11 Ağustos 2012 Cumartesi

BİR ELİNDE SOPA BİR ELİNDE

Boncuklar dizim dizim. Gencecik boncuklar. Diziliyorlar sevinçlerimize tek tek. Seyrediyordur yukarılardan bir yerden, yüzünde o güzel yakışıklı gülümsemesiyle çakır gözlü.

-         Aferin çocuğum  diyordur kesin. Biliyordum diyordur. Verin bakalım benim rakımı, leblebimi de diyordur.

Keyifle bacak bacak üstüne atıp yine şık mı şık kıyafetiyle.
E be çocuk bu günleri görmek için yedik göğsümüzden o şarapneli diyordur.

İsmet,
Duydun mu bak bizim çocuklar  neler yapıyor,

Hani o Çanakkale’yi dar,
Ettiğimiz,

İngilizlerin Londra’sında hem de diyordur.
Çekiyordur bir derin nefes,

Cıgarasından,
Bir fırtta,

Rakıdan,
İki leblebi üstüne,

Dalıyordur bakışları yine.
Gencecik,

Boncuklara bakıp.
Neler düşünüyordur kim bilir.

Neler geçiyordur aklından kim bilir.
Nasıl da çaktırmadan etrafa heyecanlanıyordur kim bilir.

Boncukların,
Pırıl pırıl tertemiz yüzlerine,

Bakıp.
Derken,

Elinde telefon bakan efendi,
Bir telaş,

Daha boncuklar başarılarının keyfini bile yaşayamadan doğru düzgün,
Tıkıştırıyor,

Ellerine.
Konuş konuş,

Hatta başbakan.
Canlı yayın ya,

İllaki ekmek çıkaracak iki boncuğun zaferinden,
Kendine,

Paye olsun diye.
Bir oy bir oydur. Hani bir beyni daha efsunlar mıyım acaba diye.

Kafa dar olunca,
Kafa telaş içinde olunca,

Boncuğu bile,
Sıkar,

Yağını çıkarmaya kalkarsın.
Çıkarırken de,

Biraz daha suyunu da çıkarısın diye de  milletin.
Ki o dar kafa akıl edemez bunları. O dar kafalara uzun yıllar evvel verdiler  zaten hareket planıyla, pazarlama stratejilerini ellerine ağbileri ablaları.

Nasıl ki bakan efendi tıkıştırdı ellerine boncukların o telefonu,
Batıda bunların ellerine verdi.

Yahu,
Patron aşkına,

Bir ona bak,
Bir de şu çakır gözlüye yahu.

Telefon ediyor boncuklara hemen o anda.
İçi gidiyor neden orada yok diye. Olsa yarım saat demeç verir. Boncuktan alır lafı Suriye’ye kadar getirir. Zaten esas olan o. Esas işi o,

Büyük Orta Doğu projesinin dar kafa taşeronları olarak.
Sen,

Önce,
Ellerini gözlerini kaldır göğe,

Önce,
Teşekkür et bakalım çakır gözlüye. Hatta onunla beraber senin canına okunması için çabaladığın Orta Doğu’da bir cumhuriyet kurmuş o dehanın tüm arkadaşlarına.

Hatta yetmez,
Kap bir tek de sen,

Çak bakalım,
De,

İçmeyeceksek muhallebiciye de,
Çak kadehe,

Dik başına, esas anın bu olsun senin. O da eğer ki affeder de alırsa seni meclisine.
Onlar senin kızların falan değil,

Başbakan,
Onlar Atatürk’ün kızları.

Onlar memeyi bacağı kafaya takan bağnaz geri kafalı gerici çağ dışı kafasızların değil,
Onlar,

Kadını erkeğin bir adım önüne çıkarmak için hayatı boyu ölümü göze alarak savaşmış bir insanın,
Mustafa Beyin kızları.

Onlar,
Kadının saçını başını örtüp dinle efsunlaştırmaya  çalışanların değil,

Onlar,
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kızları.

Onlar senin değil,
Aydınlığın kızları.

Karanlıklardan çıkıp gelmiş,
İnsanların kızları.

Öz be öz hem de.
Onlar bizim kızlarımız hemşerim sana ne oluyor?

Bizler Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın oğullarıyız da o yüzden.
Öyle üç gün başbakan olunca falan olmuyor kızların.

Kızların olsun istiyorsan,
Hem de aydınlık,

Hem de çağdaş,
Hem de böylesine pırıl pırıl,

Önce karanlıkları yırtıp atman lazım yüz yıl evvel falan. Önce o karanlıklardan insanları çekip çıkaran olman gerekir önce.
Öyle,

Telefon edip kendini ortaya atmaklarla olmuyor bu işler.
Öyle ikide bir başını uzatıp,

Her bulduğun kamerayı lafa boğmakla falan da olmuyor.
Az gözükeceksin.

Öz gözükeceksin.
Sen telefona sarılıyorsun çıkmak için milyonların karşısına hem de bu dünyada yaşarken,

Gazi,
Zaten hep ortalıkta.

Milyonlarca insanda zaten her an gözüküyor o.
Yetmiyor,

Dar kafalılara hatırlatmak için kendini,
İstedi mi bulut oluyor,

Dağ taş oluyor,
İllaki,

Çıkıyor karşımıza,
Hem de öbür dünyadan.

Sen var olmak varlığını hissettirmek için GSM kadarsın,
Gaziyse,

GSM i kurdurtan hani antenini baz istasyonu var ya,
Hah,

Onun dikildiği yer de var,
İşte o toprağın sahibi o zaten.

Sonra eline alıp cetveli ha burası da benim olsun diyeceğine,
Senin takımın arsız yüzsüz çocuklar gibi kapıştığınız o toprakları,

Millete hediye etmiş ne var ne yoksa.
Sen bilmezsin anlayamazsın hissedemezsin,

Bunlar ince işler,
Derinde.

Sığ değil yani,
Cep değil yani.

Kızlar,
Onun şekerim.

Geç kaldın,
Seksen doksan yıl kadar.

Kısmet,
Artık bir daha ki gelişine.

Gönderirse,
Patron seni geriye o da.

O da,
Kurtarırsan paçayı çakır gözlüden gittiğinde öbür tarafa.

Sever seni,
Ne çok sevmiştir kim bilir seni.

Sevdi mi böyle,
İllaki,

Öper ilk gördüğünde.
Bu ülkeyi  bu ülkenin insanlarını satan her,

Canlı,
Bir gün tadacaktır o öpücüğü.

Yazıyormuş,
Zaten,

Girişte.
Sen bırak bizim kızları da şimdi,

Ablan geldi bugün uçakla.
Git atla onun kollarına.

Sonra,
Ağbin arıyor biliyorsun,

Bir elinde,
Sopa.

Hiç yorum yok: