Geçmiş yıllarda da kadınlarla erkeklerin sevgiye, aşka yaklaşımı bugünden farklı değildi.
Birgün biri diğerini görür, ister çarşaf altında, ister her ne giyiyorsa. Genelde erkek kadını görür. Mektublar, aracılar ve birgün bir yerde buluşma. Tabii ki bugünkü gibi değil ilk buluşma. En fazla olsa olsa elleri birbirlerine değiyor. Gözler birbirlerine kenetlenmiş. Heyecan dorukta. Doğru dürüst konuşamıyorlar titremekten. Sonrasında aileler arasında haber trafiği. Oğlan tarafı kızı, kız tarafı oğlanı bir güzel inceletiyor. Herşey yolunda ise, bir iki pürüz de yok sayılıyor ve oğlan tarafı kızı istemeye gidiyor. Kız tarafı verdik diyor. Devamı bugünle aynı. Söz. Nişan. Evlilik.
Ve çok büyük bir aksilik olmazsa da ömür boyu evli kalıyorlar. Çocukları oluyor. Devamında tonton dede ve nine. Ve bir gün birbirlerini severken de ölüyorlar. Çok sevmeseler de en azından dip dibe, yan yana ölüyorlar.
Biz de geçmişteki bu durumları ha bire kıskanıyoruz (en azından ben kıskanıyorum).
O zamanlar, tek eşli çok hırı gürü olmayan bir yaşam var. Kaygılar genelde ekonomik nedenlerden. Sağlıkla ilgili durumlar tek sıkıntıları. Talepler az. Zaten tüketilecek fazlacana bir şey de yok. İyi bir kaç lüks lambası, dantel örtüler, birkaç giysi, kap kacak. Asrın ortalarına doğru gramafon, radyo. Ortalarını geçtiğimizde en fazla buzdolabı, merdaneli çamaşır makinası.
Hepsi bu. Tatil yok (yaşamın kendi tatil be o zaman). Anne baba, dede nine akraba evlerine gece yatılı kalmaca ziyaretler. Deniz kenarında birkaç macera. Sandal gezintileri. Mesire yerinde, mesireler. Yenilenlerin bir kısmı (hatta çoğu, hatta tamamı) bahçeden. Hani para kaldı belki bir araba (yaylısından, ama o da çok zengin işi). Bir at. Çiçekler var pencerede. Çubuk kırılmış sardunya, komşu evinden, tenekede yetiştirilmiş. Bahçede bir iki meyve ağacı. Çamaşır günü, banyo günü. Odun sobasından temin edilen sıcak su. Kurna. Taharet bezi. Leğen. Tabure. Çardak. Güvercinler için yem yeri, muhtemelen bir mermer üstü gaga darbelerinden hafifce oyulmuş. Fare kapanı. Ocak. Ekmek kokusu sabah gün doğarken. Kumaş mendil kenarı çizgili, bayanlar için tığ işi kenarlarında. Fisto. Terzi. Patron çıkarmaca belki de çok eski bir dergiden. Kolonya. Bilya. Çember çevirmece çocuklar sokakta, kızlar ip atlamaca, sek sek oynamaca. Tahta tornet ve tahta atta tabii ki. Gülle gibi patlak futbol topu içi doldurulmuş. İp germece bahçeye çamaşırlar için. Çarşaflar nemliyken esnetilmece, iyice çırpılmaca. İki kol havada eller iç içe bakar, yün çilesi açılmaca, bir çift elde hızlı hızlı yünü top haline getirmece. Kapı gıcırtısı. Kapıda çan veya tokmak. Kuyu tabii ki, içine sarkıtılmış karpuzlar, kalaylı tencerler. Tulumba. Bakır cezve, mangalda. Çalı süpürgesi. Ağaç kurtlarının mobilyaları geceleri çıtırdatmaları. Naylon masa örtüsü, pembe çiçekli, hafif solmuş. Başörtüsü, tespih, seccade. Uzun paçalı donlar. Kocaman sert, balenli sütyenler. Parke yollar. Tren. Her yere giden, gidilen tren. Sandal, hatta vapur. Simsiyah dumanlı. Ciğerci dükkanı. Bekçi baba. Ramazan davulcusu. Sessizce sevişmeler, belki de tam soyunmadan. Taze asma yapraklarına ince sarılmış dolma. Odunu kesen balta. Küfe herşeyi taşımak için. Mis gibi kokan kenarı işli çarşaflar. Çivit. Kırlent. Pijama, gecelik, sabahlık, ropdöşambır. Kiler. Tel dolap. Havan. Soba, tabii ki kestane. Mısır akşamüstü, haşlanmış. İbrik. Alaturka tuvalet. Bir saksı delikte, fare fırlamasın diye. Pirinç musluk. Mahalle çeşmesi. Avlu. Hamam. Döşek. Kilim. Aynalı konsol oturma odasında. Yerlerde tahta gıcırtısı. Derin sevgi. Derin saygı. Derin duraganlık. Derin huşu. Derin anlayış. Derin hoşgörü. Derin neşe. Derin acı. Derin ümit. Derin çaresizlik. Derin kadın. Derin erkek. Herşey çok derin. Ancak yaşam sığ ve sade.
Olması gereken de bu zaten.
İnsan hayvanı çok ama çok derindir. O kadar derindir ki, bu nedenle derinliğini ruhuna, sadeliğini ve sığlığını da yaşamına yansıtarak neslini devam ettirmiştir, ta ki otuz, kırk yıl öncesine kadar bu topraklarda.
O derinlik içinde en güzel aşkları ömür boyu yaşamış, en muhteşem sevgileri ömür boyu korumuştur. Sığ yaşamlarındaki sade minik adımları aşklarıyla, sevgileriyle elele atmışlar, saygı ile harmanlamışlardır.
Kıskançlıktan ölsek de ölmesek de sevgi ile ve aşk ile ve saygı ile kurulmuş bir ilişkin iki kişinin yaşamına yansıması böyle imiş ‘fi’ tarihine kadar.
Demeye kalmamış, gelmişiz bugünlere.
Herşey var artık. Ama herşey. Ne ararsan var. Ama ne ararsan. Her yere gidebilirsin artık. Ama her yere. Her yerde oturabilirsin artık. Ama her yerde. Her bilgiye sahip olabilirsin artık. Ama her bilgiye. Her işi yapabilirsin artık. Ama her işi. Her giysiyi giyebilirsin artık. Ama her giysiyi. Her yemeği yiyebilirsin artık. Ama her yemeği. Her içeceği içebilirsin artık. Ama her içeceği. Her filmi seyredebilirsin artık. Ama her filmi. Vs., Vs., Vs., Vs., Vs. Ama her vs.
Tüm bu ‘her’lerin tam ortasında yaşayanlar kimler? Tüm ‘her’ler kimler için? İnsanoğlu için.
Herşeyimizin olduğu, çokcana olduğu, hemi de pek bi maharetli olduğu, hemi de pek bi çeşit çeşit olduğu bir hayat yaşıyoruz artık.
Fark şurada.
Derin kadın ve erkek gitti, yerini çiğ ve sığ kadın ve erkeğe bıraktı.
Sade ve sığ hayat gitti, yerini genişletilmiş, aksesuarlarla da zenginleştirilmiş derin bir hayata bıraktı.
Ne ararsan var artık.
İster kadın, ister erkek. Az sayıda olan çoğalınca ucuzlar ya, aşkın sevginin başına gelen de aynen böyle oldu. Her yerden, her an temin etmek artık mümkün aşkı da, sevgiyi de, sekside tabii ki. Suyun üstünde ne görünüyorsa, hepsi o. Kimse aysberg değil artık. Ama kimse. Öyle olduklarını iddia etseler de. Derinim diye iddia edenin de dibi iki karış en fazla.
Hani kendini arayanlar var ya, hani birşeylerin boka gittiğini fark edip de şöyle bir silkelenmek isteyenler var ya, genlerindeki derinliğin fışkırmasına engel olamayanlar onlar. Yanındakileri taklit ederek genişlettikleri yaşamlarının bir yerlerinde, milyonlarca yıldır genlerinde taşıdıkları derinliğe tekrar kavuşma içgügülerinin telaş içindeki çırpınışlarından başka hiç bir şey değil o aramalar falan. Kendini fark etmeden yaşamakta ısrarcı olanlarsa, genişlemiş hayatın içinde aksesuar hüviyetine bürünmüş kalabalıklar. Biri neyi aradığını bilmeden çırpınıyor, diğeri aksesuar olarak kalabilmek için, bir diğeri farkında olacak diye, bir diğeri herkes çırpınıyor diye çırpınıyor. Herkes çırpınıyor ama. Çırpım çırpım çırpınıyor insanlar. Para için, pul için, bir binanın bir katındaki üç daireden birine sahip olmak için, bilmemne marka araba için, şey marka ceket için, seks için, özel biri olmak için şu için bu için. Herkes sabah akşam, uyanıkken hayatın içinde ve uyurken rüyalarında, yataklarında çırpınıp duruyor.
Peki nerede sevgi ve aşk ve saygı?
Her yerde.
Çoğaldı ya, ucuzladı. Fiyatlar, toplumdan topluma, günden güne değişse de, her an, her yerden temin edebilirsiniz aşkı da, sevgiyi de artık. Yüklü miktarda ödeme yaparsanız saygıyı da temin edersiniz bir hamlede.
Çokuz çünkü. Öyle bir sayıya eriştik ve öyle sayılara doğru da gidiyoruz ki canımız aşk istediğinde hoop önümüzde, içimiz sevgi çekerse, o da muhtemelen yanı başımızda duruyordur. Saygı desen sadece cüzdanların kalınlığına endeskli.
Ha, bu durum ömür boyu sürer mi? Sürmez. Bu kadar genişletilmiş yaşamın içinde mümkün değil. İnatla ve ihtirasla belki bir iki zaman daha idare edersiniz, hepsi bu. Çok seviyormuş veya aşıkmış taklidini ömür boyu yapmak gibi bir telaşa düşmüş çiftleri saymayınız. Ayrılırsak çocuklar ne olacak düşüncesiyle hareket eden çiftlerle, birkaç da hala herşeye rağmen gerçekten birbirlerini ömür boyu sevmeye gönülden yemin etmiş ve muhtemelen de sevenleri de sayarsak bir elin on parmağını geçmez sayıları.
Öyle aşık olup, sonra aşık olduğuna kavuşamazsan veya seni terk ederse veya ölüp giderse üzüntüden verem olmaca gündemimiz harici bu devirde. Hani ağızdan kan ve gözlerden sel gibi gözyaşı akıtmacalar tarihteki yerlerini almışlardır çoktan.
Kimsenin verem olmaya niyeti yok. Zaten yeni bir aşk bulmak da kolay olduğu için, dal genişletilmiş hayatın sayısı hızla artan insanlar havuzuna, iki kulaç sonra, al sana yeni bir aşk. Ucuz da. Almayanı dövüyorlar.
Sokakta, maillerde, mesajlarda, chatlerde, çöpçatan sitelerde, barda, kafede, restoranda, entel yerlerde, dantel yerlerde, konserlerde, sergilerde, iş yerlerinde, toplantılarda, fitness salonlarında, kulüplerde, derneklerde, okullarda, uçakda, vapurda, trafikde, otellerde, tatil köylerinde, diskolarda, yazlıklarda, şehirliler tarafından işgal edilen köylerde, dağda, trackingde, teknede, havuzda, arkadaşının evinde, partilerde, alışverişte, düğünde, cenazede, alemlerde, gezilerde ve vs. vs. vs., vs., vs her yerde her an aşk ve sevgi mevcut arkadaşlar. Yeterki siz edinmeye karar verin.
Seks de yanında bonus.
Bir taraf vere vere, öbür taraf da yapa yapa cazibesini yitirme yolunda hızla ilerlemede o canım seks de. Yap yap aynı şey. Ver ver aynı şey.
Karbon kağıt koymuş gibi sanki araya. Yap et sonra bak, kağıtlar ayrı, kağıt üstünde yazılmış, çizilmişlerse hep aynı. Adları, fiziki görünüm, ses tonu üslubu, bir iki de ilgi alanları farklı, gerisinin hepsi aynı, hepimiz aynı. Bunalımlar bile aynı.
‘Aynı’ yapıyoruz gece güzdüz. Yap allah yap ‘aynı’.
Ha, ya sevgiyle, aşkla ve saygıyla bir ömre yayılan derin kadın, derin erkek, sığ ve sade yaşam nerede bugünlerde?
Var ve ‘sen görmüyorsun’mu dediniz?
Anlamadım?, ciddi anlamda ısrar ediyorsunuz, var yani.
Ben dıngıl farkında değilim bir tek?..Kafalarınız iyi galiba?..
Eyvallah, muhabbetiniz bol olsun.
1 yorum:
Ya sen ne ... tövbe tövbe iki atır da biz yazıyoruz de mi kenara? Yazılmışı var diye yazmayayım mı şimdi üfffffffffffffffff
yine de... :) eline sağlık piyangodan bu çıktı bu gece
Yorum Gönder