907 kişiye
bir cami düşüyor. 0 – 14 yaş arası 19 milyonu düşerseniz nüfustan, hasta
yatağından kalkamayanlar dahil bu sefer 678 kişiye bir cami düşüyor. Ve de hala
cami yapılıyor memlekette toplam cami
sayısı 82.693 e ulaşmışken hem de. Ataşehir’e yapılan kimliksiz bir yapıya
sahip hem de adı Mimar Sinan Cami 10.000 kişilik hem de, 40 milyon TL. Daha
büyüğü Çamlıca’ya yapılacak şimdi, 80 milyon TL miş, yaa...Kök kültürden nasibini
alamamış göçebe toplumlar,
Ya anıt
dikerler,
Ya da
bayrak,
En son yaşadıkları yerlere.
Göçmen
toplumların,
Kendilerini
var etmek,
Fark
edilmek,
İçin,
Omuriliklerinden
fışkıran bir reflekstir bu.
O yüzdendir
ki,
Her yanı tepeleri dağları bayraklarla doludur,
Ülkemizin.
Ben
buradayım.
Burası
benim.
Haberin
olsun.
Benim değil
sanma sakın.
Hata ben
Müslümanım da.
Dinimse
İslam.
Sakın
karıştırmayın ha…
Komplekstir
ağır.
Adamı oradan
oraya kafası kesik tavuklar gibi koşturan,
Telaşlar içinde.
Sanatta kültürde
bilimde var olamamış,
Özgünlüğü,
Taklitlerde
aramış,
Sevgiden
nasibini alamamış,
İtilip
kakılmasına tarihi boyunca izin vermiş, kök salmayı akıl edememiş,
Hırçın,
Kadına saygı
duymayan, kadını annesi değilse eğer aşağılayan,
Kadın erkek
ayrımcılığını destekleyen,
Erkeklerden oluşmuş,
Hep
savaşmış,
İşgali hak
saymış, soygunu meşrulaştırmış, memleket servetini kişisel geliri zannetmiş,
Toplumların
belini büken en ağır komplekstir,
Fark edilememek telaşı.
Kendi için
kendi mutluluğunu yakalamak için kendini geliştirmek yerine,
Heyecanlarla,
Mutluluğu
arayan toplumların kanayan yarası. Mesela,
Milli
sporcuların başarılarını kendi şahsi başarısı zanneden insanlardan oluşan
toplulukların,
Mesela,
Savaşa
kavgaya hep meyilli saldırgan toplumların,
Bende bende
varım bu dünyada diye efelenerek,
Yırtınarak
haykırmasıdır dev gibi bayrakları dikmek
oraya buraya dev gibi direklerin üstüne,
Anıtlar yaratmakta...
Kök kültürü
olan toplumlar,
Bu evrimi,
Yüz yıllar,
hatta bin yıllar evvel yaşamışlar.
Bu yüzden,
Tibetliler
Himalaya dağlarına on bin kişilik yeni bir ibadethane imar etmiyorlar.
Veya,
Anglosaksonlar,
Avrupa’nın
göbeğine on bin kişilik yeni bir kilisede inşa etmiyorlar.
Amma,
Arabistan
gibi, Anadolu gibi,
Doğu Asya gibi
Güney Amerika gibi insanlarının kişisel gelişimleri ülke yöneticileri
tarafından engellenmiş ülkeler,
Dünyanın en
yüksek binalarını dikerler fakirliklerini ve de eksikliklerini ört bas etmek
için. Veya sonradan olma zenginliklerini ilan etmek için. Ve de fark edilmek için.
Azerilerde
iyi bir örnek olarak katıldılar bu koşuya. Aynı köklerden amma farklı
parametrelerden gelseler bile,
Bende varım.
Büyük
devletim ben,
Büyük ulusum
ben,
Bak
binalarıma ne büyüğüm ben zavallılığı.
Hem dindarım
da ben.
Bak dev gibi
camilerime,
Diye.
Hatta yetmez
avaz avaz ezanlar okuturlar bu toplumlar
en metalik cayırtılarla çirkin sesli müezzinlere ezanın o güzel müziğini rezil
ederek,
Hastaya bebeklere çocuklara yaşlılara saygı duymadan.
Sabahın
köründe,
Davullar
çalarlar bu nevi toplumlar yine bangır bangır sahur vakit geldi diye.
Geleneklerle,
Çağın
gerçekleri arasında dengeyi bağı kuramazlar,
Modern çağın
alet edavatından,
Modern
yaşamın yeniden yeni yapılanmasından,
Yenilenmekten
korkarlar kendi iç benliklerinde.
Korkaklıklarını
gizlemek ve gelişimin modern çağın,
Aslında,
Bir parçası
olduklarını genele,
Üst baş,
Mobilya,
Dekorasyon,
Bina,
Araba,
Takı gibi,
Saç baş
sakal bıyık gibi,
Görselliklerle
ilan ederler,
Ve de bu
nevi görselliklerde ararlar modern çağın gelişmişliğini,
İçleri
ruhları yani,
Akılları da,
Köhne,
Ve kofken.
Ve de başarılıda
olurlar.
Yine
kendileri gibi aklı ruhu köhne ve koflardan,
Aldıkça
alkışları,
Daha da
coşarlar,
Daha da
büyük bayraklar dikerler,
Daha da
büyük çirkin anıt binalar inşa ederler.
Konut olarak
bile.
Aklıyla,
Becerileriyle,
Ruhuyla,
Kendi
varlıklarını hissettiremeyenlerin,
Var oluşlarının,
Varlıklarının,
Bilinmesi ve
de hep hatırlanması için,
Kullandıkları,
Tek yöntemdir
bu gezegenin tarihi boyunca.
Bizde de
aynısı zuhur eylemiştir.İnsan aynı insan. Gelişmemişse. Takvimler hangi yılları
göstersede.
Oradan oraya
ha bire göçen,
Orayı burayı
ha bire işgal eden,
Binlerce
yıldır geçtiği yerlerde izi kalsın, iz bırakmak isteyen,
Türkler,
Sonunda
kalıcı bir vatan sahip olunca,
Baktılar ki
hem de gerçekten kalıcılar hala çekip gitmiyorlar, aslında gidemiyorlar
bıraksan yeniden çıkarlar seferlere yarın sabah,
Eh bari,
Dünya alem
görsün bizi dediler biz nasıl güçlüyüz, çünkü gücü pazuda gücü fiziksel
üstünlüklerde gücü görselliklerde aradıkları için,
Nasıl da
ispat ederiz, ki hep ispat etmek iç güdüsünü parlatır fiziksel üstünlüklere
sarılmaklar,
Nasılda
ispat ederiz varlığımızı,
Cümle aleme
deyince,
Başladılar,
Eski usul
davranış biçimleriyle yeni anıtlarını dikmeye bu çağda hem de.
En çirkin
anıtlarıysa,
En cahil en
kişisel deneyimlerden nasibini alamamış,
Din kisvesi
altında,
Varlığını
toplum içinde ki pozisyonunu korumaya çalışan,
Radikal
yobaz,
Dindarlar
dikmeye başladılar.
Aslında ne
güzeldir caminin formu,
Akan,
Bir
kütledir,
Çevreye
uyumuyla.
Yeri konumu ve mimarisi doğrularla bezenmişse amma.
Yan şimdi?
Binlerle on
binlerle çirkin,
Estetikten
uzak,
Çevreyle
uyumu özensiz,
İbadethanelerle
doldurduk ülkeyi.
Doldurmaya
da devam ediyoruz.
Minare kadar
zarif bir yapıyı,
Çirkinleştirmek
için bile,
Gerçekten,
Özenle çalışmak lazım.
O özeni de
layıkıyla gösterdiler o camileri inşa edenler.
Ki,
Gereksiz,
Vakit ve de
nakit ve de servetlerin hebasıdır inşa edilen camilerin çoğu. Nüfusla
orantıladığınızda.
Cuma
namazında bile,
Bayram
namazında bile içi dışı bomboş,
Binlerce
cami var.
Kimsenin kapısından içeri girmediği. Girmeyeceği.
O zengin
inşa edince bir tane,
Diğer zenginde
inşa etmek istiyor hem de birkaç tane.
O vakıf
dernek inşa edince bir tane,
Diğer vakıf
dernek de inşa etmek istiyor hem de beş on tane.
Ki,
Hükümete bir
adım daha yaklaşsınlar diye.
Hükümet
adamlarının,
Gözdeleri
olsunlar diye.
Önce gözde
dindarlar,
Sonrada gözde
zengin dindarlar olsunlar diye.
Umurlarında mı,
Çevreye
insanlığa verdikleri zarar?
Milli
servete?
İnançlara?
Dine? İnananlara?
Hayır.
Neden?
Çünkü
körlerin sağırları ağırladığı bir dönem yaşanıyor yeniden bu topraklarda.
Kendileri
çalıyor,
Kendileri
oynuyorlar fukara kalmış zihniyetleriyle.
Bizlerde
kenardan,
Yuh,
Çekiyoruz,
Olan bitene.
Atatürk’ün
yaptıklarına takılmadan salt,
Dediklerini,
Okuyun
yeter.
Kahve falı
açmış daha çok gençken,
Tek tek
anlatmış,
Neler olacak
bitecek,
Bu ülkede bir
gün diye. Malını tanıyor, malından anlıyor.
Hem de,
Evlenirken
Latife Hanıma hediye ettiği,
Ve de o güne
kadar yaşamı boyu boynunda her an asılı,
Taşıdığı,
Küçük
Kur-an’ı Kerimle,
Geçirmişken
hayatını.
Camiler,
Gönüllerde.
En güzel
camileri ibadethaneleri en güzel gönüller inşa ederler,
Kendileri
insanlar kendi güzel gönüllerinde.
Her yer
ibadethanedir gerçek anlamda inananlar için. Her yerde ibadet eder her daim
sadece kendi ruhu için ve de tüm canlılar ve de sevdikleri ve de sevdiklerinin
ruhu için mutluluklar sağlıklar güzellikler dileyenler.
Kendi gönlü
güzelliklerden nasibini alamayanlarda alamamışlarda,
Çirkin,
Camiler inşa
ederler,
En olmadık
yerlere,
Güzel bir
insan olduklarıyla anılsınlar diye,
Ruhu
gelişmemiş gelişememiş,
Patrona
inancı, dini,
Dünyevi
menfaatleri için alet eden,
Gönlü,
Aklı,
Ruhu,
Çirkin
kalmış,
Çirkinler,
Aleminde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder