5 Mayıs 2012 Cumartesi

Göçmeden Göçsek mi Diyorum? - Tayyip’e yerleştireceğim diye söze vermiştim, 05.05.2012
Sözümü tutuyorum. Sığdırabilirsek Tayyip’e, Tayyip sevenleri de yerleştireceğim, bitsin bu iş.

Yalnız alt yapısı yokmuş Tayyip’in, öyle diyorlar Tayyip’in halkı. Her yerden akan pislikleri çevrede doğal ve saf olan her şeyi mahvediyordur bu durumda.

Eğitimde yok Tayyip’te.

İlkokulu bile yok.

Amma,

Yine de isteyen yerleşsin Tayyip’e diyorum.

Yeşilin göbeğinde,

Safranbolu merkeze 27 km uzaklıkta Tayyip Köyü.

Ben yerleşmem şahsen.

Ne işim var Tayyip’te de.

Yolu bile karmakarışık, kaybolma ihtimalimiz bile olur yollarda.

Birde,

Bana çok uzak.

Hem de çok çok uzak Tayyip Köyü.

Ben diyorum ki,

Atatürk Köyüne yerleşelim.

Örnek köy olsun diye,

Köyün adını bile değiştirmiş köy halkıyıllar evvel.

Beğendik Köyüymüş zamanında,

Atatürk Köyüne çevirmişler köyün adını.

Ki,

Örnek köy olsunlar ve de hükümet elini uzatsın,

Çok daha gelişsin diye,

Atatürk Köyleri.

Amma,

Dertliler çok,

Hükümetten kimse ilgilenmemiş Atatürk’le.

Onu,

Yok saymışlar uzun yıllardır neredeyse.

Güzelliklerle doluymuş halbuki Atatürk.

Ancak,

Kıymetini bilen yok diyor Atatürk Köyünün muhtarı.

Atatürk’ü seviyorsan, kendi göbeğini kendin kesmeyi öğrenmelisin demek geldi içimden muhtara.

Gelişmek, daha da medeni yaşamak mı istiyorsun,

O halde çok çalışman lazım, Atatürk’ü yaşatmak için demek geldi içimden muhtara.

Ben diyorum ki,

Haydi Atatürk Köyüne göçelim.

Kırklareli Demirköy İlçesine bağlıAtatürk Köyü.

Karadeniz sahilde.

Yakışır bize.

Hepsi aynı ülkeye toplanmış,

Çeşit çeşit köyler.

Hangisine aklın yatıyorsa,

Git ona göç.

Ne beklediğine bağlı hayattan.

Neyse hedefin, ne yapmak,

Neyi nasıl yapmak istediğine bağlı.

İstediğine yerleş.

İstediğine yerleştir.

Neden?

Çünkü burası aslında özgür bir ülke.

Aslında derken,

Aslında özgür bir ülke olmak için çıkılmış yolda,

Özgürlüklerin çok kısıtlandığı bir ülke. Bağımsılık için mücadele vermiş, ancak demokrasiyi henüz algılayamamış, becerememiş bir ülke.

İstediğin yere göçemiyorsun.

İstediğin yere göçmek isterken,

Ve de,

Göçmek istediğin yer,

Birilerine doğru gelmiyorsa,

İllaki göçertiyorlar seni beni hepimizi.

Sen, ben hepimiz, senin benim hepimiz için doğru olana doğru çıktığımızı zannederken yola,

Göçe göçe,

Kendimizi göçerttik sonunda.

Tek bir doğru varken,

Evrensel doğru varken,

Akılsızca akılsızlıkla hedeflenmişgöçlere,

İzin verdik,

Taa zamanında esas göçmemiz gereken yerlere lütfedip de göçmedik diye.

Taa zamanında,

Sahil beldelerine doğru eller havaya,

Yanlayıp şezlonglara,

Sürüp yağları kremleri,

Sanki çok hak etmişiz gibi,

Yayılacağımıza güneşin altına,

Dalacağımıza serin serin sulara,

Göçseydik o uzakta ki kavrulan köylere kasabalara,

Anlatsaydık doğru nedir evrensel anlamda,

Göçmemize neden kalmazdı,

Göçe neden kalmazdı bizim memlekette.

Yanlış zamanda,

Yanlış yöne yanlış yörelere göçünce,

Göçüverdik şimdilerde,

Kendi memleketimizde.

Göç işini ciddiye almadık,

Hep sahillere yönlendik,

Bakmadık dağlarda ovalarda neler oluyor.

Turist olunca kendi memleketimizde iki kuşak boyu.

Şimdi turist ettiler hepimizi kendi memleketimizde.

Bu ülkenin emek verdiği, eğittiği dünya insanı olmaya aday,

İlk kuşakları olarak,

Bizlerin ağabeyleri ablaları da dahil, anne babalarımız dahil,

Sanki yalnız bizler varmışız gibi yaşadık son elli altmış yıldır, belki de yetmiş seksen yıldır kendi memleketimizde.

Ahmet Kutsi Tecer kaderine terk edilmiş,

Kendi köyü Apçağa için yazdığı şiiri,

Besteleyince,

Münir Ceyhan ellili yılların sonlarında,

Hepimizin ezberlediği şarkının aslında ne manaya gelmesi gerektiğini, adamcağızın aslında ne anlatmak, neye işaret etmek istediğini bile göremeyecek, anlayamayacak kadar,

Kör ve görüşü dar insanlarmışız hepimiz hep beraber meğerse.
Hatta o kadar inanmışız ki bu memlekette sadece bizlerin olduğuna,

Çok sert, çok keskin bir şiiri veşarkısını çok sevimli bir şiir ve şarkı zannedip,
Sonuca ulaşmayan duygusallığa kaptırınca da kendimizi,

Neredeyse memleketi kaptırmışız da, farkında değilmişiz kent soylular olarak meğerse.
Orada bir köy var, uzakta

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.

Diyor şiir.

O köye gitmezsen, tozmazsan, tozunu yutmazsan, orada yaşayan köylülerin ellerini sıkıp,

Merhaba demezsen, o köy senin köyün falan değildir bir kere diyor aslında şair.

Orada bir ev var, uzakta

O ev bizim evimizdir.

Yatmasak da, kalkmasak da

O ev bizim evimizdir.

Diyor şiir.

İçinde yatmadığın kalkmadığın ev, ne eve benzer, ne de içinde yatılıp kalkılacak hali kalır bir gün, ilgilenmezsen eğer diyor aslında şair.

Orada bir ses var, uzakta

O ses bizim sesimizdir.

Duymasak da, tınmasak da

O ses bizim sesimizdir.

Diyor şiir.

Oradaki ses de bu ülkenin sesidir kardeşim diyor. Sen o sesi de dinlemelisin illaki diyor. Tınmazsan o sesi, bir gün o sesi öyle bir yönlendirirler ki, hoşuna gitmese de, doğrulardan uzaklaşsa da, çok dinlersin, dinlemek zorunda kalırsın bir gün diyor aslında şair.

Orda bir dağ var, uzakta

O dağ bizim dağımızdır.

İnmesek de, çıkmasak da

O yol bizim yolumuzdur.

Diyor şiir.

Oradaki dağlar var ya, o dağlara sahip çıkın diyor.

İnmezsen çıkmazsan o dağlara bir gün senin olmaz, aynen köy gibi, ev gibi yani diyor. Ve de bir gün o dağlar kendi yollarını seçmeye kalkarlar ilgilisizlikten, açlıktan, fakirlikten, çaresizlikten, eğitimsizlikten, bugünlere gelinene kadar ki gibi diyor aslındaşair taa altmış yetmiş yıl evvel.

Ki,

Bizler ve de bizim ağabeyler ablalar ellerimizi çırpa çırpa,

Dağ başını duman almış marşını söyler gibi çığırken bu şarkıyı,

O sırada çoktan göçmeye başlamıştık aslında.

O günlerde atıldı temelleri bu hallerin.

Ahmet Kutsi Tecer,

Taa altmış yetmiş sene evvel yazmışanlatmış o günün zarifliğiyle,

İma ede ede, gözümüze burnumuza soka soka hem de,

Anlayana.

Adamcağız kırklı yıllarda milletvekilliği yapmış. Eğitim konusunda uzman tam bir köy çocuğu.

O zaman görmüş neyin ne olacağını bir gün, böyle giderde devam ederse bu düğün.

O günün zarifliği ile anlatmış,dinletememiş çok belli.

O zamanlarda,

Oradaki köylerde yaşayanları ziyaret etmeyince anne babalarımız, bizler ve bizlerin,

‘Arkadaş’ filmi kıvamında,

Devrimci geçinen kent soylu güya sosyalist ve de milliyetçi ağabeyleri ablaları,

Gün olunca, harman dönünce de,

Göçüvermişiz hepimiz hep beraber el ele.

Devlet yapmalıymış. Devlet onu yapmalıymış, yapmamış.

Devlet bunu yapmalıymış, yapmamış.

Devlet şunu yapmalıymış, yapmamış.

Devlet kim be? Kim bu devlet?

Sen ben o ağabeyler ablalar teyzeler amcalar dayılar yengeler dedeler nineler,

Anneler babalar.

Devlet biziz be. Hangi devlet? Senin devletinse eğer bahsi geçen,

Sen senin devletini senin zannetmezsen,

Senin devletine sen sahip çıkmazsan,

Gün olunca, harman dönünce,

Çıkar bir şair başlar yazmaya. Bu sefer,

Orda bir devlet* var, uzakta

Diye…

Bakın ne diyor devlet*in tanımları için T.D.K. Büyük Sözlük,

- Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.

- Sınırları belirli bir yurt ve töre düzeni içinde, ülküdaş insanların topluca ve kamu yararınısağlamak amacıyla örgütlenerek kurdukları ve benzeri topluluklarca bağımsız ve siyasal kişiliği tanınmış birlik.

Yaa, işte böyle.

Hep beraber örgütleneceksin diyor. Birlik diyor. Sen ayrı devlet ayrı değil diyor, sensin o devlet diyor. Varlık diyor. O varlığın bir parçası sensin diyor.

Bir yanda,

Devlet anadan bekleyen köylüler,

Diğer yanda,

Devlet babadan bekleyen kent soylular.

O anayla babadan,

Çıkanlarda bizleriz. Heç açmayacaksın ağzını şikayetlerden yana. Oturup başlayacaksın çalışmaya devletin için memnun değilsen. Öyle feysinbukuyla falan değil. Harbi çalışacaksın. Bak ne diyor tanım? Örgütlenmiş diyor. Sende katılacaksın devletin örgütüne o zaman.

Feysinbuku örgütüne değil.

Öyle dört beş senede bir, yok tepki oyu, yok çaresizlik tercihleriyle falan olmuyor bu devlet işleri.

Eğer ki,

Bugün yaşananlar yarınlarda da yaşanmasın istiyorsan.

Ha, feysbuk boyutundaysa durumun,

E valla, aslında arkanı dönüp fırtıyorsun da demektir devletinden. Hiç alınmaca yok.

Arkanı dönüp, kaçıyorsan,

Sırtından vurulmayı da göze alacaksın o zaman. Sonra kalleşe atma suçu, vay nasıl da vurdu sırtımdan beni diye.

Önce millet olmayı bileceksin.

Sonra binlerce yıllık geleneği, genleri yok sayıp, yok edip hücrelerinden,

Göçmemeye yemin edip, sahip çıkacaksın. Sırasıyla,

Önce evine.

Sonra sokağına,

Sonra semtine,

Sonra ilçene,

Sonra şehrine.

Evinde, sokağında, semtinde, ilçende,şehrinde öğrendiklerini de,

Gidip memleketinin en ücra köşelerinde ki köylerde tek tek, oralarda yaşayan insanlarla tek tek paylaşacaksın bilgiyi, görgüyü, vizyonu, evrensel doğruları.

Çıkıp üç beş şehrin on yirmi semtinden, gezeceksin, yaşayacaksın yüzlerce binlerce adını bile duymadığın, yaşadığınşehirde yerini bile bilmediğim semtlerde, sokaklarda tek tek.

O zaman sahip çıkmış olursun memleketine.

Memleketinle beraber,

İnsanlığa, medeniyete, özgürlüklere. Evrensel doğrulara.

Göğüs göğse savaşacaksın ki, sırtından vurulmayacaksın.

Arkanı dönüp, kalleşe fırsat vermeyeceksin.

Hatta yetmez,

Kalleşe bile kalleş olmamayı anlatacaksın, öğreteceksin tek tek.

Bu ülkenin hepimizin olduğunu anlatacaksın tek tek.

Atatürk gerçeğini anlatacaksın. Tabulaştırmadan, evrensel doğrularını, tek tek.

Atatürk'ün anlattığı gibi. Tek tek.

Amma,

Ayırt etmeden insanları, o şuymuş, bu buymuş diye.

Kavga etmeden.

Birlik olacaksın.

Tek vücut olacaksın,

Her bir organına ihtiyaç duyulan.

Orada bir köy yok uzakta.

Orada bir şehirde yok yakında.

Bizim köy var, bizim şehir var,

Bizim memleket var,

Hemşerim.

Ve hepsinden önemlisi,

İnsanlığın hemşerisiyiz hepimiz, hemşerim.

Atatürk’te bizim memlekette,

Tayyip’te.

Hepsi bizim memleketin köylüsü,şehirlisi.

Hepsi bu toprakların gerçekleri.

Amma,

Önce,

İnsanları dinlemeyi öğreneceksin.İnsanlara dinlemeyi öğreteceksin.

Dinlemezsen,

Dinlemezlerse,

Dinletmezsen,

Göçer gidersin hep,

Oradan oraya, şuradan şuraya. Hep beraber, her mahalden, her mahale.

Bir gün gelir ki,

Göçecek yerin kalmaz,

Memleketin topyekün göçtüğünde.

Kendimi kınıyorum yapmadıklarım için ve de eksikli yaptıklarım için memleketime. Hiçbir mazeretim de yok. Kınama cezasıveriyorum kendime.

Meclise gidecek yolum, meclise gitsin yolumuz bir gün hep beraber diyorum. İnanalım, çalışalım, gerçek olsun doğrularımız diye.

Hatta, hibe de edelim milletvekili maaşlarımızı devlete. Aç kalalım anasını satayım, böyle tokluk olmaz olsun ne faydası var ki gelinen bu noktadan sonra kendimize.

Hesaplaşmazsan kendi içinde kendinle,

Dürüstçe,

Kına yakarsın bir gün,

Göçe göçe gezdirdiğin, üstünde elli senedir oturduğun, yaydığın, mangalda kül bırakmayan,

Dötüne.

Göçmeden göçmeyeceğim söz verdim kendime. Göçertmelerineyse hiç mi hiç izin vermeyeceğim.

Her bir köşesi benim bu memleketim.

Ne Bodrum, ne Çeşme, ne Kuşadası, ne Kaz Dağları, ne Fethiye. Ne o sahil boyu, ne bu yazlık beldesine,

Var mısınız bu yaz,

Hep beraber gidelim,

Atatürk’le,

Tayyip Köyüne?

Yok musunuz?

O zaman razı olun,

Kaderinize.

Yayıp oturun kınalınızın üstüne.

Boğazda içtiğim rakı bile,

Zehir zıkkım olmaya başladı,

Damağıma,

Dilime,

Yüreğime.

Hiç bu kadar mutsuz yaşamamıştım,

Kendi memleketimde.

Temel’e sormuşlar idam sehpasında, son bir diyeceğin var mı? Diye,

- Ha bu da bana ders olsun demiş.

Bunu Temel demiş.

Ya Deniz, Yusuf, Hüseyin ne geçirdiler içlerinden son dakikalarında devletin ilmiği, devletin sehpasında,

Boyunlarına geçirilirken acaba?

Kınama mı?

Kınalı mı?

Karar vermek gerek.

Güzel geçsin pazarınız,

Geçebilirse.

Sindire biliyorsanız...

Herkese,

Sevgilerimle.

Hiç yorum yok: