sevinci neşeyi hüznü başarıyı başarısızlıkları. Tüm duyguları.
Bir tek
huzuru size hiçbir insan hiçbir olgu taşıyamaz.
Huzur için,
Önce huzursuzluğu
hem de en derinlerde iyi tatmak çok iyi bilmek yaşamak lazımdır.
Yani önce en
dibe inmek lazımdır.
Huzur yükseklerde
yukarılarda ışığın tam da yanı başında dururken hep,
Biz insanlar nedense,
Huzurun ne
olduğunu ve kıymetini en diplerde karanlıkların içinde öğreniriz hep.
Daha da
parlak bir ışığa ulaşmanın,
Daha da
yükseklere çıkmanın mümkün olduğu yanılgısına düştüğümüz için hep.
Batın.
Dibine kadar
inin.
O gün,
Huzura doğru
yolculuğun ilk günü.
Kaçırmayın hiçbir
fırsatı ve batırın batırabildiğiniz kadar kendinizi.
Gerçek,
Ve de ömür
boyu kalıcı,
Huzura kavuşmak,
Huzuru hissetmek,
Huzuru,
Yaşamak tatmak
istiyorsanız eğer.
Ha aşk mı?
Heyecanların başlattığı
heyecanlarla başlayan aşksa,
Huzurun
içine yuvalandığı zaman,
Yaşam
buluyor ve yaşayabiliyor bir tek.
Öyle.
Ben demiyorum,
İçinde karanlıklara
gömülmüş diplerle,
Işıklara bürünmüş
yüksekler de olan,
Hayatın ta
kendisi zaten diyor gösteriyor bizlere.
Elçiye zeval olmaz.
2 yorum:
muhteşem bir yazı,dokundu geçti...
Teşekkür ederim çok...
Yorum Gönder