Patron Hata Yaptı ilk 16 bölümü sayfanın altında yer alan önceki kayıtları tıklayarak okuya bilirsiniz.
Patron Hata Yaptı – Bölüm 17
18.03.2012
Ayol çok garibanlar ve çok da şeker ve de naifler aslında,
Karşılaştırırsanız eğer ki, bizim neslin ve de bizlerden bir küçük neslin, hinlik, cinlik, hırsları, hedefleri, edindikleri ile tabii ki.
Kaptırmışlar gitmişler ve gidiyorlar ne nasıl enjekte edilmişse ve ettirilmişse damarlarına ve de nelere inanmışlarsa zamanında.
Sabahtan akşama kadar sadece onu bunu tenkit edip, beğenmeyip, bilgiçlik taslayıp, söylene söylene, şikayet ede ede, yiyip içip uyuyup sevişip, ki artık sevişmiyor bile olabilirler, az biraz çalışıp, bol televizyon seyredip ölüp gidiyorlar günü saati gelincede.
Al sana büyük çoğunluk.
Nerede?
Sadece bizim memlekette değil,
Gezdiğim gördüğüm kadarıyla neredeyse gezegenin tamamında, her yerde aynılar ve de aynı farklılıklar var bizlerle aralarında.
Yüzü, gözü, teni, dili, dini ne kadar farklı olursa olsun,
Ortak tek özelliğimizse aynı bir konuda,
Korku.
Korkunun nedenleri de,
Ölüm ve kaybetmek ellerinde ve elimizde olan zorluklarla edindiğimiz değerleri.
Çünkü,
Hiçbir şey stabil değildi tüm yaşamları ve yaşamlarımız boyu.
Hayatında gezegenin üstünde çıkmış her hangi bir savaşı televizyondan, radyodan, gazeteden, dergilerden takip etmemiş bir patronun kulu var mıdır acaba?
Veya büyük bir doğal afetin etrafında kısa bir süre dahi olsa yaşamamış ve de hikayesini dinlememiş kimse kalmış mıdır acaba?
Veya amma ulusal amma gezegenin bir yerlerinde ekonomik krizleri yaşamamış olan var mıdır?
Sabahtan akşama,
Akşamdan sabaha,
Sürekli ölüm haberi almak ne mene dağlıyordur sürekli olarak insanoğlunun ruhunu acaba?
Yok savaşta,
Yok doğal afette,
Yok trafikte,
Yok manyağın biri,
Yok salgın hastalık,
Yok tedavisi olmayan başka hastalıklar,
Yok açlık,
Yok susuzluk,
Yok iş kazası,
Marifetiyle ölüp gidiyor insanoğulları, sürekli ve sapır sapır.
Ve de,
Bizler de okuyup, dinleyip, seyrediyoruz sürekli,
Sıra bana ne zaman gelecek diye.
Hadi yırttın ölümden,
Hangi ekonomik kriz nelerimi alıp götürecek acaba yine diye.
Veya,
İşsiz mi kalacağım kuşkusu sürekli. Veya ne olacak çoluk çocuğun geleceği diye de.
El matkabı ile ince ince yavaş yavaş bir oradan bir buradan delik deşik etmek gibi yürekleri ve vicdanları,
Yani ruhları sanki.
Bizlerden evvel yaşamış ve de yaşamaya devam eden bir iki kuşak var ki,
Uçurumlar var aramızda onlarla bizlerin.
Onlar farklı. Onların neredeyse tamamı,
Kanepesine kavuştuğunda ohh derken,
Bir de karnı şiştiyse yemek içmekten,
Bir de varsa şöyle heyecanlı bir dizi televizyonda,
Yanında da demli çay,
Değme gitsin keyiflerine.
Zaten bilgi birikimi falanda yok fazlacana.
Sadece yaptığı veya emekli olduğu işi anlarlar biraz,
Ki,
O bilgilerde güncel olmadığı için bugün ver o işi eline yeniden,
Bir halta yaramaz nevinden.
Biraz vardır entelektüel tarafları, o da tarih ve coğrafya ile kısıtlıdır genelde.
Hobi desen, en fazla belki bir bobi veya mırnav falan.
Çocuklar kendiliklerinden büyümemişlerdir amma.
İyi ebeveynlerdirler.
Tutucu tabii ki.
Ne öğrendilerse rahmetli anne babalarından,
Onları uygulamaya devam aradan onlarla sene geçmiş olsa dahi.
Şüphecidirler.
Her şeyin altında başka bir şey ararlar.
Ve de inandılar mı bir kez kendi düşüncelerine,
Yarım yamalak tezleriyle öyle bir sarılırlar ki savunduklarına,
Katiyen ikna edemezsin aksine.
Pijamaları vardır çeşit çeşit.
Gecelikleri de, sabahlıkta,
Ev çorapları da.
Baş ucu lambaları takımdır, ikili. Düzgün muntazam bir komedin üstü.
Ev terlikleri.
Rutine girmiş adetleri vardır mesela.
Pazar sabahı şunlar yapılır, cumartesi akşamı bunlar,
Hafta içi şu saatte yenir yemek gibi.
Şaşmaz genelde.
Aslında neredeyse her konuda vardır adetleri.
Zaten adetleri şaştı mı bir kez,
Metabolizmaları bozulur,
Kimyaları şaşar.
Ne yapacaklarını bilemezler.
Yürüyüş yaparlar bazen.
Bakına bakına. Hep bakınacak bir şeyler bulurlar etraflarında.
Kendilerinden çok, etraflarıdır konuları.
Sonra da oturur sohbetini yaparlar bakındıklarının.
Gazete okuma saatleri de vardır mesela.
Ve de gazeteyi okuma sırası.
Gazete okunur, okunurda öyle muntazam okur ki bazıları,
Zannedersin baskıdan yeni çıkmış, kokusu üstündedir hala gazetenin.
Kışın balık yapılır ev de kendi bildikleri usulde,
Yazınsa illaki mangal keyfi.
Sofralar kurulur. Domates, biber, peynir, zeytinyağlı birkaç tane, karpuz veya kavun hangisinden alınmışsa,
Ve tabii ki,
Sürahinin yanında bir büyük rakı bazen. Bazen birada olur.
Sohbet vardır.
Hani derler ya, kol boyu diye.
Hep de gelip gidenler olur. Ya çocuklar, ya torunlar, ya yeğenler, ya birkaç arkadaş,
Hiç olmadı,
Komşular.
Yıllardır giyilen kıyafetler aynıdır.
Çok nadir yeni alınır.
O kıyafetlerle özdeşleşirler.
Üniforma gibi. Bir bütündür o kıyafetler, çorabından şapkasına, kaşkolundan, şalına kadar.
Nevresim takımları da değişmezler kolay kolay. Çok eskiyince ancak.
Havlularda. El havluları değişir aslında, amma banyo havluları tülbent olana kadar kullanılır genelde.
Hep oy verirler her seçimde.
İllaki verilecek o oy. Vatandaşlık vazifesi ifa edilecek mutlaka.
Ki,
Doğduklarından beri aynı partiyi tutarlar.
İstediği kadar o parti başarısız olsun. O başkan gitsin bu başkan gelsin, hiç fark etmez onlara.
Verdi mi oyunu? Verdi. Bitti.
Ondan sonra politika ile ilgili tek bağlantıları,
Sürekli tenkittir.
Ve de,
Aslında o olsa başbakan neyi nasıl yapacağını anlatmaktır.
Nasıl yaparlar anlamak mümkün değil, üç beş kuruş gelirle hem nasıl yaşarlar bu hayatı,
Hem de üstüne para biriktirirler, yetmez toruna, yeğene falanda destek olurlar ucundan kıyısından.
Tıptan anlarlar mutlaka.
Evde ilaç dolabı vardır, amma ilaç dolabı derken,
Küçük bir eczane kıvamında.
Söyle derdini,
Söylesinler sana hastalığını.
Orada yazıp verirler eline reçeteyi, eczaneye de gerek yok. Elinde bil ilaç kutusunu o an, zaten hazır evde.
Kilolanmışlardır.
Ha bire söylenirler.
Hep bir diyet muhabbeti. Hep söylenmece, yine kaçırdık akşam diye.
Hep söylenirler, hep de kaçırırlar birkaç akşamda bir.
Amma,
Çok da yenilesidir be teyzenin böreğide yahu.
Hele birkaç yemeği daha vardır ki, mucize gibidirler. Yedikçe coşarsın,
Sende kaçırırsın ipin ucunu.
Ki,
Mutfak alışverişlerinde titizdirler.
Öyle her yerden alınmaz her şey. Hele iş ete gelirse, balığa gelirse tam bir uzman kişi çıkar karşınıza.
Hep demlenir çay.
Yok öyle poşet falan. Bildiğimiz demli çay. Hani içeriden kokusu gelenden.
İllaki harmanlarlar birkaç çayı. Onun bile değişmez kuralları vardır.
Çay harmanlama ve de demleme kanunlarını çiğnemekle, adam öldürmek aynı sayılır.
Bir de,
Nedense,
Onların evinde ekmek kızarınca başka kokar.
Nedeni bilinmez amma,
Reçellerinde tatları daha mı hoştur nedir.
Tatil bellidir.
Pek otele gidilmemiştir yaşamları boyunca.
Yazlık vardır bir yerlerde.
Bin yıldır gidilen.
Çocuklar orada büyümüşlerdir, hatta bir iki de aşk hikayesi olmuştur çocukların gençken.
Hatta evlenen bile olur arada bir, yazlıktan birileriyle, ki sonra boşanmıştır çocuklar.
Yaşlı biri mutlaka vardır ailede.
Bakılır ona.
Katiyen terk edilmez öyle yaşlılar yurduna falan. Konuşması bile geçmez.
Gurur duyulan bir evlat, hep başa dertler açan bir yeğen vardır mutlaka.
Araba desen,
Bilmem kaç senelik.
Parada olsa değiştirilmez o araba. Evin beyi ile etle tırnak olmuştur araba artık.
Mobilyalarda değiştirilmez.
Onlarla beraber yaşlanır mobilyalar, ölüncede birkaç tanesi saklanır, geriye kalanlarsa verilir birilerine.
Hayatlarında hiç sarhoş olmuşlar mıdır hem de yerlerde sürünmece acaba?
Hayatlarında hiç porno seyrederken sevişmişler midir acaba?
Hayatlarında hiç ot kullanmışlardır acaba?
Hayatlarında hiç aldatmışlar mıdır kocalarını, karılarını, sevgililerini?
Hayatlarında hiç hırsızlık yapmışlar mıdır? Mesela devleti soymak gelmiş midir akıllarına?
Hayatlarında hiç çıplak denize girmişler midir acaba?
Hayatlarında hiç tek kapılı bir spor arabayı cayırdatmışlar mıdır otobanlarda acaba?
Hayatlarında all in one plazma nedir biliyorlar mı acaba? Veya İpad veya notebook?
Hayatlarında hiçbir sosyal web sitesine üye olmuşlar mıdır acaba? Olmuşlarda kimlerle neler yazışıyorlar acaba?
Hayatlarında kaç ülke görmüşlerdir acaba?
Hayatlarında cep telefonunun markası onlar için ne derece önemlidir acaba?
Hayatlarında kaç kez bir gece kulübünde dağıtmışlardır acaba?
Hayatlarında toplam kaç sevişme pozisyonu denemişlerdir acaba?
Hayatlarında kaç sergi gezmişlerdir? Kaç sanat eseri satın almışlardır acaba?
Hayatlarında kaç konsere gitmişlerdir acaba?
Hayatlarında kaç kişiyle seks yapmışlardır acaba?
Hayatlarında ha bire evlenmek ve boşanmak akıllarına gelmiş midir acaba?
Hayatlarında hiç mp3 le chill out dinlemişler midir acaba?
Yüzlerce soru, sonu hep acaba olan.
Çoğunun cevabı hayır,
Ve veya,
Bir bilemedin iki kadar az yapılanlar.
Onlarda bizlerde homosapiens insanoğullarıyız.
Aynı yüzyılda aynı gezegende, aynı şehirlerde, aynı apartmanları sokakları paylaşmış ve de paylaşmaya devam eden.
Hepimiz insanoğluyuz. Aynı türün aynı gezegeni aynı zaman diliminde paylaşanlarıyız.
Ancak,
Bir gün insanlık müzesi kurulsa ve de,
Yirminci yüzyılı temsilen,
Onları mı? Yoksa bizleri mi müzelik yaparlardı acaba?
Ve de,
Korkumu olurdu konsepti yirminci yüzyıl bölümünün müzede,
Cesaret mi,
Vurdum duymazlık mı,
Bilgelik mi,
Ukalalık mı,
Sevgi mi,
Sadakat mi,
Aşk mı,
Naiflik mi,
Hinlik mi,
Gaddarlık mı,
Barbarlık mı,
Pısırıklık mı,
Çılgınlık mı,
Seks mi,
Vizyonerlik mi,
Bencillik mi,
Arsızlık mı,
Uyanıklık mı,
İnanç mı,
İnsanlık mı,
Acaba?
Veya bunların haricinde tek bir kelime seçmek zorunda olsak, başka hangi kelime olabilirdi yirminci yüzyılın konsepti,
İnsanlık müzesinde,
Acaba?
Fala devam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder