4 Temmuz 2012 Çarşamba

Otobüs tıklım tıklım ayakta gidiyoruz, savrula savrula. Şoför kafayı yemiş İstanbul’un trafiğinde. On metre boşluk bulunca önce gaz sonra fren sertlerinden. Yanımda ki türbanlı abla tutunmaya çalışıyor, demeye kalmadı bir fren, önünde duran yarma ağbiye sarılıverdi arkadan, sarmaş dolaş hoş bir çift oldular bir anda. Aşkla erkeğine yapışmış deli aşık kadın formatında.

E güldük haliyle.
Patronun sopası yok,

Otobüsü var.
Eli kulağındadır,

Haremlik selamlık ayırırlar otobüsleri,
Ki,

Ani frenlerde,
Kadın erkek münasebetleri yerini,

Erkek erkeğe,
Kadın kadına,

Hallere,
Bıraksın ki yarma ağbiye kıllısından biri sarılsın da arkadan daha da çok gülelim diye.

Neyse türbanlı abla,
Yarma ağbiden ayrılınca,

Ne yapacağını bilemedi bir an için,
Çeki düzen verdi kendine önce,

Peşinden,
Mırıl mırıl bir dua okumaya başladı,

Gusül abdesti fonksiyonunda olsa gerek diye düşündüm.
Dua uzun sürmedi,

Demek ki,
Çokta aşırı bir münasebet zuhur eylememiş aralarında.

Kadın arkadan sarılınca erkeğe,
İlişki husul etmiyor zahir. Güzel, ilişki istemeyen kadınlara müjdem olsun, arkadan sarılmak mubah azıcık.

İçimiz rahat devam ettik yola.
Demeğe kalmadı bir fren daha,

Yirmili yaşlarda bir genç adam,
Uçtu,

Bir adama çarptı,
Peşinden,

Aynı türbanlı ablayı arkadan kucaklayarak düşmekten kurtuldu. Amma ne kucaklamak. Gerdeğe az kaldı.
Türbanlı ablam tam dağıldı,

Hiç beklemediği yeni hafif erotik bir münasebet içinde bulunca kendini.
Bu sefer,

Dua uzun sürdü.
Her halde bizde pür ü ak olup kaynadık arada. Arkadan önden temiziz artık.

Amma,
E millet gülüyor.

Hiç olmadı.
Ben gülmedim şahsen,

Durakta inene kadar.
Sonra güldüm.

Haremlik selamlık şart oldu.
Hatta otobüsleri kadın erkek diye ayırmalılar.

Aynı havayı bile solumamalı kadınlarla erkekler.
Erkek erkeğe,

Kadın kadına,
Gider geliriz.

Eskiden Fordçular vardı otobüslerde.
Manyağın biri,

Gözüne kestirir ayakta duran bir kadını,
Gider arkasında dikilir,

Artık neresi neresine denk gelirse sıkıştırırdı kadını.
Bu manyaklara Fordçu denirdi.

Her halde o yıllarda,
Ford arabalar arkadan mı yanaşırlardı bilemem,

Öyleydi adları.
Yaptığım bilimsel araştırmalar sonucu,

Ülkede artık Fordçu kalmadı.
Varsa da eser miktarda her halde ki ben rastlamıyorum.

Kadınla erkek toplumun her kesiminde yaklaştıkça bir birlerine,
Erkekler kadınları,

Eskisi kadar seks objesi olarak görmüyorlar sanki.
Kadın ulaşılmaz değil,

Sanki artık erkekler için.
Göz banyosu oluyor,

O normal.
Bakar erkek kısmı,

Her seferinde sanki hayatında ilk defa kadın görmüş gibi.
Başka,

Kadınlarda bakılmak isterler dünyadaki ilk ve tek kadınmış gibi sanki.
Hükümetimizin kadını erkekten tecrit etme çabaları ne boyuta gelirse gelsin,

Erkekleri,
Kadınlardan tecrit edemiyorlar asıl.

Bayılırım sokaklarda,
Metrolarda,

Otobüslerde,
Parklarda,

Öpüşen,
Koklaşan,

Fingirdeyen,
Kıkırdayan,

Türbanlı kızlarla delikanlı sevgililerine.
İstersen çarşafa sok,

Kadın yine bildiğimiz kadın,
Erkekte zaten hep bildiğimiz erkek.

Çünkü,
Aşk yine bildiğimiz,

Bizim aşk.
İlla öpüşecek, illa.

Sarılacak.
Katiyen engel olamazsın.

Türkiye İran olacak diyorlar.
Olmaz.

Olamaz ki.
Türk kızlarıTürk kadınları aşkı tattı bir kere.

Kaç kuşaktır hem de.
Tadını aldı öpüşmenin sevdiğiyle aşkla.

Katiyen zincirlenmesine izin vermezler artık aşklarının.
Bakkala der,

Çakkala der,
Ayşe’ye ders çalışmaya der,

Fingirder döner eve.
Dudaklar mosmor…

Öyle.
Her şeyin üstünü örter kapatırsın,

Bedenler dahil,
Aşkla,

Sevişme hazzının üstünü örtemezsin,
Mümkün değil.

Atatürk,
Bu topraklarda,

Kadınların aşklarını özgürce yaşamalarına neden olacak devrimleri gerçekleştirdiğinde,
Herkes kadın haklarının,

İçine,
Aşkın da girdiğini çakamadı o günlerde.

O aşk adamı,
Aşk devrimi yaptı aslında bu topraklarda.

Aşkı anlata göstere hem de.
Herkes Atatürk’ü kara tahtanın başında Latin harflerini öğretirken hatırlar genelde veya fötr şapkasıyla devrim deyince.

Amma,
O milletin karşısına aşklarıyla,

Kendine aşık kadınlarla çıktı.
Kadın da,

Kara çarşaflı bu arada dikkat ediniz.
Kara çarşaflı kadının,

Aşkını anlattı millete.
İster çarşaf ister elbise,

Kadının aşk özgürlüğünün,
Aşkıerkeklerle beraber toplum içinde yaşamasının,

Kapılarını açtı ardına kadar.
O kapıdan dört beş kuşak kadın geçti bu güne kadar,

Bu topraklarda.
Kadın aşkı tanıdı, yaşadı bu ülkede,

Devrim de tamamlandı.
Atatürk,

Bildiği için ne mene bir millet olduğumuzu o cin gibi kıskanılası aklıyla,
Cumhuriyeti,

Aşka teslim etti göçmeden evvel aslında.
Aşık kadınlarımız,

Katiyen izin vermezler bu ülkenin İran’a dönüşmesine.
Başlarının etlerini yerler,

O erkek aşksız hükümet adamlarının.
Paralarlar alimallah evlerde o adamları.

Erkek güçlü falan değildir.
Karnıyla,

Kasık bölgesinde ki tatmininin zafiyetine,
Teslimdir erkek.

Çekti mi kadın karın ve kasık bölgesinden desteği,
Kuzu olur kuzu her erkek.

İpler,
İster türbanlı ister mini şortlu kadınların elinde bu ülkede.

Kadın,
Aşktan vazgeçmez.

Demek ki,
Cumhuriyet,

Cepte bir kere.
Enseyi karartmayın,

Aşkıdestekleyin yeter.
Aşık kadınların hepsi,

Atatürk’çü.
BurasıTürkiye,

Burada darbe nereden ne zaman gelir hiç belli olmaz.
Bazen tankla gelir,

Sabaha karşı,
Bazen tencereyle,

Akşamın bir saati,
Bazen de,

Gece yarısı,
Yatakta.

Devaam…
Türbanlı kızlarımız,

Sapına kadar,
Atatürkçü.

Patrona şükür,
Babaları ağbileri erkek kardeşleri erkek aile efratları farkında değiller henüz.

Delikanlı sevgilileriyse,
Çok farkındalar.

Sevgililer de,
Atatürk’çü,

Demek.
Geriye kaldı,

Bir avuç,
Luusır,

Zibidi.
Geçiniz…

Kadını sev,
Aşka inan,

Cumhuriyeti,
Cepte bil.

Hem de,
En,

Laiğinden.

Not: Atatürk Latife Hanımla evlendiğinde düğün hediyesi olarak o güne kadar boynunda taşıdığı küçük bir Kur’an-ı Kerimi hediye etmiştir,
Latife Hanıma.

So vat mı?

İyi kandiller…

2 yorum:

Asortik Krep dedi ki...

Güzeldi :)

Ceren dedi ki...

Buna cok gülmüştüm