Armağancığıma
Tıpatıp kalsınlar istiyoruz,
Sevdiklerimiz ölmesinler. Yaşlansınlar, amma düşkünleşmesinler.
Tıpatıp kalsınlar istiyoruz,
Çocuklarımız büyümesinler çok. Tadlarını çıkaralım. Uzun uzun.
Tıpatıp kalsın istiyoruz hayat,
Değişmesin,
Tıpatıp kalsın istiyoruz sevdiğimiz her şey.
Aynı.
Nasıl sevmişsek tam öyle. Nasıl aşık olduysak tam öyle. Nasıl sarılmışsak tam öyle kalalım,
Özlemeyelim diye,
Ha bire.
Özleyip içimiz sızlayacağına ikide bir,
Tıpatıp aynı kalsınlar ki,
Daha da daha da daha da varalım tatlarına, daha da çok sarılalım, daha da çok çekelim içimize sevgiyi sevgilerini sevgimizi diye.
Tıpatık öylece kalsınlar.
Kalmıyorlar.
Sense,
Kalıveriyorsun öylece. Değiştikçe,
Mahsun.
Şaşkın.
Çaresiz.
İçin çok daralarak.
Çok özleyerek.
Sonra,
Bir bebek doğuyor,
Gülümsüyorsun,
Tıpatıp kalmamasına seviniyorsun hayatın.
İçine çekiyorsun kokusunu. Bir sevinç kaplıyor yüreğini, bir neşe, bir kahkaha,
Sonra,
Bi koşu,
Bebeğin haberini vermek istiyorsun,
Çok özlediklerine.
Çok özlediğine.
Sonra,
O haberi duydu mu acaba diye aramak istiyorsun,
Sonra,
Hallettiğin o işi, sonra o sevincini, sonra o üzüntünü, sonra o maskaralığını, sonra o haytalığını, sonra o itliğini, sonra o hüsranını, sonraların hiç bitmiyor.
Göğsüne bastırdığın bir bebekle,
Göğsünün içinde yanıp tutuşan özlemle,
Bir gün daha geçiyor.
Ve sen,
Tıpatıp kalsınlar,
Sevdiklerin,
Diye haykırarak dualar niyetler salıyorsun evrene her yere,
Yeniden,
Yeniden,
Kalmıyor amma.
Sense çok özlüyorsun.
Çok hem de. Ve aslında çok iyi biliyorsun tıpatıp kalmadığını kalamayacağını hayatta hiçbir şeyin. Hiç hem de.
Tıpatıp kalan tek şeyse,
Doğan bebeklerin kokuları sadece.
Bir de,
Göz yaşların,
Özledikçe.
Armağancığıma…
Murat Denizel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder