21 Ocak 2012 Cumartesi

- Ana sayfanın sağ tarafında 'KIRıKLAR KIRıKLAR' İLK BÖLÜMLER başlığı altında yayınlanmış diğer  bölümlerini okuyabilirsiniz.

21.01.2012
Yarın, cumartesi sabahı komşumu, Atatürk’ü ziyarete gidiyoruz hep beraber.
Ben bir buçuk yaşımdayken taşınmışız Turgut Reis Caddesindeki bir apartmanın dördüncü katına.
Önümüzde iki katlı evler, arkasında bir tepe, tepenin üstünde Anıtkabir.
Salondan ve anne baba yatak odasının penceresinden bakınca dışarı,
Anıtkabir tam karşımızda.
On sekiz yaşımda İstanbul aşkı beni yiyip bitirince iyice,
Topladım tası tarağı,
Kesin dönüş yaptım İstanbul’a.
Demek ki,
On sekiz yaşıma kadar Anıtkabir’i seyrederek geçti yıllarım. Sadece seyrederek mi, seyretmekten çok daha fazlası benim için Anıtkabir.
Bir yanda okulda, diğer yandan,
Anne babam,
Anlatıyorlar,
Çok önemli Atatürk.
Müthiş biri, her şeyi yapmış etmiş bir ülke, bir millet için,
Hem de Cumhuriyet, hem de laik, demokrasiyle yönetilen bir devlet için.
Kahraman da, savaş kahramanı.
Gazi olmuş.
Millet Meclisini açmış.
Devrimler desen, dizi dizi.
Büyük bir önder, büyük bir devrimci.
Oralarda, yukarılarda  bir yerlerde, çok büyük bir adam.
Gerçek ama bir efsane gibi.
Bana, benim çocuk halime göreyse, bizim komşu.
Evi var karşı tepenin üstünde,
Sabah akşam, her an göz göze geliyoruz eviyle.
Bir de,
Çok iyi bir insan, hep izin veriyor,
Bizim komşunun evinin bahçesi, Anıtkabir bizim mahallenin çocukları için oyun yeri.
Kar yağar, askerler ses etmez, çıkarız aslanlı yolun başına kadar,
Tahta uyduruk kızaklar, oradan yallah Tandoğan Meydanı’na kadar,
Ama ne kaymak.
Kar topu oynanır mesela tören meydanında, yollarında,
Çığlık çığlığa.
Nedense, kimse de çıkıp, çıkın buradan çocuklar demedi bir kez bile.
Askerlerin önünde dikilip,
Heykel gibi duran askeri güldürmece oynardık.
Bin türlü şaklabanlık, sonunda dayanamaz güler,
Güldüren de kazanır gazozu.
Çiçek toplardık kıvrıla kıvrıla çıkan yolda.
Mahalledeki kızla el ele yürüdük,
Yine aynı yolda.
Çaktırmadan koparıp gülü, vermiştim kıza.
Müzeyi gezerdik ha bire.
Ezbere bilirdik.
Kahve fincanı, ağızlığı, eldivenler,
Ne şık kıyafetler onlar.
Ben en çok golf pantolonlu takımını beğenirdim.
Kasketini de.
Bastonlar vardı.
Birinin sapı gümüş.
Samsun’a gittiği vapurun maketi.
Asker kıyafetleri, kılıcı.
Ona gelen hediyeler, o ülkeden bu ülkeden.
En çok ama en çok arabaları severdim.
Hele bir tanesini çok.
Dev gibiydi araba, o zamanki bana göre tabii ki.
Sessiz bir yer.
Sakin de.
Huzurluydu çok, çok vakurdu da,
Bizim komşu.
Okulda, evde anlatılanlarla benim bildiğim Atatürk farklıydı.
Yaptıkları tamam da,
Atatürk, bizden biriydi,
Bizim mahalleden biri.
Bazen çok büyük törenler olurdu,
Kalabalığın arasına karışır,
Tören meydanına gelirdim.
Çıkardım merdivenlerin yanındaki duvarın üstüne, seyrederdim.
Ne çok insan.
Şık şık giyinmişler.
Sessizce toplanır, zincir olurlar, mozolenin önünden sessizce,
Kimileri ağlayarak geçerlerdi.
Saygı duruşundan evvel borazan çalardı askerin biri.
Pırıl pırıl, kordonlar sarkar, çok hayran kalırdım o borazana.
Nasıl da çınlardı ses, yankılanır her tarafta.
Sonra herkes gider, sessizliğe bürünürdü her yer.
Bazı pazarlar babam ablamla beni alır, Anıtkabir’e götürürdü.
Tam aslanlı yolun başından bizim ev gözükür,
Orada dururuz, el sallarız anneme, o da balkondan,
Bizlere.
Bir an evvel oraya varıp bir an evvel el sallamak için koşar adım giderdim, önden.
Sıralama değişmez.
Önce mozole,
Sonra müze,
Sonra arabalar.
Tek tek bakılır, seyredilir sanki ilk kez  görüyormuşuz gibi.
Tandoğan Meydanı önemliydi 80’ öncesi.
Mitingler, olaylar, kavga dövüşü bol bir yerdi.
Biz de karışırdık arada  bir, daha genç irisiyken.
Farklı farklı siyasi görüşü olanlar girişirlerdi bir birlerine meydanda.
Kovalamaca Anıtkabir yolunun başına gelince, yavaşlar ve sakinleşirdi insanlar.
Ters bakmalar falan, ama kavga dururdu, Atatürk’e yaklaşılınca.
Bizim komşu böyle bir insandı, evinin bahçe yolu bile yeterdi en azılı, ellerinde sopalar taşlarla kafa göz dalan  cengaverleri sakinleştirmeye.
Benim ilkokulum,  Anıt tepenin tam yanı başında, Anıt Tepe ilkokulu.
Çok yakındı  Anıt Kabir’e.
Sıra oluruz, tüm okul ha bire ziyarete giderdik bizim komşuya.
Uzaktan gelen öğrenciler benim kadar çok sık gelemedikleri için,
İsterdim ki bilmedikleri bir şey olsun,
Sorsunlar,
Hemen anlatayım, ezberde her şey.
Bizim komşuydu Atatürk.
O  nedenle çok iyi tanışırız kendisiyle.
Ne kadar büyük kahramanlıklar yapmış, ne kadar büyük başarılar elde etmiş olsa da,
Benim için, bizim komşu Atatürk, hem de çok sevdiğim.
Çok sevdiğim komşum olarak da kaldı benim için.
Yarın sabah yine bizim komşuya gideceğim.
Ziyarete.
Bizim komşunun adını çalmaya çalışıyorlar,
Atatürk adını, bizlerden.
Hem yurt içinde, hem de yurt dışında.
Bir alay densizin, densizlikleri.
Bizler de, tüm arkadaşlar olmaz öyle şey dedik,
Alamazsınız da dedik, diyeceğiz, demeye de devam edeceğiz bu nevi densizlere.
Şimdi onu ziyaret edip,
Vermeyeceğiz adını, o bizlere ait, kimse de alamaz merak etme, sen rahat ve huzurlu ol,
Demeye gidiyoruz,
Atatürk’e.
Gelenlerin hepsine göre Atatürk’e,
Benim için bizim mahalledeki çok sevgili, saygıdeğer babacan büyüğüm, komşuma.
Bahçesinde oyunlar oynamama izin veren yakışıklı komşuma.
Mahalledeki kıza, bahçesinden çaktırmadan kopardığım gülü verdiğim,  çiçeklerini bizler için, sevgi için, özgürlük için açtıran komşuya.
Atatürk amcaya gidiyorum yarın sabah yine.
Tanır kesin beni, büyüdüm biraz o kadar, gerisi yine aynı ben.
Anıtkabir’e  doğru bu sefer tek başıma değil, kocaman, çok büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm mahallerinin çocuklarıyla  birlikte yürüyeceğiz  yarın sabah,
Bir tarafımız çok tatsız, çok sıkkınken,
Bir tarafımızsa  yeniden kıpır kıpır, ümitlerle doluyken.
Hem de,
Tam  da komşumu çok fena özlemişken,
Onu görmeye gidiyoruz  yarın sabah.
Hem özlem gidermeye,
Hem de özür dilemeye.
Hem de kolları sıvadık yeniden,
İşin başındakiler yan çizince,
İş başa düştü,
Başka çaremiz kalmadı,
Hep bir çare olduğunu öğrettin, gösterdin bizlere,
Öğrendiklerimizi sana göstermeye,
Çoluğa  çocuğa, torunlara, bu ülkenin geleceğine karşı mahcup olmaya hiç mi hiç  niyetimiz yok demeye.
Daha  çok, daha  sık görüşeceğiz bundan sonra, açmayacağız arayı bir daha böyle,
Bakma sessiz kaldığımıza, biz bir anda çoğalırız, şaka gibiyizdir ama konu sense, konu ülkemizse  hiç şakaya gelmeyiz, bir anda,
Çok oluruz,
Yol uzun, biliyoruz, ama çıktık artık bu yola, geriye dönüşümüz yok,
Diye de haber vermeye.
Haydi bakalım, uzun yolun başında,
Bütün mahallelerin çocukları yarın sabah,
Önce doğru,
Anıtkabir’e.

Anı defterine yazacağımız  yazıyı sizlerle de paylaşmak isterim.
Atatürk’üm,
Yüce Türk Milletini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin oy birliği ile sana soyadı olarak verdiği ve Türk Milletinin sana  yüreğinden seslendiği,
‘Atatürk’ adını,
Yerli ve yabancı  Patent tüccarlarının elinde görmenin üzüntüsü içindeyiz.
Atatürk adını her harfi ile Layık ve ait olduğu yere, senin kurduğun ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin  ve  senin ifadenle  Büyük Türk Milletinin bağrına iadesi için  ilkelerin doğrultusunda yılmadan, azimle çalışacağız.
Bizler var olduğumuz müddetçe bir daha hiçbir kimse ve kurumun bu hataya düşmesine sessiz kalmayacağımıza ve  bu hataya sebebiyet verenler hakkında suç duyurusunda bulunacağımıza , aziz  hatırana sahip çıkacağımıza ,
söz veriyoruz!
Huzur içinde yat!.. Bizler,  ilkelerinin ve devrimlerinin ışığında Cumhuriyetimizin her zaman ve her şartta bekçileri olarak kalacağız.
21 OCAK 2012

Hiç yorum yok: