8 Mart 2016 Salı

BAAYANLAR ÖNDEN LÜTFEN...

BAAYANLAR ÖNDEN LÜTFEN...

Okullara giden, üniversiteler bitiren kime sorsam hep bir meslek ve gelecek kaygısı ile yıllarını geçirmiş o sınıflarda. Hatta çocukluğunun, gençliğinin tamamını neredeyse.
Ben ne meslek kaygısı yaşadım, ne gelecek hayatım boyu. 
Bu yüzden okul bana bildiğin eziyet gibi geldi hep.
Bitmek bilmeyen sıkıcı, umurumda olmayan bilgilerin beynime zorla sokulmaya çalışıldığı ders saatleri, iki dakika içinde biten bi boka yaramayan teneffüsler. Kılık, kıyafetten tut, nasıl oturup nasıl kalkacağına kadar hatta ne zaman nerede koşacağına kadar sürekli kontrol, sürekli onu yapma bunu yap diyen bir sistemin içinde ızdırap içinde geçen onca yıl.
Ensendeki saça bile karışırlardı. Kısa uzun diye. Geçtim saçını başını, pantolonun paça genişliğine karışırlardı yahu. 
Kapı kontrolü vardı mesela. Dizim dizim öğretmenler, muavinler kapının önüne dizilirler, saçın uzunsa makas atar keseler, paçası geniş olanın paçasını sökerlerdi. 
Telaş büyük.
Tek tip insan yetiştirilecek.
Tek tip olunacak ki şahsına özel tarafları törpülemeleri daha kolay olsun. 
Gelişme yani bildiğin arzu ettiğin gibi.
Gelişeme yani.
Onlar gibi ol.
Onlar ne isterlerse, nasıl isterlerse öyle ol diye tüm çabaları.
Sevimsizdir,
Suratsızdır okullar bu yüzden. Sevimsiz ve suratsız bir yaşamın varlığını sürdürmesi için olmazsa olmazıdır okullar.
Emir almayı, emri yerine getirmeyi sevenlerin, emri en iyi alıp emri en iyi yerine getirmeyi bir başarı bir beceri gibi görenlerin önce toplumsal sonra kişisel mastürbasyon mekanıdır okullar. Tek tip olmaya can atanların yuvası yani.
Eğitim şart diye diye,
Hatta en iyisi olsun diye kavrulan onca çocukluk gençlik yılları, eriyip giden onca aile servetleri. 
Ne uğruna,
Diploma.
Ve sonuç,
Yüz milyonlarca üniversite mezunu,
Milyarlarca lise ve ilkokul.
Sonuç,
Sonuç şu,
Ne o hani her biri kendi içinde çok meşhur ve çok saygıdeğer binlerce hatta on binlerce şey ve mey üniversitelerini bitirmiş yüz milyonlarca mezunlar becerebildiler yüzyıldır, ne de o mezunların yönettikleri, verdikleri akıllarla bezenmiş milyarlarca insan,
Hem de kuşaklar kuşaklar boyu, 
Neyi?
Cinsiyet ayrımcılığının gerçek anlamda son bulmasını insanlık aleminde.
Neden?
Sebep çok basit. İşin esasını öğretmiyor okullar, ebeveynler çünkü. 
Çünkü o okullar, o sistemler,
O evler,
O aileler,
Erkekler. Önce.
Erkeklerin bir türlü ruhlarından söküp atamadıkları erkeklik kompleksleri ile erkeklerin bu zaaflarından faydalanıp erkeklik kompleksleri üstünden nemalanan kadınların insanlığa verdikleri zararları,
Okullar çocuklara, gençlere anlatmıyorlar, anlatmak istemiyorlar çünkü.
Fizikten,
Kimyadan, 
Edebiyattan,
Matematikten,
Ve diğer tüm dersler yerine,
İnsanlığın, insan olmanın, sevginin cinsiyetle hiçbir ilgisinin olmadığının hiç mi hiç anlatılmadığı bir eğitim sisteminin ürünüdür bu hallerimiz.
Ve utanç içinde, hem de bu yüzyılda, hem de şey ve mey üniversitelerini bile bitirmişler,
Hala el ele verip yok edemedikleri cinsiyet ayrımcılığını protesto etmekle meşguller hala. Sadece.
Sanki onlarda bu sistemin bir parçası değillermiş,
Cesine hem de. 
Okumuşların arasında yerleşip yuvalanmamıştır cinsiyet ayrımcılığı gibi sanki. 
Altmış yıla yakın bir ömrüm oldu,
Hala her yıl,
Dünya emekçi kadınlar günü kutlanıyor.
Ne zaman,
Cinsiyet ayrımcılığının son bulduğu günü kutlayacağız, orası hala meçhul. 
Tek tip olmak iyidir. Kaygıların tek tip olmasıda çok iyidir.
Kuşaklar boyu her yıl hep aynı derdin gününü kutlarsınız hep beraber.
Ne güzel.
Devaam.
Baayanlar önden lütfen...
Murat Denizel

1 yorum:

Mert dedi ki...

Yeni keşfettim bu blogu... :)

Ben de beklerim Kafa'ya! Sevgiler... :)