24 Ocak 2012 Salı

- Ana sayfanın sağ tarafında 'KIRıKLAR KIRıKLAR' İLK BÖLÜMLER başlığı altında yayınlanmış diğer  bölümlerini okuyabilirsiniz.

24.01.2012
Tam kenelerin aşkı ile ilgili yazı yazarken, son anda değişi verdi gündem ve de,
Bu konuyla ilgili bu son yazım ve,
Fazla çıktım ortalığa, çıkıntılık sevimsiz oluyor, geri dönüyorum yuvama.
Bundan sonra, bizler kendi aramızda çalışırken, bu konuda çalışmak isteyenlere de destek vererek,
Onlardan destek alarak, Atatürk isminin marka olarak tescil edilmemesi için tüm çabamızı sarf edeceğiz, etmeye de devam edeceğiz.
İnsanın enerjisini eritmek, tüketmek için çırpınanlarla mücadele edecek ne vaktim var, nede niyetim.
Solcusu, sağcısı, milliyetçisi bir araya gelebiliyor, eğer ki konu memleket için çok önemliyse.
Ancak,
Beleşe kaliteli yaşam peşinde olan avantacılar kendi şahsi çıkarlarının, kendi egolarının  ötesine geçen konularda,
Konu memleket meselesi de olsa,
Ne solcunun, ne sağcının, ne milliyetçinin, ne de doğru düzgün insanların ne yanına geliyor, ne yanında duruyor,
Ne de omuz vermiyor ki,  bir doğru iş daha yapılsın bu ülkede diye.
O yüzdendir ki,
Beleşe kaliteli yaşam peşinde koşanlarla hiç işim olmadı hayatım boyu.
Bundan sonrada olmayacak.
Olması da gerekmiyor. İşin içine Atatürk girmeseydi hiç de gerekmeyecekti zaten.
Kene gibi bazı insanlar, sadece emiyorlar.
Önce sessizce,
En sempatik,
En cazibeli,
En yakışıklı, en güzel,
En akıllı,
En eğitimli,
Halleriyle yaklaşıyorlar insanlara,
Sosyal hayatlarına,
İş konularına,
Memleket meselelerine,
Sonra,
Giriyorlar, yerleşiveriyorlar  derinin altına,
Yapıyorlar yuvalarını,
Başlıyorlar emmeye.
Kanı bozukların bedenlerine de yerleşmiyorlar haspamlar,
İllaki saf ve temiz bir kan olacak emdikleri.
Beğenmiyorlar  bozuk kanı, kendi kansız hallerine bakmadan.
Kansızlar, emmeden bir gün bir bile yaşayamazlarken,
Kanında iyisinin peşinde koşacak kadar,
Yüzsüz ve de kaprisliler de.
Her tarafımız dolu bu insanlarla.
Daha doğrusu doldu yıllar içinde.
Okul yıllarında pek anlayamadık kim nedir nasıldır diye.
Tek tip kıyafetle,
Askeri düzen okullarda,
Tek tip ders düzeniyle,
Tep tip eğitim anlayışıyla,
Anlamak çok da kolay değildir insanların derinlerinde yatan esas hallerini.
Yıllar geçip de,
Başlayınca yuvarlanmaya hayatın içinde,
Kimin ne olduğu çıkıveriyor kabak diye ortalığa,
Çakıveriyorsun kim ne mene insandır diye.
Çünkü hayatın kendi  tek tip değil okul hayatında olduğu gibi.
Bazıları dağıtıyorlar saçı başı iyi, doğru bir şeyler yapabilmek için hem kendi, hem de yaşadığı, ekmeğini yediği vatanı  adına,
Bazıları da sadece üfürüyorlar,
Kan emmedikleri zamanlarında.
Ben üfüren kenelerde tanıdım,
Kanı emilenlerde.
Üfüren kene olma şansımda vardı,
Kanı emilende.
Kanı emilen olmayı tercih ettim.
Kendi başıma, kendi ayaklarım üstünde durmak bana daha cazip geldi,
Bedeli ne olursa olsun.
Kan benim, kanı üretende benim, kanın sahibi de.
Ama zengin, ama fakir,
Hayatımın patronu olmayı tercih ettim işin başında.
Kan emerek yaşayan beleşine yaşam yüzsüzü kenelerin yaşamlarına,
Yaşam içinde yaptıklarına, yapmadıklarına bakınca,
Yaşamın bu ilk bölümünün sonuna geldiğimde,
Ne kadar doğru bir karar vermişim kendi adıma diye,
Sevinçle öpüyorum kendimi iki yanağımdan şimdilerde.
Ödediğim ve de ödemeye devam ettiğim bedellerde,
Uykularımı  bile kaçırmıyorlar  artık.
Bedellerle değil, yaptığın ettiğin doğru işlerle yazılıyor yaşam öyküleri.
Ki, yaşamın öyküsünü de öldükten sonra arkandan yazıyor insanlar.
Anlattıklarına, söylediklerine değil, yaptıklarına bakarak.
Ve de,
Yaşamın bu ikinci yarısına başlamadan evvel,
Bir o kadar da sevinçliğim,
Ne kadar güzel insanlar varmış meğersem yaşamın içinde bu güne kadar adını bilmediğim,
Yüzünü görmediğim.
Şahane bir ikinci yarı yaşayacağım kalan ömrüm içinde, o kesin. Garantisini bir kez daha aldım şu kısacık sürede.
Güzeller güzelleri illaki buluyor bir gün bir yerde.
Çirkinlerde çirkinleri.
Güzeller güzellerle karşılaştıkça çoğalıyorlar. İnsanlar güzeli seviyor çünkü.
Çoğaldıkça, keyiflerse artıyor yaşam içinde atılan adımların her birinde.
Çirkinlerde yalnızlaşmamak için daha da sarılıyorlar bir birlerine.
Kendi çirkinliklerini laf ebeliği ve ukalalık  ile makyajlayıp, güzel görünmeye çalışıyorlar,
Güzellerin bir arada yaşadıkları keyiflere özendikçe.
Ki,
Mümkündür çirkininde bir gün güzelleşebileceği.
Aklı varsa.
Yüreği varsa.
Güzel oldun mu, çirkine bile açabiliyorsun gönül kapını.
Güzel olmanın en güzel yanı da bu.
Çirkinlerse, ememediği güzeli zaten reddederken,
Kalıveriyorlar  ortalıkta dımdızlak kendi gibi diğer çirkinlerle kucak kucağa.
Hatalar  diz boyu hepimizde.
Kim bilir ne hatalar yapacağız daha.
Hatalarla  çirkinleşmiyor insanlar.
Hatalardan alınan derslerle daha da güzelleşip, daha da gelişiyoruz kendi özümüzde.
Eğer ki,
Kimsenin kanını emmediğin müddetçe,
Kimseyi kendine baston,
Basamak yapmadığın müddetçe,
Birey olarak keyfimiz kıyak, kendi yaşantımız içinde,
Güzel güzel yaşayıp gidiyoruz bu çok güzel hayatın içinde.
Beleşe kaliteli yaşam hırsızı kenelerden sakınınız diyorum.
Boşuna vakit kaybı,
Boşuna enerjide.
Aslında sayılarımız çok fazla beleşe kaliteli yaşam hırsızlarına  nazaran.
Aslında gücümüzde çok fazla onlara  nazaran.
Tek eksiğimiz,
Bıkmışız sanki.
Ümitleri de yitirmişiz sanki.
Dağılmışız oraya buraya sanki.
Olmaz bu saatten sonraya sığınmış, yanlamışız sanki.
Bal gibi olur.
Bu kadar güzel, akıllı, eğitimli insanlarla bal gibi olur.
Tek yapmamız gereken, çirkinlerin yapmadıkları yapmak.
Tek yapmamamız gereken, çirkinlerin yaptıklarını yapmamak.
Var ya,
On yüz olur, yüzse bin.
Bini bulursak güvende gelince insanlara oluruz yüz bin, milyon.
Ne işe yarar?
Çok işe yarar.
Memleketin topallayan bacağına baston oluruz.
Kangrene engel oluruz.
Bu yazı bu konuda ki, Atatürk isminin marka olarak tesciline ait konudaki son yazım.
Bundan sonrasında tüm arkadaşlarımla beraber bu işi yurt içinde ve yurt dışında çalışarak, uzmanlardan yardımlar isteyerek  çözmek için uğraşacağız.
Gelinen her bir etabı da ara raporlarla duyuracağım sizlere.
Sizlerde isterseniz buyurun katılınız.
Mutlaka bir faydanız olur bir yerinde.
Bizlerde sizler kadar amatörüz bu konuda, birkaç haftalığız bu meslekte.
Bir gün satır aralarına sıkıştırılmış bir haber gördüm gazetelerde,
Araştırdım doğru mu diye,
Doğruymuş,
Bir yazı yazdım haftalar evvel ve de geldik hep beraber  bu günlere.
Çok güzel insanlar sayesinde.
Ve de,
Beleşe kaliteli yaşam hırsızı çirkin kenelere rağmen.
Patrona şükür ki,
Ağzı bozduk, terbiyede cozuttuk,  bozduk cozuttuk amma, kanı bozmadan yırttık yine.
Yarın akşam,
Aşka meşke,
Önemli konularla,
Artık nelerse onlarla devam sazlı sözlü hayata.
Ki,
Kafaya taktığım çok konu varken,
Birikti durdu şu marka işine bulaşan densizler yüzünden.
Misal,
Keneler aşık olur mu?
İki kene bir birine aşık olsa,
Aranan kan bulunur mu? konusu çok cazip geliyor şu sıralarda.
Aşık zamanla keneleşir mi?
Keneleşmiş aşık sevilir mi?
Aşık kene, kanını kurutur mu aşkının?
Kenelerin aşkı ha…
Breh breh…
Olur mu,
Olur.
Hele bu kadar çok kenenin olduğu,
Bu memlekette…

Hiç yorum yok: