Deyyus
olmadan evlat yetiştirmek çok zor. Ki, oldu mu oluyor da. Var çok iyi bir
örnek. Doğumu en zoruydu. Hem de o evladı kurtlar çakallar yamyamlar sofrasında
hem de en geri kafalıların tembel cahil bağnazların kulluğa alışmış, kullukla
beslenen sahtekar vizyonsuz insanların arasında,
Modern,
Çağın
insanı,
Vizyoner,
Çalışkan,
Kimliğini
farkında,
Özgür
bağımsız,
Dürüst,
Bir insan olarak
yetiştirmek çok zordu amma başardı.
Hem de,
Para pul
yoktu. Kuruşa muhtaçtı.
Ne doğru
düzgün ev,
Ne doğru
düzgün yol,
Ne doğru
düzgün iş,
Ne doğru
düzgün okul,
Ne doğru
düzgün sanat,
Ne var ne
yoksa doğru düzgün hiç biri yoktu,
Elinde.
Yalın ayak
başı kabaktı yani.
Hani,
Düşünün ki,
En başta bu
evlat doğarken herkes doğmasında diye de tebelleş olmuştu tepesine.
Doğurdu
amma. Hem de,
Herkes engel
olmaya çalışırken,
Bu evladın
büyümesine gelişmesine. Mucize gibi amma hem doğurdu hem de büyüttü amma.
Ve de,
Ebeveyn
olarak uğraştı didindi canını tırnağına taktı,
Yemedi
içmedi,
Her şeyiyle,
Donanımlı
özgür bağımsız kendi ayaklarını üstüne basan,
Okumuş,
İş güç
sahibi,
Güzel bir
hayatı olan sevgi dolu,
Ben varım
diyen,
Pırıl pırıl,
Aydın,
Aydınlık,
Çağdaş,
Dürüst,
Aslanlar
gibi,
Bir evladı
oldu. Evlada talip olan çok oldu sonraları. Ehh böyle evlada olur tabii ki. Ki,
kendi gibi gözü gibi sakındı onu hep.
Geldi evlat
evlilik yaşına, artık kendi kanatlarıyla uçma zamanına. Evlendi.
Evladın,
Kayınpederi,
Yani hani
bir tabiriyle ikinci babası kıvamında ki zat,
Çıktı karşısına
bir gün ebeveynin,
Aldı sazı
eline döktürüyor.
Efendim
böyle evlat mı yetiştirilirmiş,
Bu nasıl bir
insanmış,
Ebeveyn
olarak sen ne yapmışmışsın ki de,
Yaptıkların
ettiklerin çabaların sanki bir halta yaramışta,
Hatta,
Yetmiyor
dedi ki,
Kayınpeder,
İyi ki o
girmişmiş evladın hayatına da,
Evladın eli
yüzü toparlanmışmış biraz da.
Şimdi asıl esas,
İnsana
benzemeye başlamışmış,
Falan,
Saydırıp duruyor.
Öylece
dinledi.
Gözünün
önünden geçiyor o yokluklar imkansızlıklar,
Herkesin
muhalefetine,
Her şeyin
olmazlarla dolu olduğu o yıllara gidiyor aklı.
Ne
mucizelerle,
Nasıl
geçtiğine her bir günü. Hatta her bir saati bile belki.
Aç yattığı geceler geliyor aklına.
Odun yok
kömür yok buz gibi ev de o evlada nasılda sarılıp uyuduğu uyuttuğu.
Tabanı
patlak ayakkabı ile okula gidişi geliyor gözünün önüne.
Mum ışığında
çalışılan dersler.
Yirmi dört
saat çekilen sıkıntılar durmaksızın.
Tüm bağnazların
gericilerin arasından tutup ensesinden onu nasıl da çekip çıkardığı,
Nasıl bir
geleceğin onu ve dünyayı beklediğini anlatmalarını bıkıp usanmadan,
Her şey bir
film şeridi gibi geçiyor gözünün önünden.
Kayınpeder,
Anlatmaya
devam ediyor bu arada.
Aşağılayarak
ebeveyni de,
Evladını da.
Tüm
çabalarını küçümseyerek.
Sonunda,
Sus diyor
artık dayanamayıp. Sus.
Yeter diyor,
Amma
dinlemiyor kayınpeder. Susmuyor.
Anlattıkça
coşuyor, coştukça bastırıyor ümüğüne ümüğüne evladında onunda.
Sonunda,
Patlıyorsun
haliyle,
Alıyorsun
eline bir sopa,
Patron verdi
demiyorsun kırıyorsun kayınpederin kemiklerini.
Vur patron
vur.
Tutamıyorlar
artık seni.
Gözün dönmüş
bir kere.
Delirmişsin
artık.
Dövüyorum
kayınpederi amma ne dövmek. Kırılmadık kemik bırakmadım. Elimden almaya
çalışıyorlar, alamıyorlar.
Delirdim mi
acaba diye düşündüm bir ara sonra hatırlıyorum devam et de dedim,
Delirdim ki
dövüyorum insanın tekini böyle.
Ne ağız
bıraktım ne burun. Dümdüz ettim suratını.
Dümdüz
suratının fotoğrafını koymuşlardı ilk ve
son hatırladığımda,
Altında,
Haber.
İnanamadım,
Tekrar
okudum bir başka gazetenin girdim sayfasına onda da aynı haber.
Haber de
diyor ki,
Demiş ki
kayınpeder bizim evlatla ilgili olarak,
-
10 Yıl Marş’ında ‘Demir ağlarla ördük’ der. Neyi
ördünüz? Demir ağlarla Türkiye’yi biz ördük.
Yekten sopa.
Laf maf
havagazı.
Alacaksın
ayağının altına, basacaksın sopayı.
Ki,
Aslında
normal bu halleri. Şöyle bak bir suratına, bak bir yaşamına,
Bak
evlatlarına,
Kul onlar.
Kapalı,
Bağnaz,
Gerici,
Özgürlük ve
bağımsızlık ve birey olmak ne demek bi haber,
Kimliksiz,
Dürüstlükse
hak getire,
Evlatlar
yetiştirmiş böyle birinden ne beklersin ki zaten?
Aynen bunu.
Kimle aşık
atıyor,
Mustafa
Kemal Atatürk’le.
Yani,
Deminden
beri bahsettiğimiz bizim evladın önce doğmasına,
Sonra
büyümesine,
Gelişmesine,
Var
olmasına,
Hem de o
günün şartlarında bile,
Hem de
çağdaş,
Hem de hür
ve bağımsız,
Yani,
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına,
Neden,
O ebeveynle,
O,
Baba,
İle aşık
atıyor. Yetmiyor üzerine bok atıyor.
Zavallı.
Tam bir
zavallı.
Kemiklerini
kırsan ne yazar.
Acınacak
halde. O acınacak halde, çünkü,
Milletçek
acınacak haldeyiz biz.
Bizim evladı
doğurdu,
Büyüttü her
bir yönünü tek tek dantel işler gibi en güzeliyle en doğrusuyla işledi,
De,
Gazi,
Göçüp
gidince yetim öksüz kalmış bizim evlat,
Meğersem.
Artık çok belli.
Kimse sahip
çıkmamış bizim evlada ondan sonra.
Evlatlık
olmuş meğersem bizim aslanlar gibi evlat.
Evlat
evlatlıktan çıkmış.
Onun bunun,
Çocuklarının
ellerinde oyuncak olmuş maskara olmuş meğersem.
Olmuş ki,
Bunlar
konuşuluyor bunlar yazılıp çiziliyor.
Ne
kıracaksın o zavallının kemiklerini,
Al o sopayı
eline,
Önce kendi
kafana kafana vur. Sonra dön geri birkaç kuşağın daha da kafasına kafasına vur.
Kırana kadar
kafaları.
Ki,
O kafalar,
Yüzünden
getirdik bu evladı bu günlere.
Yetim
bıraktık.
Doğru
dedikleri aslında.
Deyyusluğu
kabul ediyorum ben şahsen.
Deyyusum
ben.
Bu
insanların iffetsizliklerine namussuzluklarına göz yumdum. Ben yaşamım boyu
umursuzluklarla yaşadım.
İnsan
nasılsa,
Başkalarını
da kendi gibi bilirmiş ya,
Bende
bunları iffetli namuslu zannettim zahir,
Ki,
Ve de biri illaki
çıkacak kurtaracak toparlayacak diye de bekleyerek fırttım aslında ömür boyu. Çıktı
ya bir tane nasılsa çıkar bir tane daha diye. Göz yumdum olan bitene,
Bunca yıl.
Bu ülkede bu
iffetsizliklere ve namussuzluklara elli altmış yıldır ses etmeyen bu evladın bu
hallere gelmesine neden olan her bir vatandaş,
Bu ülkenin
bu hallere düşmesinde sessizliği ile umursamazlığı ile illaki biri çıkıp
halledecek bu işleri diye beklemesiyle vaktini zamanını bilgisini görgüsünü
nesi varsa nesi yoksa kendinden çok kendi evladına ayırmamış vermemiş ve de az
veya çok bu noktalara gelinmesine izin vererek emeği geçmiş,
Herkes,
Deyyustur,
Gazi’nin,
Gözünde.
Hadi,
Akla şimdi
kendini,
Amma amma
diye…
Akla.
Anlat
derdini Gazi Paşaya. Anlat anlat iyi gelir.
Ne mene
deyyusluklar yaptığımızı.
Dinler mutlaka.
Sonra ahh bu dinler de der mutlaka.
Sonra tekrar
başlar örmeye bu sefer demir ağları değil,
Hepimizin
başına tek tek,
Çorapları,
Bu sefer
amma. Hak ettiğimiz için.
Hak
etmediğimiz için onu. Hak etmediğimiz için bu evladı.
Ehh bizler
gibi,
Deyyuslara
da bu yakışır amma.
Ha bir de,
Huni şart
başımıza örülen çorapların üstüne.
Delirmiş
olmalıyız ki,
Yollar on
binlerce arabayla dolu. Otobüslerde uçaklarda yer yok. Otobanlar kilitleniyor.
Yüz binler
milyonlar tatile. Tatil beldeleri tıklım tıklım.
Hak ettik
ya. Biz kendi kıçımızın keyfinde orada burada şurada,
Bu arada,
Bizim ev de hem
de kendi evimizde hem de bizim yatakta evladı götürüyorlar, biri alıyor biri
bırakıyor elinden,
Kulağının
arkası dahil.
Gözümüzün
bebeğini de kestirdiler gözlerine sonunda,
Tek göz
bebeğimizi de hem de,
Oysa,
Alem,
Tatilde
alemde.
Helal.
Deyyusuz,
Biz.
Amma diye
başlarız peşinden, a aa,
Dur bi yaa…Dönelim
bi tatilden ayy bir yanamadık daha yaa, havalar soğusun bi, yağmur zamanı gelsin
bi görecekler günlerini, hemen başlayacağız yine,
Amma amma
diye yine amma…A aa dur bi yaa…
Atatürk
resimleri yağdıracağız gör bak hem de kaç tane hiç gün yüzü görmemişlerden hem
de. Hem zaten şehitler ölmez vatan bölünmez de. Hem zaten ayrıca en çok zaten
hem bak ne yazdım paylaşmayan vatan hainidir hem zaten amma…Bizi küçümseme biz
var ya biz ohoo biz bir kükreriz sel olur bendimizi aşarız biz…Alnıma krem
süreyim bi soyuldum ayol a aa…
Onlar,
Açık
alınlarla çıkmışlar o zamanlar yola, on yılı da apaçık alınlarla geçmişler,
O kesin.
Alınlar
tertemiz ve açıkmış onların amma o zamanlar. Onlar alnı açık insanlarmış da o
yüzden amma.
Bu onların
ammaları.
Bizim
alınlarda da krem var bol bol, bizim ammalar da zaten dolu,
Amma…
Amma haa…
Get la…
İmza: Deyyus
Deyyusun
incisi:
Kıçının
deliğine hakim değilsen, enfiye çekmeyeceksin. Osurursun sonra hapşırıp
rahatlayayım derken. Fena kokar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder