25 Haziran 2013 Salı

NE AYAK BU AYAK?

‘Ayaklar ne zaman baş oldu?’ demiş. Söyleyeyim bari. İlkokula geri döndük.
Efendim bu topraklar üzerinde ayaklar önce ve ilk defa 19 Mayıs 1919’da baş oldu. Olmaya da devam ettiler sonrasında da. Böylece bu sayede bugün senin borunu öttürdüğün demokrasi ilkelerine sadık, laik bir cumhuriyet olan devletimiz kuruldu. Bu devleti kuran ve bugün bu ülkenin nüfus kağıdını taşıyan başlarda demokrasinin temelini oluştururlar zaten. Hatta seni o göreve de bu başlar getirdiler zamanında.
Ayak iyi bir şeydir ayrıca. Ayaklar altına düşmemek için şarttır.
İki tür ayak vardır; bir tanesi fiziken bizim bir yerden bir yere ulaşımımıza yardım eden uzuv fonksiyonunda olanlar. Ki çok şartta değildir. Yüz binlerce milyonlarca ayağı olmayan insan var, onlar da ulaşıyorlar istedikleri yerlere bir şekilde.
Bir de ruhun ayağı vardır.
Gizli ayak. Ne ayak bu ayak dedirteninden. Uzuv olan ayağın varlığını yokluğunu görürsünde,
Ruhun ayağını göremezsin.
Ruhun ayağını ancak ruhlar ayaklandığında fark edersin.
Ki,
Bu farkı görüp hissedebilmek için de önce yürek gerekir. Yani yürekli insanlar görüp hissederler ‘ruhun ayağa kalktığını’.
Yürekli olmak içinse kendine güven şart. Kendine güvenmek içinse akıl olmazsa olmazımız. Ha birde bilgi şart. Dur devamı var, bitmedi. Sevgi şart esas, sevgi. Saygıda şart. Bu evrende var olan her şeye karşı. Ha bir de becerikli olman lazım en az bir konuda. Becerikli amma insanlığa yaşama faydalı bir beceri olmalı bu.
Mesela insanların katledilmesini emredecek bir mevkiye ulaşmakta bir beceridir amma insanlık dışı olduğu için biz bunu beceriden saymayız (Bilgi notu).
Neymiş? Öğrenebildik mi ayağı? Umarım. Bari tam olsun,
Bir de ayakçılık vardır.
Başa hizmet edene ayakçı denir.
TDK Büyük Sözlük ayakçı için ‘ Ayak işlerinde kullanılan kimse – bir iş süresince tutulan hizmetçi’ diyor. Kimin ayağına hizmet eder ayakçılar? Parayı bastıranın yani patronun. Yani başın. Ne kadar süre? Patronun uygun gördüğü süre. (Bilgi notu).
Ayaklar baş oldu lafı vardır, doğru. Doğru da bu laf sadece ‘ayak işlerine bakanlar kendilerini baş zannettikleri’ zaman denir.
Bir devletin halkıysa demokrasinin temel taşı olduğundan halkı oluşturan bireyler yani başlar için ayak işlerine bakanlar ifadesi yanlıştır. Bireyler sadece meslekleri gereği icra ettikleri işlerin bir ayağını temsil ederler o kadar. İşlerini icra ederken işin bir ayağını temsil edenler,
Bir de,
Kendilerine hizmet etsinler diye meclisin içini dolduran memurları, yani milletin vekillerini, milletin vekilleride devleti yönetsinler diye kendi içlerinden başbakanı bakanları seçerler. Yani esas olan halk yani baş yani patron kimi isterse onu seçer. Seçen isen, seçilen değil, seçme yetkisine sahip seçen isen patronsundur yani başsındır. Seçilende memurdur artık.
Şimdi,
Merak ediyorum da baş olan yani patron olan halkın seçtiği memurlar nasıl oluyorda patronu yani başı hiçe sayıp,
Kendileri devletin yönetiminde halk için yani baş için çalışan memurlarken,
Patrona ‘ayak’ diyorlar?
Ne ayıp.
Ne cahilce.
Ne kadar akılsızca.
Başa geçmekle, başa getirilmek arasında ki farkı çakamadın mı demokrasilerde,
Kendini baş zannedersin.
O zaman da günü zamanı gelince sorar esas başlar yani halk sana,
Ne ayak bu ayak?
Diye.
Memurluğunu bil, maaşını hak etmek için doğru çalış o kadar. Benim için ve benim gibi başlara kendi gönül rızanla talip olduğun ve memuru olduğun makamın görev tarifinde yazılı olan işlerin her bir ayağında doğru çalış, her bir ayağın işlerini doğru yap, doğru bir hizmetli ol yeter.
Eve götürdüğün para benim ve benim gibi bu topraklarda yaşayan başların ceplerinden çıkıyor çünkü. Patron benim. Şaşırma,
Haddini bil. Ha unutma ki,
Helal edilmeyen kazançları cebe atanların evlerinden ailelerinden sevdiklerinden felaketler hiç eksik olmaz.
Biz patronlar buna ‘hak etmek’ diyoruz.
Hak et. (Bilgi notu).
Murat Denizel

Hiç yorum yok: