22 Nisan 2015 Çarşamba

RÜYA

RÜYA

Biri çok uzun yıllardır bir devletin başına kelepçelemiş kendini, diğeri en saygın eğitim kurumlarından birine. İkisi de diplomalı amma mesleksiz. İkisi de başına çömdükleri yapıların değil, kendi menfaatlerinin peşinde. Biri siyasetten nemalanıyor, diğeri başında çömdüğü bir eğitim kurumunun saygınlığından. İkisi de pozisyonlarını faşist baskılarla, yalanlarla ve etraflarına topladıkları yalakaları besleyerek, beslenmelerini sağlayarak koruyorlar. Varlıklarını etraflarına, topluma kabul ettirmek ve hissettirmek için başka hiçbir özellikleri, argümanları yok zaten ellerinde. Bir anlamda ikisi de gariban. Aslında ikisi de çok yalnız. İkisi de çok ağır psikolojik hastalıkların pençesinde kıvranıyorlar. Akıllılar bir anlamda, o doğru bak. Hinlikte, acımasızlıkta, yalanda amma. Sadece kendi egolarını tatminde. En zararlısı, inandırmışlar kendilerini aslında ne kadar güzel, faydalı ve doğru işler yaptıklarına. Çünkü çok akılsızlar bir başka yönde. 
Sonları mı? Her faşist, her gaddar, her acımasız gibi çok ağır ihanetlere uğrayacaklar birgün. Hem de ve öncelikle yıllarca etraflarında besledikleri tarafından. Yalnızlaşacaklar yeniden. En başına dönecekler tekrar hayatlarının yani. Birkaç farkla. Biri, ihanetin ne demek olduğunu öğrenecekler. Biri, vefa hissinin sadece doğru, iyi ve güzel insanlara duyulduğunu anlayacaklar. Biri de, onlarla, yüzlerle hatta belki de binlerle haklarında açılmış davalarla baş başa kalarak. Hem de tam rahata erdiklerini zannettikleri yıllarda. Ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri, yollarını, koridorlarını aşındırdıkları değerlere ihanet etmekten yoruldukları yıllarda yani.
Rüya gördüm akşam. Sizlerle paylaşmak istedim. Sonunu göremedim, gün doğuyordu. Birden aydınlandı gecenin karanlığı.
Atatürk’ü gördüm sonra bir an. Gülümsedi bana…
Vazgeçme sakın dedi. Biri erken yorulur her zaman, sen yorulma dedi.
Gülümsedim bende. 
Murat Denizel

Hiç yorum yok: