20 Ağustos 2012 Pazartesi

ESKİMEYEN YAZILAR 1 BÖLÜM 1 - 5


ABD Orta Doğu üzerinde ki kendine uygun yapılanma çalışmalarında son taşları da yerlerine dizmeye başladı, bizim de sıramız geliyor. Ki, biz bu arada üç çocuk yapacağız daha. Suriye’de özerk Kürt Devleti kurulacak, Türkiye’ye sınırı olan. Mümkün değil kurdurmayız da, sevişmekten vakit mi var birader. Türkiye’ye aba altından sallanan sopa artık abanın altında çıkarıldı. Bizde çıkardık ne var? Yapacağız, çalışıyoruz.

Sınırda Kürt devleti kurulmasına engel olmak kolay,
An meselesi hallederiz,

De,
Bu arada bizim üç çocuk yapmamızda gerekiyor. Bende patrona şükür iki tane var, kaldı üçüncü, çalışıyorum inançlıyım Türkün elinden hiçbir şey kurtulmaz.

Yine de,
Savaşacak mıyız,

Sevişecek miyiz,
Karar vermeli hükümetin bakanlarının başı.

Hayır,
Sorun değil sevişiriz patronun izniyle de,

Henüz gücümüz kuvvetimiz yerindeymiş gibi gözüküyoruz milletçek,
Ancak,

Aklımız,
Savaştayken,

Konsantrasyon problemi yaşayabiliyoruz yani.
Zaten,

İktidara geldiklerinden beri,
İktidarsızlıkları,

İktidarsızlıklara neden oldu,
Hani bırak üçü beşi tek bile zorken şu sıralar,

Bir de vatandaşa baskı yapıp hadi kalk deyince birden,
Savaşa mıdiye,

Ya da kalkmışken,
Hazır,

Körüz ya ezelden,
Acaba tuttuğumuzu mu diye tereddüt ediyor da yani insan.

Ki,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bu arada,

Eğer ki evli bir kadın kocasını bir kez aldatmışsa mesaj marifetiyle de olsa, olayın süreklilik arz etmemesi ve sadece bir defalık bir davranış olmasından dolayı,
Toplum içinde haysiyet kırıcı olmadığı yönünde takdir kullanarak,

Boşanmak için yeterli neden değildir,
Diye hükme bağlayıp,

Bozunca yerel mahkemenin verdiği kocanın lehine boşanma kararını,
Kafamız karışıyor haliyle.

Demek,
Aslında belki de diyor ki hükümete bağlı devletin bağımsızlığına bağımlı yargı organları,

Bu üç çocuğu yapmak adına,
Evli çiftler,

Dışarıdan da,
Destekte alabilirler demek bir defacığa mahsus olursa eğer. Üç çocuk olsun da nasıl olursa olsun.

Ki,
Risklide aslında bir defacıkta bir yerde,

De ki tutmadı, sperm bu canlısı var cansızıvar,
Yumurta bu,

Kabul buyurmaz içi ısınmaz elektriği tutmazsa,
Buyurun bakalım,

İş yine kocaya düşüyor demektir üçü bulana kadar.
Biz tam bu konuda,

Hükümetten başka nasıl destekler alırız diye başımızıönümüze koymuş akıllar geliştirirken,
Haysiyetimizi kırmadan,

Demeğe kalmadı,
Hükümette memleket dışına yönelik işlerine bakan,

Bakan,
Demez mi ki,

Dünyayıdeğiştireceğiz biz Türkler olaraktan.
Der. Ne dediğini bilmezsen eğer dışa bakanda olsan, aklına gelen her şeyi dersin canın nasıl isterse.

Biz Türkler? Dünyayı? Değiştireceğiz ha?
Bu şok zaten yetmişti ki,

Zaten,
Kürtajın yasaklamasına takılmış vatandaş iktidarla,

Sıkıntıya düşmüşken,
Bir de bu dünyayı değiştirelim yaklaşımı iyice duraklatıyor bizleri pozisyon almada. Amma olsun deneriz bir kerecikte olsa. Bir kerecik denemenin de zararı yok zaten. Haysiyetimiz kırılmaz nasılsa topluluklar önünde.

Patronaşükür ki sevap kısmında önde gidiyoruz önderiz bu dünyada, değişim başladı bile sanki, değiştiriyoruz sanki.
Cami ihracatına başlarız yakında. Stoklar şişti. Hayırsever çok. Namaz sayısınıbeşten sekize çıkarmayı düşünmeli iktidar.

Camilere metrobüs kaldırmayı nasılsa akıl ederler peşinden.
Amma var ya,

Hayırsızlarla vatan hainleri de,
Kızıyorlar bu kadar camiye gerek mi var diye, önünü kesiyorlar büyümenin cahil cühela takımı bu memleketin sanki.

On binlerce sivil Kürt silahlandırılıyor. Kürt devleti kuruluyor güney sınırımıza komşu. Amma, çok daha önemli bir konuda patrona şükür devletimize bakanların başıduruma el koydu hemen,
One Love Music festivalinde,

Alkol alınmasına engel olmak için işi gücü bırakıp üniversite yöneticilerini aramışbi fiil kendi hem de.
Kafayı mıbulacak gençlik demiş konser sırasında üniversitenin bahçesinde. İçime serin sular serpildi bu mühim konuya el atınca bakanların başı. Boşuna baş olunmuyor demek. Ki, şakacı da,

Kafa buluyor muhtemelen,
Gençlikle, iş yok güç yok sıkılıyor insan. O da insan. Yeminle.

Ki, şakacınınşakası bir yana,
Muhtemelen,

İçmeden seviştiğinden her seferinde,
İki kadehten sonra nasıl da bir güzel sevişiliri,

Bilemediğinden duruma vakıf olamıyor zahir belki de mi acaba?
Ki, aslında çeksin iki fırt yatak odasında çaktırmadan,

Ki, zaten çaktırmadan neler çekti nerelerden biliyor bu işi,
İçemezsiniz biraları müzik dinleyip demez bence bir daha,

Sonra,
Maazallah öpüşürsünüz sevişirsinizde demez tadına varınca bir güzel sevişmenin, ki aslında bilmeden,

Gençliğin önünü kesiyor, aslında bindiği dalı kesiyor da. Gençliğin nesini kesersen kez, önünü kesme madem ki üç çocuk istiyorsun sonra,
Demezler mi? Derler,

Hem ayrıca,
Üç çocuk istiyorsan,

Bu,
Memlekette kafayı çekmeden mümkün mü olan bitenden arınıp da sevişmek diye de demezler mi sonra, diyemezler, sonra Silivri’nin yolları taştan oluyor,

Ki, diyebilir ki bu vesile ile ayrıca hani konu belden aşağı kaymışken, zaten belden yukarısının olduğu da meçhulken,
E gelin bakın ben nasıl sevişiyorsam sizde öyle sevişin de diyebilir ki mümkün mantıklı,

Kapalıkapılar ardında pozisyon almakta ne kadar yaratıcı biliyoruz öğrendik artık,
Ki,

Faydaları da olabilir ayrıca diretirde pozisyonlarla ilgili kanun hükmünde kararname çıkarırsa,
Olmadı,

Sevişme pozisyonlarında bazı yasaklar bile getirse,
Pozisyonlar doğru uygulanıyor mu acaba diye de,

Dikerse gözlemcileri,
Başımızın ucuna,

Ki,
Hayırlıda olur bence,

Gözlemcilerden de destek alma şansı olur vatandaşların,
Bir kerecik olursa,

Nasılsa boşanmaya mahal yok,
Al sana,

Bir tane çocuk daha.
Bak nasıl çözülüyor,

Her şey,
İzin verince hükümetin uygulamalarına.

Da,
Kürtler devlet kuracaklar sınırımızda,

ABD planlamışmış önden,
Ancak,

Bizim yeni haberimiz oldu geldiğimiz için hep arkadan,
Bir de başımız kalkmayınca yataktan çocuk yapacağız diye,

Dırlanmanın manası mı var şimdi?
Yok.

Alkolsüz,
Müzik festivali neyine yetmez gençliğin,

Kafamıbulacaklar,
Müzik dinlerken,

Güzel mi güzel deyişi ben şahsen çok,
Haklıbuldum,

Bu memlekette yaşıyorsan eğer,
Zaten kafan güzeldir,

Parana yazık,
İçme sende,

Üstüne bir daha,
Evladım demek istemiş aslında bence gençliğe.

Camiye koşonun yerine,
Hediye kampanyalarına katıl,

Ne işin var cazla mazla,
Kursa git mesela camide,

Oku.
Ali oku. Oku Ayşe oku,

Ki,
Arap olasın,

Kendi memleketinde,
Türkçeyi kıvıramadan,

Elif be yi öğren bari akıllarına sahip bir iktidara baş olmuş insandan akla aykırı laf mıçıkarmış sanki. Ki demek istiyor ki bir anlamda belki de,
Öğren ki,

Arabın baharına sende katıl,
Dualar oku Arapça ölüp giden gariban binlerle on binlerle Arap ailelerin çocuklarının bebeklerinin arkasından,

Batıülkelerine de,
Kazançlarıbol olsun bereketi taşsın diye de,

Türk ülkesinde Arapça,
Hem,

Havan da olur, bir lisan bir insan,
Ne dediğini ne okuduğunu anlamasan da ey insan. Zaten anladığın da yok Türkçe de desek nasılsa diye de.

Ki,
Biz hiç yabancılık çekmeyiz bu değişime,

Hükümetimizin,
Ne dediğini katiyen anlamadık,

Türkçe demelerine rağmen hem de, zaten.
Ki,

Son zamanlarda olan biten her şeyden özümsediğim ve de,
Net olarak anladığım edindiğim tek bir gerçek var. Bu gerçekte diyor ki hiçbir gelişimin büyümenin önünü kesmeyeceksin sakın,

Buna pipi dahil.
Ki,

Pipiyi kestirince,
Et obur oluyormuşsun çok fena hem de. Bu kesin bak.

Bülent Hanım bir oturuşta iki buçuk kilo et yemiş,
Afiyet olsunda,

Bir pişmanlık mı var sanki,
Yeniden pipisi mi çıksın istiyor sanki,

Diye,
Tam da dalıp gitmişken Bülent Hanımın olmayan pipisine,

İki er dahaşehit olmuş haberi düştü ekranda ki büyük ulusal gazetenin ana sayfasına.
Onu yirmisi birden şehit olunca kapaktan giriyor basın,

Bir iki kişişehit olunca,
Küçük haber.Şok falan da yazmadılar. Ölmüşler işte.

ABD’nin,
Ve ABD’den beslenen Avrupa ülkelerinin,

Kendi ekonomileri adına çıkardıkları savaşta,
Otuz binden fazla insan öldü,

Bizim ülkede. Amma biz Türkler dünyayı değiştireceğiz, hemen sıkmayın canınızı.
Var ya,

Neredeyse kimseye sevgim ve saygım yok ve de kalmadı artık bu ülkede.
Belki dünya da bile.

Neden seveyim sayayım ki,
İnsan öldüreni,

İnsanın ölmesine neden olanları,
İnsanın insanı öldürmesinin yollarını açanları desteleyenleri yardım edenleri gidişatıdurdurmak için kişisel menfaatlerini feda etmeyenleri iktidar olsunlar diye oy verenleri,

Neden seveyim sayayım ki?
Bülent Hanım et yiyor 2,5 kg bir oturuşta, haberi kapaktan girmiş basın, netmiş 2,5 kilo kemiksiz yani,

Et haberi yani, madem et severiz, etçiyiz,
Etse mevzu, al sana et haberi,

70-80 kilo brüt yani kemikli eti olan insanlar ölüyorlar bu ülkede başka devletlerin verdiği ekonomik bağımsızlık savaşları nedeniyle. Hem de on binlerce insan. Al sana milyonlarca ton brüt kemikli et haberi.
Sevmiyorum ben bu ülkenin insanlarını.

Sevmek zorunda da değilim ayrıca.
Ne solcusunda iş var, ne sağcısında,

Ne milliyetçisinde,
Ne sosyalistinde,

Ne liberalinde.
Ne de dincisinde.

Seviyorum bu ülkeyi diyenlere de hiç mi hiç inanmıyorum zaten.
Böyle sevilmez bir,

Ülke.
Zaten saçmalıktır ülke millet kavramları da geçiniz, geçinizde hani yine de sevilecekse illaki,

Bir ülke ABD’liler gibi sevilir. İnsanı sevmiyorlar, doğaya saygıları yok kesin,
Mahvettiler gezegenin doğasını insanlığı o da kesin,

Neden?
Ülkeleri için.

Ülkelerine bağlılık mı? Ülkene bağlılık mı?
Tek geçerim,

ABD’yi.
Her şey mubah onlar için yeter ki ülkeleri ayakta kalsın.

Millet değiller ondan. Oradan yırttılar zaten.
Menfaate dayalı toplu biçimde yaşam sanatı uzmanı onlar.

Öldürerek var etmişler devletlerini.
Hala da ölerek öldürerek ayakta tutmaya çalışıyorlar.

Yeter ki memleketleri aslında yani aslında birey olarak ayakta kalsınlar diye.
Bir avuç maceraperest insanın kurduğu devlet,

Binlerce yıllık tarihleri olan milletleri esir aldı bu gezegende. Bu gezegenin nüfusunun yüzde üçüne beşine sahip bir topluluk gezegenin nüfusunun tamamına hükmediyor,
Türkler dahil.

Gerçek gerçektir değiştiremezsin, sevsen de sevmesen de,
Beğensen de beğenmesen de,

İşine yarasa da yaramasa da.
Bitti.

Şimdi,
İster al bunu ders yap okut okullarda,

İstersen hap yap yut,
Üstüne,

Bir büyük bardak soğuk suyla,
Baktın ki olmuyor hazmedemiyorsun,

Yaz bir kağıda,
Katla kıvır,

Fitil yap,
Sok kıçına.

Bitti.
Bir kerecikten,

Bir şey olmaz.
Haysiyet tarafınıysa nasılsa devletin düşünüyor,

Hiç düşünme sen.
Düşünme sen.

Hele,
Haysiyeti,

Hiç…

***********************************************

907 kişiye bir cami düşüyor. 0 – 14 yaş arası 19 milyonu düşerseniz nüfustan, hasta yatağından kalkamayanlar dahil bu sefer 678 kişiye bir cami düşüyor. Ve de hala cami yapılıyor memlekette toplam cami sayısı 82.693 e ulaşmışken hem de. Ataşehir’e yapılan kimliksiz bir yapıya sahip hem de adı Mimar Sinan Cami 10.000 kişilik hem de, 40 milyon TL. Daha büyüğü Çamlıca’ya yapılacak şimdi, 80 milyon TL miş, yaa...Kök kültürden nasibini alamamış göçebe toplumlar,

Ya anıt dikerler,
Ya da bayrak,

En son yaşadıkları yerlere.
Göçmen toplumların,

Kendilerini var etmek,
Fark edilmek,

İçin,
Omuriliklerinden fışkıran bir reflekstir bu.

O yüzdendir ki,
Her yanı tepeleri dağları bayraklarla doludur,

Ülkemizin.
Ben buradayım.

Burasıbenim.
Haberin olsun.

Benim değil sanma sakın.
Hata ben Müslümanım da.

Dinimseİslam.
Sakın karıştırmayın ha…

Komplekstir ağır.
Adamı oradan oraya kafası kesik tavuklar gibi koşturan,

Telaşlar içinde.
Sanatta kültürde bilimde var olamamış,

Özgünlüğü,
Taklitlerde aramış,

Sevgiden nasibini alamamış,
İtilip kakılmasına tarihi boyunca izin vermiş, kök salmayı akıl edememiş,

Hırçın,
Kadına saygıduymayan, kadını annesi değilse eğer aşağılayan,

Kadın erkek ayrımcılığını destekleyen,
Erkeklerden oluşmuş,

Hep savaşmış,
İşgali hak saymış, soygunu meşrulaştırmış, memleket servetini kişisel geliri zannetmiş,

Toplumların belini büken en ağır komplekstir,
Fark edilememek telaşı.

Kendi için kendi mutluluğunu yakalamak için kendini geliştirmek yerine,
Heyecanlarla,

Mutluluğu arayan toplumların kanayan yarası. Mesela,
Milli sporcuların başarılarını kendi şahsi başarısı zanneden insanlardan oluşan toplulukların,

Mesela,
Savaşa kavgaya hep meyilli saldırgan toplumların,

Bende bende varım bu dünyada diye efelenerek,
Yırtınarak haykırmasıdır dev gibi bayrakları dikmek oraya buraya dev gibi direklerin üstüne,

Anıtlar yaratmakta...
Kök kültürü olan toplumlar,

Bu evrimi,
Yüz yıllar, hatta bin yıllar evvel yaşamışlar.

Bu yüzden,
Tibetliler Himalaya dağlarına on bin kişilik yeni bir ibadethane imar etmiyorlar.

Veya,
Anglosaksonlar,

Avrupa’nın göbeğine on bin kişilik yeni bir kilisede inşa etmiyorlar.
Amma,

Arabistan gibi, Anadolu gibi,
Doğu Asya gibi Güney Amerika gibi insanlarının kişisel gelişimleri ülke yöneticileri tarafından engellenmiş ülkeler,

Dünyanın en yüksek binalarını dikerler fakirliklerini ve de eksikliklerini ört bas etmek için. Veya sonradan olma zenginliklerini ilan etmek için. Ve de fark edilmek için.
Azerilerde iyi bir örnek olarak katıldılar bu koşuya. Aynı köklerden amma farklıparametrelerden gelseler bile,

Bende varım.
Büyük devletim ben,

Büyük ulusum ben,
Bak binalarıma ne büyüğüm ben zavallılığı.

Hem dindarım da ben.
Bak dev gibi camilerime,

Diye.
Hatta yetmez avaz avaz ezanlar okuturlar bu toplumlar en metalik cayırtılarla çirkin sesli müezzinlere ezanın o güzel müziğini rezil ederek,

Hastaya bebeklere çocuklara yaşlılara saygı duymadan.
Sabahın köründe,

Davullar çalarlar bu nevi toplumlar yine bangır bangır sahur vakit geldi diye.
Geleneklerle,

Çağın gerçekleri arasında dengeyi bağı kuramazlar,
Modern çağın alet edavatından,

Modern yaşamın yeniden yeni yapılanmasından,
Yenilenmekten korkarlar kendi iç benliklerinde.

Korkaklıklarınıgizlemek ve gelişimin modern çağın,
Aslında,

Bir parçasıolduklarını genele,
Üst baş,

Mobilya,
Dekorasyon,

Bina,
Araba,

Takı gibi,
Saç başsakal bıyık gibi,

Görselliklerle ilan ederler,
Ve de bu nevi görselliklerde ararlar modern çağın gelişmişliğini,

İçleri ruhları yani,
Akılları da,

Köhne,
Ve kofken.

Ve de başarılıda olurlar.
Yine kendileri gibi aklı ruhu köhne ve koflardan,

Aldıkça alkışları,
Daha da coşarlar,

Daha da büyük bayraklar dikerler,
Daha da büyük çirkin anıt binalar inşa ederler.

Konut olarak bile.
Aklıyla,

Becerileriyle,
Ruhuyla,

Kendi varlıklarını hissettiremeyenlerin,
Var oluşlarının,

Varlıklarının,
Bilinmesi ve de hep hatırlanması için,

Kullandıkları,
Tek yöntemdir bu gezegenin tarihi boyunca.

Bizde de aynısı zuhur eylemiştir.İnsan aynı insan. Gelişmemişse. Takvimler hangi yıllarıgöstersede.
Oradan oraya ha bire göçen,

Orayı burayıha bire işgal eden,
Binlerce yıldır geçtiği yerlerde izi kalsın, iz bırakmak isteyen,

Türkler,
Sonunda kalıcı bir vatan sahip olunca,

Baktılar ki hem de gerçekten kalıcılar hala çekip gitmiyorlar, aslında gidemiyorlar bıraksan yeniden çıkarlar seferlere yarın sabah,
Eh bari,

Dünya alem görsün bizi dediler biz nasıl güçlüyüz, çünkü gücü pazuda gücü fiziksel üstünlüklerde gücü görselliklerde aradıkları için,
Nasıl da ispat ederiz, ki hep ispat etmek iç güdüsünü parlatır fiziksel üstünlüklere sarılmaklar,

Nasılda ispat ederiz varlığımızı,
Cümle aleme deyince,

Başladılar,
Eski usul davranış biçimleriyle yeni anıtlarını dikmeye bu çağda hem de.

En çirkin anıtlarıysa,
En cahil en kişisel deneyimlerden nasibini alamamış,

Din kisvesi altında,
Varlığınıtoplum içinde ki pozisyonunu korumaya çalışan,

Radikal yobaz,
Dindarlar dikmeye başladılar.

Aslında ne güzeldir caminin formu,
Akan,

Bir kütledir,
Çevreye uyumuyla.

Yeri konumu ve mimarisi doğrularla bezenmişse amma.
Yan şimdi?

Binlerle on binlerle çirkin,
Estetikten uzak,

Çevreyle uyumu özensiz,
İbadethanelerle doldurduk ülkeyi.

Doldurmaya da devam ediyoruz.
Minare kadar zarif bir yapıyı,

Çirkinleştirmek için bile,
Gerçekten,

Özenle çalışmak lazım.
O özeni de layıkıyla gösterdiler o camileri inşa edenler.

Ki,
Gereksiz,

Vakit ve de nakit ve de servetlerin hebasıdır inşa edilen camilerin çoğu. Nüfusla orantıladığınızda.
Cuma namazında bile,

Bayram namazında bile içi dışı bomboş,
Binlerce cami var.

Kimsenin kapısından içeri girmediği. Girmeyeceği.
O zengin inşa edince bir tane,

Diğer zenginde inşa etmek istiyor hem de birkaç tane.
O vakıf dernek inşa edince bir tane,

Diğer vakıf dernek de inşa etmek istiyor hem de beş on tane.
Ki,

Hükümete bir adım daha yaklaşsınlar diye.
Hükümet adamlarının,

Gözdeleri olsunlar diye.
Önce gözde dindarlar,

Sonrada gözde zengin dindarlar olsunlar diye.
Umurlarında mı,

Çevreye insanlığa verdikleri zarar?
Milli servete?

İnançlara? Dine? İnananlara?
Hayır.

Neden?
Çünkü körlerin sağırları ağırladığı bir dönem yaşanıyor yeniden bu topraklarda.

Kendileri çalıyor,
Kendileri oynuyorlar fukara kalmış zihniyetleriyle.

Bizlerde kenardan,
Yuh,

Çekiyoruz,
Olan bitene.

Atatürk’ün yaptıklarına takılmadan salt,
Dediklerini,

Okuyun yeter.
Kahve falıaçmış daha çok gençken,

Tek tek anlatmış,
Neler olacak bitecek,

Bu ülkede bir gün diye. Malını tanıyor, malından anlıyor.
Hem de,

Evlenirken Latife Hanıma hediye ettiği,
Ve de o güne kadar yaşamı boyu boynunda her an asılı,

Taşıdığı,
Küçük Kur-an’ı Kerimle,

Geçirmişken hayatını.
Camiler,

Gönüllerde.
En güzel camileri ibadethaneleri en güzel gönüller inşa ederler,

Kendileri insanlar kendi güzel gönüllerinde.
Her yer ibadethanedir gerçek anlamda inananlar için. Her yerde ibadet eder her daim sadece kendi ruhu için ve de tüm canlılar ve de sevdikleri ve de sevdiklerinin ruhu için mutluluklar sağlıklar güzellikler dileyenler.

Kendi gönlü güzelliklerden nasibini alamayanlarda alamamışlarda,
Çirkin,

Camiler inşa ederler,
En olmadık yerlere,

Güzel bir insan olduklarıyla anılsınlar diye,
Ruhu gelişmemiş gelişememiş,

Patrona inancı, dini,
Dünyevi menfaatleri için alet eden,

Gönlü,
Aklı,

Ruhu,
Çirkin kalmış,

Çirkinler,
Aleminde.

**********************************************

Türkün Türkten başka dostu yoktur sözü yalandır. Türk Türkün dostu falan değildir çünkü. Zaten tüm Türklerin bir birlerine dost davrandığı bir an da yaşanmamıştır tarih boyu. Zaten Türk Türke yeteri kadar dost olaydı bu topraklar cennet olurdu. Ya bu topraklarda Türkler yaşamıyor, ya da Türkün Türke dostluğu birşehir efsanesi. Dostmuş gibi ilk ve son görüldüğü hali de Kurtuluş Savaşındadır. Demek ortalıkta Türk yok yeteri kadar. Peki nerede birbirine dost Türkler?

Memleket düşmandan geçilmiyor. Sokakta bile insanlar ters bakıyorlar kendi milletinden insanlara. Ne günaydın diyen var, ne de merhaba.
Kavga dövüş gırla.

Kendi devletini soyuyor bu devletin milleti. Demek millet hiç önemsemiyor devletini.
Demek,

Millet diye bir şey yok.
Devlet kavramı da tam bir yalan demek.

Demek sevmiyorsa insanlar milletlerini ve devletlerini,
Demek, bizim temsil ettiğimiz medeniyetin sonunu da,

Devlet millet kavramı getirecektir,
Ha bir de her türlü sevgiyi işlemesine empoze etmesine rağmen bir adım dahi yol alamamış,

Dinler.
İnanç vardır amma.

Kabile de vardır bak.
Aile de.

Aileler kabileleri oluştururlar bak.
Çünkü,

İnsanlık için esas olan,
Tarımdır ve hayvancılıktır ve de avcılıktır ve de güvenli ortamdır, su kenarında.

Tarımla avcılıkta ve de hayvancılıkta , bir arada güvenli yaşam da,
Ekip işidir aileyi beslemekse beslenmekse barınmaksa ve korunmaksa yaşamın amacı.

Ailelerse,
Kendileri için uygun olan diğer aileler ile bir araya gelince kendi tercihleriyle,

Kabileleri oluştururlar.
Baskıyla değil, kendi istekleri doğrultusunda, kendiliğinden.

Amma,
Kabilelerden,

Milletler oluşamazlar bak. Oluşsa oluşsa beylikler oluşurlar belki.
Hele hele devletler katiyen oluşamazlar.

Zorlamadır millet devlet kavramları. Baskıdır, bağımsızlığını ihlaldir insanoğlunun.
Zorlama oldukları içinde, baskı yoluyla hayat buldukları ve ayakta kalmaya çalıştıklarıiçinde,

Çöküştedirler zaten. Hep de çökmüşlerdir zaten. İnsanoğlu bağımsızdır çünkü. Esas olan devletlerin milletlerin değil, insanların bağımsızlığıdır çünkü.
Yok olup gidecekler kalan milletlerde devletlerde bir zaman sonra. Hep olduğu gibi.

Ne zaman?
Üçüncü dünya savaşından sonra kısmen sonlanacaklar,

Bir de peşinden küresel ısınmayla coşacak yeni doğa şartlarıyla geriye kalanlarda yok olup gidecekler.
Neden?

Çünkü insanlar, bireyler olarak,
Aileler olarak,

Yaşam savaşıverecekler yeniden.
Birkaç bin evveline kadar olduğu gibi.

Yaşam savaşlarını önce devletler verecekler vatandaşları milletleri için,
Amma,

Beceremeyecekler,
Çoğunluklarıfeda edecekler azınlıkları yaşatmak adına devletleri yönetenler, sonra,

Çoğunluklar kendi başlarının çaresine bakacaklar,
Aç susuz üşüyen hastalıklı,

İnsanlar ne din ne ırk ne millet dinlemeyecekler,
Kesecekler biçecekler öldürecekler zayıf insanları,

Sahip olmak adına,
Ne kanun kalacak ortada, ne hak ne hukuk,

Ne kanunu savunan yargılayan,
Ne güvenlik güçleri,

Ve de ayakta ve yaşamda kalmayı beceren insanlar,
Kendi yaşam alanlarını belirleyip,

Savunup,
Üremeye devam edecekler. Bireysel bağımsızlıklarını ilan ettikçe.

Aynen,
Mağara döneminde olduğu gibi.

Başa dönülecek yine.
Ne kan bağıkalacak ne de kültür bağı.

Açlık ve hayatta kalma mücadelesi yok edecek bu kavramları da.
İnsanlarıbölmek ayırmak,

Düşman etmek istiyorsan diğer insanlara,
Millet devlet din,

Kavramlarıkadar iyi ve kesin sonuç alabileceğin başka hiçbir yapılanma yoktur.
Milyonlarca yıllık insanlık tarihinin gerçeklerini,

Üç beş bin yıllık,
Gelişimlerle,

Yok saymak,
Aklın alamayacağı kadar çok büyük bir gaflet ve hataydı insanlık için.

Amma bu deneyimden de geçmek zorundaydı insanlık,
Gerçek anlamda doğayla bütünleşip,

Tam insanlık seviyesine ulaşabilmek ve de,
Erişebilmek için.

İster Ademle Havvadan üre çoğal gel bu günlere,
Ademin yaratılıp dünyaya gönderilmesi tahminen otuz beş bin yıl evvel,

İster bakterimsi mikro organizmalardan gel bu günlere,
İlk bakterimsi mikroorganizma milyarlarca yıl evvel amma homo sapiens iki yüz bin yaşında,

Hatta bizim soyumuz olan homo sapiens sapiensin geçmişi elli bin yıl,
Yani,

En fazla otuz kırk bin sene evvel ister Ademden ister Homo sapiensten gel yaşa,
Ne ırk ne kan bağı kaygısı taşımadan,

Sonra son altı yedi bin yıl içinde,
Bölün parçalan,

Ben Türküm sen nesin diye.
Bölün,

Burası senle benim aramda sınır, geçemezsin hemşerim diye.
Eski köye yeni adet,

Tutmadı.
ABD Çin’le savaş girse, ABD vatandaşı olan ve ABD de yaşayan Çin’liler neler hissederler acaba füzeler yağarken Çin’de ki Çinlilerin üstüne?

Veya,
Almanya Türkiye ile savaşa girse neler hisseder Almanya’daki Türkler acaba?

Veya,
İngiltere Suudi Arabistan ile savaşa girse neler hissederler acaba Londra’da yaşayan Araplar?

Tek bir dünya,
Tek bir insan,

Doğrusu budur. Gereksiz sınırlandırmalarla formatlar atıldı yapısı bağımsız insanoğluna ruhunun ve yaşama sarılışının özellikleri dikkate alınmadan, evraklarla evraklar üstünde.
Doğruya doğru gidiyoruz zaten.

Ne Türklük kalacak beş on bin yıl sonra, ne Çinli, ne de İspanyol.
Ne Afrikalı,ne Kuzey Avrupalı.

Zaten bugün de yok gibi artık. Mesela hangi Türke sorsam,
Ya annesi ya babası bir yerli, bir yerden göçmüş.

Türklerle Türklükle ilgisi olmayan.
Kimi Rusya’dan, kimi Balkanlar’dan, kimi Arabistan’dan, kimi Ege’den,

Herkesin sülalesinde,
Bir yer var mutlaka,

Türklerle Türklükle ilgisi olmayan.
Aynen,

OsmanlıPadişahlarının soyları gibi mesela. Osmangazi’den sonra başa geçen padişahların anneleri hep bir yerli. Oralı buralı. O din bu din.
Amma,

Osmanlı Türk tarihi.
Ki,

Paşaların el ustalarının sanatçıların yeniçerilerin de soyları aynen padişahların ki gibi.
Zaten saray çalışanlarının içinde de her tür insan var dünyanın her bir yerinden. Devşirme sistemiyle Türkleştirilmeye çalışılmış bir başka kanın kültürün ırkın insanlarıçoğu.

Sonra,
Millet. Sonra devlet. Gereksiz telaşlarla beyhude çabalar binlerce yıldır.

Düşünün ki,
Bu gezegende bağımsızlığını ilan ettikten sonra hala varlığını sürdürebilen en eski devletin yaşı,

236 yıl. ABD.
Bugüne kadar varlığını sürdürebilmiş en uzun yaşamış devlet imparatorluk ise Romalılar 977 yıl,

En uzun yaşayan Türk devleti Osmanlı ki Türklükleri sadece ilk yıllarında, o da 623 yıl.
Demek ki,

Yürümüyor bu devlet millet işleri.
Hadi Nuh tan alalım daha da romantik olsun insanlık tarihi,

Yani tahminen yedi bin yıl evvelinde dahi başlamış olsa insanlar için yeniden yaşam,
Devletlerin,

Milletlerin,
Geçmişleri ve de yaşları ortada. Matematik bu, dedikoduya izin vermez, nettir.

Türkün Türke dost olsaydı,
Büyük Hunİmparatorluğundan bugüne kadar,

Yüz otuzun üstünde,
Özerk cumhuriyet, cumhuriyet, beylik, imparatorluk, devlet, hanedanlık,

Kurulur muydu acaba? Ki, çoğu da birbirleriyle savaşmışlar en kanlılarından hem de.
Nerede Türkün Türke dostluğu?

Bugün için,
Yaşayan cumhuriyet devleti ve özerk cumhuriyetlerin sayısı da,

Yirmi civarında.
En eskisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yaşı da seksen dokuz sadece. Bu devletlerin dostlukları da tam bir muamma.

Bu da dost olduklarınıiddia eden bir ırka ait sayılar,
Bir de dost olmasalarmış,

Rakamlar üç yüz beş yüzleri bulurdu her halde.
İnsanlar ne zaman ki,

Tarımdan hayvancılıktan avcılıktan koptular,
Şehir hayatına geçtiler, kalelerini inşa ettiler,

O gün bugün,
Olmayacak dualara amin diye diye geçirdiler binlerce yıllarını.

İnsanlar ne zaman ki,
Bir araya gelince oluşan güçlerinin zayıfların varlıklarına hükmede bildiğini keşfettiler,

O gün bugündür sömürmekteler güçlüler zayıfları.
İnsanlar ne zaman ki inançlarını,

Din kisvesi altına topladılar, sınırlandırıp şekillendirdiler, ödül ve ceza sisteminin dayatmasına yasladılar,
O gün bugündür bir birlerini katletmektedirler benim peygamberim senin peygamberin diye patronun katından iyi bir mekan kapmak adına. Ki, tüm peygamberler de aynıpatronun elçileri bu arada.

İnsanlar ne zaman ki,
Millet olduklarını iddia ettiler,

Devletleştiler,
Ne zaman ki o sınırlar çizildi,

O gün bugün her millet kendi sınırlarına sahip çıkmak genişletebilmek adına kesiyor biçiyor diğer milletleri. Yani başka insanları. Yani canlıları.
Avrupa kaynıyor. Belçika, İtalya, İspanya bölünmemek için uğraşıyor. Büyük Britanya, Çekoslavakya bölündü daha yeni.

Dağılan Yugoslavya ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinden kaç devlet çıktı say desen sayabilen yok.
Asya’da aynıdert. Pakistan, Hindistan, Nepal kıvranıyor.

Dünyanın her yerinde birileri devletleri bölünmesin diye savaşıyor çabalıyor,
Birileri de kendi sınırlarını çizip kendi devletlerini kurmak istiyor. Boşta arsa yok kalmadıda üstüne bayrak dikecek, yeni devletlereyse arsa lazım.

Millet olduklarını iddia eden,
Herkes bağımsızlık peşinde.

Bağımsızlığınıelde eden milletlerinde dertleri bitmiyor, bu sefer masanın karşı tarafında yer alıp başlıyorlar,
Etnik kökenlilerin,

Bizde bağımsız olmak istiyoruz mücadeleleri ile uğraşmaya.
Sonu yok.

Devlet millet kavramı,
Çöktü.

Sıra geldi,
Din kavramının çökmesine ki,

O da çöküşyolunda. Dinler kendilerini çökertiyorlar zaten.
Papa açlarıdoyurmalı dinine bağlı her bir Hıristiyan diyor amma som altından tahtına oturarak verdiği vaazda. O tahtla kaç aç bebek yaşama döner acaba? Taht olmadı som altınşamdan da uyar.

Tayyip camiler yaptırıyor kırk milyona, on binlerce camide on binlerce imam efendi, gidere bak sen amma bu arada bebeler ölüyorlar dünya üzerinde on liralık mamaları yok diye.
Hangi din?

Hangi iman?
Hangi insanlık?

Hepsi yalan.
Hepsi kandırmaca. Devlet gibi, millet gibi.

Hepsi insanlığı topluca kontrol altına almak için icat edilmiş,
Kimi zaman kan bağı zaafını,

Kimi zaman bayrak zaafını,
Kimi zaman inanç zaafını,

Alet ederek,
Yerleştirilmişdoğaya yani insanın bağımsız insanca dokusuna aykırı,

Yapılanmalar.
Ve de işe yaramadığı kesin.

Yarasaydıbir işe,
Dünya cennet olurdu çoktan bu güne kadar.

Dünya barışiçinde yaşardı hep. Sevgi çağı başlamış olurdu birkaç bin yıl evvel çoktan.
Her türlü inanca sahip insanlar el ele ibadet ederlerdi istedikleri her yerde.

Dünya dostluğun sevginin sembolü olurdu evrende.
O gün Türk Türke de dost olurdu,

Japon Çinliye de,
AfrikalıAmerikalıya da.

Bırakın dost olmayı bırakın sevgiyi,
Öldürüyor insanlar birbirlerini. Katlediyorlar, eziyorlar, aç susuz bırakıyorlar.İnsanlar insanları yok ediyorlar.

Sonra,
Oruç ha?

Neyin uğruna? Neyin adına?
Tanrı mı?

Cennete bilet için mi?
Ruhani inançlar adına mı? Ruhlar gelişsin terbiye olsun diye mi? Açın halinden anlamak adına mı? Hangi açın? Her dakika onlarcası ölen ölmeye devam eden bebeklerin çocukların ölmeden evvelki son hallerini mi anlamak için?

İftar ha?
O iftar sofralarını kurmak yerine az veya çok yine o sofraları zaten kuracak kadar parası pulu olanlar için,

Toplayın o yiyecek içecekleri,
Dağıtın dünyada açlıktan ölenlere. Fakirlere değil, açlıktan ölenlere.

Sayıları tam bir milyar.
İnsan sayısıbu, spor loto ikramiyesi değil. Bir milyar insan açlıktan susuzluktan ölüyor siz iftarınızı açarken. Ramazanda değil sadece amma, hep. Her gün.

İbadet ha?
Sevap ha? Gerçekten inanıyor musunuz? Kafanız güzel kafa mı buluyorsunuz kendinizle? Gerçekten,

Pes.
Sucuğu ihmal etmeyin amma iftar sofranızdan, iyi gider taze sıcak pideyle.

Hurma şart.
Önden kahvaltı birkaç tür reçel olsun amma ev yapımı,

Ardından ana yemekler. Evde. Olmadı restoranlarda.
Bir milyar insanoğlu fakirlikten değil açlıktan susuzluktan ölürlerken, aynı gezegeni paylaştığınız.

Devlet ha?
Millet ha?

Din ha?
Pes.

Afiyet olsun,
Patron kabul etsin. Dünya ahret mekanınız cennet olsun.

Patron varsa eğer,
Cennette varsa eğer,

Çokşaşıracaksınız cennet yerine cehennemin kapısından girerken içeri,
Nerede hata yaptık diye sorarken kendinize.

Bir bebek yaşatın bari,
Sucuk parasından kesip.

O bile yeter,
Çok meraklısıolduğunuz cennete gitmek için. Cenneti bilemem amma,

Cehennemi hiç hayal etmeyin nasıl bir yer diye,
Bir milyar insan cehennemi yaşıyorlar zaten,

Sizin cennetinizde. Atlayın uçağa gidip bakın cehenneme, müze gezmek kıvamında bile olsa. İçinizde kaldırırsa.
Nice Ramazanlara sağlıkla,

Birlik ve dirlik içinde milletçek.
Afiyet olsun, patron kabul etsin,

Patron milletimize,
Devletimize zeval vermesin.

Yarasın.
Bağımsızlığına düşkünsen yani hala insansan, yani hala insan özelliklerini koruyabilmişsen herşeye rağmen, neyi ne zaman nerede nasıl sorgulayacağına devlet millet din değil, bir tek kendin karar verirsin. Canın nasıl istiyorsa. O zaman,

Yarıyor.
Yarsın zaten,

Artık bir yerinden.

Zamanıgeldi.

*********************************************

Hazırlanın. Küçültün yaşamınızı. Esas ihtiyaçlarınızı belirleyin. Ekstralardan arının. Dünya direniyor gibi gözüküyor amma,

Kısada sürse, acıtan tarafı güçlü azgın bir savaş dönemi yaşayacağız muhtemelen.
Merkez üssü, Orta Doğu bu sefer.

Biz de tam göbeğindeyiz. Artçıların etkileri çok olacak bizim buralarda.
Daralacak yaşam.

Dünya yeniden yapılanacak sonra yeniden. Güçlü daha da güçlenirken zayıf iyice zayıflayacak. Son savaştan bir öncesi. Güçlülerle güçlülerin savaşından evvel.
Sıktılar, sıkıştırdılar,

Bastırdılar, bastılar,
İllaki patlayacak bir yerinden.

Kimsenin geriye adım atmaya niyeti yok. Kimsenin kimseyle empati kurmaya da niyeti yok.
Eh,

Herkesin artık elinde oldukça güçlü silahlarda var. Zayıfın bile. Güçlünün karşısında,
Kendine güvende.

İllaki başlayacak füzeler oradan oraya uçuşmaya,
Milyonlarca sıradan,

Senin benim gibi insan ölecek yaralanacak.
Evinden olacak.

Yurdundan olacak.
İşsiz kalacak.

Aç kalacak yine.
Bu milyonların hepsi Orta Doğu’da,

Anadolu’da da bu sefer.
Bu savaşıdoğru bulup,

Ortamıgerenlerse,
Avrupa’da,

Rusya’da,
ABD’de.

Onlara birşey olmayacak. Onların tepelerine füzeler yağmayacak düşmeyecek.
Onlar savaşın patronları olarak,

Düğmelere basacaklar sadece,
O kadar.

Onlar ölmeyecek yaralanmayacak. Binlerce kilometreler uzaklarda olanlar,
İnsanlar çünkü,

Onlara göre.
Orta Doğu’dakiler, Anadolu’dakilerse,

İnsanımsı.
İnsanımsıinsanları kurtarmak için,

İnsanlık adına,
İnsanımsılarıöldürüp yaralayacaklar insanlık adına, güya.

Oralarda aileler var.
Oralarda sevgililer var.

Oralarda çocuğunu sabah okula yollayan anne babalar var.
Oralarda akşam işinden eve özlemle dönen insanlar var.

Oralarda doğum günü partileri var.
Oralarda düğünler var.

Oralarda mezuniyet kutlamaları var.
Oralarda cenazeler var.

Oralarda fıkra anlatan insanlar var.
Oralardaşiir okuyan insanlar var. Oralarda ressamlar var, tiyatrocular, sanatçılar var.

Oralarda,
İnsanlar var.

Amma,
Avrupa’ya göre, Rusya’ya göre, ABD’ye göre,

Oralarda,
Yaşayanlar insanımsı.

Ki,
Oturduklarıyerden,

Kendi halkları hem de yüzde yüz güvendeyken,
Dokunacaklar düğmelere,

İnsanımsıinsanları,
Kurtarmak için.

Neden?
İnsanca yaşamadıkları için.

Kime göre?
Avrupa’ya Rusya’ya ABD’ye göre.

Peki,
Sana ne? Dersek,

Yok bize diyorlar.
Neden?

İnsanlığın jandarması biziz diyorlar.
İyi de,

Senin geçmişin insanlığı katletmekle katliamlarla dolu gırtlağına kadar yüzlerce yıldır diyorsun,
Onlar geçmişte kaldı diyorlar.

İyi de,
O geçmiş1940 larda, 1960 larda 1970 lerde 1980 lerde 1990 larda 2000 lerde de,

Tezahür etti hep,
Diyorsun, neresi geçmiş bunun diyorsun,

O başka diyorlar.
Nesi başka diyorsun?

Sayıyorlar illaki kendi yaptıklarını ettiklerini haklı çıkaracak bin bir nedeni.
Sonra,

Ellerinde tek koz,
Amma sizinde,

Ermeni meseleniz var zaten diyorlar ha bire Osmanlıdan miras,
Kendileri,

Afrika’da, Güney Amerika’da, Avrupa’da, Asya’da, Rusya’da, Uzak Doğu’da, Orta Doğu’da,
Yüz milyonlarca insanın belki milyar, ölüp yaralanmasına kahreden eziyetler çekmesine, sürülmesine, göçmesine, yok olup gitmelerine neden olmuş,

En yüzsüz en arlanmaz,
Halleriyle.

Gaddardır Avrupalı. Çok insan gibi gözükse de. Yutturduğuna yutturduğu insan taklidiyle.
Ruslarda gaddardır.

ABD en gaddarı. Çünkü en gaddar en savaşçı en acımasız Avrupalılardan oluşmuş bir topluluk.
Hiç sevmem hoşlanmam kendilerinden şahsen.

İnsanlığıözellikle son üç yüz dört yüz yıl içinde mahvettikleri yok ettikleri için,
Dünyanın doğasını doğal dengelerini son iki yüz üç yüz yıl içinde yok ettikleri için aslında ne halt ettiklerini gayet iyi de bildikleri için, günah çıkarma faslında,

Kendileri kurdular insani yardım organizasyonlarını,
Kendileri kurdular doğayı kurtarma örgütlerini hani insanlıkta olsun bir çimdik içlerinde diyebilmek için.

Yap et, yok et, öldür,
Kıy milyarlara,

Doğaya,
Sonra,

İnsanlığın gelsin aklına.
İnsan gibi davranmaya başla, insan olmaya çalış, insan taklidi yaparak,

Kanlaşiddetle dehşetle yoğrulmuş gaddarlıklarınla,
Ceplerini,

Kasalarınıtıka basa,
Doldurunca.

Yok öyleşey.
Varsa da ben yemem.

Ben nemalanmıyorum Avrupa’dan, Rusya’dan, ABD’den.
Onlardan nemalanacağıma,

Çöplükten,
Ekmek toplar,

Sokakta,
Yatarım.

Ben insan severim. İnsana aşığım.
Ben havyan severim. Hayvana aşığım.

Ben doğayıseverim. Doğaya aşığım.
Ben evreni severim. Evrene aşığım.

Avrupalısı,Rusu, ABDlisi bunların hiç birine girmiyor.
Ne insan, ne hayvan, ne doğa, ne evren kategorisine.

Onlar insan görüntüsünde,
Başka tür bir ruh,

Taşıyan,
‘Şeyler’.

Bu ‘Şeyler’,
Afrika’yıtalan ettikleri için yaşatabildiler medeniyet dedikleri felaketlerini.

Güney Amerika’yı da, Asya’yı da, Uzak Doğu’yu, Orta Doğu’yu da.
İnsan, hayvan, doğa,

Ayırt etmeden,
Sömürdüler, emdiler onları yüzlerce yıl. Halada. Medeniyet taktılar adını insanlığıfelaketlere taşıyan attıkları her bir adımın. Oralardaki insanların binlerce, yüz binlerce yıllık insanca insan gibi kendilerine özgü medeniyetlerini yerle bir ederek.

Sonra yetmedi,
Alıştın mıbir kez vazgeçemezsin,

Bir birlerinin tüm değerlerini emerek yaşatmaya çalıştılar, milyonlarca insan insan gibi insanı küçümsediler yeniden, kendi içlerine sızdıklarına inandıkları,
Milyonlarca insanı fırınlarda yaktılar çoluk çocuk yaşlı ayırt etmeden,

Katlettiler. Sabun yaptılar yağlarından. Eldiven yaptılar kadınlarına insan gibi insanların derilerinden. O sabunlarla yıkanıp giderlerken eğlencelerine o eldivenleri takındı kadınlar en şık halleriyle. Daha yeni, yetmiş sene evvel. Bosna’da binlerle insan topluca katledilip gömülürken onlara yüzlerle kilometre uzakta, umurları olmadı. Rwanda’da kendileri organize ettiler yüz günde bir milyon insanın palalarla kesilip katledilmesini. Say say bitmez.
Af yok. Hiç hem de.

Eski yaşlarımda hep bir yerlerine tutunur, hep bir yerlerinden af ederdim onları.
Vietnam da dahi ayılamadım. Çocuk irisiydim o zamanlar. Genç gibi.

Rwanda’da Bosna’da gözüm açıldı iyice. İyice büyümüştüm, iyice hem de.
Bağdat’ta gördüklerim yaşadıklarımla,

Verdim kesin kararımı. Bir kız çocuğunun önünde babasını onlarla postal kan revan içinde bırakırken, o kız çocuğunun çaresizce ağlamasınıçaresizce seyrederken verdim kesin kararımı. Orada gördüklerim yaşadıklarım tam büyüttü zaten beni.
Sizlerde kararınızı verirsiniz,

Ülkenin üstünden füzeler geçerken. Başınıza çuval geçmesi yetmedi.
Ülkemize füzeler düşerken verirsiniz kararınızı. Düşmese bile belki empati kurarsınız orada ki insanlarla gidip görmeseniz oralarda yaşamasanız bile, belki.

İnsan mıolarak yaşamak istiyorsunuz,
Yoksa,

‘Şey’ mi,
Olmak istiyorsunuz diye.

Gecikmelide olsa.
Savaşa hazır olun. Ki bu savaşlar ulusal değildir artık, insanlığınızla ilgili vereceğiniz vermek zorunda olduğunuz savaşlara hazır olun esas.

Aslında bizi hem de hiç mi hiç ilgilendirmeyen bir savaşın içine girince,
Hem de o savaşın göbeğinde,

Yaşarken verin kararınızı isterseniz.
Oralarda insanlar var ey insanlar.

Orta Doğu’da.
İran’da, Suriye’de, Irak’ta, diğer tüm ülkelerde.

Bildiğimiz,
‘İnsan’. Ben el sıkıştım yedim içtim seviştim öpüştüm güldüm eğlendim ağladım onlarla, bildiğimiz insan onlar.

Kurtarılmayıfalan da beklemiyorlar.
Yaşıyorlar sadece.

Kendileri gibi,
Kendilerince. Çok güzel yaşıyorlar hem de. Renkli naif sevecen. İnsan gibi.

Sizin gibi insanlar onlar.
Benim gibi.

Aşkları var, sevdaları var, çocukları var, yaşlıları var, kapısını açınca mutlu olduklarıevleri,
Bereketi olsun dedikleri kazançları,

Hayalleri olan.
O hayallerinin içinde,

Savaş yok amma. Akıllarına bile gelmiyor birileri onlarla savaşmadıkça savaşı anımsamak, savaşmak.
Ölümse hiç yok,

Kopan kollar bacaklarsa hiç yok,
Göçmek hiç yok, ailelerinin dağılması hiç yok, evlerini terk etmek çoluk çocuk hiç yok,

O hayallerinin içinde,
Sadece insan gibi, insan kadar, kendileri gibi,

Yaşamak var,
Ve zaten,

İnsan gibi de yaşıyorlar, kendi bildikleri gibi, kendilerince.
Ve de,

O düğmeler,
O insanların hayallerini geleceklerini yok edecekler yine. Şimdiye kadar yok ettikleri gibi.

Ediyor bileşimdiden.
Neyin uğruna?

Avrupalısı Rusu ABD lisi refahını yaşam kalitelerini sürdürsünler,
Yaşatmaya devam etsinler diye.

Ben bir,
Tarafım.

Tarafsız değilim.
Tarafımsa,

İnsandan,
Yana.

Dini diliırkı rengi kültürü inancı ne olursa olsun insanlardan yana.
Lanet varsa,

Eğer,
O lanet gelip bulacaktır bir gün o düğmelere basanları. Basmış olanları.

İlahi adalet varsa,
O adalet elbet bir gün tecelli edecektir mutlaka.

İnsanlar hep olacaklar insanlık hep olacak,
‘Şey’lerse,

Tarih,
Bir gün. Bu gezegen var olduğu günden bu güne kadar hep olduğu gibi.

Tok açın halinden anlamazmış.
O yüzden,

Moskova’da ki, New York’ta ki, Paris’teki, Münih’te ki, Londra’da ki, Milano’da ki, Brüksel’de ki insanlarda, hatta İstanbul’da ki,
Şam’daki, Bağdat’taki, Beyrut’taki, Tahran’daki insanların,

Hallerinden anlamazlar hiç.
Afrikalısı, Güney Amerikalısı, Uzak Doğulusu, Asyalısı insanların,

Hallerinden yüzlerce,
Yıldır anlamadıkları gibi. Anlamak istemedikleri gibi.

Kim bilir ne‘Şeyler’ geldi geçti bu gezegenden. Şimdilerde adlarını bile bilmediğimiz, anmadığımız.
Amma, insanlık hep var oldu, hep de olacak.

İyi ki insanım, iyi ki,
İnsan doğmuş,

İnsan kalmışım.
Ne güzel,

Hep var olacağım demek. İnsanlık soyunu temsil ettim, temsilde edeceğim demek ki.
Ha, sevgi mi?

Onu insanlık yaşatacak, hayvanlar yaşatacak, doğa yaşatacak, evren yaşatacak.
‘Şeyler’le hiç mi hiç yok ilgisi,

Sevginin. Geçiniz.
İnsan doğmasaydım, hayvan doğmayı, ot çalı çırpı doğmayı tercih ederdim seçme şansım olsa,

‘Şey’ olarak ise,
Katiyen.

Ben bir tarafım. Mecburum da. Çünkü,
Önde koşan,

Önde duran tarafım,
İnsan tarafım. O da tek,

Tarafım.
Ben ne Avrupalıyım. Ne Rusum. Ne ABD li.

Ben,
İnsanım.

İstesem de izin vermez zaten,
İnsan tarafım.

Karar günü geliyor yavaş yavaş biz canlılar için.
Sen nesin?

Başlangıç noktasındayız yeniden, yeni bir sona gelinirken,
Yeniden.

****************************************

Aynanın önünde yüzüme tuhaf tuhaf şekiller veriyorum. Amma ne tuhaf. Ne insana benziyorum ne hayvana, uzaylı yaratıklara bile benziyorum her bir yeni denememde. Ne suratsızmışım ben meğersem, ben hep derim kendi kendime her bir yeni yüzümle yüz yüze geldiğimde. Ne çok yüzüm varmış meğersem, hem de bir sürü. Aynada her biriyle yüzleşiyorum her seferinde.

Ciddi tek tip suratla gezmek yaşamak kadar can sıkıcı bir şey olamaz.
Zannedersin ki,

Tek bir kalıptan çıkardılar insanların suratlarını.
İnsanlarıseyredin,

Sohbetlerde,
Ne kasıntı suratları.İş toplantılarında da. Ben bir haltım suratı. Kendilerine biçtikleri yaşamın yüzüne bürünmüşler insanlar, en ciddi halleriyle.

Hele erkeklerin çoğu.
Hele birde bir kadın türü var ki felaket.

Kıpırdamıyor yüz çizgileri.
Hadi bir kısmı botokstan ya da estetik ameliyatlar nedeniyle,

E diğerlerine ne demeli…
Bir tek gözlerinin renkli kısmı oynuyor beyaz göz akının üstünde insanların.

Oynuyor derken fırıl fırıl değil,
Ciddi ciddi oynuyor.

İnsanın göz bebeği ciddi küçülür büyür mü?
Bunların göz bebekleri bile ciddi. Tek tip.

Bir afra bir tafra. Önemli insan yüzü. Ulaşılmaz. Ayrıcalıklı.
Sıkılıyorum insanların asık ciddi tek tip suratlarına bakmaktan.

Benim çocukluğumdan beri en sevdiğim eğlencelerimden biridir,
Ayna önünde farklı surat yapma oyunu.

Bazen tesadüfen öyle suratlar çıkıyor ki çok beğeniyorsun,
İnsanın o suratı dondurup sokağa çıkası geliyor. Denedim beş on saniye sonra bozuluyor ifade, olmuyor. Amma o an kalıyor gözlerinin önünde. Başka bir sen. Amma yine sen, amma bilmediğin sen. Çok da beğeniyorsan eğer, o beş on saniyeler bakıyorsun oluyor sonra beş on yıllar yeni yüzünle.

Yaşam hep güzellikler taşımıyor insanlara.
Kişisel veya genel,

Dert çok.
Kasvet desen diz boyu.

Yok aşk meseleleri.
Yok para pul.

Ya iş güç.
Ya ilişkiler.

Ya ailevi dertler.
Ya memleket meseleleri.

Ya siyaset.
Ya savaşlar.

Ya trafik kazaları.
Ya hastalıklar.

Ya doğal afetler.
Ya insanın insana yaptığı eziyetler haksızlıklar.

Ya insanın hayvanlara doğaya verdiği zararlar.
Say say bitmez.

Ne yöne dönsen,
Dert kasvet göz yaşı üzüntü.

De,
Bir de diğer yönü var hayatın.

Diğer yönüyse,
Aslında esas yönü hayatımızın.

Bir elin bir kolun bir bacağın tutuyor mu?
Bir gözün bir kulağın iş görüyor mu?

Karnınıdoyurdun mu karnını? Dilin tat alıyor mu?
Dudakların öpebiliyor mu?

Yatacak bir yerin var mı?
Bitti.

Mutlusun be kardeşim.
Aşkın yok,

Sevdiğin işgüç para pul kök söktürüyor,
İyi de sana ne.

Yoksa yok.
Söktürürse söktürsün sevdiğin iş güç para pul kökünü, söktüremezde ayrıca hiç tasalanma, kök sende merak etme.

Ya sen?
Sen iyi misin sen kardeşim? Sen senden haber ver esas.

Keyifler kıyak mı? Uyumadan evvel hayal kuruyor musun hayal? Yüzün gülüyor mu uyumadan evvel,
Ona bak sen. Her bir yeni hayal her bir yeni yüz. Her hayalse yeni sen. Oh ne güzel,

Ko gitsin rahvan.
Kimseyi tutmak için uğraşma yanında.

Kimsenin derdini bürünme üstüne.
Dünyayımemleketi sen mi kurtaracaksın.

Sen mi bitireceksin işleri güçleri tek başına.
Kendi dertlerini bile,

Ko gitsin rahvan anasını satayım.
Mutluluğundan utanma yahu. Gizleme için için duyduğun sevinçlerini.

Dans et yahu mesela, evde de olur. Tek başına da.
Dertlerinden kaçma, amma dertlerle de yaşama yahu.

Dertlerle ciddileşen yüzünle oyna mesela.
Aynanın önünde.

O yüzünle çok güldün hani o anlatılana,
Yaşadığına her neyse,

O yüzünle ağladın sen zırıl zırıl,
O çok üzüldüğüne.

O yüzünü sen bilmezsin hani o seni çok mutlu eden haberi aldığında.
Ya ne demeli çok aşık olduğun seni öptüğünde,

Ne hale gelmişti yüzün,
Sen bilmezsin görmedin ki yüzünü.

Çok sevmelisin yüzünü,
Çok.

Al mesela iki avucunun içine,
Bak melül melül,

Kendi yüzüne.
Sev onu.

Senin yüzün o yahu.
Yüzün var senin bu yüzsüzler aleminde. Hala yüzün varken, yüzün tutarken,

Ne mutlu sana.
Daha ne istersin hayatta.

Hayvanların yüzüne bayılırız. Ay o ne güzel bakışlar diye.
Çocuklarında melek diye. Hatta yaşlılarında. Nur basmış yüzüne deriz.

Neden?
Saftır hayvanlar. Saftır çocuklar yaşlılar.

Ya çocuklukla yaşlılık arası?
Hinlik cinlik hesap kitap içten pazarlıklar menfaat peşinde koşmalar ihtiraslar hırslar gırla. Ne saflık kalmış ne de kendin gibi hallerin.

Uyurken baktın mı hiçbir insanın yüzüne? Öldüğünde de mesela?
Ne güzeldir. Sakin dingin kendi gibi.

Sen çocuklukla yaşlılık arasında yaşayan insanların yüzüne bakıyor musun hiç?
Ne güzeller aslında yahu. Bir an için bile o saflık basınca yüzlerine.

Yüz yüze geliyor musunuz kendi yüzünüzle? Gelin,
Beklemeyin yüz yaşınıza gelmeyi,

Güzelliğinizi keşfetmek adına.
Yüz yüze gelin yüzünüzle,

Süslemek için değil sadece.
Mutlu yüz olun mesela.

Komik yüz olun.
Arabesk yüz var müthiş gır gır oluyor.

Ezik yüz olun.
Lider yüz de yapın tek kaş havada.

Yavşak yüzü de tavsiye ederim.
Bin türlü yüzünüz var,

Kullanmadığınız,
Suratınızın ortasında sizi bekleyen.

Hayata geçsin diye,
Umutla bekleyen.

Kapılıp gitmeyin tek bir yüzünüzün peşinde hayatınıza.
Değişin.

Değiştirin.
En azından yalnızken.

Neler keşfedeceksiniz neler,
Sizin bile haberinizin olmadığı,

Yepyeni yüzler.
Devrim yapın bu hafta sonu,

Yeni yüzünüze de siftah olsun.
Eğlenin,

Asık yüzler aleminde.
Sevin yüzünüzü,

Sevme fukaraları cennetinde.
Her şey sizin için.

Hepsi.
Güldürün yüzünüzü,

Darmaduman edin o ciddi çizgilerinizi.
Darmaduman edin,

Alışkanlıklarınızı. Hazır yüzünüz tutarken.
Yeni bir yüzle,

Başlayın yepyeni bir güne.
Hem de alabildiğinize,

Yüzsüzce.
Yüz bulursunuz hayattan o zaman,

Yüz verdikçe.
Yüzünüzü değiştirin,

Hemen şimdi,
Merak ediyorsanız eğer,

Dostlarınızın,
İnsanların,

Gerçek,
Yüzlerini.

Hiç,
Yüz vermeniz gerekmeyecek kimselere bir daha,

İnsanların gerçek yüzleriyle,
Yüzleştikçe.

Amma,
Önce,

Yüzleşin tek tek her bir yüzünüzle,
Kendinizle.

Haydi bakalım,
Ayna,

Aynanız,
Önünüzde.

Hiç yorum yok: