11 Ocak 2012 Çarşamba

- Ana sayfanın sağ tarafında 'KIRıKLAR KIRıKLAR' İLK BÖLÜMLER başlığı altında yayınlanmış diğer  bölümlerini okuyabilirsiniz.

11.01.2012
Pekii, madem ki durumlar  böyle ise, neden kadınlar melek kalpli erkekleri beğenmiyor? da, ikide bir kaşınıp, it diye tabir edilen, ilişkide risk taşıyan tiplerden yana koyuyorlar  tercihlerini?
Yani, hani kalbi temiz, kendi temiz, ruhu temiz, karıncayı incitmez, var mı yok mu belli değil, otur dersen oturur, kalk dersen kalkar, yat dersin yatar gibisinden erkeklerden yana değil tercihler?
Karaktersiz demiyorum, melek kalpli erkek diyorum.
Benim çevremde var böyle birkaç adam,
Bin senedir bir tane doğru düzgün bir kadınla yürümedi  ilişkileri.
Vallahi iyi adamlar, tillahi iyi adamlar.
Yok kardeşim,
Olmuyor.
Bizim iyi ağbiler hep bekar, hep yalnız.
Gelen üç gün, üç ay  kalıyor, sonra vın.
Sordum, seksten değilmiş, sırıtmayın…
Sonra soruyor çevremdeki kadınlar,
-         Yaaa, yok mu doğru düzgün biri, tanıştırsana diye.
Adam gibi adam (ne demekse, ki ne demek istediklerini iyi biliyorum, biliyorum da, yok diyorum dinleyen yok, hala arada sırada da olsa veriyorlar  siparişleri) yok ya ortalıkta, ümitler kesildi ya,
Doğru düzgün birine  doğru  razı olma hallerine de girildi son zamanlarda.
Doğru olacak,
Neresi doğru olacak detay vermiyorlar, siparişte öyle yazıyor,
Doğru olacak, peki anladık,
Bir de düzgün.
Düzgün yer içinde ayrıca yine bir not yok. Amma siparişler böyle.
Derleyip toparlarsak, kısaca,
Doğru ve düzgün erkek aranıyor şimdilerde.
Bende iki tane var,
Var da,
Son beş on yıldır bir tane doğru düzgün kadın kalmadı yanlarında üç beş aydan fazla.
Bir de it kısmısı var elimizde.
Kötü çocuklar değiller, kesinlikle,
Ama itler işte.
Bildiğimiz it.
Onlarda da durum tam tersi,
Arzın  patlaması karşısında, talebi karşılayamıyorlar.
Hani, romantikler falan arada bir, kabul,
Kabul de, öyle bir kadına bağlanacak tipler de değiller,
Ki, başta koyarlar da tavırlarını,
Amma kardeşim,
Onları dinleyen kim. Ne kadar fıstık abla varsa hepsi kapıda.
E şimdi bu ne iş diyor insan, pardon erkek olarak yani.
Kadınlar şiddetle,
Doğru düzgün erkek ararken,
Ve de varken ortalıkta az çok doğru düzgün erkekler,
O nevi erkeklerle olmuyor, yürütemiyorlar bir zaman sonra,
Sıkılıyorlar mı, içleri mi bayılıyor, yoksa kaşınıyorlar mı bilmiyorum,
Üç günde terk edip, doğru düzgünü,
Yallah bizim it ağbilere.
Kadın heyecanı seviyor, düzleşti mi hayat, düzse hayat,  içi kıyılıyor zamanla herhalde.
Kadın zoru da seviyor. Kadının kanında var zoru seçmek herhalde.
Alışmış zahir zorluklara, önüne kolay kolay gelince her şey,
-         Amaaan bu da hayat mı, ne bir kavga, ne bir gürültü, huzur evimi burası kardeş, huzurum kaçtı vallahi diyorlar,
Fırtıyorlar,
Hemen bir it bulunuyor,
İtten  sıkı mı sıkı yeni dertler peydahlanıyor,
İtişler, kakışlar, zig zaglar yaşanıyor ilişkide,
Yorgunluklar yorgunlukların  üstüne biniyor,
Bitap düşülüyor ve sonunda,
Pes ediliyor.
Sessizlik dönemi, sonrasında,
-         Huzur istiyorum artık, var mı etrafında doğru düzgün bir adam, tanıştırsana…diye veriyorlar yeni siparişleri.
E be var ya, ben yerim hepsini bunların. Yok böyle bir şirinlik hali.
Kadınlarsız bir hayat kadar büyük bir felaket gelemez insanoğlunun başına.
E be şekerim, doğru düzgün adamla oluyorsun,
Sıkılıyorsun iki günde.
İtle oluyorsun,
Beziyorsun iki günde,
Ne olacak senin durumun diyorum, böyle deyince de,
Öyle bir sırıtmayla karşılaşıyorum ki,
Valla yersin.
Şahane kadınlar, onlarsız bir saniye cehennem olur hayat bu dünyada.
Geçenlerde biri diyor ki,
Diyen de iki sene çok çekti bizim itlerin birinden,
-         Özledim
-         Şaka
-         Valla özledim
-         Valla şaka
-         Ciddiyim özledim, geçen gün ona gittim.
-         Yuuh…
-         Yuh muh, gittim işte, özledim
-         Ama be yavrum sen ağlayıp, perişan olmadın mı aylarca, sonra da hatta ilaçlar falan, sonra unuttum demedin mi, unutmak için debelenmedin mi…
-         Evet, ama özledim, aradım, kalktım gittim.
Bu kadar. Kalkmış gitmiş, özlemiş çünkü.
Sözün bittiği yer vardır.
Bitmiş söz orada, özlemiş iti, gitmiş ona.
Öbür yanda, doğru düzgünü özleyen yok.
Bakın etrafa, doğru düzgünlerin hepsi kafelerde ellerinde laptop, ciddi ciddi gazeteler okumalar, ama tek başlarına.
Özleyen de yok, hani oldu diyelim,
Kafede kahve boyu özlüyor özleyen de. Arkadaş kıvamında.
Demek doğru düzgün erkekten arkadaş, itten sevgili oluyor kadınlara.
Dengeler bu yönde kuruluyor demek ki.
İtin cazibesinde her halde ekstra bir durumda daha var ki feci coşturuyor kadınları.
‘Ben adam ederim bu adamı’ iddia ve hırsı girincede  işin içine, daha da heyecanlı oluyor ilişkiler zahir.
Diğer tüm kadınlar akılsız, beceriksiz, bir sen akıllı cin, bulacaksın formülü,
Onlar adam edemedi, amma sen etçen,
Oldu.
Olmuyor da,
Öyle tatlı tatlı anlatıyorlar ki, ister istemez ben de olsun istiyorum, olmayacağını bile bile.
Amma, beyhude verilen çabaların bir yerlerinde  abla  yoruluyor,
İşin peşini bırakıyor. O dakka,
Bir başka abla çıkıyor meydane,
‘Dur bakalım, ben hallederim bu işi’ diye bir gayret,
İti adam etme operasyonuna devam.
Diğer yanda,
Orada adamın biri ha bire parmağını kaldırıp, ayağa kalkıyor,
-         Ben zaten adam olmuşum, ben zaten adam olmuşum diye diye,
-         Otur, sıfır.
Adam öyle camgöz gibi baka kalıyor, ben nerede hata yaptım diye diye.
Hata büyük. Fazla düzgünsün şekerim. Bitti.
Ben çözdüm olayı. Sizi de bilgilendirmek boynumun borcudur.
Aslında işin püf noktası ‘pijama’da yatıyor,
Pijama işinde kilitleniyor alem.
Pijamayı icat eden her kimse zamanında, kesin psikolojik bir problemi varmış ve de takmış kafayı mutlu çiftlere,
-         Mutlusunuz haaa, işler iyi gidiyor haaa, her yerde keyifler içindesiniz haaa, görün bakın ben sizin nasıl bitiriyorum işinizi demiş,
Ve de düşünmüş taşınmış, pijamayı keşfetmiş (eşofmana girsem, kitap olur bu yazı).
Bravo o insana. Bravo da onun kişisel başarısının ceremesini milyonlarca çift çekiyor şimdilerde.
Pijama. Bildiğiniz kimisi çizgili, kimisi düz renk, desenli dokuma kumaştan, kimisi hani düzü renklisi, desenlisi penyeden, hani bir kısmı eşofman gibi de olan,
Bildiğimiz, pijama.
Bugün erkek pijamalarını işleyeceğiz, yarına patron kerim bakarız, çene düşerse, kadın pijamalarına da gireriz.
Uzun yıllardır perakende işinin içinde olduğumdan, bazen mağazada geçerdim pijama reyonuna, olmadı girerdim müşteri gibi dükkanlara müşterileri izlerdim, kim alıyor bu pijamaları diye.
Alanların çoğu zaten kadınlar. Tuhaftır ki bizim ülkede erkeklerin giyeceklerini kadınlar alıyorlar  genelde (not aldım, işleyeceğim bu konuyu da).
Bakıyorum kadına, bu kadının ne gibi bir cinsel fantezisi var ki, kocasına, sevgilisine bu pijamayı alıyor diye düşünüyorum.
Erkeklere bakıyorum, bir erkeğin kadınından nefret etmesi gerekir o pijamayla karşısına çıkıp,
Çıkmakla kalmayıp, oynaşıp, sevişmeye kalkışması için.
Şık bir restorandayız.
Kadınla erkeğin ilk buluşmalarından sonraki, yeni durumun ilk buluşması akşamındayız. Düzgün bir erkekle, düzgün bir kadın.
Mum ışıkları, şarap enfes.
Yemekler şahane.
Müzik insanın ruhunu okşuyor.
Gözler, hatta masa üstünde eller neredeyse sevişiyor, sevgiyle heyecan iç içe.
Adam yakışıklı, özenle giyinmiş, şık mı şık.
Kadın hem hoş, hem seksi bir kıyafet taşıyor üstünde.
Sohbet şahane.
Çıkılıyor, artık belli neyin ne olacağı.
Birinin evine gidiliyor.
Yollarda öpüşmeceler, kapı önünde.
Ve büyük bir aşkla, heyecanlar sevişmeler.
Sabah oldu, demeye kalmadı akşam oldu, günler geçiyor.
Ev haline, günlük hayata  ufak ufak dönüş başlamış.
Amma aşk ve heyecan devam.
Ve bir akşam,
Adam pijamasını giyiyor. Hava mı soğuk, rahat mı etmek istedi bilemeyiz.
Penye.
Desenli, maskülen olsun hadi desen, hafif ince çizgili ekose gibi.
Sohbet falan evde.
Sonra adam kalkıyor oturduğu yerden,
Yürüyor diyelim mutfağa, hem de şarap getirmek için olsun mesela.
Dizler torba torba, zannedersin diz kapaklarındaki menisküsler azmış, şişmiş,
Popo bezlenmiş gibi, torbalanmış hal yarım karış sarkmış aşağıya,
Diz arkası ve de yanlış yıkama pijama altının boyunu da çekince bilekten yukarı,
Bilekler ortada,
Vurayım mı öldürücü darbeyi? Vurayım;
Ayakta da çoraplar ve de terlik.
Ve siz kadın olarak, aşkınızın arkasından gittikçe kayıklaşan gözlerle şuh bir bakış atıyorsunuz,
Ve de dudaklarınızda dökülüyor sesler,
Vay  Vay  Vay…
Vay  Vay  Vay derken geleceğiniz bir film şeridi gibi geçiyor gözlerinizin önünden ve,
Vay ki ne vay, vay ki ne vay, vay ki ne vay diye diye, hemen fırtıp evden ve ilişkiden,
Yallah doğru ite.
Sen kol düğmelerine taş koydur,
Manşete ismin soyadın baş harfi,
Tıraş ol jilet gibi,
Her şey gıpçır,
Sonra penye pijama, dizler popo torba, boy bileklerin üstünde, olmadı eşofman, olmadı düğmeli pijama ama yandan gidiyor her bir tarafı.
Sonra neden yürümedi bu ilişki.
E  sen öyle yürüyünce mutfağa doğru, ilişkilerde yürümüyor geleceğe doğru canım kardeşim diyemiyorsun kırmamak için kalbini adamın,
Bin tane neden sayıyorsun,
Ki o nedenlerde aslında doğru.
Yere basmaz, ev çorabıyla yaşayan, pijamalı doğru düzgün erkek de düşünüyor, ben nerede hata yaptım diye.
Buyrun aşkınız.
İtte pijama yok, dertler çok.
Burada dertler az, pijama çok.
Çok dert, yok pijama kazanır.
Kesindir.
Amma,
Geçince  bir zamanlar  itle,
-         Yaaa yok mu doğru düzgün bir adam arkadaşın, tanıştırsana...diye açılır sipariş mevsimi yeniden.
Kadın kısmının dediğini dinleyeceksin,
Dediklerinin doğruluğuna da inanacaksın,
Amma,
Konu erkekten yana seçimlerse,
Zig e de inanma,
Zag a da.
Hiç belli olmaz nerede ne olacağı, nerede neyi seveceği.
Ne bugün ne yarın.
Her ne kadar doğru düzgün isterse de erkeği,
Doğru düzgünü bulur bulmaz da, daha başlarında takar bir kulp adama illaki.
İti bulur, bu seferde iki gün geçmeden etmediği lafı  bırakmaz.
İyi de kim bu ‘esas’ bay doğru?
Meçhul.
Liste miste var ya,
O listeler kişisel tatmin yazıtları.
Listelerle gidişatlar tutmuyor bir birlerini.
Bu gidişattan en zararlı,
Paşa çocuklar çıkıyor yaşamları içinde,
En karlı da pijama üreticileri.
Hızla eskiyor pijamalar, üstte başta kala kullanıla. Yenisi alınıyor acilen,
Bir sonraki, ilk buluşmalar adına.
Sonra dizler torba, popolar torba.
Millet dizindeki, popodaki torbalara bakmıyor,
Gözündeki torbaya takmış, ha bire kremler sürüyor.
Gözlerdeki torbaların, yüzlerdeki  çizgilerin güzelliğiyle başlıyor aşklar, sevgiler,
Pijamalardaki torbalarla da bitiyor.
Gözlerdeki torbalara, yüzlerdeki çizgilere patronun oya gibi işlediği özeni istiyor, bekliyor aşkla, sevgi.
Pijamalardaki torbalarıysa hiç sevmiyor aşkla, sevgi.
Hep özen, hep saygı istiyor, bekliyor aşkla, sevgi. Bıkmadan, usanmadan, hep.
Öyle veya böyle,
Kremler, pijamalar,
Doğru düzgün erkekler,
İt çocuklar derken, hayatlar akıyor,
Zig ve
Zag lar,
Sürüp gidiyor. İnsanlar bildiğinde katiyen şaşmayıp, sonra da geldikleri yerlere bakıp bakıp şaşıyor.
Sonra da yeri zamanı gelince,
Bana yazması,
Sanki,
Hepsi bizler değilmişiz,
Gibi,
Hepimize de, hep beraber okuması, gülmesi,
Kalıyor.
Not. Yarın kadın pijamalarını ve geceliklerini, geceliğimsi şeyleri işleriz kısmetse. Sonraki gün de, şu tanıştırma işi beni çok eğlendiriyor, yazmam lazım, unutturmayın.

Hiç yorum yok: