19 Mayıs 2020 Salı

KUCAK GÜLÜ

Pandemi hikayesinin arkasında olan biten zaten bilinen, tahmin edilen.
Artık üstünde bin kez akıl yormanın bir mantığı yok,
Boşuna enerji ve zaman tüketimi.
Bu büyük oyunun sıradan insanların günlük hayatlarını nasıl altüst ettiğiyse,
Aslında,
2. Dünya savaşının bitirilmesi (yenen yenilen yok, bitmesinin zamanı gelmişti) ile başlayan,
İnsan evladının ‘aslında’ ‘hiç’ ihtiyaç duymadığı, ihtiyacı olmayan,
Amma,
Tüm gezegende,
Üç kuşak boyu yavaş yavaş insan yaşamına enjekte edilen ‘ekstra’ yeni yaşam standart ve aksesuarlarına duyulan bağımlılık,
Büyük patronların dizginleri sımsıkı tutabilmek adına,
Aslında,
Ne denli akıllı olduklarının göstergesi.
Babam anlatırdı,
Dedem babam 40 günlükten 1. Dünya savaşında Boğazda şehit düşünce,
Öyle bir fakirliğe düşmüşler ki,
Amcamla tek ayakkabıyı paylaşırlarmış. Okula sırayla ve de yürüyerek gidip gelirken.
Amcam liseyi, babam hukuk fakültesini bitirmiş o şartlarda.
Sonra,
Bir sonraki kuşak bendeniz, her yıl alınan yeni okul ayakkabısı ile ilkokula yürüyerek, ortaokul ve liseye otobüs, bazen hovardalık edip dolmuşla gidip geldim.
Sonra,
Bir sonraki kuşak benim kızlar, her yıl alınan birden fazla okul ayakkabısı ve kapıdan kapıya hizmet veren okul servisleri (sıradan minibüslerdi) ile gidip geldiler okula.
Sonra,
Bir sonraki kuşak, benim torun, hava durumu ve de kıyafetine o gün uygun olarak seçilen ayakkabısı ile en yaşlısı 5 yaşında ısıtma soğutma sistemli modern midibüslere gidip geliyor okuluna.
Şimdi,
Desem ki toruna,
Sadece bir ayakkabı var artık, bir gün sen giyip gideceksin, bir gün komşunun çocuğu,
Ve de yürüyeceksin her gün bilmem kaç kilometre okula,
Der ki,
Dedem delirdi.
Halbuki bilmiyor ki deliren,
Aslında,
İnsan evlatlarının neredeyse tamamı.
İnsan evlatları daha da daha da diye ellerini göğe kaldırmış,
Aslında,
Hiç de ihtiyaçları olmayan binlerce ‘şey’ için binlerce yıldır tanrıdan dilenirken,
Oyunun büyük patronları,
Sevinç gözyaşları akıtıyorlar,
İstediğimiz kıvama geldiler sonunda diye ve de, hem de
O binlerce ‘şeylerin’ kaşifleri olaraktan.
Nasıl kurtuluruz sürekli bizleri baş aşağı eden, bağımlılık esasıyla bizleri köleleştiren ve yaşamı sevinçlerle değil de, acılarla dolduran bu döngüden?
Muhtemelen bir kahraman lider çıkabilir ortaya, mümkündür.
Bir devrim başlaya bilir, mümkündür.
Soru şu amma,
Bu kahraman sıradan insanlar arasından kendiliğinden mi çıkacak?
Yoksa,
Büyük patronlar,
Babamla amcamı tek ayakkabıya mahkum ettikleri sırada zaten çoktan planlamışlar mıydı kimin ne zaman kahraman olacağını?
En başa dön,
En en başa,
En doğruysa orada.
Gerçek özgürlük orada. İnsanlık onuru orada.
İnsan evladı için doğru olan tek bir yaşam vardır, o da köy yaşamıdır.
İnsanın doğasına en uygun olanı. İhtiyaç listesi önemli, amma kısa.
Barınacak bir damın olacak. Üstüne yağmur yağmayan, soğuksa iki parça odunla ısıtabileceğin,
Aşın olacak, aç uyuma diye.
İki giysin olacak, üç değil, birini yıkar diğerini giyersin o kuruyana kadar,
Ha birde,
Sana aşını sağlayacak bir bahçen, üç beş hayvanın.
Yaşamın daha da bal kaymak geçsin istiyorsan,
Bir de sevdiğin, sevenin, yüzünü gülümsetip, içini ısıtan.
Hepsi bu kadar.
Sen bu kadarla yetinmezsen,
Hep daha da daha da diye hayatını her gün,
Aslında,
Doğana hiç uygun olmayan, varlığının ve varlığını keyifle sürdürmenin temel şartları olmayan ve de temel ihtiyaçlara uymayan, amma sende bağımlılık yapmış standartlar ve aksesuarlara sahip olmak ve de var olanları korumak için yirmi dört saat üç yüz altmış beş gün çırpınıp,
Daha da lar için,
Sabah akşam insanlık onurunu hiçe sayıyorsan,
Önerim,
Madem,
Yatağına sen davet ediyorsun büyük patronları,
Eh,
Öp, öpüş, oynaş falan,
Bari zevk al biraz.
Sonra,
Bilmem kaç katlı bir beton yığınının uzaktan bakınca kibrit kutusu kadar bir parçası evinde,
Döktür dur,
İnsanlık onuru ve özgürlükler üstüne falan.
Ha,
Ne olacak bu Dünya'nın hali mi?
Dünya'nın keyfi çok yerinde,
O bizden kurtulsun, ki az kaldı, bir kaç bin yılda toparlar kendini,
Sen Dünya'yı düşünme,
Esas,
Senin halin ne olacak,
Kucak gülü?
Murat Denizel

Hiç yorum yok: