1 Haziran 2012 Cuma

Karar Vermek Gerekiyor Bazen – 01.05.2012

Benim mahalleye Cumhurbaşkanı geldi. Herkes sokaklarda. Ha neden mi? Mahalle caminin açılışına geldi, ciddiyim. Bir şahsın adı soyadı ile kurulmuş bir vakfın inşa ettiği mahalle kadar bir camii, tabii ki Kuran kursuda var, olmamı. Tam teşekküllü bizim yeni ibadethane. Ha, mahallede 3 cami daha var bu arada. Cumhurbaşkanı yaptığına göre açılışı, hem bir hatır hem de kırk katır demek ki işin içinde. Kutu kutu bir şeyler de dağıttılar, millet kuyruk oldu almak için.
Hani mozaik edebiyatı var ya,

Bu topraklarda,
Mozaik olmuş seramik şekerim. Tek tip, amma renk, ebat, desen farkı var. Kaliteyse tek tip.

Bir ülkenin vatandaşları bu kadar mı benzemezler  bir birlerine.
Bu kadar mı aykırıdır duruşları.

Birileri,
Birileriyle yan yana, dip dibe gelip kendini güvende hissedince,

Yaklaşır,
Yakınlaşır daha da.

Sevmese de,
Sevse de,

Fark etmez çok.
Güven çok kuvvetli bir duygudur.

Bazen sevginin önüne bile geçer. Güven, bazen uyumun kaynağı olur insanlar arasında.
Durdum uzun uzun baktım.

Erkek hepsi, gelenler, katılımcılar, duayı eden, ibadet eden, izdihama neden olanlar.
Bir örneğe yakın giysileri.

Saçlar bir örnek gibi.
Sakallar zaten tep tip.

Yürüyüşler, duruşlar, eğilmeler kalkmalar  da tek tip.
Bakışlar,

Süzmeler de tek tip,
Özellikle beni.

‘’Ne bakıyon leyn’’  nevi.
‘’İlk defa mı görüyon  leyn’’ nevi.

‘’Yürü git leyn’’ nevi.
‘’İkile ikile’’ der gibi.

Sevecen, sevgi dolu, kabullenmiş, kabullenen, dostane tek bir bakış yok. Aykırıyım ben onlara Cuma Cuma.
Yüzlerle insanın gözüne baktım tek tek, işim bu benim, bakarım ben.

Sivildiler zahir,
Birkaç kişi de uzaktan bana bakmaya, beni kesmeye başladılar bile ben kalabalığı keserken. Onlarında işleri onlara  bakanlara bakmak.

‘’Ne bakıyo leyn bu zibidi’’ diye.
Üstüm ince, elimde çanta falan yok, hani olsa, tuttulardı beklide, aykırılıktan.

Dualar dualar uzun uzun. Ne dedi hoca, anlamadım. Ulusal dilim Türkçe benim. Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de bildiğim kadarıyla, yanılmıyorsam.
Kadınlar toplaşmışlar karşı kaldırımlarda,

Apartmanların önlerinde öbek öbek.
Kürtajla çocuk aldırmış olanı var mıdır acaba diye baktım onlara tek tek.

İki tanesinden şüpheliyim, aldırtmışlardır sanki.
Uzun bakamadım amma,

Oymasınlar beni Cuma Cuma caminin önünde diye.
Genel atmosferse müthiş. Sırıtıyormuş gibi gözüken  yüzlerde ifadeler sert. İbadetten çok, kamp düzeni sanki.

Hafiften Amerikanvari  filmlerin gerilimli ortamı yansıtılmış ortama sanki.
Kaç tane lüks gruba giren siyah makam arabası vardı saymak mümkün değil. Dizim dizim. Yollar kapatılmış. Kaldırımlar, her yer siyah yepyeni gıpcır makam arabaları ile dolu.

Amma ne arabalar, ucuzuyla bile bizim mahallede üç oda yeni bitmiş ev alırsın hani sıksan biraz.
Şoförler de tek tip sanki. Her şey tek tip.

Yaşamlarda tek tip.
Ana başlık, ne iş yaparsan yap, kim olursan ol,

Önce ibadet etmelisin.
Etmeden mi,

Etmez misin?

Biz biliriz ettirmeyi havasını gözüme sokuyorlar bakışlarıyla. Ürkütücü olmaya başladılar. Kalktı derler ya, kalkmış iyice.
Kadınlara üzülüyorum açıkçası.

Erkekler kısa kollu gömlek, ince pantolon.
Kadınlarda,

Pardesüler, ki sentetik kumaştan çoğu,
İçlerinde de giysiler.

Hepsi pantolon giymiş. Bol paça çoğu. Bileğine kadar etek giyenlerde var.
Ayakkabı ile bilek arasında kalan birkaç santimden yakalıyorsun  ten rengi kalın mı kalın çorapları.

Başlar iki kat sarılmış. Sentetik yine. İpek olsa ne yazar o sıcakta.
Türbanlı hepsi. Kaşa kadar kapanmış alınlar.

Bir iki tanesi eşarplı sadece.
Hava birden ısındı bugün.

Yanar pişer insan evladının bedeni bu sıcakta yahu.
Pişik olur havasız kalan ciltler.

Kokarsın, istersen hamamda yaşa, ne fark eder.
Erkeklerse püfür püfür, kısa kollular, içlerinde atlet bir tek.

Kadınlarsa  cayır cayır yanıyorlar. Kadınlar yanıyor. Veya, yanıyor kadınlar bu memlekette. Yakıyorlar kadınları erkekler.
Akıl alacak gibi değil.

Zaten milletin bir kısmının da aklı almıyor.
Aklı almayanlar,

Toplaşıyorlar yavaştan bazı sahil kasabalarında, köylerinde.
Denize yakın yerlere.

Denizin dibinde bir yerlere.
Sıcağa kaçıyorlar aklı almayanlar.

Hani,
Oralara gelemezler belki diye.

Gelseler de,
Kavrulurlar iki günde, geri kaçarlar diye de sanki.

Bir de,
Yirmi milyon turist var ya yabancı oraları dolduran.

Kontrol edemezsin,
Üstünü başını turistin,

Kürtajını diye de sanki. Şimdilik gibi sanki.
Güvene doğru akış. İki yönde de.

Birileri bir yerlerde,
Birileri bir başka yerlerde,

Gittikçe yakınlaşıyorlar bir birlerine aynı olanlar, gittikçe çok uzaklaşarak ayrı olanlardan. Birileri kadınlı erkekli. Diğerleri erkek erkeğe.
İyi hissedince kendini güven içinde, her neyse beklentin, amacın, normal bu akış.

Caminin açılışına gelenler de bu ülkenin insanı,
Sahil  kesimlerinde ve bazı semtlerde toplaşmaya başlayanlarda.

Tek ortak yanları var sanki artık, o da,
Kimliklerinde yazan ülkenin adı.

O kadar, gibi.
Ha bir de hepsi insan. Gibi.

O kadar.
Tek tiplerle,

Çok tipler,
Diye,

İki farklı insan türü var artık bizim ülkede, çok net. Hiç de sosyolog, psikolog, siyaset bilimci falan olmak gerekmiyor bu sonucu varabilmek  için.
Bir kısım kadınlara o çorapları giydiremezsin katiyen.

Mümkün değil.
Ölürler, giymezler.

Bir kısım kadınlarınsa  o çoraplarını çıkartamazsın katiyen.
Lafınaysa zerre kadar inanıyorsam namert olayım ben.

Çıkartırlar, trak diye, pat diye,
Hem de o dakika.

Hem de bir daha katiyen  giymemecesine.
Eğer ki,

Üstlerinden kaldırırsan erkekleri.
O dakika,

Ne pardesüleri kalır,
Ne türbanları.

Çıkarmayanı da olur tabii ki. Az sayıda, epey az hem de. O hep olur.
O yüzden erkekler diyorlar ki kürtaj yasaklanmalı. Kadınlar demiyor hiç.

Belinde dayak korkusu zaten bakiyken kadının,
Karnından bebeği de eksik etmeyecek ki,

Kadını mahkum etsin,
Karnının en zayıf yerinden vurup onu,

Çocukla yani,
Eve,

Ev hayatına.
Kadın kadına  yaşama.

Ki,
Kadın okur mokur, kimliğini bulur, birey olup da,

Elini vuramasın masaya, sabrı taşsa dahi diye.
Zalimce.

Çok zalimce.
Yok kadınla erkeğin eşitliği falan.

Külleyen yalan, eşitlik söylemleri. Haklar hukuklar, külliyen kandırmaca.
Nesi eşit yahu?

Biri tiril tiril gömlekle,
Diğeri lahana gibi kat kat kavurucu sıcakta. O yüzden, hiç,

Gitme çok derinlere falan.
Üst baş yeter zaten eşitlikte durumu çakmak için, gerek yok üstüne oturup bir de olanı biteni incelemeye. Akademik kirlilik boş yere.

Namussa?
Bu dünyadaki en namuslu canlı, kadındır, kadın.

Kadın iyi bilir namusunu korumayı. Canı pahasına hem de gerekirse.
Eğer ki,

Erkekleri çekersen üstünden altından,
Beyninden,

Kendi öz kararlarından, tercihlerinden,
Hayatından kadının.

Namusu endekslemezsen en erkek zannettiğin hallerinle,
Vajinayla memeye, baldıra gerdana daha işin başında yekten.

Anneler iyi bilirler namus ne demek.
Namus ha? Tereciye tere satmaya çalışıyor erkekler.

Bu ne mene bitmez tükenmez, yok olmaz, sonlanamaz bir komplekstir,
Bizim toprakların erkeklerinde kadının karşısında hep üstte olmak adına. Nasıl bir dürtüdür bu, ezmek, ufalamak kadını hep. Eğer ki o kadın, annesi değilse tabii ki.

Anneler, evlenilecek kadınlar ve istediği an istediği sekse istediği gibi alet edeceği kadınlar diye kadını ayırmak bölmek çeşitlendirmekse,
Ne mene bir namussuzluktur bu,

Erkeklerin ki.
Anlamak mümkün değil,

Erkek de olsan,
İnsan da.

Ayrılacak mıyız, ayrılıyor muyuz derken, ayrıldık, ikiye.
Kadına sevgi saygı güven duyan, kadını erkeği insanı seven saygı duyan erkeklerle,

Kadını hiçe sayan erkekler diye.
Ne siyaset,

Ne din,
Ne iç ne dış mihraklar,

Hepsi hikaye.
Eksikli, eksik, ezik, kompleksli namussuz erkekler,

Ve de,
Diğer erkekler diye ayrılıyoruz ikiye. Ayrıldık bile.

Bölündük,
Uçurum büyüyor, açılıyor iki yaka arası, derinleşiyor, dibi görünmez oluyor  artık.

Kadının namusunu kendi namusu zanneden namussuz erkeklerle,
Kadının namusunu kadının tercihlerine bırakan erkekler diye.

Bölündük iyice. Memleket bölünmedi,
Memleketin erkekleri bölündü ikiye. Net.

Gerisi hikaye.
Gerisi artık kim nerede güven içinde yaşaya biliyorsa,

Oralara toplanmak,
Toplaşmak süreci. Geçmiş olsun.

Ki,
Toplanıyorlar insanlar zaten yıllardır güven içinde yaşayacaklarını düşündükleri mahallere. İki yönde de.

Uzay çağında,
Atomun  çekirdeğini parçalamak için çalışıldığı çağda,

Milyarların açlık susuzluktan öldüğü çağda,
Bizim memlekette,

Konuyu,
Penisle vajinaya getirip dayadı bizim memleketin namussuz erkekleri.

Kendi karıları, kızları, bacıları, ablaları, kız kardeşlerini hallettiler, onlara taktılar esaretin zincirlerini,
Şimdi sıra geldi geriye kalan kadınlara ki, yok etsinler onları ki,

Kendi karıları, kızları, bacıları, ablaları, kız kardeşleri,
De,

Zannetsinler ki, kadın olarak yaşamak, kadın olmak,
Böyledir, bu kadardır diye, onlara yaşatılanlar kadardır kadın olmak diye.

Arap ülkelerinden kadın kadına yapılan yurt dışı seyahatlerde,
Siyah çarşafı daha otelin yolunda atıp,

Süper mini etekleriyle,
Gece hayatına dalan,

Dönüş yolundaysa  yeniden sarınıp sarmalanarak,
Ülkesine geri dönen,

Kadınları hatırladım bugün. Ne zaman ki,
O kalın çorapları ile sıcağın altında pişen kadınlar,

Sokakta yanlarından geçen,
Bir pantolon, bir bluz giymiş iki kadına  imrenerek bakarken bugün.

Namusunu kendi ahlak çizgileri ile sınırlandırmış,
Kendi iradesi ile yaşamı içinde,

Kendi yönünü çizen kadınlara,
Kaçırsalar da gözlerini yakalanmamak adına,

Özenerek bakıyorlardı kalın çoraplı kan ter içinde kadınlar önlerinden geçenken. Erkekler de, bakıyorlardı. Amma kadınların kalçalarına. Kalın çoraplı kadınlarda kalçalara bakan erkeklere de bakıyorlardı ayrıca. Gözlerini dikini dikine dikerek hem de, kaçırmadan hem de.
Namussuz erkekler çıldırıyorlar,

Namussuzluklarını çaktıkça kendi etraflarında ki kadınlar.
Bütün mesele bu.

Ne iç ne dış mihraklardır bu ülkeyi bu hale getiren.
Erkek olmayı penis zanneden erkeklerin,

Kadınlığı, kadın olmayı,
Vajinaya hapsetmek çabalarıdır bu durum. Bu kadar basit aslında.

Baktılar ki belinde sopa kıramıyorlar  eskisi gibi, sopa demode, uymadı Avrupa Birliği kriterlerine, e o zaman, van minit  yani, bari,
Bebeği karnından eksik etmeyerek,

Kadının kimliğini kırmak, yok etmek mücadelesidir bu durum. Erkek bir durumdur bu durum yani. Neden mi? Vajinasının boyuyla, çapıyla  övünen kadın yoktur, amma penisin boyu, çapı çok  önemlidir bizim topraklarda yaşayan erkeklerin erkek erkeğe gerdek sohbetlerinde. Bu kadar basit.
Gerisi hikaye.

Erkek olmaktan,
Utanacağım bir ülkede yaşayacağımı hiçbir şekilde hayal bile edemezdim,

Rahmetli babam,
Annemin ayakkabılarını her Pazar günü tek tek boyayıp, ona hazır ederken.

Mutfakta akşam yemeğini annemle sohbet ederek birlikte hazırlarken.
Meyvesini özenle soyup, dilim dilim tabağa dizip, ona ikram ederken.

Annemin hem anne, hem de nasıl da iyi bir terzi olduğunu gururla anlatırken.
En zor iş, ev kadınlığıdır derken.

Anneme bırak çantayı, bir poşet bile taşıtmazken.
Pazar günü bile tıraş olurken. Ölene kadar kimseden bir bardak su bile istemezken. Annem yorgundur diye akşamları çayını önüne koyarken.

Kapısını açarken. Bizlere erkek değil, insan olmayı öğretmiş rahmetli, göçmeden biz farkında değilmişiz meğersem. Ne solcu olun, ne sağcı, ne milliyetçi. Ne olursanız olun, amma, önce,
İnsan olun demiş demek. Bizlerde amma biraz eksik amma biraz fazla olmuşuz azıcık da olsa farkında olmadan demek. Şimdi çıkıyor ortaya ne olup ne olamadığımız, diğer erkekleri gördükçe, seyrettikçe.

Hiç düşünmezdim, hiç aklıma gelmezdi,
Atatürk gibi bir liderin kurduğu bir  ülkede, rahmetlinin oğlu olarak doğup da,

Sonrada,
Erkek olmaktan,

Erkekliğimden utanacağım bir gün.
Kadınlardan önce erkekler protesto etmeliydi söylemlerini, yaptıklarını ettiklerini, yapmak istediklerini diğer erkeklerin.

Önce kız babası, karısı, sevgilisi, kız kardeşi, ablası, kadın dostları olan, insan haklarına saygı duyan  erkekler dökülmeliydi sokaklara.
Homoseksüel dostlar, beni affedin,  sözüm meclisten dışarı,

Amma,
Gördüğüm kadarıyla,

İbnelik bu topraklarda hepten gezmeye çıkmış artık, hem de,
Kol gibi.

Kimse gerim gerim hava atmasın artık,
Hele kadınların yanında, hele,

Sanki,
Erkekmiş gibi.

Vay babam vay…

Hiç yorum yok: