7 Mayıs 2012 Pazartesi

Göçmeden Göçsek mi Diyorum? - Aziz Yıldırım, Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen ve diğerleri,07.05.2012

Güçlüler. Güçlüler güç savaşı yaparlarken kendi aralarında, bizlerde kim kimden daha güçlü çıkacak acaba diye okuyor, yazıyor, düşünceler yapıp, konuşup duruyoruz car car.
Ömrümüz car car konuşarak geçerken,

Kodlanmıştır bu ülkenin insanları, kodlanmıştır olan bitenler.

Kodlamanın kronolojik sırasına bakın siz esas.

Önce şike ve teşvik pirimi olduğu üzerinde şüpheler doğacak nerede? Devletin kurumlarında,
Sonra bu şüpheler üzerinde gizli soruşturma başlatacaksın nerede? Devletin kurumlarında,

Tam on dokuz maç gizli gizli soruşturacaksın. Kim? Devletin savcıları, emniyet güçleri.
İddiaya göre bu maçların her birinde iddianın doğruluğu yönünde belgelere ulaşacaksın,

Amma,
Bekleyeceksin nedense on dokuz maç yani aylar boyunca. Kim? Devletin hukuk sisteminde yer alan tüm kurumlar, kişiler,

Yani,

Diyorsun ki adam katil o kesin, diyen de Devlet olsun,
Amma,

Bekleyelim bakalım beş on kişi daha öldürsün ki,
İyice emin olalım.

Zaten neyin ne olduğu en başından beri belli değil mi? Esas niyetlerin ne olduğunun.
Sonra,

Fenerbahçe’nin şampiyonluğu tescil edilince,
Basacaksın düğmeye,

Başlayacaksın tutuklamalara. Kim? Devletin savcıları, hakimleri, mahkemeleri, güvenlik güçleri hep beraber el ele.
Sonrasında, bu sefer futbolun ceza sistemi inceleyecek, önce diyecek ki suç işlenmiştir, sonra aynı kurum bir zaman sonra, suça niyet olmuş, ancak suç işlenmemiş diyecektir.

Futbolu yöneten kurum önce suç var diyecek, sonra yok diyecek,
Futbolu yargılayan Devlet de madara olacak böylece. Ki oldu.

Ki zaten,
Okuyun savcılığın suçlamalarını, çocuklar bile güler.

Alan var mı parayı? Alırken net ve kesin olarak tespit edilen?
Yok.

Veren var mı parayı? Verirken net ve kesin olarak tespit edilen?
Yok.

Aldım diyen var mı? Yok. Verdim diyen var mı? Yok.
Bitmiştir.

Sen istediğin kadar iddia et.
Ansızın zengin olanlar var. Bir gecede. Nasıl zengin oldu biliyor muyuz? Evet. Kimse salak değil.

Peki ispat edebiliyor muyuz? Hayır.
O zaman suç yok. Var da yok. Hadi suçla bakalım, açar tazminat davasını, daha da zengin olur.

Şimdi,
Gelelim hapislerde yatanlara.

Gelelim derken, futbol sektöründen tut, ordu mensupları, gazetecilere kadar.
Suçlu oldukları ispatlanamadığı nedeniyle beraat edenlerde, ya açarlarsa Devlete, Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine tazminat davalarını,

Ya mahkum olursa Devlet ağır tazminatlar ödemeye,
Kimin kasasından çıkacak bu paralar?

Devletin.
Bitti.

Ki, aynı Devlet artık demokratik sistemin temellerini güçlendiriyoruz diye,
Geçmiş yıllarda yaşanan askeri müdahaleleri bile mahkemeye taşıdı.

Ki,
Yine aynı Devletin vatandaşlarını cayır cayır yaktılar, dosyası kapandı. Kim vurdu ya gitti o masum insanlar, gözü dönmüş güya dindar olduklarını iddia eden insanlık dışı canavarlar tarafından.

28 Şubat sürecinde hukuk Devleti olacaksın, eski dosyalar açılacak,
Amma,

Madımak katliamında,
Dosyalar kapanacak.

Neden?
Güçlerin savaşı.

Yetmiş milyonluk ülkede,
Toplasan yetmiş kişi,

İstediği gibi top koşturuyorken,
Baktılar ki,

İstedikleri gibi top koşturanlara karışan yok, sataşan yok bu ülkede,
Bari mecazi olmasın,

Gerçekten topun peşinde de koşalım dediler zahir ki,
Futbolu da soktular kendi içlerindeki güç savaşlarında devreye.

Çünkü futbol artık rant kapısı oldu iyice bu ülkede. Milyarlar dönüyor. Çünkü Fenerbahçe’yi kaptın mı, futbol ligi de senin, ülkenin en az yirmi milyonu da.
Ben Fenerbahçe taraftarıyım, amma garibanından.

Hayatımda üç kez maça gittim, biri Milli, diğer ikisi Fener’in maçıydı,
Tüm hayatım boyunca toplasan yirmi maç falan seyretmemişimdir televizyonda da.

Dalgamı geçerim, eğlenirim ben futbolla, o kadar.
Amma,

İyi bilirim bak,
Fenerbahçe’ye Başkan olmanın ne demek olduğunu.

Kadıköylüyüm ben.
Her kulübe başkan olursun, çalışır çabalarsan,

Amma,
Fenerbahçe’ye olamazsın.

Biri olman lazım mutlaka.
Sıkı biri.

Güçlü olman lazım.
Kodun mu oturtan biri olman lazım.

Paran olması lazım, gani.
Fenerbahçe’de Başkansan, abartmayalım amma neredeyse bu ülkede başbakan gibisindir artık. Hatta abartalım, başbakanı iplemezler, seni çok iplerler amma.

Hem de ömür boyu.
Neden mi?

Fenerbahçe zenginler kulübüdür.
Fenerlilerde zenginlerdir.

Fakiri bile zengin kalır, diğer fakirlerle karşılaştırıldığında.
Sen zenginler kulübüne başkan olacaksan, cebin sağlam olacak, sesin çok güçlü çıkacak illaki.

Ha dedin mi, attıracaksın on yirmi milyonu kafadan. Hatta elli yüzü.
Aziz Yıldırım hapse düştüğünde arkadaşlarım dedi ki,

Adam süt dökmüş kediye döndü, işi bitti.
Dedim ki,

Bekleyin sabredin, bakın neler olacak esas şimdi.
Herkesi hapse atarsın, Aziz Yıldırım’ı atmadan evvel iyi düşüneceksin arkadaş.

Sev sevme, beğen beğenme, Aziz Yıldırım’la şaka olmaz.
Akıllıdır, zekidir ve de sabırlıdır çok.

Ve de çok güçlüdür.
Ne kadar? Çok.

Gücünü kullanır mı? Yes, hem de nasıl. Hele tepesi atarsa.
Amma, atmaz tepesi. Kendine göre bir adalet anlayışı var. Atsa atsa kendine göre adalet anlayışının tepesi atar.

Atınca ne olur?
Pozisyon alır önce. Sonra geçer harekete.

Ben maç tahminlerinde falan bulunmam, dalga geçmiyorsam etrafımda ki fanatiklerle.
Amma,

Bu cumartesi Fener şampiyon olursa,
Mayıs ayında Aziz Yıldırım serbest kalırsa,

Zaten başkan seçilecek yeniden,
Aha buraya yazıyorum,

Gelecek on sene birkaç sezon hariç, onlarda iş kazası sayılır, Fenerbahçe hep şampiyondur bundan böyle.
Neden mi?

Çünkü Fenerbahçe gücü temsil edecektir bundan böyle artık.
Neden?

Cemaate golü atan ilk futbol takımı,
Cemaatin gol atamadığı ilk futbol takımıdır artık Fenerbahçe.

Cemaatin kabul görmediği ilk futbol takımıdır bundan sonra Fenerbahçe.
Bitti.

Sev sevme, beğen beğenme,
Aziz Yıldırım ve ekibi,

Cemaatin yükselişine dur diyen, burası sana yassak diyen ilk kurum oldu bu ülkede.
Kadıköy’den çıkış yok derlerken, Kadıköy’e giriş yok da dediler peşinden.

Şike yaptı mı yapmadı mı ona otoriteler karar verir.
Yaptıysa çeker cezasını, yapmadıysa çıkar dışarı.

Amma,
Pazarlığa oturmadı ya, geri adım atmadı ya, on ayda pozisyon aldıya,

Bundan kelli kimse Aziz Yıldırım’la oyun oynamaya kalkamaz artık.
Hele Fenerbahçe ile, yanına bile yaklaşamazlar artık.

Eğer ki cumartesi Fenerbahçe şampiyon olursa, bundan böyle tek büyük kalır o da Fener, gerisi kendi aralarında oynar dururlar.
Aslında yıllar evvele dayanan, amma eylemde 2010 yılında başlayan, takımlarınsa 3 Temmuz’da resmen sahaya çıktığı maç,

Dün gece yarısı bitti.
Aziz Yıldırım 1

Cemaat 0
Hem de doksandan yedi golü cemaat.

Bundan sonrası uzatmalar.
Bu ülkede her kuruma istediği gibi elini kolunu sallayarak giremeyeceğini de öğrenmiş oldular bu sayede.

Hatta kendi içlerinde,
Takkelerini önlerine koymuş kara kara düşünüyorlardır dün akşamdan beri,

Ulen biz çok mu azdık, azıttık, haddimizi aştık acaba diye.
Devletin içine girersin.

Partilerin içine girersin.
Amma,

İki yere giremezsin.
Bir zenginler kulübüne.

Bir de sanata.
Aziz Yıldırım’a karşı bir duygum yoktu, artık var, sevmeye karar verdim adamı. Beğenmediğim birçok yönü olmasına rağmen.

Duruşunu, taviz vermeyişini, hem beğeniyorum, hem de takdir ediyorum artık.
Fenerbahçe’den nemalanmıyor. Tam tersi ha bire harcıyor cebinden. Ekip de harcıyor. Neden?

Kulüp için mi? Evet. İyi de kimse hapis yatmaz kardeşim kulübü için. Bunlar yatıyor. Aslında neden içeri atıldılar iyi biliyorlar. Konuşmuyorlar.Esas dava başka.
Esas dava, Fenerbahçe’yi kaptırmamak.

Kaptırmadılar da.
Şike yaptı mı? Yaptıysa, yapmışsa çeker cezasını.

Diğer kulüplerin yöneticileri yaptı mı? Yaptılarsa çekerler cezalarını.
Şike tarafı benim düşüncelerimi değiştirmez.

Spora hile girdi mi? Girdiyse girdi. O sporun, sporcuların problemi. Sokmasaydılar. İzin vermeseydiler. Namussa, o namus herkes için geçerli.
O namus tüm millet için geçerli bu ülkede de, gezegende de.

Bu ülkede ticaret yapanlar ödemeleri gereken verginin yarısını bile ödemiyorlar.
Bu ülkede yapılan satışların alışların yarısı hala kayıt dışı.

Bu ülkede mesai saatinde bilgisayarından çetleşen, cep telefonundan mesajlaşan insanların şirketlerine, ülke ekonomisine verdikleri zararı hesap bile edemeyiz.
Bu ülkede Devletin dağıttığı ilaçlı tohumu mahsul diye değirmene satıyorlar.

Bu ülkede kedi etinden kıyma, at etinden sucuk, kiremit tozundan salça yapıyorlar.
Bu ülkede canı isteyen canı istediğini dövüyor arkadaş.

Bu ülkede kimin canı ne halt etmek istiyorsa onu yapıyor.
Bu ülkenin adalet anlayışı hukuka göre değil, kişilerin tercihine göre belirleniyor.

Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil.
Ak kaşığım diyenler bir tek patronun sıcağında tarlasını sürenlerle, makine başında torna başında kan ter içinde çalışan, direksiyon sallayanlarla, hamallar. İşçiler yani kısaca. Bedeniyle çalışanlar. Gerisinin neredeyse tamamı bir çalışıyor, bir dalga geçiyor.

Yirmi beş sene çalışıp,
Kırk yaşını bitirmeden emekli olup elli sene emekli maaşı almayı meziyet, cinlik zannedenlerse,

Böyle kanunları çıkaranlarsa,
Devlete kazık atanların önde gidenleri.

Bizim ülkede sistem kazıklama üstüne kurulunca,
O kazık hepimize giriyor. Sporda, ticarette aklınıza gelecek her yerde.

O kazığı hepimizde atıyoruz zaten hem Devlete, hem de kendimize.
Çivi uzun uzun yıllar evvel çıkmış çoktan,

Elden ele geziyor.
Çiviyi eline geçirense, istediği deliğe sokup çıkarıyor. Ne soran var, ne sorgulayan,

Car car konuşmanın haricinde. Uçup gidiyor o konuşmalarda. Evrende lüzumsuz ses kirliliği.
Sadece sporda mı? Ticarette mi? Her şeyde, her noktada, hatta aşkta sevgide bile adil değil bu ülkenin insanları.

Hukukun temeli adalete dayanır. İyi de,
Adil olan ne var ki?

Adil olan mı var ki?
Hiç.

Adaleti hukuk değil, güç temsil ediyor bu ülkede. Ki, o adaleti önce bireylerin vicdanları temsil etmelidir hukuktan evvel. Hukuk, vicdanını karartanlar içindir.
Kimin gücü kime, neye yeterse artık.

Hep böyleydi zaten.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın lafı Çin atasözü değil,

Bu topraklardan çıkma.
Yazdığımız konulara bak sen.

Konuştuklarımıza bak sen.
Ülkeye bak patron aşkına sen.

Komiklik yapayım diyorum, içimden gelmiyor. Tek tesellim Cem Yılmaz. O da olgunlaştıkça ne halt edeceğim onu düşünüyorum.
Kuyruğu dik tutayım diyorum, kızgınlıktan kuyruğum titriyor.

İttir olup göçüp gideyim diyorum, memleketimi seviyorum, vicdanım el vermiyor.
Morali bozmamak lazım diyorum ha bire kendime. Enseyi karartmamak lazım diyorum ha bire kendime.

Haydi bir gayret diyorum ikide bir kendime.
Bana ne cemaatten, bana ne Aziz Yıldırım’dan, bana ne Başbakanın sakalları çıkmadan gemi sahibi olmuş oğlundan diyorum, bana ne hapse atılan yüzlerle binlerle masum olduğu baştan belli insanlardan diyorum,

Sonra,
Bana oluyor nedense.

Göçmeye karar verdim,
Güçler yüzünden göçemiyorum,

İçim rahat yayılamıyorum, kıçıma batıyor rahat.
Güçler gücümü tüketmesin diye,

Çok güç sarf ediyorum.
Ne Aziz Yıldırım’ın, Ne Tayyip Erdoğan’ın, Ne Fetullah Gülen’in ne de diğerlerinin güçleri,

Gücümüzü tüketmesin diye çok uğraşıyorum.
Madımak yetmedi, ülkeyi yakıyoruz hep beraber,

Biri İzmir’i alacağım diyor,
Diğeri yakarda veririm itfaiye ile gel diyor,

Sanat alev alev,
Spor için için tütüyor,

Din, Devleti ele geçiriyor,
Seviyesizlik hat safhada,

Kalite yerlerde,
Kültür erozyonu tavan yapmış,

Herkes tuttuğunu düdüklüyor,
Tek parametre para olmuş,

Millet borçtan harçtan kırılıyor amma hala almaya devam ediyor doyumsuzca,
Eğitim çağ dışı sisteme dönüştürülüyor,

Aşk sevgi desen çoktan erimiş gitmiş,
Kadını erkeği her yaştan o yataktan bu yatağa ters parende turlar atıyor,

Bir ülke,
Topyekün göçüyor,

Ne tuhaftır ki,
Aşk sevgi yazmayınca,

Aşktan sevgiden bahsetmeyince,
Yazdıklarım bile ne ilgi görüyor, ne de,

Doğru düzgün,
Okunuyor.

Geçtim ülkeyi,
Farkında mısınız bilmiyorum,

İnsanlığımız,
Göçüyor.

Belki de çoktan göçtü de, benim haberim yok,
Belki de bu yüzden,
İnsanlar ömürleri şenlensin diye,

Aşktan aşka,
Yataktan yatağa,

Yuvarlanıp,
Gidiyor.

Ki,
Şenlikleri bile çekilmiyor.

Aşktan anlasalar bari,

Sevişmeyi bilseler bari.

Bir millet,
Seviyesizlikten, namussuzluktan, samimiyetsizlikten, sahtekarlıktan,

Güçlerin itişip kakışmasından,

Göçüp gidiyor.
Ehh,
Memleketleri de,

Peşlerinden.

Hiç yorum yok: