Tavlamak ve
tavlanmak ve beğenilmek telaşı insanları berbat ediyor. Kimse yeni tanıştığı
bir insanla veya uzun zamandır görüşmediği bir insanla tekrar bir araya
geldiğinde katiyen öz be öz kendi gibi değil. Kim kimdir yarışmasına katılmış
gibi hissediyorum kendimi bazen. Kimlik paranoyası bile geçiriyor olabilirim
artık.
Sen çok
değiştin…
Geleneksel
bir sızlanma cümlesi oldu artık.
Değişim
iyidir diyoruz amma orijinal halini değişik göstermek değil ki değişim.
Hayatın
hangi koridoruna girersen gir,
Merhaba,
Ben,
Kendim,
Diyen yok
artık sanki.
Bir tek ben
yaşamıyorum bu paranoyayı galiba,
Bir çok
insan yaşıyor.
Yaşıyor da,
Bir çok
insanda kimin aslında kim olduğuyla değil de,
Kimin
sahnedeki halleriyle de gül gibi de yaşayıp gidiyor. Başlarda tabii ki.
Sonralarında,
Daha doğrusu
sona gelindiği fark edildiğinde,
-
Sen
çok değiştin,
Diyor biri
diğerine. Diğeri de değişmedim diyor. Değiştin değişmedin değiştin değişmedin
derken,
Biri
çekiliyor bir adım geriye.
Pat laf
geliyor peşinden bu sefer,
-
Seni
tanıyamamışım.
Duruma göre
kimlik erozyonu insanı beceriksizlik kompleksine de çekiyor. Ulan diyorsun ben
hiç mi insandan anlamıyorum acaba diye.
İşin en
matrak tarafıysa,
Kendi gibi
olmayıp duruma göre bir başka kimliğe bürünenlerin en büyük şikayetleri de yine
aynı.
Ya sen çok değiştin. Ya da seni tanıyamamışım.
Kendini farklı gösteren kendini farklı gösterenden şikayetçi
yani.
Olacak şey değil,
Amma olacak şey oluyor. Çünkü oluyor. Böyle yaşanıyor
ilişkiler artık.
Erkekler seks peşinde. Bilinen zaten.
Kadınlarsa aile ve özel hayatları dışında ki zamanları için
sevgilimsi erkek peşinde.
Erkeklerin de aile ve özel hayatları var bu arada.
Zaten herkesin bir hayatı varken ilişki senin neyine demiyor
insanlar. Diyorlar ki illaki bir ilişkide yaşansın diğer yandan. Nedense.
Yıllardır tanıdığım biri mesela yeni tanıştığı biriyle bir
sohbet ediyor yanı başımda,
Şaşkınlık içinde kalıyorum. Yahu bu erkek veya kadın
arkadaşım böyle biri değil ki diye şaşırıyorum. Duruma göre pozisyon almalar,
aldığı pozisyonların yeni durumlar karşısında başka versiyonlarını sergilemeler
falan gırla.
Beraber olduğu ilk gece sadistçe çıldıran kadın tarafından kıçı
ısırılmış erkek arkadaşım var mesela.
Kadını görseniz, ben görmüştüm tanıyorum, elma bile ısıramaz
dersiniz. Dikiş attırdık, izi kalmış amma öyle diyor. Bizimkinin kıçı oldu sana,
yarım alma gönül aldı amma.
Kadın minileri çekmiş, dekolte de yerinde. Çevresinde ki
erkeklerle nasıl da içten fingirdeyerek konuşuyor hem de çok samimi
olmadıklarıyla bile derken,
Bakire çıktı, hem de yolun yarısına gelmişken yaşı.
Biliyorduk evlenmediğini amma bu devirde, hani yani. Hem de kadının bugüne
kadar çizdiği portreye de bakınca şaşırdık açıkçası.
Bizim arkadaşsa şaşkınlığını atamadı uzun süre üstünden.
İçip kadını dövenler mi ararsın, içmeyip kadına döv beni
diyenler mi,
Evli olup bekar erkeği oynayanlar,
Evliliğini itiraf edip amma karımla aram iyi değil zaten ayrı
yatıyoruz diyenler, yalan ki ne yalan,
Sevgilisi olup da yok diyenler,
Sevgilisi olmayıp var diyenler,
Yığınla erkekle ilişkisi olup olmadı diyenler,
Yığınla kadınla ilişkisi olmayıp oldu diyenler,
Fakirken zengin ayağına yatanlar,
Canı seks isteyip sevgili olmak istiyormuş gibi davrananlar,
Mesleğini çarpıtanlar,
Eğitimi üstünde ufak tefek değişiklikler yapanlar,
Geçmişini abartanlar,
Geçmişini yok sayanlar,
Ben’ler,
Oluyorlar sana,
Sen’ler.
Kendini yok sayanlar.
Kendini yok sayanları var sayanlar.
Kendini var sayanları da,
Yok sayanlar.
Say say bitmiyor.
Aslında sayma sayma bitiyor o zaman.
Zaten herkes herkesle beraber amma,
Kimse de kimseyi,
Saymıyor.
Ve de ne tuhaftır ki,
Kendilerini bile saymayanlarsa,
Birileri onları saysınlar istiyorlar.
Mı?
İstemiyorlar mı?
O bile belli değil artık.
Ne bu be?
Değer mi?
Tadı kaçtı çok. Boku çıkınca,
İlişkilerin.
Aslında,
Gerçeğiyse doğrusuysa,
İlişkisizliklerin.
İlişik değiller çünkü. İliştirilmişler,
İlişikteki samimiyetten uzak kimliklerle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder