20 Haziran 2017 Salı

YÜRÜ YA KULUM

YÜRÜ YA KULUM

Bir ülkede fakirler zenginlere veriyorlarsa oylarını o ülke siyasi travma geçiriyor demektir.
Bu travmanın nedeniyse sağcılar değildirler bizim ülkede. 
Bizim ülkede sağcılar sabah akşam Aziz Başkana dua eden Galatasaraylılar gibidirler.
Amman gitmesin bir yerlere diye diye…
Bu yarım yüzyıldır süren ağır travmanın sebebi solcuları sosyalistleri temsil ettiğini iddia eden partilerin içinde siyasete soyunmuş koltuk meraklısı trışkadan nameler emekli bürokratlar veya o partilerde kıçlarına edindikleri güçlerden nemalanmak için çırpınan çalçene, itibar düşkünü beceriksiz akademisyenlerdir ve de aslında mesleksiz ne idüğü belli olmayan solunu sağını dahi bilemeyen bir alay güdük kafa garibanlardır.
Ben on beş yaşındaydım durum böyleydi, hala böyle. Solu seçmekle iyi etmişim, hiçbir pişmanlığım yoktur, amma ülkeyi tutturamamışım.
Neredeyse elli yıldır bu ülkede sol bir arpa boyu yol alamamıştır, ben şahidim. Bırak yol kat etmeyi, bugün bu ülkeye başkan olan şahsın zamanında siyasete dönmesine, gücüne güç katmasına neden malum solcu partinin güya solcu başkanıdır.
Neredeyse altmışıma gireceğim, bu fani dünyada solun şöyle ağız tadıyla tek bir başarısını kutlamak nasip olamadı henüz bencağıza.
Amma,
İş gaza gelince ver gazı alttan ver gazı alttan,
Nasılsa yer romantik solcu takımı.
Sol bu ülkede,
Dinazorlarla birlikte yaşlanıyor,
Az kaldı,
Dinazorlarla birlikte tarih olup gidecek, zaten ha oldu olacak diyenlerin çoğunluğu yolun yarısını çoktan tamamlamışlar, ümidini kesenlerinde çoğunun gözü toprağa bakıyor. 
Allah yürü ya kulum dermiş ya bazılarına,
Bu ülkede solculara dememiş, 
Amma onlar da dendi zannedip,
Yürüyorlar ha bire.
Ben gençken Tandoğan’dan Kızılay’a,
Beyazıt’tan Taksim’e yürürdük sadece Maolar ölmez diye diye…
O zaman fakirdik zahir, ayakkabılar yamuktu muhtemelen gözümüz yemezdi daha uzun yürümeyi herhalde. Ki, yürüyende yürüyor kardeşim.
Mesela Gandhi bazen çıplak ayak bazen sandaletle tuza doğru yürüdü,
Bunun yürüyüşüyse daha donanımlı amma,
Bir halta yarayacağı yok, 
Tam tersi,
Tuz biber ekiyor zaten yamuk yumuk giden partide durumun üstüne. Beni bile azdırdı mesela, tam unutmak üzereydim ki, en iddialı olduğu parti başkanı olarak girdiği ilk seçimde yanlış sandığa gittiği geliyor aklıma ha bire.
Susmamaya çalışıyorum,
Alkışlamak için çırpınıyor ruhum,
Destek vermek için sahip olduğum tüm akılları biriktirip,
Koyuyorum üst üste,
Olmuyor.
Doluya koyuyorum olmuyor, boşa koyuyorum dolmuyor.
Diğer taraftan bu yürüme işine çok sıcak bakıyorum.
Bu dinazorların sonuncusu bu partiden elini eteğini çekene, yerlerini gençlere bırakıp gidene kadar,
Bende,
Yürüsem diyorum,
Üstlerine üstlerine amma.
Az kaldı,
2019’a.
O seçimi de kaybedip,
Dünya sol tarihine yürüyerek geçmek istiyorlar muhtemelen.
Sor bakalım otuz yaş altı üç beş gence,
Mao kim diye,
Bak bakalım var mı tanıyan bir tane. Mao’yu silip atmış adını bile bilmeyenlerin belki başbakanlar falan olduğu bir Dünya’da bunların esamesi bile okunmayacak beş on yıl sonra. Amma onlar yürüyorlar amma…
Dijital alemin tavan yaptığı bir çağda,
Yetmişinde ayaklarınla değil,
Otuzlarında aklınla yürüyeceksin doğruların,
Adaletin,
Üstüne.
Dört yüz kilometrede alamadığın sonucu,
Kırk dakikada alırsın hem de oturduğun yerde.
Bu topraklarda hem solcu hem kısmen akıllı olmak hele bir de üstüne üç beş kitap falan okumuş olmak eziyettir. 
Sen dersin Çanakkale Boğazı,
Onlar anlar götümün ağzı.
Murat Denizel

Hiç yorum yok: