ÇETİN ALTAN
Bazı insanlar ölünce çok şaşırıyorum. Aziz Nesin öldüğünde çok şaşırmıştım mesela.
Bugün Çetin Altan’da ölmüş. Yine çok şaşırdım.
Bazı insanları ben zannediyorum. Veya bazı insanları öyle bir yaşıyorum ki içimde, onlar ölünce benim hala hayatta olmam çok tuhafıma gidiyor. Sanki bir gün ben ölürken öleceklermiş onlarda gibi geliyordu bana.
Öyle geldiği için çok şaşırıyorum hep.
Yine bir bayram sonrası, yüzlerce insan ölmüş, yaralanmış yüzlerle trafik kazasında.
‘’Mekanik araçların ölümcüllüğünü keşfedememenin köylülüğü’’ demişti bir yazısında. Ezberlediğim ilk cümle olabilir.
Erken gönderdiler beni okula. Erken öğrendim okuma yazmayı.
Erken başladım köşe yazarlarını okumaya. Yedi yaşlarımda falan her gün okurdum, tek tek.
Köşe yazarı demek, o günün büyük ödülünü hevesle beklemekti benim için çocukken. Hiç sevemediğim her bir okul günü sonunda her akşamüstü kendime verdiğim en büyük ödül, bisküvi ve gazoz eşliğinde.
İlk köşe yazarımda Çetin Altan.
Eve giren gazete sayesinde.
Birde Burhan Felek.
İlk köşe yazarım demek ilk yoldaşım, ilk akıl danışmanım, ilk dostum, ilk sırdaşım, ilk öğretmenim,
Esas,
İlk keşfim demek benim için.
Ben kendimce çocukken keşfettim onu. Çok sarıldım, bırakmadım, elli yıldır. O bugün çekti gitti.
Ne acayiptir, hiç tanışmadık, hiç tanıştırılmadık, ancak hep karşılaştık. Hemde çok. Her seferinde hep gülümsedik birbirimizin yüzüne.
En son Nişantaşı’nda arkamdaki masaya oturdu, dayanamadım artık kalktım elini sıktım, iki satır konuştuk. Yine aşıktı. Bir kadına. Baş başa bıraktım onları. Nasıl bir sevinç içimde, anlatamam.
İçimden yüzünü okşamak gelmişti.
Ne çok şey anlattın bana be adam demek istemiştim. Ne çok akıllar verdin, ne çok yeni yeni düşüncelerle duygularla ne çok zenginleştirdin gönlümü aklımı be adam demek istemiştim,
Demedim amma.
Bu akşama kısmetmiş.
Ne çok şey öğrettin ne çok açtın zihnimi ne çok anlattın gösterdin yaşamı rengarenk kılan cambazlıkları.
İyi ki yaşadın, iyi ki bizim eve geldin o gazetenin içine saklanıp ben çocukken.
Yolun açık olsun, güle güle.
Topu atıp gittin kucağımıza mı yani...
Şimdi,
Sıçtık işte…
Murat Denizel
Bazı insanlar ölünce çok şaşırıyorum. Aziz Nesin öldüğünde çok şaşırmıştım mesela.
Bugün Çetin Altan’da ölmüş. Yine çok şaşırdım.
Bazı insanları ben zannediyorum. Veya bazı insanları öyle bir yaşıyorum ki içimde, onlar ölünce benim hala hayatta olmam çok tuhafıma gidiyor. Sanki bir gün ben ölürken öleceklermiş onlarda gibi geliyordu bana.
Öyle geldiği için çok şaşırıyorum hep.
Yine bir bayram sonrası, yüzlerce insan ölmüş, yaralanmış yüzlerle trafik kazasında.
‘’Mekanik araçların ölümcüllüğünü keşfedememenin köylülüğü’’ demişti bir yazısında. Ezberlediğim ilk cümle olabilir.
Erken gönderdiler beni okula. Erken öğrendim okuma yazmayı.
Erken başladım köşe yazarlarını okumaya. Yedi yaşlarımda falan her gün okurdum, tek tek.
Köşe yazarı demek, o günün büyük ödülünü hevesle beklemekti benim için çocukken. Hiç sevemediğim her bir okul günü sonunda her akşamüstü kendime verdiğim en büyük ödül, bisküvi ve gazoz eşliğinde.
İlk köşe yazarımda Çetin Altan.
Eve giren gazete sayesinde.
Birde Burhan Felek.
İlk köşe yazarım demek ilk yoldaşım, ilk akıl danışmanım, ilk dostum, ilk sırdaşım, ilk öğretmenim,
Esas,
İlk keşfim demek benim için.
Ben kendimce çocukken keşfettim onu. Çok sarıldım, bırakmadım, elli yıldır. O bugün çekti gitti.
Ne acayiptir, hiç tanışmadık, hiç tanıştırılmadık, ancak hep karşılaştık. Hemde çok. Her seferinde hep gülümsedik birbirimizin yüzüne.
En son Nişantaşı’nda arkamdaki masaya oturdu, dayanamadım artık kalktım elini sıktım, iki satır konuştuk. Yine aşıktı. Bir kadına. Baş başa bıraktım onları. Nasıl bir sevinç içimde, anlatamam.
İçimden yüzünü okşamak gelmişti.
Ne çok şey anlattın bana be adam demek istemiştim. Ne çok akıllar verdin, ne çok yeni yeni düşüncelerle duygularla ne çok zenginleştirdin gönlümü aklımı be adam demek istemiştim,
Demedim amma.
Bu akşama kısmetmiş.
Ne çok şey öğrettin ne çok açtın zihnimi ne çok anlattın gösterdin yaşamı rengarenk kılan cambazlıkları.
İyi ki yaşadın, iyi ki bizim eve geldin o gazetenin içine saklanıp ben çocukken.
Yolun açık olsun, güle güle.
Topu atıp gittin kucağımıza mı yani...
Şimdi,
Sıçtık işte…
Murat Denizel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder