20 Ağustos 2012 Pazartesi

DEYYUS

Deyyus olmadan evlat yetiştirmek çok zor. Ki, oldu mu oluyor da. Var çok iyi bir örnek. Doğumu en zoruydu. Hem de o evladı kurtlar çakallar yamyamlar sofrasında hem de en geri kafalıların tembel cahil bağnazların kulluğa alışmış, kullukla beslenen sahtekar vizyonsuz insanların arasında,

Modern,
Çağın insanı,

Vizyoner,
Çalışkan,

Kimliğini farkında,
Özgür bağımsız,

Dürüst,
Bir insan olarak yetiştirmek çok zordu amma başardı.

Hem de,
Para pul yoktu. Kuruşa muhtaçtı.

Ne doğru düzgün ev,
Ne doğru düzgün yol,

Ne doğru düzgün iş,
Ne doğru düzgün okul,

Ne doğru düzgün sanat,
Ne var ne yoksa doğru düzgün hiç biri yoktu,

Elinde.
Yalın ayak başı kabaktı  yani.

Hani,
Düşünün ki,

En başta bu evlat doğarken herkes doğmasında diye de tebelleş olmuştu tepesine.
Doğurdu amma. Hem de,

Herkes engel olmaya çalışırken,
Bu evladın büyümesine gelişmesine. Mucize gibi amma hem doğurdu hem de büyüttü amma.

Ve de,
Ebeveyn olarak uğraştı didindi canını tırnağına taktı,

Yemedi içmedi,
Her şeyiyle,

Donanımlı özgür bağımsız kendi ayaklarını üstüne basan,
Okumuş,

İş güç sahibi,
Güzel bir hayatı olan sevgi dolu,

Ben varım diyen,
Pırıl pırıl,

Aydın,
Aydınlık,

Çağdaş,
Dürüst,

Aslanlar gibi,
Bir evladı oldu. Evlada talip olan çok oldu sonraları. Ehh böyle evlada olur tabii ki. Ki, kendi gibi gözü gibi sakındı onu hep.

Geldi evlat evlilik yaşına, artık kendi kanatlarıyla uçma zamanına. Evlendi.
Evladın,

Kayınpederi,
Yani hani bir tabiriyle ikinci babası kıvamında ki zat,

Çıktı karşısına bir gün ebeveynin,
Aldı sazı eline döktürüyor.

Efendim böyle evlat mı yetiştirilirmiş,
Bu nasıl bir insanmış,

Ebeveyn olarak sen ne yapmışmışsın ki de,
Yaptıkların ettiklerin çabaların sanki bir halta yaramışta,

Hatta,
Yetmiyor dedi ki,

Kayınpeder,
İyi ki o girmişmiş evladın hayatına da,

Evladın eli yüzü toparlanmışmış biraz da.
Şimdi asıl esas,

İnsana benzemeye başlamışmış,
Falan,

Saydırıp duruyor.
Öylece dinledi.

Gözünün önünden geçiyor o yokluklar imkansızlıklar,
Herkesin muhalefetine,

Her şeyin olmazlarla dolu olduğu o yıllara gidiyor aklı.
Ne mucizelerle,

Nasıl geçtiğine her bir günü. Hatta her bir saati bile belki.
Aç yattığı  geceler geliyor aklına.

Odun yok kömür yok buz gibi ev de o evlada nasılda sarılıp uyuduğu uyuttuğu.
Tabanı patlak ayakkabı ile okula gidişi geliyor gözünün önüne.

Mum ışığında çalışılan dersler.
Yirmi dört saat çekilen sıkıntılar durmaksızın.

Tüm bağnazların gericilerin arasından tutup ensesinden onu nasıl da çekip çıkardığı,
Nasıl bir geleceğin onu ve dünyayı beklediğini anlatmalarını bıkıp usanmadan,

Her şey bir film şeridi gibi geçiyor gözünün önünden.
Kayınpeder,

Anlatmaya devam ediyor bu arada.
Aşağılayarak ebeveyni de,

Evladını da.
Tüm çabalarını küçümseyerek.

Sonunda,
Sus diyor artık dayanamayıp. Sus.

Yeter diyor,
Amma dinlemiyor kayınpeder. Susmuyor.

Anlattıkça coşuyor, coştukça bastırıyor ümüğüne ümüğüne evladında onunda.
Sonunda,

Patlıyorsun haliyle,
Alıyorsun eline bir sopa,

Patron verdi demiyorsun kırıyorsun kayınpederin kemiklerini.
Vur patron vur.

Tutamıyorlar artık seni.
Gözün dönmüş bir kere.

Delirmişsin artık.
Dövüyorum kayınpederi amma ne dövmek. Kırılmadık kemik bırakmadım. Elimden almaya çalışıyorlar, alamıyorlar.

Delirdim mi acaba diye düşündüm bir ara sonra hatırlıyorum devam et de dedim,
Delirdim ki dövüyorum insanın tekini böyle.

Ne ağız bıraktım ne burun. Dümdüz ettim suratını.
Dümdüz suratının fotoğrafını koymuşlardı  ilk ve son hatırladığımda,

Altında,
Haber.

İnanamadım,
Tekrar okudum bir başka gazetenin girdim sayfasına onda da aynı haber.

Haber de diyor ki,
Demiş ki kayınpeder bizim evlatla ilgili olarak,

-         10 Yıl Marş’ında ‘Demir ağlarla ördük’ der. Neyi ördünüz? Demir ağlarla Türkiye’yi biz ördük.
Yekten sopa.

Laf maf havagazı.
Alacaksın ayağının altına, basacaksın sopayı.

Ki,
Aslında normal bu halleri. Şöyle bak bir suratına, bak bir yaşamına,

Bak evlatlarına,
Kul onlar.                

Kapalı,
Bağnaz,

Gerici,
Özgürlük ve bağımsızlık ve birey olmak ne demek bi haber,

Kimliksiz,
Dürüstlükse hak getire,

Evlatlar yetiştirmiş böyle birinden ne beklersin ki zaten?
Aynen bunu.

Kimle aşık atıyor,
Mustafa Kemal Atatürk’le.

Yani,
Deminden beri bahsettiğimiz bizim evladın önce doğmasına,

Sonra büyümesine,
Gelişmesine,

Var olmasına,
Hem de o günün şartlarında bile,

Hem de çağdaş,
Hem de hür ve bağımsız,

Yani,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına,

Neden,
O ebeveynle,

O,
Baba,

İle aşık atıyor. Yetmiyor üzerine bok atıyor.
Zavallı.

Tam bir zavallı.
Kemiklerini kırsan ne yazar.

Acınacak halde. O acınacak halde, çünkü,
Milletçek acınacak haldeyiz biz.

Bizim evladı  doğurdu,
Büyüttü her bir yönünü tek tek dantel işler gibi en güzeliyle en doğrusuyla işledi,

De,
Gazi,

Göçüp gidince yetim öksüz kalmış bizim evlat,
Meğersem. Artık çok belli.

Kimse sahip çıkmamış bizim evlada ondan sonra.
Evlatlık olmuş meğersem bizim aslanlar gibi evlat.

Evlat evlatlıktan çıkmış.
Onun bunun,

Çocuklarının ellerinde oyuncak olmuş maskara olmuş meğersem.
Olmuş ki,

Bunlar konuşuluyor bunlar yazılıp çiziliyor.
Ne kıracaksın o zavallının kemiklerini,

Al o sopayı eline,
Önce kendi kafana kafana vur. Sonra dön geri birkaç kuşağın daha da kafasına kafasına vur.

Kırana kadar kafaları.
Ki,

O kafalar,
Yüzünden getirdik bu evladı bu günlere.

Yetim bıraktık.
Doğru dedikleri aslında.

Deyyusluğu kabul ediyorum ben şahsen.
Deyyusum ben.

Bu insanların iffetsizliklerine namussuzluklarına göz yumdum. Ben yaşamım boyu umursuzluklarla yaşadım.
İnsan nasılsa,

Başkalarını da kendi gibi bilirmiş ya,
Bende bunları iffetli namuslu zannettim zahir,

Ki,
Ve de biri illaki çıkacak kurtaracak toparlayacak diye de bekleyerek fırttım aslında ömür boyu. Çıktı ya bir tane nasılsa çıkar bir tane daha diye. Göz yumdum olan bitene,

Bunca yıl.
Bu ülkede bu iffetsizliklere ve namussuzluklara elli altmış yıldır ses etmeyen bu evladın bu hallere gelmesine neden olan her bir vatandaş,

Bu ülkenin bu hallere düşmesinde sessizliği ile umursamazlığı ile illaki biri çıkıp halledecek bu işleri diye beklemesiyle vaktini zamanını bilgisini görgüsünü nesi varsa nesi yoksa kendinden çok kendi evladına ayırmamış vermemiş ve de az veya çok bu noktalara gelinmesine izin vererek emeği geçmiş,
Herkes,

Deyyustur,
Gazi’nin,

Gözünde.
Hadi,

Akla şimdi kendini,
Amma amma diye…

Akla.
Anlat derdini Gazi Paşaya. Anlat anlat iyi gelir.

Ne mene deyyusluklar yaptığımızı.
Dinler mutlaka. Sonra ahh bu dinler de der mutlaka.

Sonra tekrar başlar örmeye bu sefer demir ağları değil,
Hepimizin başına tek tek,

Çorapları,
Bu sefer amma. Hak ettiğimiz için.

Hak etmediğimiz için onu. Hak etmediğimiz için bu evladı.
Ehh bizler gibi,

Deyyuslara da bu yakışır amma.
Ha bir de,

Huni şart başımıza örülen çorapların üstüne.
Delirmiş olmalıyız ki,

Yollar on binlerce arabayla dolu. Otobüslerde uçaklarda yer yok. Otobanlar kilitleniyor.
Yüz binler milyonlar tatile. Tatil beldeleri tıklım tıklım.

Hak ettik ya. Biz kendi kıçımızın keyfinde orada burada şurada,
Bu arada,

Bizim ev de hem de kendi evimizde hem de bizim yatakta evladı götürüyorlar, biri alıyor biri bırakıyor elinden,
Kulağının arkası dahil.

Gözümüzün bebeğini de kestirdiler gözlerine sonunda,
Tek göz bebeğimizi de hem de,

Oysa,
Alem,

Tatilde alemde.
Helal.

Deyyusuz,
Biz.

Amma diye başlarız peşinden, a aa,
Dur bi yaa…Dönelim bi tatilden ayy bir yanamadık daha yaa, havalar soğusun bi, yağmur zamanı gelsin bi görecekler günlerini, hemen başlayacağız yine,

Amma amma diye yine amma…A aa dur bi yaa…
Atatürk resimleri yağdıracağız gör bak hem de kaç tane hiç gün yüzü görmemişlerden hem de. Hem zaten şehitler ölmez vatan bölünmez de. Hem zaten ayrıca en çok zaten hem bak ne yazdım paylaşmayan vatan hainidir hem zaten amma…Bizi küçümseme biz var ya biz ohoo biz bir kükreriz sel olur bendimizi aşarız biz…Alnıma krem süreyim bi soyuldum ayol a aa…

Onlar,
Açık alınlarla çıkmışlar o zamanlar yola, on yılı da apaçık alınlarla geçmişler,

O kesin.
Alınlar tertemiz ve açıkmış onların amma o zamanlar. Onlar alnı açık insanlarmış da o yüzden amma.

Bu onların ammaları.
Bizim alınlarda da krem var bol bol, bizim ammalar da zaten dolu,

Amma…
Amma haa…

Get la…
İmza: Deyyus

Deyyusun incisi:

Kıçının deliğine hakim değilsen, enfiye çekmeyeceksin. Osurursun sonra hapşırıp rahatlayayım derken. Fena kokar.

Hiç yorum yok: