‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
*****
Şehitler bal gibi ölür. Ölüyor mu ölmüyor mu onların analarına, babalarına, kardeşlerine, karılarına, çocuklarına, sevgililerine sor bakalım, ölüyor muymuş ölmüyor muymuş. Vatan da bölünmezmiş. Yapma yaa…Hala gerçekten inanıyor musunuz Atatürk öldüğünden beri Amerika’nın ve Batının bu topraklar üstünde oynadığı oyunların piyonları olmadığımıza?
‘Seni gidi tipik seni’…
*****
Madikara Geliyor Selamını Veriyor - 18.06.2012
*****
Annelik gibi değildir, baba doğmazsın. Erkek doğarsın bir gün, baba olursun bir gün, becerebilmişsen yürek dolusu babam derler babamız derler bir gün.
Okuma sayısıtavan yaptı neredeyse iki gündür amma ‘tık’ yok. Yani gerçek eyleme varım diyen ben hariç üç kişi. Üçü de kadın. Helal Adanalı Celal…
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Kimsenin umurunda değil bu memleket bizim memlekette, Dünyanın çok umurunda bizim memleket amma. Duygusal patlamalar yaşıyor bu memleketin insanları o kadar. Konak Meydanını bayraklarla kırmızıya boyamak gibi, Şişli’de Caddeler Atatürk posterleriyle bezendi gibi…Helal Adanalı Celal…
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
CHP liler siyasetin ‘s’ inden anlamıyor.
MHP liler milliyetçiliğin ‘m’ sini bilmiyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları da vatandaşlığın ‘v’ sinden bi haber.
Sonra,
Vatan Millet Sakarya edebiyatı bolcana.
Enseyi karartma, Türk Milleti yıkılmaz efelenmeleri.
Dayanakta,
Doldur boşalt,
Kurtuluş Savaşı destanının yüz yıl geçmiş aradan,
Tekrarları.Osmanlı falan.
Onuncu Yıl marşıda.
Söyledikçe marşı,
Vatan kurtuluyor.
Tırışkadan nameler kısaca,
Bu ülkenin bekçileri konu ‘memleket meselesiyse’.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Özünün eleştirisinde dürüst değilsen kendine,
Açık saçık değilsen,
Kıvırtıyorsan duruma göre,
Memleketini alttan üstten darmaduman ederlerken,
Senin derdin,
Tatilse,
Üst başsa indirimse,
Karı kızsa,
Aşkla sevda ise,
Sekse,
Bar meyhaneyse,
Diziyse,
Dinse,
Yan gelip yatmaksa,
Vıdı vıdıdedikoduysa,
Feysinin bukunda,
Tırışkadan namesin sen konu ‘memleket meselesiyse’.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Bekle oy zamanını.
Ver oyunu.
Ohh, verdinmi de tepkinin oyunu,
Dön,
Tırışkadan namelerine döktür dur aleme konu ‘memleket meselesiyse’ eğer.
Yaz feysbukuna,
‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez’,
‘En büyük,
Aşkım,
Atatürk’diye.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Atatürk’leşehitler bekliyorlar ellerinde sopaları,
Ahretin kapısında,
Vurmak için kafana kafana.
Örgütlenmek var mı?
Yok.
Örgütlenip eylem planı yapmak var mı?
Yok.
Eylem planını tatbikata sokmak var mı?
Yok.
Sokup memlekete faydalı olmak için çabalamak var mı?
Yok.
Kıssaca, kolları sıvayıp mücadeleye girişmek var mı?
Yok.
Ne var?
Tırışkadan nameler konu ‘memleket meselesiyse’.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Birileri batırıyor memleketi,
Darmaduman ediyorlar ortalığı. Kim onlar?
Kötü birileri onlar.
Sen akıllı,sen bilen kişi, sen bilir kişi,
Görüyorsun gidişatı,
Ve de,
Birileride gelip kurtaracak diye bekliyorsun,
Kimi? Seni. Kim?
İyi birileri.
Sen necisin?
Bu ülkenin nesisin sen?
Tırışkadan namesisin sen konu ‘memleket meselesiyse’.
Ortada biri. Ortalayan biri sen. Ortaya atan kişisin sen.
Ortalığa kendini atan değil.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Bir tarafında memleketi yerle bir edenler,
Diğer tarafta memleketi kurtaracak olanlar.
Sense merkezde,
Beklemede.
Elinde düdük,
Çal babam çal.
Sen oradan git, sen şuraya gel,
Hey sen yok ol bakim,
Hey sen de gel kurtar.
Aklı,
Ruhu,
Gelişmişkişisin sen.
Bilen kişisin,
Bilir kişisin sen.
Neyi?
Her şeyi.
Memleket vatandaşlığı üstü bir konumdasın sen.
Kendini kandıran,
Özüyle barışamamış,
Öz eleştiri yapamayacak kadar bile korkak, geçmişi ve geleceği ile yüzleşemeyecek kadar pısırık,
Birisin sen.
Yani,
Tırışkadan namelersin konu ‘memleket meselesiyse’ eğer.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Eyy,
Feysbuk kahramanlarııı,
Feysbuk vatanseverleriii,
Feysbuk milliyetçileriii,
Feysbuk Türkleriii,
Çııktık aaçık alıınlaa nasılsa, ehh bu durumda,
Sen de ye iç gez toz,
Yat uyu,
Gözler mahmur,
‘Tık’la dur.
‘Tık’ır‘Tık’ır,
‘Tık’la.
Her ‘tık’ın memleketinin topallayan yerine,
Baston olsun. Şifa olsun. Yarasın bereketler olsun, paçalarımızdan aksın.
Görsün eşdost akraba tüm memleket tüm dünya, yetmez tüm evren,
Sen kimmişsin diye.
Görsünler bakalım sen ne mene vatansevermişsin,
Sen ne mene Atatürk’çüymüşsün,
Sen neme vatan evladıymışsın,
Sen ne mene Türkmüşsün,
Esas sen ne mene insanmışsın,
Diye,
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
‘tık’la dur,
‘tık’,
‘tık’,
‘tık’…
Hadi memleketimizin Güney Doğusuna gidelim,
Göğsümüzü gerelim,
Memleketimizin,
Üstünde oynanan oyunlara,
Bu oyunlara katılanlara,
Karşı duralım,
Deyince,
‘tık’,
Yok amma.
Şovsa maksat,
‘tık’,
Çok amma.
Yaz bakalım feysbukuna,
‘Ben tırışkadan nameyim’ diye konu ‘memleket meselesiyse’,
Önce.
Memleketi kurtarmak için,
Önce kendini,
Kandırmaktan,
Kurtulman mı gerekiyor ‘muymuş’ acaba?
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Her ‘tık’,
Demektir ki,
Bir akılda daha,
‘kıt’ amma.
Saldır,
‘Kıt’lıktan çıkmış gibi,
Keyiflerine.
Saldır,
Aklına ‘kıt’diyenlere.
Feysbuk sathında,
Memleketine sahip çık.
Sabah başla uykun gelene kadar.
‘tık’la dur.
O sırada,
Memleketinin insanları,
‘tık’ır,
‘tık’ır,
Ölürlerken hem de.
Kollar bacaklar gözler,
‘tık’ır‘tık’ır koparlarken hem de.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Her şehide,
Her kopan kola bacağa göze,
Kaç,
‘tık’düşüyor acaba feysbukta?
Eyy,
Hayatı,
‘tık’ırında,
Bu memleketin okumuş aydın yarı aydın takımı,
Devam et,
‘tık’lamaya.
Ta ki,
‘tık’ılıncaya kadar tıpa,
Edebiyle mabadına.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
Ger göğsünü,
Siper et,
‘tık’lara.
‘tık’ la yavrum ‘tık’la,
Nasılsa durumun,
Şimdilik,
Hala,
‘tık’ırında.
‘Tık’laa‘tık’laa yer yerinden oynaaasın…’Tık’laa ‘tık’laa Dünya Türkü tanısııın…
‘Tık’laa‘tık’laa Dünya Türkü çalsııınn…Dünya Türkü oynasınnn…
Haydi heep beraber, elleri görelim elleriii, haydiii…
Salla salla,
Gül memeler çağlasın,
Salla salla,
Yer yerinden oynasın…
*****
Şehitler bal gibi ölür. Ölüyor mu ölmüyor mu onların analarına, babalarına, kardeşlerine, karılarına, çocuklarına, sevgililerine sor bakalım, ölüyor muymuş ölmüyor muymuş. Vatan da bölünmezmiş. Yapma yaa…Hala gerçekten inanıyor musunuz Atatürk öldüğünden beri Amerika’nın ve Batının bu topraklar üstünde oynadığı oyunların piyonları olmadığımıza?
İnanıyorsanız,
İnananların adlarını bile bilmek istemiyorum,
Aptallarla işim olmaz benim.
Bu işin en önemli kırılma noktası,
Köy Enstitülerinin,
Kapatılmasıdır.
Perde o zaman açıldı.
Bu ülkenin kaderini çizenlerin,
Senaryoyu yazanların,
Sahneye çıktıkları andır köy enstitülerinin kapatıldığı an.
Sonrası,
Birinci perde birinci sahneden,
Başladık seyretmeye oyunu.
Hem de çok ölümcül bir oyunu.
Hep bu ülkenin insanlarının,
Yine bu ülkenin insanlarını,
Öldürdüğü,
Katlettiği,
Çok ölümcül bir oyunu. Kimse başka milletten gelip bizi öldürmedi bu oyunda. İyi tarif etmemiz lazım aptallığımızın sınırsızlığını.Onlar zamanında bizim adımıza tarif etmişler çünkü.
Başbakanı, bakanı, gazetecisi, sanatçısı, aydını, köylüsü, kentlisi, fakiri, zengini, okumuşu, cahili,
Hep biz öldürüyoruz. Kendimiz. Kendi insanımızı.
Kendimize kıyıyoruz Atatürk’ten beri,
Kendi insanımıza.
Bu dünyada bir ülke daha yoktur,
Bunca yıl bıkıp usanmadan kendi vatandaşının bir birlerini kıymasına bu denli uzun yıllar boyu defalarca defalarca,
İzin veren.
Herkes piyon. Sen ben o, herkes.
Tamamımız.
Ne oluyor ne bitiyorsa,
Hepsi,
Amerika’nın Batının kontrolünde,
Denetiminde.
Ordu, hükümet, din, sağ, sol, etnik köken,
Ne var ne yoksa bu gezegende,
İnsanları birbirlerine,
Düşman eden,
Tüm taşları sürüyorlar masaya.
Her dönem,
Farklı.
Amma fark etmeyen tek şey,
Bu ülkenin insanlarının bu oyunun bir parçası olduklarına isyan etmeden,
Öldürmeleri,
Yine kendi ülkelerinin insanlarını.
Bu ülke bölünür mü?
Her nasıl istemiş ve istiyorsa Amerika ve Batı,
Harfiyen,
Her şey,
Gerçekleşecektir.
Tek tek. Onlar biliyorlar bizim akıbetimizi, biz bilmiyoruz bizim akıbetimizi.
İnsanoğlu bir gün yorulur,
Pes eder.
Birinci kuşak etmese, ikinci kuşak yorulur.
İkinci kuşak yorulmasa,
Üçüncü kuşak yorulur ve pes eder ve de lanet olsun der, atar geriye adımını. Kıçını kurtarmak için.
Güneydoğu probleminin başladığı gün,
Anne karnında olanlar,
Anne karnına hala düşmemiş olanlar,
Ölüyorlar şimdilerde.
Bacakları kolları kopuyor.
Yetmişlerde de aynı senaryo vardı.
Altmışlarda da.
Öldürenin konumu değişiyor bir tek,
Bir de öldürülenin kimliği.
Amma öldürüyoruz ha bire.
Öldüremediklerimizin de kolunu bacağını gözünü koparıyoruz.
Koparamadık mı, öldüremedik mi,
Hapse atıyoruz.
İzole ediyoruz.
Korkutuyoruz.
Üç beş sıkı gerçek vatansever insan evladı hariç,
Herkes,
Amerika’nın Batının adamı,
Amerika’nın Batının emir kulları.
Bunu hala görmeyecek, göremeyecek, görmek istemeyecek kadar aptallarla dolu olduğu için bu topraklar,
Hala havanda su dövüyor,
Korkak,
Aydın, yarı aydın, okumuş kendini bu ülkenin vatandaşı sayan sanan insanlar.
Kıçlarını serip,
Evlerinde ki kanepelerine,
Yaz baba yaz feysbuk ta falan.
Ne olacak bu memleketin hali sohbetleri yap kafelerde restoranlarda falan,
Ayağını uzatıp evlerde falan.
Ha bire Atatürk yaz oraya buraya falan.
Okkala kendini.
Okşa da.
Boşalana kadar.
Boşalınca gevşe biraz, sakinlik dönemi,
Azınca kızgınlığın tutunca tekrar,
Tekrar yaz baba yaz, konuş baba konuş.
Okşa baba okşa,
Boşalana kadar.
Sıkı mı eve barka paraya pula rahata,
Sırtını dönüp,
Bedelleri hesap etmeden,
Dökülmek var mı,
Sokaklara?
Dövüle ezile tartaklana hapislerde yata yata,
Ölümü göze alıp,
Kolunu bacağını gözünü kaptırmacasına,
Dalıp taa en derinlere,
Bak kardeşim,
Biz bu ülkenin vatandaşıyız,
Hadi sıkıysa öldür yetmiş milyonu şimdi,
Diye ağaya kalkıp,
Söküp atıp cerahati,
Damarlarımızda ki asil sandığımız kandan?
Sıkı mı?
Sıkıyor mu?
Sıkmıyorsa,
Bırakın şovu yahu.
Rwanda’da 1.000.000 (bir milyon) Rwandalı insanı,
Öldürdü yine Rwandalı insanlar,
100 (yüz) günde.
Katliama bak sen.
Ya Arjantin ya Şili ya İspanya ya İrlanda ya İngiltere ya Almanya ya Bosna ya Cezayir ya Kore ya Vietnam…
Say say bitmez.
Her ülke yaşadı bu problemi. Bir kez amma. Hadi bilemedin iki.
Sonra,
O ülkenin insanları aptal olmadıklarından,
Oturdular,
Konuştular,
Anlaştılar,
Barışta karar kıldılar. Ulusal ve uluslar arası stratejilerini belirlediler hiçbir siyasi gücün değiştirmeyeceği, değiştirmeye niyetlenmeyeceği, siyaset üstü ulusal menfaatler adına.
Rwanda’nın Anayasası şimdi insan haklarında örnek anayasa dünya üstünde.
Neden?
Onlar aptal değiller de,
Ondan.
Bu ülke,
Amerika’nın Batının,
Atatürk’ün ölümünden itibaren,
İstediği gibi cirit attığı,
Tek ülkedir.
Dilediği gibi.
Neden bu ülke?
Çünkü doğu ile batının,
İslamiyetle Hıristiyanlığın Museviliğin,
Zenginle fakirin,
Maddiyatla maneviyatın,
Arasında ki tek köprü bu gezegende,
Türkiye.
Ve de bu köprüyü de,
Her şeyini bu topraklar için feda etmeyi göze almış,
Canını umursamamış,
Tüm bedelleri ödemeye hazır,
Devrimci,
Devrim adamı,
Atatürk,
Ve arkadaşları kurmuş.
Canlarına okumuşlar tüm milletlerin.
O kısacık ömründe,
O yüzden kurulabilmiş,
Bu köprünün üstünde bu devleti Atatürk. Hem de bağımsız. Hem de cumhuriyet. Hem de laik. Bak sen. Akla gel sen. Cesaret gel sen. Esas, yüreğin kararlılığına gel sen.
O ölünce,
Hemen dinamitleri dizmeye başlamışlar köprünün ayaklarına, taşıyıcılarına.
O varken sıkı mı? O dinamitleri kıçlarına sokardı onların tek tek.
Ya şimdi?
Yardım ediyoruz o dinamitlerin köprünün her bir yerine yerleştirilmesine.
Yetmiyor,
Pimleri çekiyoruz tek tek.
Bırakın şovları.
Bırakın bu ayakları.
Bırakın apta saptal protestolarınızı. İşe yaramaz, boşuna.
Sadede gelin sadede.
Sıkıyor mu,
Mastürbasyon yapma yerine,
Hep beraber her şeyimizi feda ederek,
Bu ülkenin,
Atatürk gibi yeniden kurucusu olmak mesela?
Kıç çok önemli bir uzvumuzdur eğer ki konu yürekse, yürekten geliyorsa.
Geçin aynanın karşısına,
İndirin donunuzu,
Eğilin bir güzel öne doğru,
Bakın bakalım yiyor mu yemiyor mu?
Kıçınız.
Yiyorsa,
Örgütlenelim,
Mesela dolalım doluşalım,
Milyonlarca insan,
Arabalarla, otobüslerle, kamyonlarla, 81 ilden,
Ülkemizin Güney Doğusunda ki dağlara ovalara yayılalım,
En uç noktalara kadar,
Hadi diyelim,
Bizi de öldürün.
Ne bir silah elimizde ne bir sopa bile.
Çıplak. İnsan gibi. Bu ülkenin bir insanı gibi.
Bizimde kopar bakalım kolumuzu bacağımız gözümüzü diyelim.
Sen öldür, sen öldürdükçe biz çoğalacağız ey Amerika ey Batı,
Ey kapitalist fonlar, ey para, ey açgözlüler, ey vatan, ey insanlık hainleri,
Diyelim.
Atatürk böyle yapmıştı, bizde şimdi aynısınız yapıyoruz diyelim.
Bu ülke Kurtuluş Savaşını asıl şimdi sonlandıracak diyelim.
Bu da sizlere kapak olsun, biz böyleyiz geç uyanırız,
Amma uyandık mı da,
Tam uyanırız diyelim.
Sıkı mı,
Ölümü,
Organlarınızın kopmasını göze alıp,
Ölümün üstüne üstüne gitmek,
Gerçek özgürlük ve gerçek barış adına? Laf ebeliğiyle coşturduğun vatanseverliğine uygun mu bakalım?
Mesela bırakın otuz kırk bini, birkaç yüz bin kişi ölsek diyorum topluca. Milyonda uyar.
Birkaç milyonumuzda kolsuz bacaksız gözsüz kalsak diyorum.
Bir daha bu ülkede kimse,
Kimseyi öldürmeyi bırak, ters bakmayı bile akıl edemesin diye.
Bir daha hiçbir millet bu topraklar üstünde oyun oynamaya cesaret edemesin diye. Bir daha hiçbir siyasi kendi menfaatleri uğruna vatanı insanları katletmeye cesaret edemesin diye.
Var mısınız kökten çözmeye?
Ben varım.
En önden gideceğim. Söz.
İlk ben öleceğim.İlk benim kolum bacağım kopacak. Söz.
Sıkıyormu,
Vatana sahip çıkmak?
Akılıca bir ölüm olur hepimiz için.
Aptal gibi,
Aptal yerine konarak,
Yaşayacağımıza. Yaşayacağıma.
İndirin donunuzu,
Bakın kıçınıza bakalım bir, yiyor mu. Benim ki yiyor, ya sizlerin ki?
Atatürk öldüğünden beri,
Önümüze gelen kıçı,
Yalayacağımıza,
Yalamaya da devam etmek yerine…
Bırakın şehitler ölmezi.
Ölüyor insanlar,
Ölüyor bu memleketin vatandaşları,
Atatürk öldüğünden beri.
Bırakın şovu.
İstedikleri bu zaten. Şovlarla tatmin olmamızı istiyorlar, boşalsın enerjiler diye. Piyonluğunuza devam ediyorsunuz. İşte bu kadardır bu millet diyorlar. Aptallık seviyesi ile ilgili testten başarıyla geçiyorsunuz manasız sonuca ulaşma ihtimali olmayana protestolarınızla.
Raporlarına yazıyor Amerika ve Batı;
Türklerin protesto seviyesi karşılığı akıl etme gücü feysbuk kadardır diye. Ne kadar çok paylaşırlarsa o kadar memleketi kurtardıklarını düşünecek kadar akılsızdır Türk Milleti diye yazıyorlar o raporlara. Sizin yemeyen kıçlarınıza bakıp, kıçlarıyla gülüyorlar bizlere.
Kesin şovları, sessizliğe bürünün önce, harekete geçmeden evvel.
Yerin üstü gözükür,
Altıysa hep meçhuldür.
Sadede gelin diyorum,
Sadede…
Ağlaşarak çözülmez,
Ağlaşmayın boş yere…
Çok mu ütopik eylem planım?
Öyle diyorsan,
‘Tipik’,
Sin,
Sen,
O zaman.
O yüzden bunlar oluyor,
‘Kendi’
Memleketinde,
Zaten.‘Seni gidi tipik seni’…
Osmanlıdan beri…
*****
Madikara Geliyor Selamını Veriyor - 18.06.2012
Başarının tarifi nasıl da değişiyor insanların yaşları ilerledikçe. İnsanoğlu hep eksiğinin peşinde.
Elinde olanları garanti cepte diye düşününce, hep bir sonrasına doğru konuyor hedefler.
Para pul iş güç hedefleriyle başlayan yaşamlar,
Çoluk çocuğu karışmalar,
Genç yaşlarda,
Kilitliyor insanları,
Ulaşamadıkları uğruna çabalara.
Sonra,
Garantili el de var birler içinden,
Başlayınca kayıplar,
Eksilmeler,
Şaşkınlık dönemini yaşıyorlar önce,
Sonra,
O gün için en çok ihtiyacı olana yönleniyorlar,
Sessizce.
En çok neye ihtiyacınız var yaşamınızda diye sorsanız,
Sağlık varsa eğer zaten,
Geriye,
İki beklenti kalıyor,
Biri ekonomik bağımsızlık,
Diğeri,
Sevgi.
Sevgili.
Ve de sevgiliyle yaşanacak,
Özgürce,
Bir hayat.
Sağlığı yerinde olanlara bakıyorum,
Çevremde,
Ya ekonomik gücü var,
Ya da sevgilisi.
Hem ekonomik gücü hem de sevgilisi olmayanlarda var.
Hem sevgilisi,
Hem ekonomik gücü olansa neredeyse yok.
Var olanlarında,
Sevgili kıvamları tartışılır, pek de güven vermiyor insana samimiyetleri. Kerhen sanki.
Özleyerek yaşamak zorundayız demek.
Olmayanı.
Olamayanı.
Özlemeden yaşayan var mıdır acaba?
Hiçbir eksiği,
Olmadığını düşünen,
Hisseden.
Sordun mu neyi özlüyorsun neyi arzu ediyorsun diye,
Yok ki,
Diyen var mıdır acaba?
Benim çevremde yok, yok ki diyen.
İllaki bir şey özleniyor arzu ediliyor hayatın içinde yer almasının istendiği.
Birinde var olan,
Diğerinde yok.
Değiş desen hadi paylaşalım mı desen,
Kimse değiş tokuşa girmez.
Korkuyor,
İnsanlar.
Paylaşmak istemiyorlar.
Kendi nüfuslarında toplansın istiyorlar ne var ne yoksa.
Sevgi dahil.
Önce kendinde toplansın,
Sonra,
İstediğine istediği kadar dağıtsın.
İstediği kadarını istediği zaman.
Uygun gördüğü kadarını.
Amma,
Kendine uygun gördüğü kadarını da birileri tepsi içinde sunsun,
İstiyorlar kendilerine,
İstedikleri zaman istedikleri gibisinden.
Başarılı olmak istiyorlar kısaca.
Başarmak istiyorlar,
Planladıkları gerçekleşsin istiyorlar,
Vermeden, az vererek,
Almak istiyorlar, çoğu hem de.
Alamayınca da sertleşiyorlar,
Hem insanlara karşı,
Hem de hayata.
Kadınlar ne kadar sertleştiler kırk beş ellilerinden sonra,
Farkında mısınız bilmiyorum.
Kuyruk acıları,
Hayal kırıklıkları,
Ne denli acıttıysa canlarını, o denli sertleştiler.
Bakışlarında ki yumuşak dokuyu bir an için bile olsa yakalamak,
Zorlaştı.
Bir dost, çocuklar, yaşlılar o yumuşak dokudan hala nasiplerini alırken.
Bir erkeğe,
Maalesef.
Bu kadar mı kötümüymüş erkekler?
Bu denli mi kırıp dökmeye hazırmış erkekler?
Bu derece mi güvenilmezmiş erkekler?
Şaşırtıcı.
Çift yaşama işini beceremedi diye,
Kendi kendine öz eleştiri yapan kadınların sayısı kaçtır acaba?
Öz eleştiriden sonra,
Faturayı kendine kesenlerinde oranı nedir acaba?
Başarısızlıkların,
Kaynağını hep kendimiz dışında gelişen olaylarda ararız.
Aklayıp paklarız kendimizi.
Her neyse onlar,
En doğruyu yaptığımıza, yaşadığımıza yaşattığımıza inancımız tamdır hep.
Desem,
Ne büyük bir yalan söylemiş olurum aslında.
Herkes,
Gözünü aşırı derecede megalomanlık bürümüş insanlar hariç,
Aslında,
Her bireyin her bir başarısızlıktan sonra öz eleştiri yaptığına,
Genelde de kendine kesecek bir faturada çıkarttığına,
İnanıyorum.
Kendi iç dünyasından dışarıya doğru seslendirmese dahi başarısızlıklarının nedenlerini.
Başarı peşinde koşunca,
Başarısızlıkta kendiliğinden geliyor gündeme.
Paylaşmadıkça,
Takasa geçmedikçe,
Özlenenlere arzu edilenlere ulaşma ihtimalide gittikçe azalıyor, yok da oluyor yıllar geçtikçe.
Ödenmiş bedellerden sonra,
Bir daha,
Bedel ödememeye yeminli bir insan güruhu yaşıyor artık bu memlekette.
Başarıyı tanımlamış,
Faturayı kendine çıkarsa da çıkarmasa da başarısızlıkla tanışmış,
Yalnız insanların yaşam alanı oldu bu memleket.
Yaşları da,
Kırklar üstü, elliler üstü.
Ne çok yalnız var.
Binler on binler yüz binler değil, milyonlarca.
Çift kişilik yataklarında tek başına uyuyan.
Çift kişilik yataklarında yanında biri uyuyor dahi olsa,
Kendini yapa yalnız hisseden.
Başaramadık.
Beceremedik.
Başarıysa eğer başarı diye adlandırmaksa eğer çift olarak yaşayabilmek.
Beceriyse eğer becerebilmekse eğer bir insanın elini ömür boy tutabilmek.
Nedeni ne olursa olsun,
İster kadın,
İster erkek için,
Farklı farklı.
Ne fark eder ki.
Bu işi başaramadık bayanlar beyler.
Bu işi beceremedik kadınlar erkekler.
Şimdi,
Devamında,
Başarmak mümkün mü?
Evet.
Ya becermek?
Evet.
Tek bir formül var.
Fazlalıklarla eksiklikler aynı kaba içinde kaynaştırılacak.
Ne var ne yoksa,
Tek bir kazanda kaynayacak.
Oradan beslenecek,
Gönüller ruhlar bedenler.
Tek formül budur.
Tek formül budur da,
Bu formülü yürekten destekleyip uygulayan çıkar mı,
Tam olarak?
Ben zannetmiyorum.
Gücü olan gücüyle,
Statüsü olan statüsüyle,
Parası olan parasıyla,
Sevgisi olan sevgisiyle,
Yaşayıp,
Tek başına da ölecek bir gün.
Kimi,
Geriye gücünükimi statüsünü kimi parasını kimi sevgisini bırakacak miras olarak.
Çocuklarına,
Akrabalarına.
Sevdiğine sevgilisine değil amma.
Bizim anne babalarımız dedelerimiz ninelerimiz bir birlerine bıraktılar miraslarını.
Bizim kuşağın çok büyük bir kısmıysa,
Yalnız ölecek.
Özlemleriyle arzularıyla baş başa yaşadıkları yalnız yaşamlarını,
Sessizce terk edip gidecekler bir gün.
Ölü bedenlerin,
Ne paraya ihtiyacı olur ne statüyene sevgiye ne güce.
Ölü bedenlerden geriye bir tek anılar ve fotoğraflar kalır.
Kalabalık içinde dahi olsa,
Yalnızlığının fotoğraflarını miras bırakacaklar göçüp gittiklerinde. Anılardaysa bir sevgiliyle sevgiyle yaşanmış bir ömür olamayacak.
Sofranın bir diğer ucunda,
Bir yaşlı kadın veya bir yaşlı erkek oturmayacak. Yaşlı olan tek olacak o sofrada.
Karamsar değilim.
Çok gerekçiyim. Bu denli kuyruk acısı, bu denli hayal kırıklıklarıyla,
Kuyruk acıları ve de hayal kırıklıkları yaşamların rehberleri, kılavuzları olduğu müddetçe,
Herkes sahip oldukları üstüne düğüm üstüne düğün attıkça,
Paylaşmadıkça,
Takas etmedikçe,
Makus sona yaklaşıyor bir kuşak adım adım.
Çift yaşam paylaşmaktır tencereyi.
Tattırmak değildir,
Tabağındakinden…
Çok gerçekçiyim.
Dediydim diyeceğime,
Diyeyim şimdiden.
Görünen köy kılavuz istemez.
Kılavuzu karga olanınsa burnu boktan kurtulmaz.
Önceden yediğin hurmalarda,
Çıkarken kıçını tırmalar.
Öyle...
Çünkü,
Böyle…*****
Annelik gibi değildir, baba doğmazsın. Erkek doğarsın bir gün, baba olursun bir gün, becerebilmişsen yürek dolusu babam derler babamız derler bir gün.
Zor zanaattır baba olmak. O da becerebilirsen.
Baba gibi durman lazım.
Kıpırdamadan.
Sağlam.
Her şeye rağmen.
Tam da lazım olduğunda,
Tam orada olman lazım,
Baba gibi.
Aramazsın sabah akşam.
Aramazda sabah akşam.
Amma,
Tam da ihtiyacın olduğunda,
Baba gibi durur yanında,
Becerebilmişse babalığı,
Uzakta ki yakın tek kişidir,
Yakındayken uzakta zannetsen de.
Zor zanaattır babalık.
Bilen kişidir.
Bilir kişidir.
Bilmese de,
Bilse de,
Baba kişidir.
Özlersin.
Sabah akşam özlemezsin.
Amma,
Özledin mi de,
Tam özlersin.
Hele yaşın ilerledikçe.
Bilmediklerini bilmediğini fark ettikçe.
Hele,
Baba olunca, babalığı becermeye çalıştıkça daha da özlersin.
Sorar durur sorarsın kendine,
Nasıl becermiş yahu diye…
Yaşıyorsa,
Ona,
Babana sorarsın,
Nasıl becerdin diye.
Yok,
Yaşamıyorsa,
Düşünür durursun nasıl becerdi diye.
Becermiştir çünkü.
Babalığı becerse de,
Beceremese de,
Amma,
Eksikli,
Amma,
Fazlalı,
İllaki çevirmiştir o evi. Ki, o evde büyümüşsündür sen. İlk evinde.
Ne yapmış etmiş,
Becermiştir hayatı.Ki, o hayat senin hayatının başıdır. İlk hayattır o.
Erken de yorulmuş olsa,
Hiç yorulmadan devam da ediyor olsa,
Becermeye de devam eder.
İllaki,
Becermiş olandır baba.
Babayı sevmekte ayrı bir beceridir.
Çocuğu doğdun zannedersin amma,
Çocuğu olursun bir gün. Hep de çocuğu kalırsın, büyümezsin hiç. Büyüyemezsin bir türlü, hiç onun gözünde.
Babanın çocuğu olmakta zor zanaattır. Sen hep orada değilsindir, amma o,
Hep oradadır.
Baba gibi.
Hep de orada olacak sanırsın,
Baba gibi.
Ne zaman ki göçer gider,
İşte o gün başlarsın en çok özlemeye.
Babalar gibi.
Babalar,
Göçünce özlenirler en çok.
Bilirler mi acaba özlendiklerini göçtüklerinde?
Bilir kişi olarak…
Bilen kişi olarak…
Baba olarak?
Babanız yaşıyorsa elini öpün bugün ve de her gün.
Yanağından da.
Göçüp gitmeden,
Arayın onu,
Özledim deyin. Yeter ona.
Zor zanaattır babalık.
Hakkını verin.
Kaçırmayın fırsatı,sevindirin,
Onu.
Hemen sevinir zaten.
Belli etmese de…
Babamın,
Anısına…
Madikara Geliyor Selamını Veriyor – 16.06.2012
Hayat ’madikara geliyor selamını veriyor’ yapıyor sonrada gıdı gıdı diyor, bazen gülüyorsun gıdıklanınca bazense sinir oluyorsun üstünde seni gıdıklamak çabasıyla gezinen ellere...
Taa bebeklikten beri. Ya sana madikara yapıyor biri, ya da sen birine büyüyünce.
İşin tuhafı gıdıklanacağını bile bile sana doğru adım atan o iki parmağa bakıyorsun hep her seferinde,
Ne yapacak bakalım diye, bile bile hem de ne yapacağını.Sonunda gülmek ihtimali var ya…
Birde havaya atarsın bebeği.
Tutunca da sen, güler kıkırdayarak.
Bebeği her tuttuğunda güveni artar sana.
Hiç düşürmezsen elinden,
Düşmek kavramıyla henüz tanışmadığından,
Hep gülersin, hep gülerler.Nasılsa komik ve eğlenceli önce havalara doğru yükselip,
Sonra güven dolu ellere teslim olmak düşerken.
Sonra büyürsün,
Hep birileri havalara atar seni,
Sonra ya tutar gülersin sevinirsin, ya tutmaz,
Tutamaz,
Düşersin.
İstemeden yanlışlıkla veya hata sonucu düşürürse seni,
Hemen başlar madikara yapmaya.
Güldürecek ya.
Güldürüp unutturacak ya.
Bile bile düşürdüyse,
Madikara da yapmaz zaten.
Attaagider.
Bazende sen gidersin attaa ya.
Bazende kandırırlar çocukları,
Sus bak,
Yaramazlık yapma bak,
Attaa ya götüreceğim seni diye.
Susup yaramazlığı bırakanın işi zordur,
Hayatı boyu.
İnanır.
Hem ona söylenene, verilen sözlere,
Hem de hep bir getiri beklemeye alışır,
Yapmak istediklerinden vazgeçmek adına. Yeter ki attaa götürsünler onu.
Genelde sözler tutulmaz,
Götürmezler attaa ya,
Yapmak istediğini yapmamak, yapamamakta,
Iskaladıkların hanene,
Yazılır anında.
Birde attaya götürüle götürüle,
Attaa ya götürmeyi bilemezsin birisini,
Beceremezsin hayatın boyunca.
Ya da attaa ya götüre götüre,
Attaa ya götüreceklere de,
Döner gidersin arkanı.
Elinden tutula tutula,
Uzatıp da elini,
El tutmayı bilemezsin zamanla.
Ya da,
Hep birilerinin elini tuta tuta,
Eline sevgiyle uzanan elleri,
Fark edemezsin zamanla.
Yaşam,
Bebekken başlıyor.
Amma,
Lafada girerken,
Aklım erdiğinde diye başlıyoruz anlatmaya.
Sonrada,
Bir gün bir yerde,
Hiç aklım ermiyor da diyoruz,
Olana bitene,
Madikaralarla gıdıklamalarla gıdıklanmalarla,
Havalara atıla tutula düşürüle,
Attaa lara gide gele, götürüle götüre,
Sersemlemiş aklımızın,
Erdiği günü bilirmişiz gibi,
Milat koyuyoruz anlatırken hayatımızı,
Aklımın erdiği gün diye…
Benim aklım hep erdi nasıl olduysa.
Aklımın ermediği hiç bir şey yok diyorum. Çünkü ne olup ne bitiyorsa aklımın ermesinin mümkün olmadığına ermiş aklım bebekken demek ki.
Aklınla yaşarsan,
Ya hep erer ya hep ermez. Bir erer bir ermez.
Nerenle yaşayacağına iyi bakacaksın bebekken. Neyin seni mest ettiğine bakacaksın.
Madikaralarla gıdıklanmalarla mı,
Havalara ata atıla mı,
Attaa lara gide götüre mi? Yaşamaktan yana tercihin.
Biri gönlüne,
Bir ruhuna,
Biride aklına hitap eder.
Ya bırakırsın kendini gıdıklanmalara gıdıklamalarına,
Gönlün hoş olur,
Ya yükselir yükselir inersin bir aşağı bir yukarı ruhuna iyi gelir,
Ya da attaa lara gidersin gidemezsin götürürsün götürmezsin,
Aklınla muhakeme ede ede yaşar gidersin, aklına iyi gelir aklın gelişir akıl mahkemelerinde.
Benim aklım madikaralara gıdıklanmalara,
Havalara atmaya atılmaya hiç yatmadı.
Amma gönlümle ruhum sevdi bebeklikten beri.
Attaa işine de ne gönlümle ruhum yattı,
Ne de aklım erdi zaten.
Benim tercihim gönlümle ruhuma oldu taa bebeklikten beri.
Hep gönlüme ruhuma müracaat ettim yaşamım içinde.
Rehberim onlar oldu.
O yüzden akla aykırı işler yaptım,
Akla aykırı yaşadım akıllıyım diyenlere göre tabii ki. Akıllı gelmedi yaptıklarım ettiklerim, akıllılara tabii ki...
Attaa ya da gitmedim, attaaya da götürmedim.
Gönlüm ruhum nereye gidiyorsa,
Madikara yapa yapa, madikaralara açık gıdıklana gıdıklaya,
Havalara atıla tutula düşürüle tuta düşüre,
Yaşadım.
Araştırma yapmışlar bir ülkede, keşke var mı hayatınızda, varsa ne ile ilgili diye sormuşlar, cevap var çıkmış, seks ile ilgiliymiş insanların keşkeleri en büyük oranda diye anlattı,
Çok sevgili biri geçenlerde, bana da sordu, hiç keşke var mı hayatında diye?
Sorunca bana,
Bende döndüm gönlüme ruhuma sordum,
Yok dediler. Seks değil konu, ne var ne yoksa canlarının istediği çektiği yapmışlar demek.
Aklıma sordum, aklım bana ne senin keşkenden dedi zaten sorar sormaz,
İlgilenmedi bile.
Akıl olmayınca,
Keşke de olmuyor demek.
Aklına keşke diye sormak bile gelmiyor insanın aklından demek.
Keşkesiz hayat çok güzel,
Çok akılsızca oluyor.
İnsanlara tuhaf geliyor.
Aklıyla yaşayanlarsa,
İkide bir keşke diyorlar.
Bu da bana tuhaf geliyor.
Düşünmekten ölçmekten biçmekten hesaplamaktan,
Yaşamaya,
Fırsatları kalmıyor aklınca akıllı insanların galiba.
Daha da tuhafı,
Lafa da,
Keşke,
Düşünmeseydik, o gün gönlüm ruhum öyle demiyordu öyle istemiyordu aslında diye de giriyorlar yaşlar ilerledikçe.
Kıçıma sürülecek aklım yokmuş da diyorlar.
Bende kıçımla gülüyorum onların zamanında akıllıca zannettikleri akılsızlıklarına.
Sabırlıyımdır.
Demiştim otuz kırk sene evvel aklınıza güvenmeyin diye, gönlünüze dönüp bakın ruhunuza ayak uydurun diye, inanmadılar bana.
Bekledim elli sene kadar,
Bu yaşa kadar iki kelam etmek için,
Yaşarken yaşamı,
Yaşamışken yaşamı,
Keşkesiz.
Akılda rekabet var. Hep bir akıl üstün diğerinden. Sınırları var hep aklının aklınsınırlarında. Keşkelerin nedeni akıl o yüzden.
Gönülle ruhsa,
Rakipsiz, sınırsız.
Akılsız mıyım ben?
Geçiniz.
Fena oldu galiba,
Hay patron,
Yazmasa mıydım bunları,
Keşke...
Hiç sevenim yok yaa...Neden mi? Biliyorum,
Ukalalık diz boyu. Aklınla değil, gönlünle ruhunla verince kararları tepkileri,
Huysuzda diyorlar tanıyanlar bilenler.
Aklımla huylarına gitmediğim için. Huy cambazlığı yapmadığım,
Esas,
Yapamadığım için.
Madikara geliyor,
Selamını veriyor...Gıdıklaya gıdıklana,
Bir havaya bir yukarı bir aşağı devam ben hayata, keşkesiz yaşamıma.
Hadi siz de attaa…
Sözünde durup da,
Götüren olursa seviniyorsunuzdur, götürmezlerse de üzülüyorsunuzdur her halde…
Bizde söz yok.
Söz akıl,
Sevgiyse,
Gönülle ruh işi…
Akıl hesap işi,
Gönülle ruhsa,
Cesaret…
Korkaklık bana göre değil.
Ben hayatın,
Kendini seviyorum, aklımı değil. Aklı değil.
O yüzden,
Keşkem de,
Yok,
Aklım da.
Çok sevdiğim gönlümle ruhum var benle beraber beni yaşatan.
Hayatı doyasıya yaşamak tatmak koklamaksa sarılmaksa hissetmekse,
Maksat,
Gerisine ihtiyaçta,
Yok,
Zaten.
Amman,
Aklımla,
Bin yaşayayım ben,
Keşkeleri,
Duydukça.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder