20 Mart 2012 Salı

Patron Hata Yaptı ilk 17 bölümü yazının en altında yer alan önceki bölümleri tıklayarak okuyabilirsiniz.
Patron Hata Yaptı – Bölüm 18
20.01.2012
Uzaylılar geliyorlar ya, tepemizde gezinip duruyorlar ve de inmiyorlar ya gezegene, neden biliyor musunuz? Çok korkuyorlar biz insanoğullarından da ondan.
Çünkü bizleri binlerce yıldır izliyor ve gözlemliyorlar ve de farkındalar ki,
Özellikle beyaz ırk  kadar kendi cinsine karşı bile bu denli  arlanmaz, utanmaz, saygısız, gaddar, acımasız, barbar, katil ruhlu bir canlı daha yok evrende.
Gerçekten ne kadar çok korkuyorlardır kim bilir  insanoğullarından  gezegenin binlerce yıllık tarihine baktıkça.
Vahşet diz boyu.
Bırakın daha da zenginleşme adına harisçe çıkarılmış ve milyonlarca insanoğlunun yine kendi cinsinden on milyonlarla  insanoğullarını katlettiği savaşları,
Sadece kölelik sistemi bile yeter uzaylıların korkudan donup kalmalarına.
Hele beyaz ırk tek başına yeterde artar bile.
İhtiraslarına kapıldıkça canavarlaşmış  bir ırk beyaz tenli insanoğulları.
Kölelik ve sömürgeciliği modern sistemlerle bugün bile sürdüren beyaz tenli insanoğulları kadar acımasız ve gaddar bir canlı ırkı daha yok bu gezegende.
Muhtemelen,
Evrende de.
Mayalar, Sümerler, Romalılar, Osmanlı, tüm Avrupalılar köleliği kullanarak zenginleşmişler,
Medeniyet, hak hukuk, adalet  dedikleri ve kendilerine göre uyarladıkları ve de icat ettikleri  sistemlerle  körükledikleri servetlerini,
Kölelikle var etmişlerdir yüz yıllar boyunca.
Hele dinler.
Antik dinlerden, Hıristiyanlığa, İslama, ister tek tanrılı, ister çok tanrılı dinlerin tamamı,
Ya köleliği teşvik etmiş,
Ya umursamamış,
Ya kölelikten nemalanmış,
Ya da köleliği dinsel  formlar  içine oturtarak destek vermişlerdir acımasızca süre gelen gaddarlıklara.
Hala  izin vermeye de devam ediyorlar,
Kendi keselerine de akan kazançların arkası kesilmesin diye.
Yönetim biçimleri de aynı destekleri veriyorlar gaddarlıklara. Diktatörün yapamadığını bile yapıyor demokrasi, cumhuriyet aşıklısı devletler.
Bireyler  yapmıyor, hükümetler yapıyor, tek fark orada.
Sadece yüz elli yıl öncesine kadar ve de sadece birkaç yüz yıl içinde bir hesaba göre on iki milyon,
Bir hesaba göre yirmi beş, otuz milyon Afrikalı koparılmış vatanlarından ve de taşınmışlar binlerle gemi seferiyle binlerce kilometre uzaklara.
Yüz milyonlarcası da,
Sömürgecilikle,
Kendi vatanlarında köle kılınmışlar.
Bir kıta düşünün ki,
Milyonlarca yıldır insanoğullarının kendi içlerinde ve de doğayla kaynaşarak hep birlikte yaşayıp gittikleri,
Sonrasında,
Gelsin beyaz ırk gemileriyle, silahlarıyla o kıtaya,
Başlasınlar insan avına,
Topladıklarını doldursunlar gemilere,
Hem de sadece gençleri, sağlıklı olanları, yani neslin devamı için en gerekli olanları,
Ki,
Gemilere topladıkları, insanoğlunun evrimine şahit yaşayan en önemli kökler aslında,
Ve de,
Gemilere topladıklarının yarısı ölsün gitsin o mahzenlerde açlıktan susuzluktan havasızlıktan ve hastalıklarda, balıklara yem olsun cesetler  okyanuslarda,
Kalanları da satsınlar, çalıştırsınlar,
Kendi refahları adına.
Ve de yetmesin,
Geride kalanları da köle etsinler,
Çalıştırsınlar oralarda var olan doğal kaynakların çıkarılması, taşınması ve de tarım adına,
Ve de sonunda,
Doğal kaynakları kurumuş, kurutulmuş topraklarla,
Gücü kuvveti kalmamış insanlar kalsınlar sadece geriye,
Hem de birkaç yüz yıllık süreç içinde.
Sonrada beyaz ırk kölelikle ve sömürgecilikle  kazandıkları servetlerle zenginleşince, servetlerine servetler katılınca,
Adına medeniyet denilen bu gün geldikleri noktanın,
Devamında da,
İyi insanoğulları ya bu beyaz ırka ait olanlar,
Bu sefer doldursunlar kamyonlara, uçaklara gönüllerinden kopan az birazcık yiyeceği suyu,
Taşısınlar oralara ki,
Ruhları temizlensin,
Vicdanları yıkansın diye.
Zamanında da oralardakileri vahşi görüp,
Vahşi olanların  vahşi ruhlarını kurtarmak ve yıkamak için gitmişlerdi güya misyonerleri ile oralara.
Vahşet vahşet üstüne. Vahşilerden gelmiyor vahşetler,
En büyük vahşetler medeniyet aşıklılarından geliyor nedense.
Ki,
O medeniyet aşıklısı beyaz ırkın on, yüz milyonlarca insanı köle edip ölümlerine neden olarak edindikleri servetlerine,
Zenginliklerine, binalarına, yaşamlarına özenerek,
Görmek adına, ürettiklerini satın almak adına, yemeklerini yemek içkilerini içmek adına,
Onlarla  yıldır  tüm gezegen halkı doluşup binlerle uçağa, ziyaret ediyorlar o ülkeleri.
Ve de,
O ülkelerde yaşamanın hayallerini kuruyorlar hem de.
Hem de gurur duyuyorlar gördüklerinden ve de üç beş gün için bile olsa oradaki yaşamlara ortak olmaktan.
İşte bu kadar şerefsizdir diğer taraftan beyaz ırkın insanoğulları.
Bir o kadar da,
İnsafsızca geçmişlerini reddeden bir yapıya da  sahiptirler.
Bir o kadar da salgın bir hastalık gibidir şerefsizlik. Bir başladı mı salgın ne beyaz ırk dinler, ne siyah ne sarı, ne de melez.
İster ekonomik,
İster din,
İster kişisel,
İster ülke çıkarları,
Nedeni ne olursa olsun,
Bir insanoğlu bir başka insanoğlunu köle etmişse kendine,
Koparmışsa yerinden toprağından,
Parçalamışsa aileleri,
Hele milyonlarcasının böcekler gibi ölmesine de neden olmuşsa,
Yeter şerefsizlik ve de barbarlık madalyasını kıçına takmak adına.
Ki,
İnsanoğlu öyle şerefsiz ve haysiyetsiz ve de katil ruhludur ki bazen,
Özellikle beyaz ırkın temsilcileri,
Kendilerini iyi bildikleri için,
Şefkat ve de yardımseverlik kisvesi  ve de medeniyet palavrasının şemsiyesi altında toplaşıp,
Aklarlar kendilerini bir güzel yaptıkları  yardımların şovlarıyla da.
Sanki kendileri  ve kendi cedleri kahramanları değilmişcesine  zamanında olanların ve  bitenlerin.
Hatta,
Denir ki,
Onlar eskiden olmuş, dedelerimizin dedelerinin eserlerdir  o barbarlıklar.
Olabilir,
Yinede senin sülalenden, senin ırkından sonuç itibariyle o haltları yiyenlerde, yemeye devam edenlerde.
Sen bana ait değil desende  Afrika’da da, Uzak Doğu’da da bugün gelinen acıklı tablonun faturası sana kesilmiştir uzaylılar tarafından çoktan,
Ve de vebali de dünyalıların  boynunadır.
Ve de soru şu belki de,
Patron neden yarattı  insanoğlunu?
Amacı neydi?
Kendi kullarını kendi kullarına mı kıydırmak istedi acaba?
Ki,
Tüm bu vahşetler,
Tek tanrılı dinlerle birlikte iyice çıldırmış durumdayken  hem de.
Yani,
Patronun müritleri aslında esas katiller.
İster Hıristiyan olsun, ister İslam, ister Musevi.
Ki,
En çok sorgulandığı anlardır  patronun milyonların on milyonlara kıydıkları anlar.
Akla ziyan.
Nettir düz mantıkla varılacak sonuçlar.
Ya patron işi palavra, insanoğlunun düzmece senaryolarıdır patron ve de tüm elçileri,
Ya da patron öyle bir hata yaptı ki,
Şimdilerde çıkamıyor yatağının  altından utançtan.
Üçünce ve de diğer tüm ihtimaller kişisel veya toplu mastürbasyonlar aka ve boka bulaşmamak adına.
Sen uzaylı olacaksın,
Göreceksin binlerce yıldır insanoğlunun bu hallerini,
Sonra,
Kıçına güvenip ineceksin gezegene.
Çok salak bir uzaylı olmak lazım gerçekten bizim gezegene inip,
-         Merhaba ben uzaylı,
Deyip temsilen elini uzatmak için.
-         Merhaba uzaylı, hoş geldin, bizler barışçıl dünyalılarız.
-         !!!???
-         Yeminle, bak iki ayağım yerde hem de yemin ederken.
-         Patron çarpar yemin etme boş yere, biz sizlerin ne halt olduğunuzu bile bile geldik.
-         A aaa..ama ayıp oluyor…
-         Yapma yaa…Sen altı milyon insanoğlunu gaz odalarında öldürmedin mi altmış yetmiş sene evvel? Hatta birkaç milyonu da savaşırken aynı yıllarda?
-         İyi de onların üstünden çok zaman geçti. Biz sonrasında hem akıllandık, hem de onlar bizim dedelerimizdi zaten.
-         Ben bilmem, bize göre dünyalılar yaptı bunları. Madem öyle diyorsun, peki  son on yirmi yıl içinde yüz binlerce insanoğlu bir birini kıymadı mı birkaç yerinde gezegeninin, hatta milyon insan ölmedi mi senin fitnelerinle, daha yeni oldu bunlar, hani toplu mezarlar falan…Onlarda mı senin dedelerindi?
-         İyi de onlarda başka ülkelerin insanlarının marifetleri…
-         Ben bilmem…Bize göre dünyalı hepsi. Peki onlar başka ülkelerin insanlarıysa, sizlere ait ülkelerin marifetleri değil mi on milyonlarca insanı köle yapıp satmanız, çalıştırmanız, ölümlerine neden  olmadınız mı? Onların ülkelerini işgal edip geriye kalanları da kendinize köle yapmadınız mı? Sömürmediniz mi tüm gezegeni eme eme?
-         O hoo…Sen yüz yıllarca evveli diyorsun. O zamanlar çoktan unutuldu gitti bizim gezegende.
-         Sizin gezegende unutuldu amma bizim gezegende hala konuşuluyor canım kardeşim o zamanlar.
-         Biz artık barışçılız. Yani yeni hali barışçıl gezegenimizin. Ne kölelik var, ne ırkçılık, ne dinler arası itilaf, ne de çıkar savaşları. Bizler artık iyi insanlar olduk. Hem de beyaz ırk olarak bile. Hem bizim birleşmiş milletlerimiz bile var.
Orada kopar uzaylılar her halde.
Gül gül gül…Kasıklarını tuta tuta. Amma ne gülmek.
Ufo uzaklaşırken bile kahkahaları duyuluyor olacaktır uzaylıların.
Uzaylılar ne kadar gülüyorlardır  bilmiyorum amma,
Beyaz ırk çok gülüyor bu duruma o kesin.
Hem de kasıklarını tuta tuta, eğlenceler eller havayalar gırla,
Hem de,
Bir kıtanın birinde her iki saniyede bir bebek ölürken,
Hem de,
Bir başka kıtanın birinde yol kenarlarında çocuk cesetleri çürürken, hem de güya şehir denilen yerlerin  yollarının kenarlarında.
Gülenler ve ağlayanlar.
Toklar ve açlar,
Diye ikiye ayrıldı artık insanoğulları.
Çok büyük bir uçurum açıldı iki çok farklı  yaşamın arasında.
Çok derin ve çok geniş bir uçurum.
Kuş olsan uçamazsın karşı tarafa artık.
Yaşam ve,
Ölüm kadar,
Zıt iki taraf birbirine artık.
Çünkü bir  yanda yaşanırken,
Diğer tarafta ölünüyor.
Bir tarafta şıkır şıkır parlarken rengarenk yaşam,
Diğer tarafta sapır sapır dökülüyor simsiyah  ölüm.
Bir tarafta,
Renkli yaşam.
Diğer yanda,
Siyah ölüm.
Şıkır şıkır rengarenk yaşamın içinde yaşıyoruz,
Zaten bilinen, bildiğimiz.
Peki sapır sapır ölünen simsiyah ölümde durum nicedir acaba?
Fala devam diye bitmiyor bu sefer yazımız,
Çünkü fal değil,
Bilinmeyen amma  çok gerçek her şey oralarda.
Ölüme gidenlerin öyküleriyle,
Devam bu sefer.
Kalbi yufka olanlar okumasınlar bundan sonraki yazıları,
Eğer,
Hala kalpleri kaldıysa tabii ki.
Patron bile okumasın,
Onunda kalbi varsa gerçekten.
Hem de yerinden,
Ölümün yanından naklen geliyor yazılar birkaç güne.
Rengarenk yaşayanlara,
Simsiyah ölümü anlatmak,
Zor olacak galiba.
Amma,
Deneyeceğim.
Patrona rağmen hem de…
Beyaz bir insan olduğum için,
Utanmama rağmen hem de.
Devam edeceğim.
Orada simsiyah ölenler,
Burada renkleri olduğu iddia edenlerden,
Daha rengarenklerde onlar, ondan.
Onlar yaşadıkça,
Onlar direndikçe,
Bende devam edeceğim yazmaya onları da,
Patronu da,
Sizleri de,
Hayatı da,
Uzayı da,
Aşkı da,
Seksi de.
Burada simsiyah yaşayacağıma,
Orada rengarenk,
Öleceğim bir gün.

Hiç yorum yok: